Bugün, 14 Ekim 2025 Salı

AKP`nin devlet olma serüveni

AKP`nin devlet olma serüveni

AKP`nin siyaset sahnesine girisi, 28 Subat 1997 tarihle MGK kararlarinda

AKP’nin siyaset sahnesine girisi, 28 Subat 1997 tarihle MGK kararlarinda ifadesini bulan müdahale ile Necmettin Erbakan’in liderliginderi Refahyol iktidarinin devrilmesiyle oldu. Erbakan’i iktidardan düsürme kampanyasinin en etkin aktörlerinden biri olan medya organlari, Recep Tayyip Erdogan’in önderligindeki AKP’yi “yenilikçiler” olarak öne çikardi.
14 Agustos 2001 tarihinde kurulan AKP, 3 Kasim 2002 tarihinde yapilan seçimlerde en yüksek oyu alarak (geçerli oylarin %34,63’ü) Abdullah Gül baskanliginda 58. hükümeti kurdu. Siyaset yasagi nedeniyle kabine ve TBMM”de yer alamayan genel baskan Erdogan’in bu yasagi, CHP’nin de destekledigi bir anayasa degisikligi ile kaldirildi. Erdogan, 8 Mart 2003 tarihinde Siirt’te yapilan yenileme seçimlerinde milletvekili seçilerek meclise girdi. Bunun üzerine Gül baskanligindaki 58. Hükümetin 11 Mart 2003 tarihindeki istifasinin ardindan Cumhurbaskani Ahmet Necdet Sezer’den hükümeti kurma görevini alan Erdogan, 15 Mart 2003’te 59. Cumhuriyet Hükümeti’ni kurdu.

CUMHURIYET MITINGLERI

AKP’nin yükselisi TSK dahil olmak üzere “laiklik” konusunda duyarliligi ile bilinen çevrelerde rahatsizlik yaratti. Bu endisenin de etkisiyle 2007 cumhurbaskanligi seçimleri öncesinde Erdogan veya baska bir Millî Görüs kökenli siyasetçinin olasi cumhurbaskani adayligina karsi ülkenin birçok ilinde ‘Cumhuriyet mitingleri’ düzenlendi. Bu mitingleri katilanlar içinde ‘yasam biçiminin’ tehlike altinda oldugu endisesiyle hareket edenler olsa da, daha sonra da belgeleriyle ortaya çiktigi gibi, darbe tezgahi içindeki kesimlerde bu mitinglerin organizasyonun da etkili oldu.
Ardindan seçime giden AKP, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde  %46,7 oy orani ile yani oylarini artirarak tek basina iktidar oldu. Bu tablo üzerine, bu mitinglerle yapilan zorlamanin “magdur” konumuna soktugu AKP’yi güçlendirdigi yorumlari yapildi.

ERGENEKON ILE ‘YOL TEMIZLIGI’

Bu sürecin ardindan da Basbakan Erdogan ve kurmaylari için, siyasal bir “yol temizligi” dönemi basladi. Ergenekon davasi süreci, Türkiye’de ilk kez aralarinda kuvvet komutanlarinin da bulundugu isimlerin tutuklandigi bir dönemi baslatti. Balyoz ve davasi ile de devam eden bu süreçte eski Genelkurmay Baskani Orgeneral Ilker Basbug da cezazevine konuldu.
Gündeme geldigi süreçte, darbelerden çok çekilmis olan Türkiye’de önemli bir kesimin ve çok sayida aydinin destegini arkasina alan Ergenekon davasi süreci, bir süre sonra AKP Hükümeti’nin muhalifleri “temizleme” adina önünü açtigi bir “torba dava” olarak anilmaya baslandi. Ahmet Sik ve Nedim Sener gibi gazetecilerin de, kamuoyunu hiçbir biçimde ikna etmeyecek sekilde Ergenekon davasina dahil edilmeleriyle, bu davaya verilen destek yerini, endiselere ve soru isaretlerine birakti. Bu süreçle birlikte AKP, orduya da sözünü geçirmis bir parti olarak artik çok büyük oranda devlet oldu.  Giderek “tek adamlik” konumunu pekistiren Basbakan Erdogan, Ankara’daki Cumhuriyet kutlamalarinda polise barikati kaldirma talimatini kimin verdigi tartismasinin ardindan Cumhurbaskani Gül’e görevini hatirlatti ve “çift baslilik” diye tanimladigi bu durumun da Baskanlik sistemi ile asilabilecegini savundu.


