Bir halk demokrasisi örnegi: Arnavutluk
Arnavutluk, emperyalizme ve onun giderek tersten bir türevi haline gelen modern revizyonizme karsi mücadelenin adiydi.
Ikinci Dünya Savasi (Emperyalist Paylasim Savasi) Avrupa’da büyük yikimla sonuçlandi. Alman Nazizmi ve Italyan fasizmi Avrupa halklarini isgal ve esaret zinciri altinda inim inim inletti. Savasin sona ermesi, ancak fasizmin Avrupa’dan sökülüp atilmasiyla mümkün olabildi. Avrupa halklari özgürlüge kavusmakla kalmadi; aralarinda Bulgaristan, Arnavutluk, Yugoslavya gibi pek çok ülkenin bulundugu “halk demokrasili” yönetimlerle de tanisti.
Her biri kendi özgünlügüne sahip bu ülkeler içinde Arnavutluk, hem gerçek halk egemenliginin en uzun soluklu yasandigi ülke olmasi, hem de kit imkanlara ragmen emperyalist ablukaya direnmesiyle uzun yillar adindan söz ettirdi.
500 yil Osmanli esareti altinda kalan Arnavutluk, Balkan Savasi sirasinda (1912) bagimsizligini ilan etti. Fakat çok geçmeden kendini 1. Dünya Savasi’nin (1914-18) içinde buldu; emperyalist isgal ve dalasmalar içinde kivrandi.
Arnavutluk 1917 Ekim Devrimi ile yeniden özgürlüge uyandi. Lenin önderligindeki Bolsevikler, Çar’in emperyalistlerle imzaladigi tüm anlasmalari ifsa ettiler. Arnavutluk’un emperyalistler eliyle Yunanistan, Karabag ve Italya arasinda nasil paylasildigi belgelerle ortaya çikti. Böylece Arnavutluk ulusal devrimi yeni bir siçrama yakaladi. Ama Fan Noli’yi iktidara tasiyan 1924 Haziran Devrimi fazla uzun sürmedi. Emperyalistlerle is birligi yapan; zengin toprak agalari ve gerici burjuvalara yaslanan Ahmet Zogo rejimi, devrimi halkin elinden çaldi! 1925’de ilan edilen “Arnavutluk Cumhuriyeti” vakit geçirmeden Italya semsiyesine sigindi. 1928’de krallik ilan edildi. Her bakimdan geri kalmis, yüzde 80’i okuma-yazma bilmeyen Arnavutluk, adim adim Italyan sömürgeciligine baglandi.
Arnavutluk’ta, bagimsizlik mücadelesi kadar sinif mücadelesi de kök salmaya baslamisti. Baldiri çiplaklar ülkesi, ulusal esaret kadar açlik, yoksulluk ve amansiz sömürüye karsi da mücadele etmek zorundaydi. Korça, Iskodra, Tiran gibi kentlerde ortaya çikan komünist olusumlar, 1917 Rus Isçi Devrimi’nin etkisi ve Komünternin katkilariyla partilesme hareketine dönüstü. Gruplarin toplanmasi ve tutarli Marksist çizgide birlestirilmesinde Enver Hoca’nin mutlak liderligi vardi. Cirokastra dogumlu, Korça Lisesi çikisli, üniversiteyi Fransa’da tamamlamis bu genç, ulusal kurtulus savasina da önderlik edecekti.
Ikinci Dünya Savasi basladiginda Arnavutluk, fasist general Mussoli’nin çizmeleri altindaydi. 22 haziran 1941’de savas kapasitesini büyüten Hitler SSCB’ye saldirdi. Italyanlar da 100 bin askeri Arnavutluk kiyilarina çikardi. Zogo rejimi isgal karsisinda teslimiyetçi tutum takindi. Milliyetçi çeteler ise (Balli Kombetar vb.) isgale karsi güçlü bir merkez olusturamamisti. Arnavutluk’ta sosyal demokrat bir parti de yoktu.
Kosullari degerlendiren komünist partisi, “cephe” taktigini gelistirdi; bütün yurtseverleri “ulusal konseyler”de birlesmeye çagirdi. Taktik basariliydi. “Fasizme ölüm halka hürriyet” slogani kurtulus savasinin ana slogani haline gelmisti. Öyle ki insanlar, sabah uyandiklarinda ya da kahvehanede tokalastiklarinda birbirlerini bu sloganla selamlamaya baslamisti.
1942 yilinda Tiran, Korça, Vlora, Iskodra ve Cirokastra’da ilk partizan saldirilari gerçeklesti. Bunu cephe arkasina sizan sabotaj eylemleri izledi. Fasizme karsi mücadelede yeni bir örgüt tipi dogmustu: “Ulusal Kurtulus Konseyleri.”
