Necmettin Erbakan’in sagliginda partinin iki numarali ismi olan Oguzhan Asiltürk, Erbakan’in çocuklarinin parti için toplanan “cihat” paralarini zimmetine geçirdigini iddia etmisti. Saadet Partisi(SP) Genel Baskani Mustafa Kamalak ise iddialarla ilgili olarak "Böyle bir sey olamaz. Bizdeki para hedefine aktarilir" dedi. Kamalak “bizde böyle bir sey olamaz” dese de Islamcilarin yardim, kurban kesme vb. adlar altinda Müslümanlardan topladigi paralari kendi zimmetlerine geçirdigi birçok örnek bulunuyor.
Refah Partisi’nin Bosna’ya "yardimi”
Siyasal Islam’in Müslümanlardan topladigi paralari iç etme “geleneginin” akla gelen ilk örneklerinden biri, Refah Partisi’nin imzasini tasiyan Bosna’ya yardim yolsuzlugu.
90`li yillarin basinda Milli Gençlik Vakfi ve Refah Partisi öncülügünde Bosna`ya yardim adi altinda Türkiye’den ve Avrupa’da gurbetçilerin yasadigi bölgelerden trilyonlarca lira toplanmisti. Bu paralarin hiçbir zaman Bosna’ya gönderilmedigini açiga çikaran süreç, dönemin Basbakani Tansu Çiller’in, neredeyse her hafta kendisi ve DYP’li bakanlar hakkinda gensoru önergesi veren Refah Partisi’ne karsi bir atak olarak yaptigi açiklamalarla basladi. Çiller 22 Subat 1994’te, RP’nin yurtiçinde ve yurtdisinda Bosna’ya yardim amaciyla topladigi paranin yarisini yerine ulastirmadigini ve konunun ayrintisini daha sonra açiklayacagini söyledi. Çiller’in iddiasina ilk yanit RP Grup Baskanvekili Sevket Kazan’dan geldi. Kazan, “Çiller, RP yardimlarinin yerine ulasip ulasmadigini Bosna-Hersek Cumhurbaskani Aliya Izzetbegoviç’e sorsun” dedi. Ayni gün Bosna-Hersek Ankara Büyükelçisi Hajrudin Somun, RP’den kendilerine para iletilmedigini açikladi.
Bosna`dan gelen "Bize ulasan para yok" açiklamasinin ardindan Mayis 1994`te açilan sorusturmada, Refah Partisi`nin kasasi olarak bilinen Süleyman Mercümek`in banka hesaplarinda toplam 16,5 trilyon lira oldugu ortaya çikmisti. Para trafigi incelendiginde “ Bosna’ya yardim” adi altinda toplanan paralarin Türkiye’den, yöneticilerinin tamami RP’nin yurtdisindaki subesi gibi çalisan Avrupa Milli Görüs Teskilati’nin üyelerinden olusan IHH’nin Almanya’daki hesaplarina, ordan Mercümek’in Almanya’daki hesabina, oradan da yine Süleyman Mercümek’in Türkiye’deki hesabina akiyordu. Mercümek’in hesabindaki paralar, yurtiçinde ve yurtdisinda birçok bankaya ugradiktan sonra RP’nin örgütlerine pay ediliyordu.
Parti yöneticileri önce Bosna için yardim toplamadiklarini, daha sonra topladiklarini ama yerine ulastirdiklarini söyleyerek yolsuzlugu örtbas etmeye çalisiyordu. Fakat Süleyman Mercümek, açilan davalar sonucu suçlu bulunarak 20 trilyon TL para ve 4 yil hapis cezasina çarptirildi.
Kurban paralari da RP kasasinda
RP’nin kasasi olarak bilinen Süleyman Mercümek’in adinin karistigi tek olay Bosna yolsuzlugu degildi. Mercümek’in hesaplari incelendikçe, türlü yolsuzluklar açiga çikiyordu. Bunlardan biri de kurban paralarinin üzerine yatilmasiydi. Yurt disinda yasayan vatandaslardan, vekaleten kurban kesmek vaadiyle toplanan paralarin (969 bin mark) da Süleyman Mercümek’in hesabina aktarildigi ortaya çikmisti.
Hac vurgunu
Refah Partisi bir vurgunu da hac organizasyonuyla yapti. Partinin Ankara örgütünde yillarca üst düzey yöneticilik yapan Besir Darçin’in hac seyahati düzenleyen Van Der Zee sirketi, ülkeler arasi protokole aykiri bir sekilde Suudi Arabistan’in RP’ye tanidigi 5 bin kisilik hac kontenjanindan yararlanan hacilari tasiyordu. Sirketin perde arkasindaki sahibi Refah Partisi, bu hac organizasyonundan Soner Yalçin’in ‘Hangi Erbakan’ adli kitabinda belirttigine göre 1994 yili parasiyla yilda 300 milyar lira kazanç sagliyordu.
