Bugün, 14 Ekim 2025 Salı

AÜ`den YÖK yasa tasarisina elestiri

AÜ`den YÖK yasa tasarisina elestiri

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kamuoyuyla paylasilan ?Yeni bir yüksekögretim yasasina dogru?

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kamuoyuyla paylasilan “Yeni bir yüksekögretim yasasina dogru” baslikli yasa taslagina iliskin görüslerini bildiren bir açiklama yayinladi.

Açiklamada 1980 Askeri Darbesi’nin ardindan kurulan YÖK’ün yüksekögretimin yapisinda derin sorunlar ortaya çikardigini ve bu sorunlarin zamanla kemiklestigi belirtilerek, “YÖK tarafindan kamuoyuna duyurulan “Yeni Bir Yüksekögretim Yasasina Dogru” isimli belge (Belge), bu sorunlara çözüm getirmek yerine, mevcut haliyle anti-demokratik ve hiyerarsik yüksekögretim yapisinin sürdürülmesi ve yeni uluslararasi istihdam düzeninin ihtiyaçlarinin karsilanmasi amacini tasimaktadir. Bu girisimin antidemokratik egilimlerden kaynaklandigi ve sorunlara çözüm getirme amacini tasimadigi, Belge’nin yüksekögretim kurumlarina ve kamuoyuna sunulus biçiminden dahi anlasilmaktadir” denildi. “Hiçbir akademik çalismaya referans vermeyen, akademik ciddiyetten yoksun, oldukça merkeziyetçi bir üsluba sahip ve dar bir zamanda tartisilmasi istenen bu metin, bir yasa taslagi olmaktan uzaktir” denilen açiklamada hazirlayanlarin hakiki niyetlerini saklamak istedigi vurgulandi. Açiklamada anayasa degisiklikleri gerektiren kapsamda bir dönüsümden bahsedilen tasarida, dönüsümün aceleye getirilmek istendigine dikkat çekildi. Yüksekögretimin yeniden yapilandirilmasinin ihtiyaç olduguna vurgu yapilan açiklamada, “Üniversite fikri, basindan beri her türlü imtiyazin ortadan kaldirilmasi için hakikatin arastirilmasina ve özgürce ifade edilmesine dayanir. Bu, ancak olabildigince özerk kurumlarla mümkündür. Fakat kamuoyuna tartisilmasi için sunulan Belge’yle yüksekögretim kurumlarinin üzerindeki siyasi denetimin arttirilmasi ve üniversite fikrini dislayacak biçimde bu kurumlarin ticari isletmelerin isleyis mantigina tabi kilinmasi amaçlanmaktadir. Belge’nin öngördügü degisikliklerin dayandigi bu anlayisi belirleyen ilkeler ve bu dogrultuda getirilen öneriler, üniversite fikrini çesitli açilardan ihlal etmektedir” diye belirtildi. (ANKARA)


YÜKSEK ÖGRETIM SEKTÖR TANIMLI

YÜKSEKÖGRETIMIN isleyisine iliskin ilkeler “ticari isletme kavramindan” hareketle, yüksekögretim ise bir sektör olarak tanimlanmaktadir. “Ticari isletme kavrami”nin sekillendirdigi bir yüksekögretim yapisi, ancak kisa vadeli kâr güdüsü ve toplumun küçük bir kesimine fayda saglama kaygisi ile bilgi üretebilir.


GERÇEKLESTIRELECEK TOPLUMSAL HIZMETLER

MEVCUT Belge’de yüksekögretim kurumlarinin sundugu toplumsal hizmetler iktisadi kalkinmanin ana unsurlari olarak algilanan firmalarla yüksekögretim kurumlari arasindaki iliski baglaminda tarif edilmektedir. Söz konusu metin yüksekögretim kurumlarinin sunabilecegi faaliyetler yelpazesini daraltmayi öngörmekte ve kaynaklarin kamu yarari için kullaniminin önüne geçmektedir. Öyle anlasiliyor ki firmalarin AR-GE faaliyetlerinin maliyeti yüksekögretim kurumlari eliyle yurttaslarin sirtina yüklenmek istenmektedir.