ISSIZLIKTE AVRUPA BIRINCISI

TÜIK resmi issizlik oranini yüzde 9 olarak açikliyor. Avrupa’dan daha iyiymisiz gibi duruyor. Oysa is aramaktan umudunu kesenler, kahvede vakit geçirenler, 12 milyona ulasan ev kadini issiz sayilmiyor.  Tipki Avrupa’daki gibi bu kesimler hesaba katilsa issizlikte Türkiye Avrupa birinciligini tirmaniyor. 2002 kriz öncesi issizlik yüzde 5’ti.
AKP döneminde yüzde 10’un altina gerçekte hiç düsmedi.
Her yüz aileden 64’ü borçlu. Borçlarin toplami 252 milyar TL dolayinda. Oysa AKP iktidara geldiginde vatandasin borcu sadece 6,5 milyardi.
Türkiye’nin dis borç toplami tarihinin zirvesinde! 2012’nin 6 ayinin sonunda 323 milyar dolari asmis durumda. 2002’de bu borç 129 milyar dolardi. Yani AKP döneminde yüzde 149 artmis dis borçlar. Mevcut borç daginin üçte biri 111milyar dolar ile devletin. Üçte ikisi ise özel sektörün…

YOKSULLUK VE GELIR ADELETSIZLIGI…

Resmi rakamlara göre ülkede 12 milyon kisi yoksulluk içerisinde. Avrupa standartlarina göre ise Türkiye’de yoksul sayisi 17 milyon.
Türkiye ekonomisi böylesi bir yoksullugun üzerinde büyüyor ve büyüme pastasindan emekçilere çok az pay veriyor.
Türkiye en yüksek gelir esitsizligine sahip ülkeler siralamasinda Sili ve Meksika’nin ardindan üçüncü sirada. Türkiye genelinde kayit disi istihdam Yüz 40… Bir baska deyisle 10 milyonun üzerinde çalisan her hangi bir sosyal güvenceye sahip degil.


AKP SAGLIGA ZARARLIDIR

AKP Hükümeti’nin en çok müdahale ettigi alanlardan bizi de saglik oldu, kamu saglik sistemi çökertildi.
Isçilerin SSK’si kapatildi, yerine Sosyal Güvenlik Kurulu kuruldu. Saglik ocaklari kapatildi, birinci basamak saglik hizmetleri “Aile Hekimligi” adi altinda özellestirildi, reçete basina 3 lira ödeme zorunlulugu getirildi.
Ikinci basamak hizmetlerde katki payi uygulamasi getirildi. Muayene bedelini devlet adina toplama görevi eczanelerin üzerine yikildi. Eczaci devletin muhasebecisi konumuna düsürüldü.
Saglik çalisanlari için Performans ve Döner Sermaye uygulamalari getirilerek, ekip isi olmasi gereken saglik hizmetine rekabet sokuldu. Tedavi hizmetinin niteligi düstü, muayene süreleri kisaldi, hekim hasta arasindaki güven iliskisi zedelendi. Tam Gün Yasasi nedeniyle hekimler hastanelerden ayrildi, bazi bölümler kapatildi.
Genel Saglik Sigortasi Yasasi çikartilarak sosyal güvenlikte özellestirme yolunda önemli bir adim atildi. 18 yasini dolduran herkes zorunlu sigorta kapsamina alindi. Primlerini ödemeyenlere büyük cezalar getirildi.
Kamu Hastane Birlikleri Yasasi ile hastaneler “özerklik” adi altinda özellestirildi. Hastaneler “kalitesine göre” A, B, C, D olarak siniflandirildi. Hastaneler arasinda “fiyat ve kalite” farki sokuldu. Bazi kamu hastaneleri birlestirilerek baslarina “isletmeciler” atandi. Böylece hastaneler birer ticaret kurumu haline getirildi.
Gerekçe olarak SGK’nin bütçe açigini kapatmak olarak açiklandi. Ancak SGK’nin kapanmak bir yana artarak 2012 yilinda 2.1 milyar 100 milyon liraya çikti. Saglik için bütçeden harcanan para artarken, bu paranin büyük kismi özel hastanelerin kasasini doldurdu.


