Bu hafta Is Sagligi ve Güvenligi Haftasi. Aslinda birkaç yil öncesine kadar isçi sagligi ve is güvenligi diye tarif ettigimiz düzenlemelerde artik isçi kavrami ortadan çikti. Geçtigimiz yil Kayseri'de kutlanan (kutlamanin mantigi anlasilir degil) Is Sagligi ve Güvenligi Haftasi bu yil Sanliurfa'da yapiliyor. Nisan ayinda 80 isçinin is cinayetlerinde yasamini yitirmesi tekrar gözleri bu alana çevirdi.
Istanbul Isçi Sagligi ve Is Güvenligi Meclisi üyesi Nevra Akdemir ile yasanan is kazalarinin önlenebilirligini ve hükümetin hazirladigi yasayi konustuk.
Bu hafta Isçi Sagligi ve Is Güvenligi Haftasi. Neden böyle bir hafta kutluyoruz?
Isçi Sagligi ve Is Güvenligi haftasi is sagligi ve güvenligi haftasina dönüstü. Birkaç yildir böyle tanitiliyor. Bu yil 26'cisi Urfa'da yapiliyor. Onlarin paydas dedigi temsilciler çagriliyor ve isçi sagligi ve is güvenligi konusunda yapilan düzenlemeler konusuluyor. Hedeflenen sey bu. Çalisma Bakaninin arzusu is sagligi ve güvenligi tasarisinin yasalastiginin müjdesini vermekti ama TISK'in ve sermaye gruplarinin ciddi itirazlari nedeniyle yasalastiramadi. Sendikalarin ciliz da olsa itirazlari var.
Neden Sanliurfa'da yapiliyor?
Anadolu sermayesi burada ön plana çikiyor. Urfa'da da çok ciddi is kazalari oluyor aslinda. Is kazalari nerede artmaya basladiysa orada sermayenin büyüme hamlesi oldugunu görüyoruz. Sermayenin deger zincirlerinin oraya dogru kanalize oldugunu, orada özellikle metal, tekstil, elektronik sektörlerinin yatirimlar yaptigini görüyoruz. O yüzden Urfa'da yapilmasi çok anlamli. Bu yil dikkatimizi çeken Urfa ve Samsun'da yasanan is kazalariydi. Bu illerde ölümlü ve yaralanma ile sonuçlanan is kazalari yasandi. Urfa'da yapilan bu etkinlikte en önemli konu yasa tasarisinin nasil olmasi gerektigini. 1-9, 10 ile 49 isçi çalistiran isyerleri yogunlukta bu ilde. Buralardaki üretim zaman baskisi ve maliyet baskisi ile yüz yüze kaliyor. Mesale Bosch'a üretim yapiyor buradaki bir A firmasi. Bosch'a isi yetistirmesi için A firmasinin da üretimi hizlandirmasi gerekiyor. Sonuçta bir bagimlilik iliskisi var. Maliyeti düsürmek içinde ilk olarak isçi maliyetlerinin düsürülmesi oluyor. Bu aslinda kötü bir kavramdir bu çünkü insan canini da muhasebelestiren bir kavramdir. Ilk etapta isçi sagligi ve is güvenligi tedbirlerinin alinmasi için gereken maliyetlerin azaltilmasi, ikinci etapta isçi sagligi ve is güvenligi kapsaminda isyeri hekimi gibi, is güvenligi uzmani gibi kisilerin ise alinmamasi ya da OSB'lerde ortak kurulan birimlerle isin halledilmek istenmesi oluyor. Tabii bu yeterli degil.
Is kazalari neden oluyor?