YÜKSEKÖGRETIM KURUMLARINDA ARASTIRMA

BELGEDE yüksekögretim kurumlarinda üniversite-disi fonlarla yürütülen arastirma faaliyetlerinin yasal çerçeveye oturtulmasi önerilmektedir. Arastirma faaliyetlerine iliskin üniversite-disi kaynak saglanmasina yönelik düzenlemeler mevcut yapi içerisinde yeterince esnektir. Bu baglamda önerilen yeni uygulamalarin üniversite-disi kaynaklarda bir artis saglayacagi varsayimi mesnetsizdir.


AKADEMISYENLERIN YÜKSELTME KOSULLARI SORUNLU SORU

AKADEMISYENLERIN akademik faaliyetlerinin yetkinliginin “performans kriterleri” çerçevesinde ölçülmesi önerilmektedir. Bu yaklasim, yaratici akademik faaliyetlerin örselenmesine neden olacaktir. Akademisyenlerin istihdam güvencesi ortadan kaldirilmaktadir. Bu baglamda akademisyenlerin uzun erimli ve özgür akademik faaliyet yürütebilmeleri imkânsiz kilinmaktadir. Üçüncüsü, atama/yükseltme süreci içinde, unvanlarin kadroya bagli kilinmasi öngörülmektedir. Bu öneri, akademik pozisyonlarin bürokratik pozisyonlara tabiyeti sonucunu doguracaktir. Son olarak, yükseltme kriterlerinin TYK tarafindan belirlenmesi önerilmektedir. Yükseltme kriterlerini ayni disiplin içinde faaliyet gösteren akademisyenler belirlemelidir.


YAPININ KOORDINASYONU

YÖK’ün yerini alacak TYK’nin idari olarak özerk olmasi planlanmakla birlikte, TYK üyelerinin seçim sürecine üniversite bilesenlerinin katkisi sinirlandirilmakta ve bu katki için dolayimli yöntemler önerilmektedir. Diger taraftan Üniversitelerarasi Kurul yerine Rektörler Kurulu’nun ihdas edildigi anlasilmaktadir fakat kurulun islevi açik sekilde tarif edilmemektedir. YÜKSEKÖGRETIM KURUMLARINDA EGITIM Belge’de egitim konusunda uzaktan egitim, kalite ve akreditasyon vurgusu yapilmakta, ancak bu kavramlar açik bir biçimde tanimlanmamaktadir. Bunun yani sira egitimin finansmanina iliskin hiçbir tespit ya da öneride bulunulmamaktadir. Ögretimde temel amaç, kurumlarin ögretim programlarini özgürce belirleyebilecekleri bir ortamin olusturulmasi olmalidir. Devlet üniversitelerinde ögretim hiçbir sekilde,  hiçbir asamada parali olmamalidir.


BILDIRININ TAMAMI:

KAMUOYU ILE PAYLASILAN “YENI BIR YÜKSEKÖGRETIM YASASINA DOGRU” BASLIKLI BELGEYE ILISKIN ANKARA ÜNIVERSITESI SIYASAL BILGILER FAKÜLTESI’NIN GÖRÜSÜ

