'KCK gazeteciler iddianamesi' kapsaminda yargilanan 36'si tutuklu 44 gazetecinin 12 Eylül'ün yil dönümüne denk gelen dünkü durusmasi tam anlamiyla bir 12 Eylül yargilamasi oldu. Bunu hem mahkeme heyetinin tutumu hem de, yargilanan gazeteciler ile avukatlarinin ortaya koydugu durus açisindan söylemek mümkün.
Basindan baslayalim. Dünkü dava, Mahkeme Baskani Ali Alçik'in bir gün önceki durusmada, 'seyircisiz izleme' cezasi vermesinin ertesinde gerçeklesmenin gerilimi ile basladi. Yargilanan gazeteci arkadaslarimizin yakinlari, milletvekilleri ve avukatlar durusmaya alinmadilar.
EMNIYET SALONDA!
Istanbul Çaglayan Adliyesinde 15. Agir Ceza Mahkemesinde görülen davada, salonun hemen girisinden baslayarak resmi ve sivil polislerin yogunlugu dikkati çekiyordu. Normalde adliye binasinin güvenliginden sorumlu özel güvenlik elemanlari giris çikisi düzenlerken, bu kez dogrudan Emniyet Müdürünün talimati ile görevlendirilmis polisler "isbasinda" idi.
Sabah saat 10.30'da durusma salonunda yargilanan meslektaslarimiza ek olarak, avukatlar ve davayi izleyen biz gazeteciler, mahkeme heyeti ve polisler vardi.
Mahkeme henüz baslamadan önceki kisa bölümde tutuklu meslektaslarimizla selamlastik. Muhabirimiz ve Yazarimiz Hüseyin Deniz, Özgür Gündem Gazetesi Yazari Nurettin Firat, Özgür Gündem Gazetesi Editörü Turabi Kisin, DIHA Editörü Ramazan Pekgöz, DIHA Muhabiri Çagdas Kaplan, DIHA Ankara Büro Sorumlusu Kenan Kirkaya selamlastiklarimizdan ilk aklimiza gelenler.
Yargilanan meslektaslarimizin birçogu ile çesitli vesilerle bir araya gelmistik.
Az sonra durusma basliyor. Avukat Ercan Kanar söz alarak, 30-40 yil önce hakimlerin durusma salonlarini kisla ya da bir okul gibi gördüklerini, yargilananlarla avukatlari da ögrenci gibi algiladiklarini hatirlatarak, verilen mücadeleler sonucunda bu tablonun degismis oldugunu söyledi. Kanar konusmasina söyle devam etti: "Bizler basindan beri gerilim yasanmadan davanin sürmesinden yanayiz. Ancak Mahkeme Baskani olarak siz bir bardak suda firtina kopartan bir tutum içindesiniz. Ilk gün yer kalmadigi için ayakta kalan avukatlarin, durusmaya ayakta katilmasina itiraz ederek, onlari seyirci bölümüne göndermek istediniz. Oysa savunma makami yargilamanin en önemli unsurlarindandir. Bir avukat kisi olarak savunmayi temsil eder ve onun durusma salonunda oturacagi yeri de devlet saglamak zorundadir. Ayrica avukat Arkadasimiz Baran Dogan'in hepimiz adina yapacagi savunmaya da izin vermediniz."
Kanar, Mahkeme Baskani Alçik'in, görevinin gerektirdigi sabri göstermedigini vurgulayarak, durusmanin alenilik ilkesine aykiri biçimde sürmesini de elestirdi. Kanar taleplerini siralarken de, ana dilde savunma, durusmanin görüntülü ve sesli olarak kayda alinmasi, aleniligi ortadan kaldiran seyircisizlik kararindan rücu edilmesine özel vurgu yapti.
Bu arada Mahkeme Baskani Hakim Ali Alçik'in, isim tespiti yapildigi bölümde bir avukata "Siz sakiz mi çigniyorsunuz!" diye çikismasi, Avukat Ercan Kanar'in, Mahkeme Baskani hakkindaki sözlerinin de teyidi gibi oldu.