Çünkü is organizasyonunun kendisi ile ilgili bir sorun oldugunu gösteriyor aslinda is kazalari bize. Nasil bir sorun? Isçi bir düzenek içinde çalisiyor ve bu düzenegin içinde kesinlikle kendisinin bir payi yok. Ister üretim bandinda olsun ister bir atölyede olsun bir zaman dilimi içinde isi yetistirmesi gerekiyor. Bunu çalistigi makinelerle yapmasi gerekiyor. Bu makineler Türkiye'ye belli bir standart içinde geliyor. Mesela kadin isçilerin çalistigi aletlerde sürekli sorunlar çikiyor. Çünkü boy olsun, fiziki problemler yasayabiliyor, daha kalin parmaklar için üretilen makinelerdeki güvenlik tedbirleri onun parmaklarini korumayabiliyor. Çok standart konulardan bahsediyoruz. Isçinin cambazlik dahi yapsa kurtulamayacagi kazalardan bahsediyoruz. Is risklerinin isyeri içinde sürekli denetlenmesi gerekiyor. Bu denetim içinde isyerinde sürekli bulunmasi gereken kisiler olmalidir. Isçi sagligi ve güvenligi kurulunda birlesmis ve koordineli çalismasi gereken isçi temsilcisi, mümkünse sendika, mühendis, tekniker, isyeri hekimi ve isveren temsilcisi olmali. Isyerindeki altyapisal sorunlar ortadan kalktigi zaman büyük oranda çözülmüs oluyor. Ikinci ayagi isçiye egitim verilmesi, üçüncü olarak da isçiye donanim (baret, maske eldiven) verilmesi gerekiyor. Biz bunlari hep tersinden tartisiyoruz. Asil konusmamiz gereken altyapi sorununa gelmiyoruz. Mesela Esenyurt'taki kaza da çok önemli bir ayrinti dikkatlerden kaçti. Isin organizasyonuna dahil olan barinma organizasyonunun yanlis yapilmasiydi. Oradaki riskler hesap edilmeden yapilmis, elektrik fisleri uygun degilmis. Göz göre göre 11 isçi öldü ama asil sorumlular yerine göstermelik birkaç kisi yargilaniyor. Bu aslinda bir cinayet. Is cinayeti diyoruz biz ama bu hukuken gözükmüyor. Para cezalari ile geçistiriliyor.
Nasil önlenecek bu is cinayetleri?
Mesela Tuzla'daki tersanelerin kapatilmasini ne sendika istedi, ne isçiler istedi, ne müfettisler istedi. Bu tür durumlarda çok dogal olan isyerinin kapatilmasi, bize çok büyük bir olaymis gibi geldi. Mevzuat bu konuda çok açik aslinda. Bu mevzuata uyuldugunda çok da kaza olmuyor. Bu bir tercih meselesi, sermayedar, denetimleri yapmayan ya da görmezden gelen devlet bir seçim yapiyor. Bu seçim ekonominin büyümesi yönünde oluyor. Ekonominin büyümesi sermaye birikimi demektir. Sermaye biriktirmekte, isçilerin saglikli yasam kosullarindan bir seyler alinarak, sermayenin cebinde birikmesi anlamina geliyor. Bu önlenebilir. Belirli is kollarinin is riskleri bellidir. Kullanilan maddelerin içinde ne oldugu, kullanilan makinelerin nasil kullanilmasi gerektigi yazar. Bunlar sermayedar için bir maliyet. Neden böyle bir seçim yapiyorlar? Daha fazla büyümenin yolu emegin sömürülmesi, is kazalari da bunun bir unsuru. Emegin sömürülmesi sadece zaman açisindan degil bir canli emek olarak bedeni üzerinden gelisen bir durum var. Mesela yeni bir makine aliyorsunuz, daha hizli çalisilmasi gereken, daha dikkat gerektiren bir makine. Ama bu makine ile ilgili isçiye egitim vermiyorsaniz kaza olacagi çok bellidir. Canli emegin ölü emege canini ve enerjisini vermesi gerekiyor ki oradan bir birikim ortaya çiksin. Insan canini korumak mümkünken bunu yapmiyorlar. Insan canini maliyetli buluyorlar.
Su anki mevzuat ne diyor, Hükümetin çikarmak istediginde ne var?