Bilindigi üzere, Türkiye’de yüksekögretim, 1980 Askeri Darbesi’nin ardindan kurulmus olan YÖK tarafindan sekillendirilmistir ve hâlâ böyle olmaya devam etmektedir. Bu süreçte, akademik özgürlükler ortadan kaldirilmis ve üniversite adeta ordu benzeri antidemokratik ve hiyerarsik bir biçimde örgütlenmistir. YÖK’ün geçmis yillardaki faaliyetleri ve kararlari, yüksekögretim kurumlarinin ihtiyaçlarini ve kamu yararini gözetmekten uzak olmustur. Bu faaliyet ve kararlar neticesinde, yüksekögretim yapisinda derin sorunlar ortaya çikmis ve bu sorunlar zamanla kemiklesmistir. YÖK tarafindan kamuoyuna duyurulan “Yeni Bir Yüksekögretim Yasasina Dogru” isimli belge (Belge), bu sorunlara çözüm getirmek yerine, mevcut haliyle anti-demokratik ve hiyerarsik yüksekögretim yapisinin sürdürülmesi ve yeni uluslararasi istihdam düzeninin ihtiyaçlarinin karsilanmasi amacini tasimaktadir. Bu girisimin antidemokratik egilimlerden kaynaklandigi ve sorunlara çözüm getirme amacini tasimadigi, Belge’nin yüksekögretim kurumlarina ve kamuoyuna sunulus biçiminden dahi anlasilmaktadir. Hiçbir akademik çalismaya referans vermeyen, akademik ciddiyetten yoksun, önerileri muglâk, oldukça merkeziyetçi bir üsluba sahip ve dar bir zamanda tartisilmasi istenen bu metin, bir yasa taslagi olmaktan uzaktir ve hazirlayanlarin hakiki niyetlerini kamuoyu ile açik sekilde paylasmak istemedikleri izlenimini vermektedir. Öyle ki anayasa degisiklikleri gerektiren kapsamda bir dönüsümden bahsedilirken, bu dönüsümün alelacele gerçeklestirilmesine dönük bir dayatma söz konusudur. Diger taraftan, tartisilmaz olan, Türkiye’de yüksekögretimin yeniden yapilandirilmasi ihtiyacidir. Üniversite fikri, basindan beri her türlü imtiyazin ortadan kaldirilmasi için hakikatin arastirilmasina ve özgürce ifade edilmesine dayanir. Bu, ancak varolusunu kendi ihtiyaçlarina göre belirleyen, olabildigince özerk kurumlarla mümkündür. Fakat kamuoyuna tartisilmasi için sunulan Belge’yle yüksekögretim kurumlarinin üzerindeki siyasi denetimin arttirilmasi ve üniversite fikrini dislayacak biçimde bu kurumlarin ticari isletmelerin isleyis mantigina tabi kilinmasi amaçlanmaktadir. Belge’nin öngördügü degisikliklerin dayandigi bu anlayisi belirleyen ilkeler ve bu dogrultuda getirilen öneriler, üniversite fikrini çesitli açilardan ihlal etmektedir. Belge’de vurgulanan temalar dokuz baslik altinda özetlenebilir. Bu temalara iliskin elestiri ve önerilerimiz asagida sunulmustur.

1. ILKELER

Belge’de yüksekögretimin isleyisine iliskin ilkeler "ticari isletme kavramindan" hareketle, yüksekögretim ise bir sektör olarak tanimlanmaktadir. "Ticari isletme kavrami"nin sekillendirdigi bir yüksekögretim yapisi, ancak kisa vadeli kâr güdüsü ve toplumun küçük bir kesimine fayda saglama kaygisi ile bilgi üretebilir. Nitekim toplumun genis kesimlerinin erisimine açik bir yüksekögretim yapisi kâr güdüsünden hareketle sekillendirilemez. Bu ilkeler kamu yararina dönük sonuçlar üretmeyecek, zaten çok yüksek düzeyde yasanan “firsat esitsizligi”ni tirmandiracaktir. Belge’de öngörülen, mevcut vakif üniversitelerine ilaveten olusturulmak istenen özel üniversiteler ve yabanci üniversiteler ile devletin “kendi finansman kaynaklarini” yaratmaya terk ettigi devlet üniversitelerinin, kisa sürede özellesmsi (baska alanlarda -sanat, saglik, yüksekögretim öncesi egitim- yapilmaya çalisildigi gibi) ve yüksekögretimde büyük bir çöküntü ile karsi karsiya kalinmasi kaçinilmaz olacaktir. Mali özerklik bu olmasa gerek. Mali özerklik, bir kurumun kendi finansman kaynaklarini bulmasi, yaratmasi degil, ayrica kendisine tahsis edilen kamu kaynaklari üzerinde ihtiyaçlari dogrultusunda serbestçe tasarruf etmesidir. Arastirma ve kaynak kullanim özgürlügü, akademik yetkinlige bagli istihdam ve erisilebilir egitim kavramlarindan hareketle genel kabul görmüs evrensel akademik degerlerin temel ilkeler olarak benimsenmesi kamu yararinin saglanmasinin ön kosuludur. Bu nedenle, akademik özgürlük, mali ve idari özerklik, akademik süreçlere katilimin güçlendirilmesi gibi temel ilkelerden vazgeçilemez.

