Burasi Maan Dediler!

Burasi Maan Dediler!

Mustafa Gürsoy`un yayinlanmamis kitabindan bir pragraf aktarmak istiyorum



Burasi Maan Dediler!


Mustafa Gürsoy’un yayinlanmamis kitabindan bir pragraf aktarmak istiyorum:
‘Benim 1965 yillarinda Divrigi Demir Çelik Isletmeleri`nde beraber çalistigim Divrigi`nin Hamuçimen Köyü`nden M. Ali Türkmen isminde yasli bir isçi arkadasim vardi. Kendisiyle sohbetlerimiz sirasinda basindan geçenleri anlatip aglardi.
   "Yemenden kaçtim, fakat her tarafi kavuran çöl sicagi ve kum denizinde, gündüzleri pek fazla yürüyemiyordum. Geceleri yol alirdim. Daha çok geçmeden ayaklarimin alti yarik yarik olup dagilmaya basladi. Ayaklarimdaki postal gitmis, üzerimdeki zaten yirtilmis olan asker elbisesi de sicaktan yanip terden de çürüyerek dökülmüstü. Artik iç çamasirimla kalmis durumdaydim. Ekin, ot ne bulursam onu yerdim. Bir gün bir sehre gelmistim. Burasinin Maan sehri oldugunu söylediler. Gece yolculugu sirasinda yorgun düserek yesil otlar arasinda bir ekin tarlasinin içine yattim. Gün dogdugunda kuyudan su almaya gelen yüzü peçeli genç bir kadin benim ekinin içinden yari çiplak vaziyette kalktigimi görünce bagirarak köye dogru kaçti. Biraz sonra konusmalarindan Arap oldugunu anladigim köylüler hücumla üzerime dogru geldiler. Ben ise ellerimle edep yerlerimi kapatiyor, bir yandan isaretlerle bir seyler anlatmaya çalisiyordum. Benim yaptigim bu isaretlerden bir seyler anlamis olmalilar ki, kendi aralarinda konusarak geri dönüp gittiler. Biraz sonra bir hirka getirip bana giydirdiler. Ayrica bir bohça içinde ekmek getirdiler. Benim, bu isaretlesmelerden ve konusmalardan Türk ve Müslüman oldugumu anladilar. Oradan da ayrilarak aylarca yürüdüm ve hiç bir yerde Türkçe konusana rastlayamadim. Nereye geldigimi bilemiyordum. Bazen köyden köye ugrarsam "Osmanli ne tarafta?" diye soruyordum. Her sordugumda bana
" Osmanli su tarafta veya bu tarafta, böyle git ya da söyle git" diye tarif ediyorlardi. Böylelikle çok zaman geçtigini düsünüyordum. Çünkü havanin da biraz serinledigini hissettim. Bir gün gündüz vakti düz ve yazilik bir yere geldigimde salvarli kadinlar orakla ekin biçiyorlardi. Kiyafetleri de diger gördüklerime göre degisikti. Yaklastim, isaretlerle bir seyler anlatmaya çalistim. Beni gören kadinlar Türkçe "Sen kimsin?" deyince aglayarak yere kapandim." Bunlar Türkçe konusuyorlar. Yoksa memleketime mi geldim?" diye sevindim. Oradakilere basimdan geçenleri anlattim. Aç ve susuzdum. Bitkin bir halde oldugumu gören kadinlar bana su ve ekmek verdiler." Burasi Türk Memleketi, Antakya`ya gelmissin" dediler. Bu kadinlara "Bacim çok sag olun. Allah sizden razi olsun" diyerek oradan ayrildim. Aylar sonra köyüme ulasabildim.`


Ben Maan ile ilgili ilk sözcükleri bu nedenle duymustum. Uzun zamandir Maan  sehrin neresi oldugunu merak etmistim. Bugünlerde bunu ögrendim!
Bizim Maan ile yakinligimiz, tanisikligimiz buradan geliyor.


Maan neresi?
Maan köyü, bir Suriye kenti olan Hama`nin 30 km kuzeyinde bulunuyor. Hama-Sam karayolu üzerinde yer  aliyor. Ayrica Halep Fistigi ile ünlü  Morek beldesine bagli. Morek, ismini Romali bir kraldan aliyormus.
Maan Köyü’nde sözcüklerle tarif edilmesi imkansiz bir katliam yasaniyor. Dünyanin 93 ülkesinden gelen, Suriye halkiyla hiç iliskisi bulunmayan bu cihatçi çeteler bir soykirim yapiyor!
Suriye’de olanlar bir insanlik ayibinin çok ötesindedir. Insanlikdisi demek yetersiz kaliyor! Öldürmekten zevk alan, bunun için Cennete gidecegine inandirilmis,insanligin ilkel çaglarina bir özlemle bu Tas Devri öncesi insan yiyen mahluklar kan donduruyor.  Bu vahset,hunharlik, katliam, gözü dönmüslükle bile açiklanamayacak; insanin hayalgücünün ötesine geçen bir yamyamlik, bir ilkellik sergileniyor. Bu igrençlik din adina, müslümanlik adina yapiliyor. Sivil, masum insanlar sirf inançlarindan dolayi cigerleri, yürekleri sökülüp bütün dünya medyasinin gözleri önünde yeniyor. Bir de bu yamyamliklarinin ne kadar hakli oldugunu kanitlamak için  bu igrençliklerin resim ve videosunu çekip yayinliyorlar. Bunu da iyi yapiyorlar! Biz de rezilliklerinden haberdar oluyoruz.
Bu mudur Müslümanlik?
Tarihte nice katliamlar oldu ama Dünya böylesini de az görmüstür herhalde!
Bugün sokaktaki her yurttas Türkiye’nin Suriye’deki rolünü çok iyi biliyor. Cihatçi çetelere tirlar dolusu silah ve yasam malzemesi sevkiyati yapiliyor. Bu cihatçi çeteler uluslar arasi yayin organlarina yaptiklari açiklamalarla bu iliskiyi desifre ediyor ve daha fazla yardim istiyorlar.
Bu cihatçi çetelerin Türkiye’deki uzantilarini hatirlayiniz. Maras, Çorum, Sivas… Bu katillerin dün kendileri bugün torunlari suçsuz insanlari inançlarindan dolayi  Alevi diye katlediyorlar. Umarim bu  birer  terminatöre dönüsmüs mekanik ruhsuz canilerin,  katillerin ve onlari destekleyenlerin bir gün yaptiklarini hatirlayacaklari gün gelir.
Unutmayin bir de vicdanlarin La Haye Adalet Divani var!