Hükümetin çikarmak istedigi yeri düzenlemede ciddi problem yaratacak durumlar var. Su anki düzenlemede ayri ayri düzenlemeler var. Yönetmelikler ve düzenlemeler var. Bunlarda ayri ayri belirlenmis kriterler var. Fakat en önemli maddesi isçi sagligi ve is güvenligi kurullarinin olusturulmasi 50'den fazla isçinin oldugu yerleri kapsiyor. Bu kurulun sürekli denetim yapmasi, toplantilar yapmasi, riskleri önlemek gibi görevleri var ama bu uygulanmiyor. Bu da denetim eksikliginden kaynaklaniyor. Yeni yasada risk degerlendirmesi var. Isletmeler A,B, C diye ayriliyor. A çok tehlikeli, B az tehlikeli, C ise tehlikesiz olarak is yerleri olarak degerlendiriliyor. Bütün isyerlerinde is güvenligi uygulanir diyor. Bütün isyerlerinde isyeri hekimleri bulundurulmali diyor. Ama hemen ardindan bu maddeleri bosa çikarmaya basliyor. Sikinti da burada basliyor. Risk ölçümlerini firmalar yapacak. Bunun anlami isçi sagligi ve is güvenligi bir hak iken bir hizmete dönüsüyor ve bir kâr alani olarak ortaya çikiyor. Böylece risk ölçüm sirketleri, firmalari A,B,C sinifina göre bilgilendiriyor. Is güvenligi birimiyle bir araya gelerek riskleri görüsüyor. Devlete ragmen önlem almayan isletmeler özel bir firmanin önerilerini nasil uygulayacak? 1 ile 9 isçinin çalistigi isletmeler çok küçük yerler. Burada ücretsiz aile isçisi de çalisiyor. Küçük isletmelerin is güvenligi elemani istihdam etmesi imkansiz. Tasarida para cezalarindan bahsediliyor ama küçük sirketlerin bunlari ödemesi zor. Büyük isletmeler için ise durum böyle degil. Bahsedilen 2 bin liralik 5 bin liralik cezalar Tofas için ya da büyük firmalar için hiç de caydirici cezalar degil.
Ikincisi sanayi havzalarinda ortak saglik ve güvenlik birimlerinin kurulmasi var. Tasarida is güvenligi birimi kuramayan isletmelerin bu ortak saglik ve güvenlik biriminden hizmet alacagi söyleniyor ama burada da hak olan bir seyin hizmete dönüstügünü görüyoruz. Isletmeler kendi içlerindeyken gerekenleri yapmazken disaridan gelecek 'Su önlemleri alin' uyarisini nasil uygulayacak. Yeni tasarida para cezalarinin ön plana çiktigini görüyoruz. Is kazalarinda 'cana kasit' meselesinin üzerinden atlamis. Yasananlarin cana kasit oldugu açikken, sorumlularin cinayet olarak yargilanmasi gerekirken, tasari hak olan bir seyi hizmete dönüstürerek daha kazanilmis haklari da yok ediyor. Isçi sagligi ve güvenligi alanini metalastirarak daha da istismara açik hale getiriyor. Sunun olmasi lazim, is güvenligi kurulu olmasi lazim. Bu kurullarda isçi ve sendika temsilcilerin de yer almasi gerekir. Burada is yapilmaz dendiginde gerekirse isin durmasi lazim. Bunlar saglanmali ki is kazalarinin ve ölen insanlarin sayisi azalsin.
Nisan ayinda 80 isçi öldü... Bu rekor herhalde?
30 günde 80 kisi ölmüs, bu çok ciddi. Her gün ikiden fazla ölümlü kazana oluyor demek. Artik yaralananlari, zehirlenenleri, meslek hastaliklarini saymiyoruz. Is kazalari büyümeyle birlikte artiyor. Nisan ayi ekonominin canlandigi bir ay. Iktisadi faaliyetler arttikça cana kasteden ortamlarda artiyor. Dolayisiyla bu durumla yüz yüze kalan isçi sayisi da artiyor. Tüm bunlar kazalarin görünülürlügünü de artiriyor. Artik bunlari herkes is cinayetleri olarak görülüyor. Gerçekten bir bilinç yaratildi. Istanbul Isçi Sagligi ve Is Güvenligi Meclisinin ve Yangin Kulesi internet sitesinin yaptigi çalismalarin önemli payi oldugunu düsünüyorum. Kazalarin, cinayetlerin görünülürlügü artti ama sunu da biliyoruz; bizim elimizdeki rakamlar bakanligin elindekilerden çok daha az. Resmi rakamlari 3 kat daha fazla. Kapitalizmin genisleme derdi var. Olagan hallerde olaganüstü haller yasiyoruz. Savas durumunda bile bu kadar kayip vermezken savas durumunda degilken 30 günde 80 kisinin ölmesi bizim teyakkuza geçmemiz gerektigini gösteriyor. Yasa tasarisi bunun çözümü degil. Önlem alinmadigi için cezalarin yaptirimi olmadigi için bir sey getirmeyecek.