KADINA YÖNELIK SIDDET KATLANDI
AKP Hükümeti döneminde,
- Kadina yönelik siddet yüzde 1400 artti.
- Son 7 yilda 4190 kadin katledildi.
- Son 5 yilda kadina yönelik cinsel taciz ve tecavüz olaylari yüzde 30 artti.
- Koruma talebiyle polise veya savciliga basvuran kadinlarin yüzde 73’ü öldürüldü.
- Çocuk yasta evlenen kadin sayisi 6 milyona yaklasti.
- Adalet Bakanligi’na göre çocuklara karsi islenen cinsel taciz, saldiri ve istismar suçlari ile ilgili davalarin sayisi, 2009 yilinda 13 bin 812, 2011 yilinda ise 18 bin 334. Geçen yil yaklasik 24 bin cinsel saldiri suçu islendi
- Sadece geçen yil çocuklara cinsel istismardan 19 bin kisiye dava açildi. Bu davalarda 18 binden fazla çocuk magdur oldu. 2 bin çocuga “ruh sagligi bozulmustur” raporu verildi.


GAZETECI BASKI ALTINDA

AKP Hükümeti ve Basbakan Erdogan, iktidarlarinin ilk gününden itibaren gazetecilere baski uyguladi. Erdogan’in ilk uygulamasi, gazetemiz karikatüristi Sefer Selvi ve Cumhuriyet Gazetesi’nden Musa Kart’a yüklü tazminat davasi açmak oldu. Ardindan aralarinda gazetemiz muhabiri Sultan Özer’in de bulunudugu 7 Basbakanlik Muhabiri’nin akreditasyonunun iptal edilmesi oldu. Daha vahimi, iktidar partisinin kongresine 7 gazete “akredite degilsiniz” denilerek alinmadi.
Sabah-ATV örneginde oldugu gibi medya sahipleri degistirilerek, büyük bir yandas medya olusturuldu. Olmayanlar vergi kiskaciyla susturuldu. NTV’de oldugu gibi haber kanallarindaki programlar iptal ettirildi, Muhalif gazetecilerin programlari, köseleri ellerinden alindi. Gazeteciler bizzat Basbakan tarafindan isim verilerek hedefe kondu. Basbakan gazete patronlarina “bu köse yazalarini atin” talimati verdi. Muhalif gazeteciler Ergenekon ve KCK adi altinda gözaltina alinip, tutuklandi. Nedim Sener ve Ahmet Sik’in da “Ergenekon” davasindan gözaltina alinip, tutuklanmalari gazeteci örgütlerini, gazetecileri ayaga kaldirdi. Tutuklu gazeteci sayisi 105’e kadar çikti, tahliye olanlarla halen, çogunlugu Kürt basinindan 80’nin üzerinde gazeteci tutuklu. Süren davalarin ise sayisi binlerle ifade ediliyor.
AKP Hükümeti, Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun olusmasinda ve etkin bir mücadele yürütmesinde öncülük yapan Türkiye Gazeteciler Sendikasi’ni da hedef alip, Anadolu Ajansi’ndaki üyelerini baski ve zorla istifa ettirdi. AA’dan 200’ü askin gazeteci ya emekli ettirildi ya istifa etmek zorunda birakildi. En ufak muhalif bir haber ya da köse yazisina tahammül etmeyen Basbakan Erdogan’in basin üzerindeki baskilari Abdülhamit dönemini bile aratir hale geldi.


