Tahrir Meydani'ni dolduran halkla Müslüman Kardesler iktidari arasindaki gerilim önceki gece Misir ordusunun darbesiyle yeni bir safhaya geçti.
Ordu, Mübarek'e karsi Misir halkinin baskaldirisi sonrasi yaptigi gibi, halkin Müslüman Kardeslere karsi giristigi mücadele karsisinda da bir kez daha sistemi korumaya aldi.
Askerin müdahalesi, Tahrir'i dolduran halktan simdilik bir destek almis görünüyorsa da Misir halki bu kez de ordu ve onun arkasinda kendi iktidarlarini saglayacaklara karsi yeniden "devrimlerinin pesine düsmek" zorunda kalacaktir.
Kuskusuz ki bugün Misir'da durum, Mübarek'e karsi ayaklanan halkin yatistirilmasi için Mübarek sonrasinda bir "geçis hükümeti" kurulmasi döneminden çok daha karmasiktir.
Çünkü Müslüman Kardesler, iktidardan uzaklastirilmis olmayi kolay kabul etmeyecektir. Nitekim, Muhammed Mursi, askeri müdahalenin hemen arkasindan "darbeyi kabul etmedigini" söylemis ve "halki direnmeye" çagirmistir. Yani Misir'da bir iç savas ihtimali çok güçlüdür. Ve kuskusuz Misir Devrimi sonrasi, Müslüman Kardesler çok daha örgütlü hale gelmistir. Ama ayni zamanda bu süreçte hem Müslüman Kardesler hem de iktidar olmasinda ona destek olan güçler bölünmüstür.
Bugün Misir'da tablo, bir yanda Tahrir, öte yanda Cumhurbaskani Sarayi etrafinda milyonlar karsi karsiyadir ve ordu da simdi silahli, darbeci güç olarak sahnededir. Ki, bu durum hem Mursi cephesinde hem de Tahrir'de yeni bölünmeleri yeni saflasmalari da kaçinilmaz kilacaktir. Ancak bu gelismelerin daha netlesmesi için sürecin biraz daha ilerlemesi gerekecektir. Hele de Tahrir'deki gösterilerin baslamasindan sonra Mursi'nin kabinesindeki alti bakanin istifa ettigi göz önüne alinirsa, Müslüman Kardeslerin de saflarinda önemli bölünmeler olacagi anlasilmaktadir.
Mursi ve Müslüman Kardesler askeri darbe bahanesine siginarak, kendilerini "magdur" ve "tam basaracakken darbe yapildigini" söyleyerek savunacaklardir. Ancak su bir gerçek ki; halkin taleplerine yanit vermeyen Mursi ve partisi, halkin taleplerini kabul etmek yerine ordunun müdahalesine zemin hazirladigini da gözlerden saklamak isteyecektir.
Bugün, en önemli soru isaretlerinden birisi de; ekonomiden siyasete, halkin yasamindan Tahrir'de ifade edilen taleplere kadar halkin sorunlarina acil çözüm istedigi "Misir'da darbeci askerler bu sorunlarin çözümüne yanit verebilir mi" sorusudur. Ancak bu sorunun yaniti içindedir ve yanit da "Hayir!"dir.
Bunun anlami da kisa süre sonra Tahrir'in yeniden dolacagidir.
Burada daha bugünden baslayarak ve belki uzunca bir zaman tartisilacak diger bir konuysa; tüm Ortadogu ülkelerindeki devrimler için, Islamci hareketlerin toplumun demokrasi istegi ve is, ekmek, saglik, egitim,yolsuzluklarin olmadigi bir toplum,… gibi baslica taleplerine ne ölçüde yanit verecegidir.
Misir, açikça göstermistir ki; Müslüman Kardesler formatindaki partilerin seriat ilan ederek, sultan yetkisiyle donatilmis baskanlar ve hükümetler kurarak ve popülist kimi yönetimlerle halki uyutarak iktidarlarini sürdürmeleri olanakli degildir. Misir halki bir yil içinde Mursi ve partisinin ne oldugunu görerek, "çalinan devrimlerini geri almak" için harekete geçmelidir. Simdi ordu, bir kez daha müdahale ederek, halkin devriminin bir kez daha çalinmasi planini devreye sokmustur. Ama taleplerinde israr eden bir halki yenmek mümkün olmadigi gibi, uzunca bir zaman halki aldatmak da olanakli degildir. Bu yüzden de ordunun müdahalesi devrimi bir kesintiye ugratsa bile Misir halki, yolundan döndürülüp yeni sultanlara yeni firavunlara boyun egmeyecektir.