(Istanbul/EVRENSEL)
HER DEREDE INSAAT VAR, BUNLAR DENETLENMIYOR
Is kazalari konusunda enerji sektöründe bir artis var. Neden?
Üretimin saçilmasi ve yayilmasindan kaynaklaniyor. Üretimin yapilmasi için tasinmasinin, enerjisinin, girdilerinin ve elbette ki binalarinin yapilmasi gerekiyor. En fazla is kazasi hala insaat sektöründe oluyor. Ikinci olarak madenler ve enerji sektöründe oluyor. Enerji sektöründe hem trafoda çalisanlarin hem HES insaatinda çalisanlarin hayatlarini kaybettigini görüyoruz. Çok yaygin, denetlenemez alanlarda ve geçici is iliskileri ile yapiliyor üretim. Son dönemlerde is müfettisleri proje bazli insaatlari denetlemeye basladi. Özellikle AVM insaatlarini. Bu sayede is kazalarinda bir azalma oldu. HES insaatlarinin çesitli bölgelerdeki dereler üzerinde olmasindan dolayi denetlenmesi mümkün degil. Buralarda da is güvenligi tedbirleri alinmiyor. Maliyet sartlarindan dolayi yapisal is güvenligi tedbirlerini alinmadigini görüyoruz. Denetlenmemesi ve örgütlülügün olmamasi da kazalari artiriyor. Sendika olsa denetlemek zorunda, sonuçta ücret sendikaciligi yapmasi yeterli olmayacaktir. Buradan çikarak sendikal mücadele seklinin de degismesi gerektigini düsünüyoruz. Zira madenlerde hâlâ kazalar devam ediyor. Hangi madenler olduguna baktigimizda özel madenleri görüyoruz. Eskisehir'de meydana gelen kaza buna örnek. Karadon'da yillarca kaza olmamisti. Konuyla alakasi olmayan bir genel müdür atanmis. Hiçbir uyariyi dinlememis. Burada sendika olmasina ragmen kaza olmus. Örgütlenme çok önemli faktör kazalarda. Tehlikeli bir durum görünce örgütlü isçi çalismiyor. Örgütsüz isçi canina kasteden bir sey gördügünde evine gelir götürmek için çalismak zorunda kaliyor. Orada issizligi ve gelir güvencesizligini görmemiz gerekiyor. Isçi görebiliyor ama söylediginde isten atiliyorsa burada sorun var demektir. Insaatlarda, madenlerde, belediyelerin kanalizasyon islerinde, yollarda servis kazalarinda çok önemli faktörler.
SENDIKALARI DA ELESTIRMELIYIZ
Is cinayetleri konusunda sendikalarin tavrini nereye koyuyorsunuz? Üzerlerine düseni yapiyorlar mi?
Çuvaldizi önce kendimize batirmaliyiz. Ne yazik ki sendikalardan tepki yok. Tepki gösterenler iyi çalismalar yapanlar da var. Is kazalarinin sendikalarin asil örgütlenme alani haline geldigini düsünüyorum ama sendikalar ücret sendikaciliginin ilerisine geçemiyorlar. Özellikle bazi sendikalar Hak-Is Türk-Is'in bazi sendikalari, Memur-Sen bu yasaya olumlu bakiyorlar. Elestirel bir düzlemde katilacagini düsündügüm DISK de var katilimcilar arasinda. Bazi sendikalar çok olumlu çalismalar yapiyorlar ama onlar da görünmez kaliyor. Konfederasyonlar isçi sagligi ve is güvenligi birimi var ama çalisanlari bu konuyla ilgilenmiyor çok fazla. Bu konuyla özel olarak ilgilenen uzmanlasmis çalismalarini da isten çikarabiliyorlar.
Simdiye kadar sermayeyi devleti elestirdik ama hakkaten sendikalari da elestirmemis gerekiyor. Bu konuyu yeterince öncelikli hale getirmiyorlar. Bu isçi sagligi ve is güvenligi kurullarinda sendikalarin olmasi da bosa düsüyor. Is kazalarinin engellenmesi için isçilerin örgütlenmesi kadar sendikalarin da bu ise duyarli olmasi çok önemli. Sendikalar isçileri kendi basina birakiyor.