Van Der Zee sirketinin kagit üzerindeki sahibi Besir Darçin, Ankara’da terzilik yaparken, nasil olduysa(!) birden bire, çok sayida gayrimenkulün sahibi ve bes sirketin ortagi olmustu. Darçin’in sahibi oldugu gayrimenkuller arasinda RP’nin genel merkez binasi ve Erbakan’in evi de bulunuyordu. Dahasi, Van Der Zee sirketinin adresi ile Refah Partisi Genel Merkezi’nin adresi ayniydi!
Van Der Zee sirketi, kendisine taninan 5 bin kisilik kontenjanla büyük bir vurgun yapmisti. Sirkete bu kontenjanin taninmasini saglayan ise Erbakan’di. RP Genel Baskani Necmettin Erbakan, Suudi Arabistan’a yaptigi bir ziyarette Kral Fahd’dan bu sirkete özel hac kontenjani taninmasini istemis, Kral Fahd da bu ricayi kirmayarak Türkiye’ye taninan 30 bin kisilik hac kontenjani disinda RP’ye de 5 bin kisilik özel kontenjan tanimisti. Kral Fahd’in jesti bununla da kalmamis, bir yil sonra bes bin kontenjani on bine çikarma sözü vermisti.
Hac vurgunu bununla da kalmamisti. Haci adaylarindan alinan konut fonunun da devlete yatirilmadigi ve 4 yil içinde toplanan 200 milyar liralik fon parasi da Van Der Zee’nin, dolayisiyla RP’nin kasasina gitmisti.
Kombassan, Yimpas, Ihlas, Jetpa...
Siyasal Islam’in vurgunlari topladiklari paralarla sinirli degildi. Holdingler, sirketler araciligiyla da pek çok kisi magdur edilmisti. Özellikle Avrupa`da yasayan gurbetçilerden "yüksek kâr payi" vaadi ile para toplayan Islami holdinglerin, on binlerce kisiyi bu sekilde dolandirdigi ortaya çikmisti.
2006 yilinda Almanya`nin en büyük televizyon kuruluslarindan ARD`ye bagli WDR televizyonu, Yimpas Holding tarafindan Avrupa’daki Türklerden toplanan paralarin AKP`ye akitildigini ileri sürmüstü. Yapilan röportajlarda, gurbetçiler paralarina el koyan Yimpas ve diger holdinglere tepki yagdirmisti.
Yüzyilin soygun hareketi Deniz Feneri
Yolsuzluk, vurgun, soygun deyince tabiî ki Deniz Feneri ilk akla gelen örnek. Almanya`da baslatilan yolsuzluk sorusturmasi kapsaminda yargilanan Deniz Feneri e.V yöneticilerinin, 2008 yilinda, yardim adi altinda toplanan paralarla gayrimenkul ve sirket satin aldigi ve bu kararlari Türkiye`deki Deniz Feneri Dernegi yöneticileri ile birlikte aldiklari ortaya çikmisti. Almanya`da hazirlanan iddianamede, Almanya`daki Deniz Feneri e.V ile Türkiye`deki dernegin yolsuzlugu birlikte organize ettigi, hatta AKP`nin sorusturmayi örtmek için Alman makamlarina baski yaptigi açiga çikmisti.
Almanya’da yürütülen sorusturmada, dernege gelen 41 milyon Avro bagisin, 18 milyon Avro’luk kisminin amaç disi kullanildigi tespit edilmisti.
Almanya`daki Deniz Feneri Dernegi operasyonunun devami Türkiye`de, Ankara Cumhuriyet Bassavciligi`nin talimatiyla baslatilmisti. Fakat HSYK, sorusturmayi yürüten ve asil failler olarak gösterilen Zahid Akman ve Zekeriya Karaman’i tutuklatan savcilar Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz hakkinda “evrakta tahrifat” iddiasiyla inceleme baslatti. Söz konusu inceleme Zahit Akman’in sikayeti üzerine baslatilmisti. Inceleme, sorusturmaya dönünce, üç savci Agustos 2011’de görevden alindi. 27 Eylül’de HSYK, savcilar hakkinda kovusturma izni verdi. Ve yaklasik bir ay sonra, 21 Ekim’de mahkeme, Akman ve Karaman’in da arasinda bulundugu 6 süpheliyi tahliye etti.
Deniz Feneri yolsuzlugunu sorusturan savcilarin basina gelenler bunlarla da sinirli kalmadi. Savcilar tenzili rütbeye ugrayarak pasif göreve getirildi. Türkaslan, Abdulvahapve Yaren hakkinda Sincan Cumhuriyet Bassavciligi tarafindan hazirlanan iddianamede hapis cezasi istendi. Iddianame geçtigimiz ay kabul edildi. Zahid Akman ise yasalara aykiri olarak Kanal 7’de is basi yapti.
(soL-Haber Merkezi)