Is Sagligi ve Güvenligi (ISG) Yasa Tasarisi yürürlükteki yasa maddelerinin “müstakil” dedikleri yeni bir metinde tekrari seklindedir. Yani Taslak’ta “yeni” olan bir düzenleme bulunmamaktadir. Tasari, isçi sagligi ve is güvenligi ile çalisma ortamina iliskin çalisanlarin sagligini koruyacak ve iyilestirecek hizmet organizasyonuna iliskin eskisinden daha olumlu düzenlemeleri içermemektedir.
Tasarida korunmaya iliskin yaptirimlar yok. Siyasi irade tazminci bir yaptirim istiyor.
Tasari, isverenleri çalisanlarin is güvenliginin saglanmasi ve sagliginin iyilestirilmesi konularinda yükümlülük altina sokuyor, ancak alanla ilgili profesyonellerin istihdam edilmesi durumunda tüm sorumluluklarin isyeri hekimi ve is güvenligi uzmani araciligiyla çalisanlara devredilmesinin zeminini de hazirliyor. Sonuçta yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve uygun ortamlarin hazirlanmasi durumunda tüm sorumluluk çalisanlara yüklenebiliyor. Isveren, çalisanlari hem kendi sagliklarindan, hem diger isçilerin sagliklarindan, hem de isyerindeki üretim araçlari ile kisisel koruyucu donanimin zarar görmesinden sorumlu tutabiliyor.
Tasari, 50’den fazla isçisi olan isyerlerinde verilmesi zorunlu olan isyeri saglik ve güvenlik hizmetini 10 isçi sinirina indiriliyor. 1-9 isçi çalistiran isyerlerindeki hizmetin faturasini adina prim ödenen isçilere keserken; 10 ve üzeri isçi çalistiran isyerlerinde ise hizmetin tamaminin piyasa kosullarinda verilmesinin zeminini hazirlayarak belirli bir kesime yeni bir pazar olusturuyor.
Tasari, is güvencesinin yaptiriminin olmadigi bir ülkede isyeri hekimi, is güvenligi uzmani ve çalisanlara isvereni Bakanliga sikayet etmesi “hakkini” veriyor. Tasari’da geçen çalisanlarin “Çalismaktan kaçinma hakki” ve “Çalisanlarin görüslerinin alinmasi ve katilimlarinin saglanmasi” gibi “haklar” is güvencesinin yasal güvence altina alinmasi halinde üzerinde konusulabilir, aksi halde “isten atilma hakki” tanimlanmis olur.
Tüm sosyal taraflari ülke politikalari için bir araya getirmeye çalistigini iddia eden “Çalisanlarin görüslerinin alinmasi ve katilimlarinin saglanmasi” gibi cazip gelen söylemleri yasa maddelerine serpistiren anlayis devletin en üst kademesinden en alttaki birimlere kadar merkezi hegemonyaci anlayisina uygun hukukunu bir kez daha olusturmaktadir.
Tasari’da çalisanlarin yasamlarini ve sagliklarini dogrudan ilgilendiren konularda söz sahibi olmalari, aktif rol üstlenmeleri, bu alana iliskin isyeri düzeyinde politikalarin olusturulmasi ve sürece örgütlü katilimlari yönünde hükümlere yer verilmemistir. Tanimlanan “haklarin kullanimi” konusunda magdur olabilecek çalisanlara yönelik özel güvence ve yaptirimlar da öngörülmemektedir. Ayrica çalisanlarin bireysel basvurulari ve bu basvuru sonucunda zarar görmemelerine iliskin yeterli hükümler de bulunmamaktadir.
Tasari ile “saglik ve egitim” çok özel birer kamusal alan olmasina ragmen, Avrupa Birligi (AB) “uyum süreci” adi altinda her düzeyde devlet eliyle ticarilesmekte, özel girisimciligin desteklenmesi ugruna piyasanin talepleri ve ihtiyaçlarina uyarlanmaktadir. Ticarilesme isçi sagligi ve is güvenligi alaninda da kabul görmekte, bu alandaki hizmet ve egitim alinip-satilan ve kâr saglayan sektör olarak isverenlerin/sermayenin yeni girisim alani haline getirilmektedir.