KÜRT SORUNUYLA IMTIHAN

AKP, 10 yillik hükümeti döneminde Kürt sorununda birbiriyle çelisen birçok söylem kullandi. Ancak söylemdeki bu gel-gitlere ragmen temel politika hiç degismedi. Kürt halkinin taleplerini karsilama, Kürt hareketini muhatap alarak bir çözüm gelistirme yerine hep çerçevesini kendisinin belirledigi, kendi çikarlarina hizmet edecek bir “çözüm”ün pesinde kostu. AKP’nin basa geçtigi ilk yillarda varolan çatismasizlik ortaminin çözüm için bir firsat olarak kullanilmasi yerine sorunun görmezden gelinmesi tutumu benimsendi. Bu döneme Basbakan Erdogan’in Rusya gezisi sirasinda kendisine sorulan “Kürt sorununu ne yapacaksiniz?” sorusuna verdigi “Düsünmezseniz Kürt sorunu yoktur!” sözleri damgasini vurdu. 2004’ten sonra çatismali sürecin yeniden baslamasi, AKP’nin Kürt sorununu düsünmesini sagladi! Basbakan Erdogan’in 2005 Agustos’unda Diyarbakir’da yaptigi  “Geçmiste yapilan hatalari yok saymak büyük devletlere yakismaz. Kürt sorunu vardir ve bu ülkenin basbakani olarak benim sorunumdur” açiklamasi genis çevrelerde çözüm yönünde bir beklenti yaratmisti. Oysa ayni Erdogan, sadece bir yil sonra 2006 Mart’inda Diyarbakir’a getirilen gerilla cenazelerinden sonra çikan olaylar için “kadin da olsa, çocuk da olsa gereken yapilacak” açiklamasini yapmis ve bu olaylarda aralarinda 6-7 yaslarindaki çocuklarin da yer aldigi 11 kisi yasamini yitirmisti. Bu yetmemis TMK’da yapilan degisiklikle aralarinda Pozanti’da iskence ve tecavüze maruz kalan çocuklarin da yer aldigi binlerce Kürt çocugu hapishanelere doldurulmustu.
AKP hükümeti 2009’da Kürt sorununu çözme adina bu kez “açilim” politikasini gündeme getirdi. Yine genis çevrelerde beklenti yaratildi. Ancak daha en basindan “açilim” iki uçlu bir politika olarak sürdürüldü. Bir yandan çözüm yönünde beklenti yaratilarak Kürt halki yedeklenmeye çalisildi, öte yandan Kürt hareketini tasfiyeye yönelik KCK operasyonlari baslatildi. Bu politikanin bir sonucu olarak bugün aralarinda milletvekilleri ve belediye baskanlarinin yer aldigi binlerce Kürt siyasetçi hapishanelerde tutuluyor. 2009-2011 yillari arasinda Imrali ve Oslo’da yapilan görüsmelerde hazirlanan protokoller Basbakan Erdogan’in çekmecesinde kaldi. Basta bir ‘Baris Konseyi’nin kurulmasi olmak üzere sorunun çözümü yönünde atilmasi gereken adimlari içeren bu protokollerin uygulanmamasi nedeniyle çatismalar yeniden tirmandi. Roboski’de 34 Kürt köylüsünün üzerine bomba yagdirilmasi “kaza” olarak geçistirildi. Bugün AKP’nin Suriye’ye müdahale politikasi ile Kürt cografyasindaki savas iç içe geçmis bir politika olarak uygulaniyor ve Suriye Kürtleri de bu politikanin hedefi durumunda bulunuyor. Basbakan Erdogan’in BDP’yi hedef yapmak üzere söyledigi “Bunlar siyasi uzanti. Gerekirse Imrali ile görüsebiliriz” açiklamasina ragmen Öcalan üzerindeki agirlastirilmis tecrit sürüyor. Ve bugün de 65 cezaevinde 700’e yakin tutsagin tecridin kaldirilmasi ve anadilde savunma hakki için sürdürdükleri açlik grevleri ölüm sinirinda olmasina ragmen Basbakan Erdogan, bu soruna çözüm bularak Kürt sorununun çözümünde adim atmak yerine ortami provoke eden açiklamalar yapmaya devam ediyor.