2. YÜKSEKÖGRETIM KURUMLARININ STATÜLERI

Belge’de yüksekögretim kurumlarinin birkaç açidan farklilastigi tespit edilmektedir. Ilk olarak devlet/vakif üniversitesi/özel üniversite farklilasmasi önerilmektedir. Yönetim açisindan kurumsallasmis / kurumsallasmamis olan üniversite ayrimi yapilmaktadir. Son olarak yogunlasma alanlari bakimindan arastirma/egitim kurumlari ayrimina gidilmektedir. Bu ayrimlarin hangi kriterlere göre ve hangi referanslarla gelistirildigi açik degildir. Vakif üniversitelerinin su ana kadarki sorunlari düsünüldügünde, ayrica “özel üniversite” ve “yabanci üniversite” kategorilerine neden ihtiyaç duyuldugu ve bu kategoriler içindeki kurumlarin akademik yeterlik ve yetkinliklerinin ne olacagi sorulari etrafinda ciddi bir belirsizlik söz konusudur. Kurumsallasmis/kurumsallasmamis üniversite ayrimi, yüksekögretim kurumlari arasindaki yetkinlik farklarinin ebediyen sürecegini kabul etmektedir. Bu baglamda mevcut Belge’de yüksekögretim yapisini iyilestirmeye dönük bir stratejiden bahsetmek mümkün degildir. Arastirma/egitim kurumlari ayrimi, muglaklik içermektedir. Arastirma ile ögretimin birbirinden ne sekilde ayristirilabilecegi basli basina bir sorundur. Mevcut Belge’de bu tartisma yer almamaktadir. Yüksekögretim kurumlarinin hangi alanlarda ve ne sekilde ihtisaslasacaklarina yasa ile müdahale edilmesi, kurumlarin gelismesini engelleyecektir. Oysa ihtisaslasma süreci, ancak kurumlar arasi etkilesim ve kaynak transferinin akilci yapilmasi sayesinde olumlu neticeler verecektir. Bu nedenle yüksekögretim kurumlarinin ihtisaslasma sürecinin yüksekögretim kurumlari arasindaki isbirligiyle belirlenmesi gerekir. Diger bir deyisle, her kurum kendisiyle yogun iliskide oldugu diger kurumlarla istisare içinde ögretim ve arastirma alanlarinda ne sekilde ihtisaslasacagina karar vermelidir. Bu etkilesim neticesinde, ihtisaslasma süreci YÖK/TYK gibi tepeden bakan ve yereldeki süreçleri görmesi mümkün olmayan kurumlar tarafindan degil yüksekögretim kurumlarinin kendilerine iliskin planlamalari ile sekillenen bir koordinasyon süreci vasitasiyla gerçeklestirilmelidir.

3. YÜKSEKÖGRETIM KURUMLARININ YÖNETIM YAPISI

Bu Belge’de, yüksekögretim kurumlarinin yönetimine iliskin yeni kurumlarin olusturulmasi önerilmektedir. Bu çerçevede Belge’ye göre YÖK`ün yerini Türkiye Yüksekögretim Kurulu (TYK) alacak ve bu yapinin yönetsel mimarisini sekillendirecek diger alt kurumlar olusturulacaktir. Bu baglamda kurumsallasmis yüksekögretim kurumlarinda "üniversite konseyleri"nin kurulmasi, ancak bu konseylerin olusumuna üniversite bilesenlerinin katkisinin sinirlandirilmasi öngörülmektedir. Belge’ye göre bu konseye üniversite bilesenleri disindan üyeler atanacaktir. Önerilen yapi bu yüksekögretim kurumlarinin isleyisinin etkinligini arttirmayacaktir çünkü akademik özerkligin içinin bosaltilmasina ve yeni bürokratik katiliklarin olusmasina neden olacaktir. Belgedeki genel sorun, tüm dikkatin yeni kurumlar olusturulmasina ve bu kurumlarin idari yapisinin belirlenmesine sarf edilmesidir. Bu durum bir perspektif daralmasina isaret etmektedir. Daha öncelikli bir konu olan karar alma süreçlerine katilim ise, genisletici degil daraltici düzenlemeler üzerinden tarif edilmistir. “Üniversite Konseyi” adi verilen yeni kurum ve kurullar icat etmek yerine üyelerini üniversite bilesenlerinin seçecegi bir yönetici kurulun gerekli idari atamalari yapmasina olanak saglamak, üniversitelerin üretken ve demokratik isleyisini mümkün kilacaktir. Bu baglamda adem-i merkeziyetçi yönetim yapisini güçlendirmek temel bir ilke olmali ve fakültelere mali, idari ve akademik açidan daha fazla yetki ve sorumluluk verilmelidir.