Bakanlik kayit disinin denetim altina alinacagini söylüyor. Kayit disi çalisanlarin is kazasi veya meslek hastaligi geçirmesi durumunda SGK’nin zarari tazmin edecegi ve çikabilecek maliyetleri kayit disini denetlemekle görevli kisi ve kurumlara rücu edecegi bir düzenleme getirilmedigi sürece kayit disi çalisanlar etkilenmeyecektir.
YÖNTEM HAKKINDA
Çalisma ve Sosyal Güvenlik Bakanligi (ÇSGB) AKP hükümet oldugundan bu yana “Is Sagligi ve Güvenligi Kanunu Tasarisi” üzerinde çalisiyor.
Hükümetin 3 Ekim 2005 tarihinde AB’ye tam üyelik için yaptigi basvurusundan sonra müzakere sürecinin baslatilmasiyla birlikte isçi sagligi ve is güvenligi konusundaki “uyum” çalismalarina start verildi. Çünkü müzakere süreci AB ve ILO normlarina “uyum” saglama zorunlulugunu getiriyordu. “Uyum” süreci sadece is sözlesmesi ile çalisanlar degil tüm çalisanlari kapsayan ”müstakil” düzenlemelerin yapilmasi gerekiyordu. AB’nin Çerçeve Direktifi (89/391/EEC) ile birlikte ILO’nun “Is Sagligi ve Güvenligi ve Çalisma Ortamina Iliskin” 155 sayili ve “Is Sagligi Hizmetlerine Iliskin” 161 sayili ILO sözlesmeleriyle uyumlu “Isçi Sagligi ve Güvenligi Kanunu Tasarisi” adi altinda hazirlanan ilk taslak aralik 2005’de öncelikle isveren örgütlerine gönderildi. Ayni taslak ocak 2006 da diger taraflara gönderildi ve görüs istendi. Tasari daha sonra 2008, 2010, 2011 ve son olarak TBMM’ye gönderilen 2012 versiyonu ile sürekli gündemde kaldi. “Isçi Sagligi” adi ile baslatilan çalismalar “Is Sagligi”na evrilirken 2008 (5763 sayili) ve 2010 (6009 sayili) “torba yasalar” ile “istihdami tesvik” adina sermayeye sadakatini belgeleyenler isçinin haklarini isverenin ‘adaletine ve himayesine’ alarak amaçlarina ulastilar, ancak bu süreç AB müzakerelerinde beklenen gelismeyi saglamadi.
Sermayeyi ihya eden “torba yasalar”; ISG hizmetleriyle birlikte isyeri hekimi ve is güvenligi uzmani istihdamini gereksiz harcama olarak yorumladi, isverenlerin sorumlulugunu hafifletmeyi amaçladi, isyeri saglik hizmeti ile birlikte bu disiplinlerin egitimlerini serbest piyasa mantigiyla taseron sirketlere birakti. Piyasa kosullari olgunlastirildi ve meslek örgütleri yok sayildi. Ilginçtir bu gelismeler sirasinda sendikalar kendilerinin taraf olmadigini düsündü!
Isçi sagligi ve is güvenligi yaptirimlari ile ilgili sorumluluk 1475 sayili Is Kanunu ile isverene verilmisken, 4857 sayili Is Kanunu bu sorumlulugu hafifletmeyi amaçladi. 4857 sayili Kanun’un sadece is sözlesmesine tabi olanlari kapsamasi, diger çalisanlarin kapsam disinda kalmasi, ISG Kanunu’nun çikartilma gerekçesinin temelini olusturmaktadir. Bakanlik 9 yil süren ve adeta ‘yaz-boz’ tahtasina dönen ISG Kanun Tasarisi çalismalari; ISG alaninda mevcut yasa maddelerini yeniden “gözden geçirip” AB müktesebatina “uygun” olarak isverenin asli sorumlulugunu isyeri saglik ve güvenlik hizmetinden sorumlu profesyoneller ile birlikte çalisanlara yüklüyor.
“Isçi” kavramindan “çalisan” kavramina dönüstürülen terminoloji tüm çalisanlari kapsamadigi gibi “isçi” kavraminda da kapitalizmin vahsi dönüsümüne denk gelen ve çalisma kosullarini 1 Mayis 1886 öncesine götüren degisimleri hedefliyor.