AKP`NIN ALEVILERI SÜNNILESTIRME PROJESI

AKP “Alevi Açilimi” diye proje baslatinca, o gelenegi bilen Aleviler temkinli davranmakla birlikte projeye destek verdi, toplantilara katildilar. Ancak kisa sürede gördüler ki, bu proje Alevileri Sünnilestirme projesiydi Önce Maras katliaminin bir numarali ismi, Ökkes Sendinler, sonra da Alevilere küfür, hakaret içeren yazilariyla, açiklamalariyla bilinen kisiler çagrilinca Alevi örgüt temsilcileri de toplantilara katilmadilar.
AKP baska bir sey daha yapti, yandaslarina kendi Alevi örgütlerini kurdurdu; onlarla lüks otellerde, Alevi geleneginde olmayan “muharrem iftarlari” düzenledi.
Cemevine izin vermedi, yapilan yerlerde yiktirip, “Alevilerin ibadet yeri camilerdir” diyen AKP ve Basbakan Erdogan, sik sik da Alevilere hakaret içeren açiklamalar yapti.
Aleviler “Zorunlu din dersleri kaldirilsin” derken ve bu dogrultuda Danistay ve AIHM kararlari varken 4 arti 4 arti 4 sistemiyle bu derse ek olarak Kuran ve Hz. Muhammed’in hayati gibi yeni din derslerini de ekledi.
Aleviler “Alevi köylerine cami yapilmasin” derken, Aleviler ibadet için camilere yönlendirilmeye, oruç tutmayan Alevilere yönelik saldirilar düzenlendi. Maras katliami öncesinde oldugu gibi Malatya’da, Didim’de, Altinoluk ve daha birçok yerde Alevi evleri isaretlendi, hedef haline getirildi.
Oysa Aleviler sadece “esit yurttaslik” istedi. Bu dogrultuda Alevilerin talepleri, “Zorunlu din dersleri kaldirilsin; Cemevlerine yasal statü taninsin, Alevi köylerine cami yapilmaktan vazgeçilsin, Madimak Oteli müze olsun, Diyanet Isleri Baskanligi lagvedilerek, devlet din islerine müdahale etmesin, el konulan Hacibektas Dergahi asil sahiplerine verilsin” idi. Bu taleplerin bir tekini bile yerine getirmeyen AKP Hükümeti, Alevileri Sünnilestirme projesine hizla devam ediyor.


AYAKLAR BAS OLURSA KIYAMET KOPAR

Isçi ve emekçilerin ner türlü talebi ve eylemi siddetle karsilandi. Basbakan Erdogan’in isçi eylemleri üzerine “Ayaklar bas olursa kiyamet kopar” sözleri uzun süre tartisildi. AKP döneminde emekçilere yönelik hayata geçen uygulamalarin bir kismi söyle:
* Emeklilik yasi ikik ze yükseltilerek erkekler ve kadinlar için 65’e çikarildi. Bütçesi açik veren hükümet bu yasi bir kez daha yükseltmek istiyor.
* En fazla grev yasaklayan hükümet oldu. Iktidara geldikten sonra 1,5 yil içerisinde 3 kez grev yasakladi. THY’de süren sözlesme sirasinda patrondan yana tutum alan hükümet çikardigi yasayla isçilerin grev hakkini ortadan kaldirarak bir ilke imza atti.
* Sendikalar ve Toplu Is Sözlesmesi Yasasi ile 30’un altinda isçi çalistiran isyerlerinde is güvencesi kaldirildi. Sendikalasma nedeniyle isten atilan isçiler ise iade davasi açma hakki elinden alindi. Baraj sistemini daha da agirlastiran yasa çikararak sendikalarin çogunun yetki kaybetmesinin önünü açti.
* Konfederasyonlara müdahele etti. Yandas konfederasyonlari desteklerken, digerlerini yandaslastirmak için elinden geleni yapti. Bunu basaramadigi KESK gibi konfederasyonlarin yöneticilerini ise gözaltina alarak ve tutuklayarak baski altina almaya çalisti.
* AKP döneminde satilmadik kamu kurumu kalmadi. TEKEL, PETKIM, TÜPRAS, TELEKOM elden çikarildi. Isçiler isten atildi ya da 4-c, 4-b gibi statüsü belli olmayan bir sekilde çalismaya zorlandi.
*Issizlik Sigortasi Fonu’nda biriken para 59 milyar liraya ulasirken bu para issizler yerine patronlara kaynak olarak aktarildi.


‘GÜZEL ÖLDÜLER!’
AKP döneminde is cinayetlerinde rekor artis yasandi. Isçiler yanarak, bogularak, donarak... yasamlarini yitirdiler. 10 yillik iktidari döneminde bu sekilde 10 bin 297 isçi yasamini yitirdi. Türkiye is kazalarinda Avrupa birincisi ve Dünya üçüncüsü durumuna geldi. Is cinayetlerine en skandal yorumu ise Enerji Bakani Taner Yildiz yapti: “Güzel öldüler!”


KÜLTÜR SICILI KABARIK

HEYKELE ‘UCUBE’ DEDI

Basbakan Recep Tayyip Erdogan 8 Ocak 2011’deki Kars mitinginde  Mehmet Aksoy’un ‘Insanlik Aniti’ni ‘ucube’ diye nitelendirerek tüm itirazlara karsin yiktirdi.

SEHIR TIYATROLARINA SALDIRI

Ilkbaharda Istanbul Büyük Sehir Belediyesi’nin, repertuar belirleme yetkisinin genel sanat yönetmeninden alip bürokratlara devredildi. Sanatçilarin ve izleyicilerin tepkisi yok sayildi.