4. YÜKSEKÖGRETIM YAPISININ KOORDINASYONU

Belge’de, YÖK’ün yerini alacak TYK’nin idari olarak özerk olmasi planlanmakla birlikte, TYK üyelerinin seçim sürecine üniversite bilesenlerinin katkisi sinirlandirilmakta ve bu katki için dolayimli yöntemler önerilmektedir. TYK’nin Genel Kurul, Yürütme Kurulu ve Baskanlik olmak üzere üç organdan olusmasi öngörülmektedir. Genel Kurul 21 üyeden olusacaktir, bu üyeleri Bakanlar Kurulu, Cumhurbaskani, Rektörler Kurulu ve Meclis belirleyecektir. Sürekli görev yapmalari öngörülen Yürütme Kurulu üyelerinin sayisi ise 9 olarak tespit edilmektedir, ancak üyelerin hangi mekanizmayla belirlenecegine deginilmemektedir. Ayrica Baskanlik organi hakkinda hiçbir düzenleme yer almamaktadir. Kisacasi TYK Genel Kurulu üyelerinin seçimine akademisyenler hiçbir sekilde dogrudan katilamayacaklardir. Diger taraftan Üniversitelerarasi Kurul yerine Rektörler Kurulu’nun ihdas edildigi anlasilmaktadir fakat kurulun islevi açik sekilde tarif edilmemektedir. Ek olarak bir danisma kurulu olarak toplanacagi izlenimini veren Yüksekögretim surasi öngörülmektedir. Önerilen yapi yüksekögretim yapisinin genel anlamda koordinasyonundan ziyade YÖK`ün yerini almasi öngörülen merkeziyetçi TYK’nin iç isleyisini tarif etmektedir. Bu nedenle Belge yüksekögretim yapisinin koordinasyonuna iliskin yapici herhangi bir öneri sunmamaktadir. Üstelik TYK’nin yapisi YÖK ile büyük benzerlikler arz etmektedir. Dolayisiyla yüksekögretim yapisinda yasanan sorunlarin en önemli nedenlerinden olan anti-demokratik ve merkeziyetçi pratikler devam edecektir. Eger bu Belge’yle önerilenler yasalasirsa, mevcut kronik sorunlar derinlesecektir. Bu baglamda artik tutulmasi gereken yol yüksekögretim yapisinin koordinasyonunun demokratiklestirilmesidir. Eger yüksekögretim yapisinin TYK tarafindan koordine edilmesi isteniyorsa, asagida belirtilen ilkeler uyarinca düzenlemelere gidilmesi elzemdir.

* TYK üyeleri dogrudan dogruya bu metinde önerilen üniversite yönetici kurullari tarafindan seçilmelidir. * TYK`nin yönetsel yapisi siyasi karar alma organlarindan bagimsiz kilinmalidir. * TYK`nin asli görevi yüksekögretim kurumlarinin yönetsel süreçlerine müdahil olmak degil, yüksekögretim kurumlari arasinda etkin bir akademik koordinasyon saglanmasina yardimci olmaktir.

5. YÜKSEKÖGRETIM KURUMLARINDA EGITIM

Belge’de egitim konusunda uzaktan egitim, kalite ve akreditasyon vurgusu yapilmakta, ancak bu kavramlar açik bir biçimde tanimlanmamaktadir. Bunun yani sira egitimin finansmanina iliskin hiçbir tespit ya da öneride bulunulmamaktadir. Ögretimde temel amaç, kurumlarin ögretim programlarini özgürce belirleyebilecekleri bir ortamin olusturulmasi olmalidir. Devlet üniversitelerinde ögretim hiçbir sekilde, hiçbir asamada parali olmamalidir. Egitimin finansmanina iliskin strateji hizmet alimina iliskin bir ücretlendirme politikasina dayandirilirsa ortaya bir kisir döngü çikacaktir. Çünkü böyle bir tercih yüksekögretimin erisilebilirligini, ekonomik büyüme ve gelir paylasiminda adalet gibi yurttaslarin kisa vadede kontrol edemeyecekleri dinamiklere bagimli kilacaktir. Ekonominin daraldigi dönemlerde yüksekögretim de duraganliga girecek ve ekonomideki dönemsel daralmalarin kronik krizlere dönüsmesinin önü açilacaktir. Oysa yurttaslarin ödedigi vergilerin etkin kullanimi ile toplumun mümkün olan en genis kesimlerinin yüksekögretime ücretsiz erisiminin amaçlanmasi, hem bahsedilen kisir döngü ihtimalini ortadan kaldiracak hem de kamu yarari ilkesini hayata geçirecektir.