Asli sorumluluk “Isçi sagligi ve is güvenligini saglamak” olarak gösterilirken; gizli sorumluluk olarak isçinin korunmasi adina isyerindeki araç ve gereçlerin korunmasi ile birlikte isyerinde verimliligin artirilmasi olarak tasarinin her maddesinde kendisini gösteriyor.
Tasari is kazalarindaki vahseti sergileyen SSK/SGK verilerine göndermelerle ironi yapiyor. Is Kanunu yürürlükte oldugu dönemde is sözlesmesine tabi olan çalisanlar için azalmayan is kazalari ve artan ölümlerle ilgili rakamlar yillardir arsizca tekrarlaniyor.
Tasari gerekçesinde bu veriler bir kez daha kullanilirken kapsam disi ve kayit disi çalisanlara isaret ederek yasanin çikmasi halinde is kazalari ve meslek hastaliklarinin azalacagi söyleniyor.
Ayni zamanda is kazasi ve meslek hastaliklari sonucu kaybedilen 44 milyar TL’nin azalacagi ve GSYIH’nin artacagi belirtiliyor. Özetle hükümet son Tasari ile sermaye-devlet ve AB “uyum” sürecinin geregini yapmanin huzurunu yasamak istiyor...
IS SAGLIGI VE IS GÜVENLIGI KANUN TASARISININ KAPSAMI
ISG Kanun Tasarisinda amaç “Isyerlerinde is sagligi ve güvenliginin saglanmasi ve mevcut saglik ve güvenlik sartlarinin sürekli olarak iyilestirilmesi için isveren ve çalisanlarin görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemek” (m.1) olarak ve amaca uygun kapsam “Bu kanun; kamu ve özel sektöre ait bütün islere ve isyerlerine, bu isyerlerinin isverenleri ile isveren vekillerine, … tüm çalisanlarina faaliyet konularina bakilmaksizin uygulanir.” (m.2) seklinde belirlenmistir.
Kanun Tasarisi gerekçesinde; AB’nin Çerçeve Direktifi ile ILO’nun 155 ve 161 sayili sözlesmelerine “uygun” düzenleme yaptiklarini belirten hükümet söz konusu metinlerde belirtildigi gibi tüm çalisanlarin sagligi ve güvenligini saglayacak kanun tasarisinin kamu ve özel tüm isyerleri ile tüm faaliyet alanlarindaki çalisanlari kapsayacagini iddia ediyor.
Tüm çalisanlar gerçekten yasa kapsaminda “is sagligi ve güvenligi” hakkina sahip olacaklar mi?
KAMU ÇALISANLARININ ‘IS SAGLIGI VE GÜVENLIGI’
Bu “hak” 1965 yilinda 657 sayili Devlet Memurlari Kanunu’nda tanimlanmistir. 657 sayili Kanun (m.188) “kaza ve mesleki hastalik hallerini” tanimliyor, ancak magdur olanlar haklarini 47 yildir alamiyor. Isveren (yani devlet) kamu çalisanlarina özel sigorta yasasi çikarmadigindan ve çalisanlar adina prim ödemediginden; devlet memurlari is kazasi geçirdiginde “kaza”, meslek hastaligi geçirdiginde “hastalik” geçirmis gibi kabul edilecek, is kazasi ve meslek hastaliklari sigortasi haklarindan yararlanamayacaklar.
Sosyal Sigortalar ve Genel Saglik Sigortasi (SSGSS) Kanunu kamu çalisanlarini Genel Saglik Sigortasi kapsamina aldi, ancak is kazasi ve meslek hastaligi sigortasi kapsamina almadi. Bu nedenledir ki kamu çalisanlarinin “is kazasi ve meslek hastaligi sigortasi hakki” bulunmuyor.
SSGSS Kanunu geregince; çalisanlar ve devlet emeklilige esas aylik tutar üzerinden (memurlar adina toplam yüzde 36) kisa ve uzun vadeli sigorta primi ödüyor. Ancak, tüm sigortalilar için isveren (kamu adina devlet) tarafindan ödenmesi gereken, is riskine göre degisen oranlardaki (yüzde 1–6.5) “is kazasi ve meslek hastaligi primi” devlet memurlari adina ödenmiyor.