DAVA ÜSTÜNE DAVA

Basim ve yayin özgürlügüne saldiri katlanarak artti. ‘Ölüm Pornosu’ ve ‘Yumusak Makine’ kitaplarina dava açildi, yayincilar cezaevine kondu. Besteci, piyanist Fazil Say gibi isimler çesitli gerekçelerle yargi önüne çikarildi.
Emek Sinemasi gibi kültür merkezleri yikilarak AVM yapilmak istendi.


IRAK TEZKERISININ REDDINDEN `SIFIR SORUN`UN IFLASINA..

TÜRK dis politikasinda AKP’ye kadar olan dönemde Türkiye’nin dogu ile bati arasindaki jeopolitik konumundan hareket eden “köprü ülke” söylemi baskindi. Disisleri Bakani Ahmet Davutoglu’nun 2001 yilinda yayimladigi “Stratejik Derinlik” adli kitabiyla da vurgu yaptigi temel nokta ise, Türkiye’nin tarihsel, cografi ve kültürel olarak hem bölgesel hem de küresel ölçekte uluslararasi sistemin “merkez” ülkesi olduguydu. Davutoglu’nun bu yaklasimi, daha önceki “Kemalist dis politikanin” Türkiye’nin zengin tarihsel ve cografi derinliginin sundugu avantajlari kullanamadigi iddiasindan hareket ediyordu.
Davutoglu, disisleri bakanligi koltuguna oturduktan sonra, Türkiye’nin bölgesinde “degisimi yöneten oyun kurucu bir ülke” oldugu söylemini sikça yineledi. AKP dönemi dis politikasinin diger önemli söylemi de ‘Komsularla Sifir Sorun’du.

1 MART TEZKERESININ REDDI

AKP dönemi dis polikasinin önemli olaylarindan birisi 1 Mart tezkeresiydi. ABD’nin Irak’i isgal sürecinde Türkiye’den talepleriyle birlikte gündeme gelen tezkere, “TSK’nin yabanci ülkelere gönderilmesi ve yabanci silahli kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasi” için yetki vermeyi amaçliyordu. Hükümet tarafindan 25 Subat 2003’de TBMM’ye sunulan tezkere, güçlü bir halk muhalefeti ve kamuoyu baskisi ile reddedildi.
Tezkerenin reddi Türkiye’nin hem komsu halklar gözünde, hem de Avrupa ve dünyanin baska cografyalarinda prestijini artirdi. ABD ise, Türkiye Hükümeti ve Genelkurmayi’ni tezkerenin geçirilmesi için gerekli liderligi gösterememekle suçladi. ABD ile Türkiye arasinda iplerin gerildigi bu süreçte, 4 Temmuz 2003 tarihinde Amerikalilar trafindan Süleymaniye’de 11 Türk askerinin basina çuval geçirildi. ABD’nin Erdogan hükümetine desteginin sorgulanmaya baslandigi bu dönemde Cüneyt Zapsu’nun Amerikalilara Erdogan için “delige süpürmeyin, kullanin” dedigi gündeme geldi. AKP Hükümeti bundan sonraki süreçte ABD ile iliskileri yeniden düzeltmenin yollarini aramaya basladi.

‘ONE MINUTE’ OLAYI

AKP döneminin akillirda kalan dis politika olaylarindan biri de “one minute” olayidir. 30 Ocak 2009’da Davos’ta yapilan Dünya Ekonomik Forumu’nun bir oturumda Israil Cumhurbaskani Peres ile tartisan ve ona “siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” diyen Erdogan, kendisi konusurken moderatörün susturmak için koluna elle müdahale etmesi üzerine “one minute” diyerek tepki gösterdi. Moderatörün elini iten Erdogan, toplantiyi da “Daha da Davos’a gelmem” diyerek terk etti.
Türkiye-Israil arasindaki en sert süreç ise, Türkiye’den kalkarak Gazze’ye yardim götüren aralarinda Mavi Marmara’nin da bulundugu gemilere 31 Mayis 2010 tarihinde Israil ordusunun müdahalesiyle gündeme geldi. Israil askerlerinin silah kullanarak gerçeklestirdikleri saldirida 8 Türk ve 1 Türk asilli Amerikan vatandasi yasamini yitirdi. Türkiye Hükümeti bu olay üzerine Israil’den olayin sorumlularinin yargilanmasi, yasamini kaybedenlerin ailelerine tazminat ödenmesi ve Türkiye’den ‘özür dilenmesi’ taleplerinde bulundu.
Israil, Türkiye’den özür dilemeye yanasmazken, ABD’nin de talepleri ve Suriye politikasindaki yakinlasma ile birlikte iki ülke arasindaki gerilim gerilere itildi.
Erdogan daha önceleri ‘kardesim’ diye hitap ettigi Suriye Devlet Baskani Esad’i hedef alan bölge liderleri arasinda basi çekince Israil ve Türkiye dis politikalari uyumlu bir biçimde kesisen iki ülke haline geldi.