HAPSURDU, HAPSURDU!...
Mahkeme heyetinin yol açtigi salon atmosferini anlatmak bakimindan ilginç bir örnek de yasandi. Mahkeme Baskani konusurken tutuklu meslektaslarimizin oldugu bölümden bir hapsirma sesi geldi. Ondan sonra kisa bir süre gerilimli bir sessizlik oldu. Bunun üzerine salondakiler "hapsirdi", "hapsirdi" deyince salonda "Bu da mi suç?" dercesine gülüsmeler oldu.
TUTUKLU GAZETECILERDEN 12 EYLÜL PROTESTOSU
Durusmanin en önemli noktalarindan biri, tutuklu gazeteci arkadaslarimizin durusma salonuna 12 Eylül darbesini protesto etmek üzere siyah kiyafetlerle gelmis olmasi idi.
Mahkeme Baskani Ali Alçik, avukatlarin talepleri üzerine iddia makamina da degerlendirmesini sordu. Iddia makami da, bu davalarda alisik olundugu üzere, tüm taleplerin reddini istedi. Hiçbir talebi "hakli" bulmayacak kadar adil bir iddia makami vardi karsimizda yine (!)
Mahkeme Baskani Ali Alçik, verdigi 20 dakikalik aradan sonra kararlarini açikladi. Alçik, daha önce Büsra Ersanli ile Ragip Zarakolu'nun da saniklari arasinda bulundugu ve durusmasi Silivri'de görülen KCK Istanbul davasinda oldugu gibi, ana dilde savunma talebini reddetmek için Lozan'dan baslayan ve uluslararasi sözlesmelere de atif yapan konusmasindan sonra, zaman ve personel tasarrufu gibi gerekçeleri de öne sürerek ana dilde savunmaya gerek olmadigini söyledi, "nasil olsa saniklar da meramlarini anlatacak kadar Türkçe biliyordu". Hatta Alçik, ilk gün avukatlarin, müvekkilleri hakkinda, ana dilde savunma talebini Türkçe bilmedikleri için degil, bir hak için talep ettiklerine dair vurgularini da tutuklu gazeteciler aleyhine yorumlayarak, "ilk gün avukatlar da saniklarin Türkçe bildiklerini söylemislerdi" dedi. Sonuçta Mahkeme Baskani Hakim Ali Alçik, talepleri reddetti.
12 EYLÜL HUKUKUNA REST
Bu kararin açiklanmasindan sonra Avukat Sinan Zincir söz olarak, bu tutumunun bir 12 Eylül darbesi tutumu oldugunu, bugün PKK ve KCK davalari tutsaklarindan 10 bin dolayinda kisinin kendisini ana dilde savunma talebinin de aralarinda bulundugu talepler için ölüme yatirdigini söyledi. Alenilik ilkesinin çignenmis oldugu bir yargilamaya katilmak istemediklerini belirten Zincir, "Bizler mahkeme heyetinin bu kararlarini gözden geçirmeleri için bugün durusma salonunu terk ediyoruz" dedi. Zincir'in bu sözlerinin ardindan avukatlar salonu bosaltmak için hareketlenirken, tutuklu gazeteciler de ayaga kalkip agizlari siyah bantli olarak sirtlarini mahkeme heyetine dönerek karari alkislarla protesto ettiler.
Yani dün gerçeklesen durusmada Mahkeme Heyeti bize ve cümle aleme 12 Eylül yargilama hukukunun tarih olmadigini kanitlarken, yargilanan gazeteci arkadaslarimiz ile avukatlari da aslinda tutum ve duruslariyla 12 Eylül zihniyetini durusma salonunda yargilamis oldular.
Talepleri reddeden mahkeme heyeti, durusmayi 12 Kasima erteledi.