SSGSS KANUNU ISG’YE KARSI
SSGSS Kanunu ile ISG Kanun Tasarisi ayni dönemde hazirlandi ve birbirine karsit yaptirimlar içeriyor. ISG Kanun Tasarisi “çalisan” tanimini yaparken “Kendi özel kanunlarindaki statülerine bakilmaksizin kamu veya özel isyerlerinde istihdam edilen gerçek kisiyi ifade eder” (m.4/b) ibaresini kullandi. SSGSS Kanunu ise “kisa ve/veya uzun vadeli sigorta kollari bakimindan adina prim ödenmesi gereken veya kendi adina prim ödemesi gereken kisiyi” (m.3/6) sigortali olarak kabul ediyor. Baska bir anlatimla adina prim ödenmeyen devlet memurlari is kazasi ve meslek hastaligi kapsaminda sigortali sayilmiyor.
Özetle Devlet Memurlari Kanunu’ndaki aldatmaca alelusul tekrarlaniyor ve kamu çalisanlarinin sagligi ve güvenligi üzerinden devlet tasarruf (!) ediyor.
KENDI HESABINA ÇALISANLARIN ‘IS SAGLIGI VE GÜVENLIGI’
SSGSS Kanunu; kendi hesabina bagimsiz çalisanlari “is kazasi ve meslek hastaligi sigortasi” kapsaminda kabul ediyor. Sigortali prime esas aylik gelir üzerinden riskin derecesine göre yüzde 1–6.5 oraninda prim ödüyor.
Eger kendi hesabina çalisan sigortali is kazasi ya da meslek hastaligi geçirir ve magdur hale gelirse; SGK müfettis göndererek durum ve sorumluluk tespiti yapiyor. Ancak SSGSS Kanunu geregince “Is kazasi veya meslek hastaligi, isverenin kasti veya sigortalilarin sagligini koruma ve is güvenligi mevzuatina aykiri bir hareketi sonucu meydana gelmisse, Kurumca sigortaliya bu Kanun geregince yapilan veya ileride yapilmasi gereken ödemeler … isverene ödettirilir”. Özetle kendi hesabina bagimsiz olarak çalisanlar her durumda kendi saglik ve güvenliginden sorumlu tutuluyor. Yani SGK 3 milyondan fazla kisiden prim toplayarak olmayan bir hak için kaynak olusturuyor.
Söz konusu sigortalilar, riske karsi is kazasi ve meslek hastaligi primi ödediginden magdur olma durumunda dogal olarak hak iddiasinda bulunacaklar. Bakanlik olasi sorunlari önceden görerek, prim ödenerek kazanilan bu hakkin kullaniminin önlenmesine yönelik düzenleme yapti. ISG Kanun Tasarisi (m.3/ç) “Bu Kanun hükümleri; çalisan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabina mal ve hizmet üretimi yapanlar hakkinda, uygulanmaz” ibaresi ile kendi nam ve hesabina çalisanlari “istisnalar” içerisinde sayiyor.
Bu nedenlerle “ISG Yasa Tasarisi ile bütün çalisanlar is sagligi ve güvenligi kapsamina alindi, saglik ve güvenlik önlemleriyle ilgili çalisan siniri kaldirildi…” sözleriyle kamu çalisanlari yaniltilmaktadir. Özetle Tasari SSGSS Kanunu’nda degisiklik saglamadigi sürece 155 ve 161 sayili ILO sözlesmeleri ile uyumlu degildir.
Tasari’nin tüm çalisanlari kapsamasi için hükümetin öncelikle sosyal sigorta hakkini SSGSS Kanunu ile kamu çalisanlarina da tanimasi ve ISG Kanun Tasarisi kendi hesabina çalisanlari ve diger çalisanlari istisna olarak kabul etmemesi gerekir. Ayrica kayit disi çalisanlarin da bir isyerinde ve isverenin sorumlulugunda is kazasi veya meslek hastaligi geçirebilecegi gerçegi kabul edilmeli ve devletin denetim zafiyeti sonucu kayit altina alinamayan isyerlerindeki magdurlarin magduriyetlerinin bedeli çalisanlara çikartilmamalidir.
(*) Isyeri Hekimi ve TTB Mesleki Saglik ve Güvenlik Dergisi Editörü