Milliyetçi “Balli Kombetar” ulusal kurtulus konseylerinden çekilip Mussolini’ye el uzatinca; komünist parti hemen Peza Konferansi’ni topladi. Yeni taktik “Ulusal Kurtulus Cephesi”nin ilaniydi. Bu arada “Zer I Popüllit” gazetesi ulusal kurtulus savasi içinde sosyalist düsünceleri yaymaktaydi. Direnisin ulastigi güç öyle bir boyut kazandi ki Italyan Lider Mussolini ipleri gevsetmek zorunda kaldi: Fasist simgeler bayraklardan kaldirildi, Arnavutluk’a özerklik verilecegi açiklandi. Fakat Mussoli’nin aldigi yanit “halk ordusu”nun kurulmasi ve tam bagimsizlik için genel ayaklanma çagrisiydi.
2 Subat 1943’te Dünya Savasi’nin gidisati degisti. Kizil Ordu Stalingrad zaferini ilan etmisti! Hitler ordulari hezimete ugramis, Italyanlar Arnavutluk’ta paniklemisti. Özgür Arnavutluk için atilim vaktiydi. Bu sirada kirilma anlarindan biri yasandi ve Mukye Anlasmasi imzalandi. Milliyetçileri ulusal cephenin basina geçirecek ve ilerici ögeleri pasifize edecek anlasma Enver Hoca tarafindan feshedildi. Ulusal direnis, bir direnisten de öte Arnavutluk’ta bir iktidar sorunuydu artik.
Eylül 1943’te Italyanlar teslim oldu. Ulusal Kurtulus Konseyleri iktidar organlarina dönüstü. Ama çok geçmeden Alman isgali basladi. Bu asamada çok ilginç bir gelisme yasandi: 1500 Italyan askeri “Antonio Gramsci Taburu”nu kurarak, fasizme direnen Arnavutluk kurtulus ordusuna katildi.
Nazilerin yaktiklari Borova köyü, öfke bilenmis kitleleri cepheye katmisti. Zogo’nun partisi Legaliteti ise hem Naziler hem de Ingilizlerle temas halindeydi. Zogo’ya karsi dagitilan bildirilerde ise su yaziyordu: “Arnavutluk halki Gestapo meclisine nasil yanit verir? Cevap: silahla!”
Fasistlerin 1944 kis saldirisi bozguna ugradi. Ilkbahar’da ise kurtulus savasi hiz kazandi. “Toprak reformu” ve diger sahte Zogo vaatleri halkin direnisini kiramamisti. 24-28 Mayis’ta kurtarilmis bir bölge olan Permet’te antifasist kong-re toplandi. Permet Kongresi direnisi zaferle taçlandirma çagrisi yapti ve halk demokrasisine geçis karari aldi. SSCB’yle temaslara baslandi. Ingiliz ve Italyanlara; hatta Tito önderligindeki Yugoslavya’ya “Iç islerimize karismayin” uyarisi yapildi.
24 Ekim’de güney Arnavutluk kurtarildi. Hemen ardindan toplanan Berat Kongresi “Demokratik Arnavutluk Hükümeti”ni ilan etti. Ulusal Kurtulus Konseyleri seçimlere giderek halk demokrasisinin öncül organlari haline geldi; “Konseyler için seçim yasasi” çikarildi, akabinde “yurttaslar bildirisi” onaylandi.
Arnavutluk’un kurtulusu, Reichstag’a (Alman meclis binasi) kizil bayrak çekilmesinden önce gerçeklesmisti. Devrimin ve halkin kendine güveni bu nedenle tamdi. Zafere yürüyen halk, bütün zorluklara ragmen kendi iktidarini da kurabilirdi.
Enver Hoca Arnavutluk halk demokrasisinin özgünlügünü anlatmak için “Biraz Paris Komünü’ne biraz da Sovyetlere benziyor” demisti. Arnavutluk’ta yapilan ilk seçimler “ulusal konseyler” seçimiydi. Halk, klasik anlamda bir burjuva parlamentosu yerine dogrudan demokrasiyi seçmisti. Halk meclislerine dayanan, her kademe ve düzeyde kendi iktidar organlarini olusturan bir yönetim sekliydi bu.
Halkin demokrasisi, Zogocularin, halkin kanini emen sömürücü siniflarin bir kez daha devrimi çalmasina izin veremezdi. Bu nedenle devrimci demokratik halk iktidarinda zor da gerekti. Emperyalizm ve fasizm is birlikçileri her alanda tasfiye edilmeliydi.
Isçi köylü iktidarinda zor ile demokrasi iç içeçeydi. Ilan edilen “Yurttas Haklari Bildirgesi”nde toplanti, söz, basin, dernek kurma hakki; din ve vicdan özgürlügü gibi haklar tanindi. Kisacasi, “Eski tipte yönetme cihazi gitmis, yerine yeni tipte halk demokrasisi gelmisti.” 1945’te sendikalar kuruldu, isçiler 15 günlük yillik izin hakkina kavustu. Toprak reformu gerçeklesti. Motor traktör istasyonlari kolektifin emrindeydi. Ayni yil “savas kazançlarini olaganüstü vergilendirme kanunu” çikarildi. Temel üretim araçlarini millilestirme (kamulastirma) kanunu ilan edildi. 2 Aralik 1945’te ilk genel seçimler, mart 46’da da “kurucu meclis” seçildi. Bu dönemin temel siari “Iktidar halktan dogar ve halka aittir” seklindeydi.