6. YÜKSEKÖGRETIM KURUMLARINDA ARASTIRMA

Belgede yüksekögretim kurumlarinda üniversite-disi fonlarla yürütülen arastirma faaliyetlerinin yasal çerçeveye oturtulmasi önerilmektedir. Bu ve benzeri fonlarin kullanimini kolaylastirmak amaci ile “arastirmaci” ve “doktora sonrasi arastirmaci” adi verilen iki istihdam pozisyonunun ihdas edilmesi öngörülmektedir. Arastirma faaliyetlerine iliskin üniversite-disi kaynak saglanmasina yönelik düzenlemeler mevcut yapi içerisinde yeterince esnektir. Bu baglamda önerilen yeni uygulamalarin üniversite-disi kaynaklarda bir artis saglayacagi varsayimi mesnetsizdir. Farkli istihdam pozisyonlarinin tanimlanmasi mevcut eksikliklerin giderilmesi konusunda olumlu bir sonuç yaratmayacaktir çünkü eldeki kaynaklar halihazirda yetersizdir. Bu nedenle öncelikle yüksekögretim yapisinin reformu baglaminda kamu kaynaklarindan arastirma faaliyetlerine ayrilacak payin hangi ölçüte göre belirlenecegi netlestirilmelidir. Arastirma faaliyetlerine aktarilan kamu kaynaklarinin ivedilikle OECD ortalamasi seviyesine yükseltilmesi bu baglamda atilmasi gereken ilk adimdir. Arastirma bütçesinin bu seviyeye yükseltilmesi arastirmacilara saglanan sürekli kadrolarin ihdas edilmesini saglayacak ve mevcut sikintilari hafifletecektir.

7. YÜKSEKÖGRETIM KURUMLARININ GERÇEKLESTIRECEGI TOPLUMSAL HIZMETLER

Mevcut Belge’de yüksekögretim kurumlarinin sundugu toplumsal hizmetler iktisadi kalkinmanin ana unsurlari olarak algilanan firmalarla yüksekögretim kurumlari arasindaki iliski baglaminda tarif edilmektedir. Oysa toplumsal hizmet kavrami Belge’de de belirtildigi gibi çevresel, teknolojik, kültürel ve toplumsal sorunlarin çözümüne katkida bulunmayi, projeler yürütmeyi ve etkinlikler düzenlemeyi de içeren daha genis kapsamli bir faaliyet kümesine isaret eder. Ancak söz konusu metin izleyen paragraflarda yaptigi açiklamalarla yüksekögretim kurumlarinin sunabilecegi faaliyetler yelpazesini daraltmayi öngörmekte ve kaynaklarin kamu yarari için kullaniminin önüne geçmektedir. Öyle anlasiliyor ki firmalarin AR-GE faaliyetlerinin maliyeti yüksekögretim kurumlari eliyle yurttaslarin sirtina yüklenmek istenmektedir. Yüksekögretim kurumlarinin sundugu toplumsal hizmetlerin tüm toplum kesimlerine hitap etmesi gerekir. Yapilmasi gereken genis toplum kesimlerinin yüksekögretim kurumlarindan talepte bulunabilmelerinin önünü açacak bir strateji gelistirmektir.

8. YÜKSEKÖGRETIMIN DENETIMI VE KALITE GÜVENCESI

Belge’de yüksekögretim, denetlenmesi gereken bir faaliyetler bütünü olarak tarif edilmektedir. Bu nedenle yüksekögretim faaliyetlerinin "kalitesi"nin nicel olarak ölçülebilecegi varsayilmaktadir. Kalite denetimini saglamak için ise bir Denetim ve Kalite Koordinatörlügü kurulmasi öngörülmekte ve bu sayede "sadece girdi degil (akademik) çikti"nin da denetlenebilecegi varsayilmaktadir. Akademik çikti, denetlenmesi gereken bir faaliyet olarak görülmektedir. Fakat yüksekögretim faaliyetlerinin nicel olarak ölçülebilecegi varsayimi mesnetsizdir; ayrica akademik çiktinin denetlenmesine yönelik her uygulama akademik özgürlüklerin ihlali anlamina gelecektir. Üniversitelerin her türlü mali ve idari faaliyeti halihazirda hukuka uygunluk denetimine tabidir. Bu nedenle "kalite denetimi" adi altinda yürürlüge konmasi düsünülen uygulamalarin temel hedefi akademik faaliyetlerin niteliksel denetiminin akademik olmayan kistaslarla yapilmasidir. Dolayisiyla öngörülen düzenleme dogrudan dogruya “kalite denetimi”ni gerçeklestirecek kurum ve kurullarin uygun görmedigi akademik faaliyetleri sansürleme ve engelleme sonucunu dogurabilecektir. Bu kosullar altinda gerçeklestirilecek faaliyetler, sonuçlarindan bagimsiz olarak, akademik faaliyet olma niteligini yitirir. Diger taraftan akademik faaliyet elbette niteliksel bir denetime tabi tutulmalidir. Ancak bu niteliksel denetimin temel amaci bu faaliyeti yürütenleri ödüllendirmek ya da cezalandirmak degil, söz konusu bilimsel faaliyetin yetkinliginin arttirilmasi olmalidir. Dolayisiyla, akademik faaliyetlerin denetimi "kalite denetimi"ni saglayan mekanizmalar araciligiyla degil akademisyenlerin seçtigi akademik kurul ve jürilerin degerlendirmeleri neticesinde saglanmalidir.

9. AKADEMIK ISTIHDAM VE AKADEMISYENLERIN ATAMA/YÜKSELTME KOSULLARI

Mevcut Belge dört konuda istihdam ve atama/yükseltme kosullarina iliskin köklü degisiklikler öngörmektedir. Ilk olarak, akademisyenlerin akademik faaliyetlerinin yetkinliginin “performans kriterleri” çerçevesinde ölçülmesi önerilmektedir. Söz konusu degisiklik farkli disiplinlerdeki akademik faaliyetlerin benzer parametreler uyarinca ve dolayisiyla toptanci bir yaklasim vasitasiyla degerlendirilmesi sonucunu doguracaktir. Bu toptanci yaklasim, yaratici akademik faaliyetlerin örselenmesine neden olacaktir. Oysa “performans kriterleri” degil, akademinin kendi kurumlari içinde belirledigi kriterleri kullanmak, akademisyenlerin üretkenligine ve yetkinligine katkida bulunacaktir. Ikinci olarak, akademisyenlerin istihdam güvencesi ortadan kaldirilmaktadir. Bu baglamda akademisyenlerin uzun erimli ve özgür akademik faaliyet yürütebilmeleri imkânsiz kilinmaktadir. Akademik faaliyetlerin giderek daha sofistike hale geldigi günümüz dünyasinda, bilime ve sanata yapilacak nitelikli bir katki için gittikçe daha uzun ve yogun çalisma yürütülmesi gerektigi açiktir. Isten atilma kaygisi olan bir akademisyenin bu tip bir çaba içine girmesi imkânsiz hale gelir. Türkiye gibi birçok disiplinde daha fazla ve daha yetkin akademisyene ihtiyaç duyulan bir ülkede mevcut öneri gerçekçi degildir. Ülkemizin ihtiyaçlari göz önüne alindiginda temel sorun akademisyenler arasinda istihdam üzerinden bir rekabet ortami olusturulmasi degil mevcut akademisyen açigini en nitelikli insanlarin katilimiyla kapatabilmektir. Dolayisiyla bugünün kosullarinda istihdam güvencesinin, akademik istihdam politikasinin temelini olusturmasi zorunludur. Üçüncüsü, atama/yükseltme süreci içinde, unvanlarin kadroya bagli kilinmasi öngörülmektedir. Bu öneri, akademik pozisyonlarin bürokratik pozisyonlara tabiyeti sonucunu doguracaktir. Örnegin, doçentlik sinavina girmek hakki kadro kosuluna baglanacaktir. Söz konusu düzenleme her ne kadar yüksekögretim kurumlarinda kadrosu bulunmayanlarin akademik bir unvan olan doçentlige basvurmasini engelleyecekse de doçentlik kriterini saglayan akademisyenlerin doçentlik unvanina basvurmasinin da önüne geçecektir. Dolayisiyla bu tip bir düzenleme akademik yetkinlige iliskin basarinin cezalandirilmasina yol açacaktir. Türkiye’de bugün büyük bir ögretim elemani açigi bulunmaktadir. Ancak bu sorunun çözümü için yapilacak düzenlemelerin akademik niteliklerden fedakârlik yapmamayi gözetmesi gerekir. YÖK Baskani demeçlerinde, gelecek on yil içinde on binlerce doktora tezinin yazilmasi gerektigini vurgulamaktadir. Amaç buysa, unvan-kadro iliskisi mevcut Belgedekinin tam tersi Sekilde kurulmalidir: Bu konuda atilacak ilk adim Belgede adi bile geçmeyen arastirma görevlilerinin ivedilikle is güvencesine kavusturulmasi olmalidir. Ayrica, yardimci doçent, doçent ve profesörlerin istihdaminin sürekliligi garanti altina alinmalidir. Son olarak, yükseltme kriterlerinin TYK tarafindan belirlenmesi önerilmektedir. Akademik ihtisaslasmanin hizla arttigi günümüz dünyasinda farkli disiplinlerden gelen akademisyenlerden olusan bir kurulun, özgün niteliklerini bilmedikleri bir disipline iliskin hakkaniyetli ve yetkinligi arttirici kriterler koyamayacagi açiktir. Yükseltme kriterlerini ayni disiplin içinde faaliyet gösteren akademisyenler belirlemelidir. YÖK/TYK`nin bu metinde önerilen sekilde faaliyetlerini akademik koordinasyon temelli bir stratejiye dayandirmasi durumunda, atama/yükseltme kriterlerine iliskin günümüzde yasanan kafa karisikliklari da ortadan kalkacaktir. Istihdam ve atama/yükseltme kriterlerine iliskin iki temel mesele mevcuttur. Bunlardan birincisi, akademisyenlerin yetkinliklerini yükseltmeye iliskin yeni yöntemlerin bulunmasidir. Ikinci temel sorun ise, yüksek yetkinlige sahip bir kitlenin akademik yapida yer bulmasini özendirecek düzenlemelerin kurumsallastirilmasidir. Mevcut Belgede, bu iki meseleye çözüm getirecek nitelikte öneriler sunulmamaktadir. Bu baglamda yüksekögretim reformu üç konuda kapsamli bir strateji belirlemelidir. Bunlardan birincisi, ücret politikasi ve özlük haklarina iliskindir: Önümüzdeki yillarda yetkin ve çok sayida kisinin akademi yasamina katilmasini özendirmek, yüksekögretim yapisinin önündeki en önemli görevdir. Bu görevi basariyla yerine getirmek için ücretler OECD ortalamasina yükseltilmeli, özlük haklarinda yasanan sorunlar çözülmeli ve kadrolu-güvenceli istihdam saglanmalidir. Ikincisi, istihdamin devamina ve istihdam kosullarina dair muglakliklar bir an önce giderilmelidir. Bahsedilen “kalite denetimi” gibi kavramlar, müstakbel akademisyenleri su soru ile bas basa birakmaktadir: “Eger akademide güvenceli ve tatmin edici kosullarla istihdam edilmeyeceksem, neden idealizm gerektiren bu hayat biçimini tercih edeyim?” Bu baglamda muglakligi ortadan kaldirici ilk adim, istihdam kosullarina iliskin tek kriterin, akademik ölçütler üzerinden belirlenen yetkinlik oldugunun, reform bünyesindeki her yasal metinde güçlü sekilde vurgulanmasi olacaktir. Son olarak su nokta belirtilmelidir ki akademik faaliyet ifade özgürlügünün sinirsiz kullanimini gerektirir ve akademi disi kriter ve kisilerce denetlenemez. Akademisyenlerin akademik üretimleri sürecinde bu dokunulmazliga sahip olduklarini bilmeleri yetkin üretimin temel kosuludur. *** Yukarida belirtilen gerekçelerle kamuoyuyla paylasilan Belgenin hedeflenen yüksekögretim reformuna temel teskil edemeyecegi açiktir. Bu nedenle Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi olarak yüksekögretimin yeniden yapilandirilmasi sürecinin bu metinde benimsenen ilke ve öneriler çerçevesinde kapsayici ve demokratik bir tartismaya açilmasini talep ediyoruz.



  • Salı 20.2 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.8 ° / 15 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Perşembe 18.8 ° / 15.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı