Abdulhamit Sendromu

Abdulhamit Sendromu

Neden bu hep garibanlarin, yoksullarin, emekçilerin fitratinda ölüm var? Neden zenginlerin fitratinda bu yok?

Abdulhamit Sendromu

Email: haybergursoy@hotmail.com

Neden bu hep garibanlarin, yoksullarin, emekçilerin fitratinda ölüm var? Neden zenginlerin fitratinda bu yok?

 

Basbakan daha ilk günden Soma faciasina damgasini vurdu.

`Olur böyle seyler! Madenciligin fitratinda bu var` Dedi

Neden bu hep garibanlarin, yoksullarin, emekçilerin fitratinda ölüm var? Neden zenginlerin fitratinda bu yok?

Ve

1800 yillarin maden kazalarindan örnekler verdi... Bunun yarattigi öfke ile madenciler tepki duyup protesto ettiler ama basbakan hazmedemedi. Kendi sözlerini hazmedemeyenlerin tepkisini hazmedemedi.

Basbakanin su andaki ruh halini  Abdulhamit’e benzetiyorum. 

Çünkü zihinsel olarak 1800 yillari yasayan basbakan 1800`lü yillarin padisahi Abdulhamit ile özdeslesiyor.

Zaten `Padisahim çok yasa!` diyorlar. O da onlara el salliyor.

Biliyorsunuz? Abdulhamit’in iktidardan indirilme korkusu onda bir paranoyaya dönüsmüstü. Deprem oldugunda iktidari devriliyor sanmisti.

Onda bu paranoya o kadar ileri gitmisti ki kendisi ve iktidarini çagristiran her seyi yasaklamis, her türlü eylem ve söylemi kendisini, iktidarini devirmekle es deger görerek kabus yasatan rejimiyle yillarca kan kusturmus, görülmemis bir baski rejmi uygulamisti.  Biz Abdulhamit’in halki tokatladigini, sadrazamlarinin madenci tekmeledigini duymadik. Bu onun baskici, zalim,dikdatör olmadigini göstermez!

Bugün sanki  Abdulhamit devri yasiyoruz. Bir farkla!

Abdulhamit 1800’lü yillardaydi, bugün 2000’li yillar

Aradaki modern iletisim araçlari farkini unutmayalim.

O günün gerekçeleri farkli idi, bugünün gerekçeleri farkli! Diktatörler de biçim degistirdi, toplumlar da, teknoloji de...  Ama diktatörlerin uygulama biçimleri farkli olsa da demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini yasaklamalari, kar ugruna insani hiçe sayan anlayislari bakimindan hep ayni kaldilar…

Onun için kavramlar biraz da dönemin özelligini tasirlar.

Gezi Direnisi, 17 Aralik, 1 Mayis,Soma Faciasi, katliami! Bunlar mevcut iktidara büyük korku yasatan olaylar!

Insanlar öfkeleniyor!

Neden? Bugün ögreniyoruz ki:  Soma Faciasi yasanmadan birkaç saat evvel bir madenci karbonmonoksit gazindan zehirlenip hastaneye kaldirilmis! Ve… Ve… Hiçbir sey olmamis gibi ise devam edilmis!

Korkuyla yasak üretip,toplumu kaynayan bir kazan haline sokup içinde olusan yüksek basinç ile her an patlamaya hazir bir düdüklü tencere haline sokuyorlar.

Bunu hissediyor, bu nedenle aciyla öfkelenen, ‘Yuh!’ çeken, tepki duyan herkese kinle, nefretle ates püskürüyorlar.  Madenciden baskalari tepki göstermesin, insanlar acisini yasasin, diyerek susmalarini istiyorlar ki her sey örtbas edilsin. Madencilerin tepki göstermelerine de tahammülleri yok! Tekmeliyorlar! Eger bugün bütün olan bitenler kamuoyu önüne tasiniyorsa, biliniyor ve geregi için adalet isteniyorsa, bu madencilerle birlikte olanlarin mücadelesiyle oluyor . Hak arayan, protesto edenler hep provakatör olarak suçlaniyor!

Insanlar bir kere korku duvarini asti mi ileride dogacak olaylarin nereye varacagini hesaplayamazsiniz!

Simdi gazla, copla, tomayla durdurdugunuzu sanirsiniz, ama bu da bir süre sonra kitlelerde bagisiklik yapacak!

Gaz, tomanin yetmedigi yerde insanlar vurulacak!

Nitekim; ‘Kutsal mekana ayakkabilariyla girdiler!’ diyerek dini siyasete malzeme eden Basbakan sözkonusu Okmeydani  Cemevi’nde cenazesini kaldirmaya gelen bir vatandasimizin kursunla öldürülmesi olunca tepkisi ne olacak? Aslinda bilineni çok da merak da etmiyorum!

Iki kisiyi daha kaybettik!

Sonra?!