1- HALK DEMOKRASISI: Arnavutluk’ta yönetim isçi-köylü ittifakina dayaniyordu. Halkin dogrudan yönetime katilmasi esasti. Hedef sosyalizmin insasiydi. Sanayi zayif oldugu için isçi sinifinin gelisimine özel önem verildi. Halka önderlik eden Arnavutluk Komünist Partisi, adini degistirerek Arnavutluk Emek Partisi yapti. Amaç isçi sinifini gelistirmek üzere bütün halki kucaklamakti.
2- HALK EKONOMISI: Ekonominin yönetimi yine isçi-köylü ittifakina dayaniyordu. Halk ekonomisi tekellere ve emperyalizme karsiydi. Planlama komisyonlari kuruldu, 2 ve 5’er yillik kalkinma planlari yapildi. Tarimda, sanayide disa bagimliliga son verilmesi için çalisildi. Ama ülke çok yoksuldu. Krusçev dönemine kadar ülke Sovyet yardimi aldi. Sonrasinda uygulanan ambargo, halk ekonomisine özgün bir karakter kazandirdi. Zira alinan tedbirler daha çok halki açlik, hastalik ve kitliktan korumaya yönelik olacakti. Agir sanayinin gelistirilmesi hedeflenmekle birlikte; acil gida ve temel tüketim maddeleri için hafif sanayiye önem verildi. Sehirle kirin, isçilerle köylülerin arasindaki üretim ve bölüsüme dair dengesizlikler giderilmeye çalisildi. Isçi önderleri ve parti görevlileri köylülerle kaynasmak için kirsal bölgelere de gitti.
3- BAGIMSIZLIK/ENTERNASYONALIZM: Stalin’in ölümüne kadar SSCB ile iyi iliskiler gelistirildi. Krusçev’in sosyalist çizgiyi terk etmesiyle durum degisti. AEP, SSCB yönetimine tutum aldi. Iliskiler kopma noktasina geldi, kati ambargo basladi. Halk cumhuriyeti, emperyalizme (ve revizyonizme) açik tutum aldi, bagimsizligi savundu. Arnavutluk’ta çalisan Italyan isçiler de örgütlendi, enternasyonalizm esas alindi. Tito’nun parlattigi “Balkan ittifaki” üzerinden Arnavutluk’un revizyonist kampa yedeklenmesi engellendi.
4- HALKIN/ÜLKENIN GÜVENLIGI: Emperyalist isgal ve müdahale tehdidi altinda yasayan ülkede düzenli ordu kuruldu. Fakat halk her alanda silahlandirildi, halk milisleri kuruldu. Çünkü halka ragmen güvenlik saglanamaz, böylesi bir güvenlik anlayisi halkçi olamazdi. Yugoslav Komünist Partisinin içisleri bakanligini ve milli istihbarati kullanarak halki ezme modeline karsi çikan AEP, kendi ülkesinde polis gücünü zayiflatti.
5- IDEOLOJIK MÜCADELE / KÜLTÜR DEVRIMI: Okuma-yazma seviyesi çok düsük olan Arnavutluk’ta egitime ve aydinlanmaya büyük önem verildi. Temel Marksist eserler çevrilerek halka ulastirildi. Kirda ve kentte kültür devrimine gidildi. Üretim ile egitim okul müfredatinda birlesti. Yetismis kadrolar, özellikle köylü gençligin egitimi için kirsal bölgelere gönderildi. Kadinlar halk meclisi seçimlerine katildi, yönetimlerde yer aldi.
Özetle; Arnavutluk, pes pese Italyan ve Alman fasizmini dize getirmis ‘küçük’ bir devrim ülkesinin adiydi. Emperyalizme ve onun giderek tersten bir türevi haline gelen modern revizyonizme karsi mücadelenin adiydi. Ambargo, açlik ve kitliga ragmen teslimiyetin reddi; “onurlu yasamin” vataniydi. Uzun yillar halk demokrasisi ile yönetilen ülkenin lideri Enver Hoca 11 Nisan 1985’te öldü. Ramiz Alia yönetimindeki parti, kapitalist blokaja fazla dayanamadi. ‘Teslim bayragi’ çekildiginde gemilerle Bari (Italya) limanina akin eden Arnavut gençler acinacak haldeydi. “Yeni Dünya Düzeni”nde vadedilen bolluk ve refah ise Arnavutluk’un kapisini hiç çalmadi.