SIFIR SORUNUN ÇÖKÜSÜ

Türk dis politikasindaki sorunlar, Ahmet Davutoglu’nun Disisleri Bakani oldugu 2009’dan sonra daha da agirlasmaya basladi. ‘Ermeni açilim” sözde kalirken, Suriye ile Türkiye çatisan iki ülkeye dönüstü. Bundan Iran ile iliskiler de etkilenirken, Irak yönetimi ile de sorunlu bir dis politika izlendi. Son olarak Sam’a gitmek için Rusya’dan kalkan bir yolcu uçaginin “silah tasiyor” iddiasiyla Türkiye tarafindan indirilerek aranmasi, Türkiye’nin bulundugu bölgede gerilim yüklü dis politikasina yeni bir sorunlu halka ekledi.


ISKENCE SOKAGA TASTI

Cezaevlerinde 2005 yilinda 55 bin 870 kisi bulunurken, bu sayi 31 Mart 2012’de  132 bin 369’a yükselmis durumda. Hükümet döneminde Türkiye genelindeki cezaevlerinde yasamini yitirenlerin sayisi ise 300’ü geçti.
Pozanti ve Kürkçüler cezaevinde  ise çocuklara yönelik siddet, cinsel taciz ve tecavüz skandallari yasandi. Cezaevlerindeki tecnit uygulamalari ise daha da artirildi.
“Iskenceye sifir tolerans” diyen AKP Hükümeti döneminde karakoldaki iskence sokaklara tasti. Iskence görenler iskencecilerden daha fazla ceza aldi.
“Dur ihtarina uymadi” gerekçesi öldürülen yurttaslarin sayisi ise büyük bir artisla 124’e ulasti.


DOGA TALAN EDILDI

YENI Maden Yasasi ile birlikte ülke topraklarinin yüzde 55’nin madencilere, maden arama ve çikarma isleri için yerli ve yabanci sirketlere satildi.
Kisladag, Izmir Efemçukuru, Erzincan Iliç, Gümüshane Mastra, Eskisehir Kaymaz gibi onlarca yerde yeni altin madenleri açilarak doga talan edildi.
Dünyanin en önemli oksijen kaynaklarindan, Kazdaglarinin onlarca yerinde altin isletmeciligi yapilmak için gün sayiliyor.
Ülkemizin ‘cennet’ olarak kabul edilen yöreleri kömür ve dogalgaza dayali termik santrallerin tehdidi altinda. Onlarca yerde termik santral yapim süreçleri devam ediyor.
Bergama yakinlarindaki 2000 yillik Allionoi antik kenti Yortanli Baraji’nin sulari altinda birakildi. 2000 yillik Incekemer Köprüsü Çine Barajinin sularina terk edildi.
Hasankeyfin’de Ilisu baraji sularina gömülmesi tehlikesi devam ediyor.
Türkiye‘de nehirleri enerji sirketlerine satildi. Basta Karadeniz olmak ülkenin neredeyse bütün dereleri üzerine irili ufakli HES’ler yapildi. 2000’i askin HES projesi de sira bekliyor.
HES’lerin yapildigi yerlerde dogal yasam yok edildi. Halkin suya ulasimi engellendi.
AKP Hükümeti tüm uyarilara ve tehlikelerine ragmen nükleer enerji sevdasindan da vazgeçmedi. Rusya’da haklarinda yolsuzluk davasi bulunan sirketlere nükleer enerji santrali ihalesi verildi. Sinop ve Mersin Akkuyu da nükleer enerji santralleri kurulmasi karari alindi.
Tüm dünyada bilim insanlarinin karsi çiktigi, tarima ve insan sagligina büyük zararlari olan Genetigi Degistirilmis (GDO) yemlerin ülkeye girisine izin verildi. GDO’lu tohum ve hazir ürünler ise sira bekliyor.


EGITIMDE YAP BOZ DÖNEMI

- Yaklasik 1.5 milyon ögrencinin 27 Mart 2011 tarihinde katildigi Yüksek Ögretime Geçis Sinavi’nda sorular üzerinde sifreleme yapildigi ve sorularin cemaate yakin kisilere servis edildigi iddiasi ortaya çikti. Bunun üzerine Türkiye’nin her yerinde kitlesel eylemler düzenlenerek, bu skandalin aydinlatilmasi ve sinavin iptal edilmesi talep edildi. Basbakan Recep Tayyip Erdogan ise, ögrencilerle ilgili olarak, “Kalkariz onlarin karsisina 5 bin, 10 bin tane genci koyariz” diyerek eylem yapanlari hedef gösterdi. Skandalin ardindan yürütülen sorusturma ise sonuçsuz kaldi.
- 2012 yilinda, 8 yillik zorunlu egitim sisteminin yerine, 4+4+4’lük kademeli egitim sistemi getirildi. Kademeli hale gelen egitim sistemi ile, okullasma oraninin azalacagi ve bu dogrultuda çocuk isçiliginin ve çocuk gelinlerin sayisinin artacagi uyarilari dikkate alinmadi.
- 2012 yilinda, üniversitelerin birinci ögretim harçlari kaldirildi. Ancak ikinci ögretim ögrencileri harç ödemeye devam ediyor. Ikinci ögretim harç ücretleri, 770 TL ile 4268 TL arasinda degisiyor.
- Üniversitelerde yeni YÖK yasa tasarisi tartismaya açildi. Tasarida, üniversitelerin yeniden yapilandirilmasindan, rekabet etmesinden, kaynak yaratmasindan söz ediyor. Tasariya göre, rektörler üniversite bilesnleri tarafindan degil, atanmis kisiler tarafindan seçilecek. Ögretim üyeleri için puan ve performans sistemine geçilecek. Müfredat da, yeniden sekillenecek.
- Son 10 yilda tutuklu ve hükümlü lise ve üniversite ögrencileri sayisinda çok ciddi artislar yasandi. 31 Ocak 2012 itibariyle cezaevlerinde 2 bin 824 tutuklu ve hükümlü ögrenci var. Bunlarin, 887’si “Silahli örgüt üyeligi” suçlamasiyla cezaevlerinde tutuluyor. Ancak pusi takmak, parasiz egitim pankarti açmak, newroz mitingine katilmak gibi demokratik haklar, “silahli örgüt üyeligi” kapsaminda degerlendiriliyor.
- Üniversitelerde, 2008 yilindan bu yana ögrenciler hakkinda, 23.236 sorusturma açildi. 2010 ve 2011 yilarinda 4602 ögrencinin uzaklastirma cezasi aldi, 55 ögrencinin de yüksek ögretimden çikarildi.
- 120 bin ögretmen açigi olmasina ragmen, 274 bin 543 atamasi yapilmayan ögretmen var.  Atanmadigi için intihar eden 30’a yakin ögretmen bulunuyor.
- Atamasi yapilmayan 30 ögretmen intihar etti.


DEVLET YARA SARMADI

TOKI KONUTLARINDA KATLIAM

SAMSUN’da siddetli yagmur sele dönüstü. Aralarinda çocuklarin da oldugu 6 vatandas su basan TOKI konutlarinin bodrum katlarinda yasamini yitirdi. Konutlarin dere yatagina yapildigi, yasal olmamasina ragmen kapicilara bodrum katinda ev verildigi ortaya çikti.

VAN DEPREMI: 644 ÖLÜ

23 EKIM 2011’de meydana gelen 7.2 büyüklügündeki depremle Van kenti neredeyse tamamen yikildi.
Depremden aylar sonra bile kisin ortasinda çadirlarda yasayan halkin büyük kismi göç etti. AKP, 1 yilda tamamladigi TOKI kalici konutlarini ise depremzedelere 75-90 bin TL arasinda bedellerle satti.

ISTANBUL’DA SEL OLDU: 31 ÖLÜ



  • Salı 20.2 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.8 ° / 15 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Perşembe 18.8 ° / 15.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı