Bugün, 24 Kasım 2024 Pazar

Darbeler ve savaslar ülkesi Pakistan

Darbeler ve savaslar ülkesi Pakistan

Elektrik Mühendisleri Odasi tarafindan düzenlenen ?Veblen, Kapitalizm ve Akilci bir Iktisadi Düzen Için Olanaklar? baslikli sempozyuma katilmak üzere Türkiye`ye gelen Pakistanli Iktisatçi Raza Naeem`le Pakistan`in dününü ve bugününü konustuk. Lahor Beacon

Elektrik Mühendisleri Odasi tarafindan düzenlenen “Veblen, Kapitalizm ve Akilci bir Iktisadi Düzen Için Olanaklar” baslikli sempozyuma katilmak üzere Türkiye’ye gelen Pakistanli Iktisatçi Raza Naeem’le Pakistan’in dününü ve bugününü konustuk. Lahor Beaconhouse Üniversitesi’nde Egitim ve Sürdürülebilir Gelisme dersleri veren Naeem ayni zamanda, Pakistan Isçi Köylü Komünist Partisi’nin de merkez yöneticisi.

Pakistan ve Türkiye’nin gerek yönetenler gerekse yönetilenler açisindan benzer süreçleri yasadigini söyleyebiliriz. Darbeler, yolsuzluklar, özellestirmeler ve ulusal sorunlar. Pakistan’in yakin tarihinden kisaca bahsedebilir misiniz?

Pakistan, 2008’de Diktatör Müserref’i devirdi. Müserref’e karsi bu dönemde büyük çapli bir hareket ortaya çikmisti. Kitle örgütleri ve özellikle avukatlar çok etkindiler. Bu hareket laik bir hareketti ancak bir halk hareketi degildi. Sonrasinda yapilan seçimleri de Pakistan Halk Partisi (PPP) kazandi. Bu parti 1967’de Zülfikar Ali  Butto tarafindan sosyalist bir parti olarak kurulmustu. Butto, Pakistan’a ilerici bir yol çizmek istedi. Kismen basarili da oldu; toprak reformuyla köylülerin toprak sahibi olmasini sagladi. fakat geçmiste yasananlardan ders almadigi için Bellusi ayaklanmasini bahane eden ordu yeniden yönetime el koydu. Sonrasinda Butto toprak agalariyla isbirligi yapti ve halk destegini kaybetti. 2008’de yapilan seçimde PPP yeniden iktidara geldi. Benazir Butto’nun esi Asif Ali Zerdari devlet baskani oldu. Zerdari yolsuzluk iddialariyla sürekli olarak gündemdeydi. Son olarak Pakistan Yüksek Mahkemesi, Basbakan Yusuf Riza Gilani’yi Asif Ali Zerdari hakkinda açilan yolsuzluk davalarini takip etmemekle suçladi ve görevden aldi. Ayni partiden (PPP) Raja Pervez Asraf basbakanliga getirildi. Diger yandan Pakistan ordusu Afganistan’da ABD ile isbirligi yapiyor. Onlarca Pakistanli NATO atesiyle öldürüldü. Bu olaydan sonra büyüyen halk tepkisi nedeniyle Amerikan ordusuna verilen yardim kesildi. Pakistan, Afganistan’a ikmal yapan NATO araçlarinin güzergahini kapatti. Fakat bu durum Pakistan ordusunu rahatsiz etti. ABD’nin özür dileyecegini açiklamasiyla iliskiler yeniden yumusadi ve güzergah açildi.

Bu gerilim halkin yasamini nasil etkiliyor?

Halkin yasami bu süreçte daha da kötülesti. Egitim, saglik alanlarinda vaziyet daha da kötüye gitti. Buna karsi isçiler, özellikle özellestirmeleri durdurmak için çok sayida eylem gerçeklestirdiler. Telekom sektöründe örgütlü sendikanin bu süreçte yaygin eylemleri oldu. benzer sekilde demiryolu isçileri eylemler yaptilar. Köylüler açisindan da durum pek farkli degil. Az önce de söyledigim gibi, kismi bir toprak reformu yapilmisti. Fakat askeri darbe sonrasinda, topraklar köylülerden alinip generallere verildi. Buna karsi özellikle Pencap eyaletinde yaygin köylü eylemleri gerçeklesti. Pakistan Ingiliz sömürgesiyken bu bölge için yapilan bir anlasma vardi. Bu anlasmaya göre, 1994’de bölgedeki topraklar köylülere devredilecekti. Anlasmada belirtilen tarih geldiginde köylüler Pencap Valiliginden topraklarini istediler ama ordu topragin sahibinin kendisi oldugunu söyleyerek topraklara el koydu - bu bölge, Pakistan’daki en verimli topraklara sahip. Buna karsi, Pencap’taki en büyük sosyal hareket basladi. bu köylü hareketinin içinde hem Müslümanlar hem de Hiristiyanlar yer aliyordu. Fakat askerler, direnis gösteren köylüleri vuracaklarini söylediler ve bölgenin Hindistan sinirina yakin olmasini da kullanarak, eylem yapan köylülerin Hindistan ajani oldugunu iddia ettiler. Hareket bugün hâlâ devam ediyor ancak ne yazik ki ordu ve bazi STK’lar köylüleri bölmeyi basardilar. Müslüman köylülere seslenen askerler, “siz de Müslümansiniz biz de. Hiristiyanlarin burada ne isi var” diyerek hareketi bölme faaliyeti yürüttüler. Kismen basarili da oldular. Hareket bölündü, talepler geriledi fakat diger yandan bir kesim köylü ise mücadeleyi daha militan bir boyuta tasidi. Topraklarini geri alincaya kadar mücadeleye devam edeceklerini açikladilar. Sind eyaletinde de devam eden bir köylü hareketinden bahsedebiliriz. Sind’e yakin bir liman kenti olan Karaçi’de balikçilarin mücadelesinden bahsedebiliriz.

Pakistan ordusu da Misir ya da Türkiye’de oldugu gibi ticari isletmelere sahip mi?

Pakistan’da bir söz vardir; “ordunun bulasmadigi tek is kozmetik isi” diye. Hemen her alanda ticari faaliyette bulundugu için Ordu AS diyebiliriz. Ayrica ABD’den en fazla yardim alan ordular arasinda da yer aliyor.  

Pakistan çok sayida etnik grubun yasadigi bir ülke. Ulusal sorun açisindan bugün gelinen durum nedir?

Hindistan ve Pakistan ayrildiginda Belucistan halkina büyük vaatlerde bulunuldu ve bu bölge, kendi kaderlerini tayin hakki sakli tutularak Pakistan sinirlari içinde kaldi. ancak 1947’den bu yana Belucilere verilen sözler hiç tutulmadi. Belucistan, Pakistan’in en verimli bölgelerinden biri. Ülkenin dogal gaz ihtiyaci büyük oranda bu bölgeden karsilaniyor. Diger eyaletlerde yasayan insanlarin büyük çogunlugu, kullandiklari gazin nereden geldigini bile bilmiyor. Ayrica Belucistan’da zengin kömür ve bakir madenleri de bulunuyor. Sonuç olarak bugün Belucistan’da Pakistan hükümetine karsi silahli bir mücadelenin varligindan söz edebiliriz. Bagimsiz bir Belucistan için mücadele ediyorlar. Pakistan hükümeti, bu silahli mücadelenin arkasinda Hindistan ve bölgedeki diger ülkelerin oldugunu söylüyor ancak biliyoruz ki bu mücadele kendi kaderini tayin hakki mücadelesinden baska bir sey degildir.

Siz bu soruna nasil yaklasiyorsunuz?

Uluslarin kendi kaderini tayin hakkini destekliyoruz.  Ancak Belucistan gibi bir bölgenin bagimsiz bir devlet olarak ayakta kalabilmesinin zor olacagini düsünüyoruz. Çünkü etrafi devlerle çevrili. Herhangi bir devletten yardim almadan tek baslarina yasamalarinin zor olacagini düsünüyoruz fakat yine de kendi kaderlerini tayin hakkini destekliyoruz.

Bir de Kesmir sorunu var.

Evet Kesmir de Hindistan’la Pakistan arasinda kalan sorunlu bölgelerden biri. Son 50 yilda Kesmir ne Pakistan ne de Hindistan sinirlari içerisine yer almayi kabul etti. çünkü bu süreçte Hindistan hükümeti Kesmir’de büyük insanlik suçlari isledi. Pakistan da Taliban’i Kesmir’e karsi finanse etti. Kesmir laik bir bölgeydi, Budistler, Hindular, Müslümanlar birlikte yasiyordu. Ancak 80’lerde Hindistan’in baskilari basladi. Pakistan ise bölgeye sadece ahlaki ve diplomatik destek verdigini söylüyor ancak el altindan silah destegi de veriyor. Pakistan’in da destegini alan silahli Taliban üyeleri Kesmir’de evlere gidip halki tehdit ediyor ve zorla yiyecek topluyorlar. Bugün bölgede gerici bir atmosfer hakim. Yasanan bu süreçten sonra Kesmir de bagimsiz bir ülke olmak istiyor ancak bu pek de mümkün görünmüyor. Çünkü Kesmir’in sudan baska bir kaynagi bulunmuyor. Ayrica, Pakistan, Hindistan ve Çin tarafindan çevrelenmis durumda.  (Istanbul/EVRENSEL)


‘ARAP BAHARINI ELESTIRENLER ESKI YÖNETIMLERDEN MEMNUN MUYDU’

Arap Baharinin Pakistan’a etkileri hakkinda ne söyleyebilirsiniz?

Arap dünyasinda yasananlari 84’te Dogu Avrupa’da yasanan hareketlere benzetiyorum. Bu hareketlerin antikomünist hareketler oldugunu ve bu yöndeki benzetmelere itirazlar oldugunu biliyorum ancak talepler açisindan benzerlik tasiyorlar: Özgürlük, esitlik ve kardeslik. Özgürlük çünkü, söz konusu Arap ülkeleri on yillardir diktatörlükle yönetiliyor ve göstericilerin temel taleplerinden biri diktatörlerden kurtulmakti. Esitlik çünkü, yönetici siniflarla yönetilenlerin esit olmadigini görüyorlardi. Kardeslik çünkü, Arap Bahari çok hizli yayildi. Tunus’ta baslayan ayaklanmalar kisa süre içinde Misir’a ve oradan da Yemen, Bahreyn gibi Körfez ülkelerine yayildi. Arap ülkelerindeki kosullar birbirinden farkli. Bu ülkeleri ayni gören bir yaklasim var ancak devletler ve halklar arasinda iletisim olmasina ragmen hem ülkelerin iç kosullari hem de emperyalizmle çatismalari farkliliklar gösteriyor. Degerlendirmeyi de bu farkliliklari görerek yapmamiz gerektigini düsünüyorum.

Ayaklanmalarin emperyalizmin oyunu oldugu yönünde iddialar var bu konuda ne düsünüyordunuz?

‘Tunus ve Misir’da dinci partiler iktidarda, ayaklanmalar facebook üzerinden örgütlendi’ gibi gerekçeler bu iddiaya dayanak olarak gösteriliyor. Fakat bunu söyleyenlere sunu sormak gerekiyor: Eger ayaklanmalar emperyalizm tarafindan yaratildi ve mevcut hükümetler bir plan dahilinde iktidara geldiyse önceki iktidarlardan memnun muydunuz? Onlar emperyalizmin degil de halklarin çikarina mi hizmet ediyorlardi? Aksine biliyoruz ki Amerikan dis politikasi bölgede 3 ülkeye dayanmaktadir. Misir, Israil ve Suudi Arabistan. Ve dördüncü olarak da Filistin konusunda zaman zaman sorun yasaniyor gibi görünse de Türkiye. Bu noktada Misir, ABD politikalari için kilit role sahip. Hüsnü Mübarek de ABD’nin en sadik müttefiklerinden biriydi. Ayaklanmalar basladiktan sonra ABD Mübarek’i saf disi birakmayi düsündügünde Israil itiraz etmisti. Neden Mübarek’i saf disi birakiyorsunuz diye. Ayni zamanda Müslüman Kardesleri de alanda görememistik. Çünkü hareketin bu kadar büyüyecegini ve Mübarek’in devrilecegini düsünmedikleri için mevcut pozisyonlarini kaybetmek istemediler ve sokaktan uzak durdular. Ancak Müslüman Kardesler içindeki gençlerin zorlamasiyla sonradan eylemlere dahil oldular. Ancak Müslüman Kardesler’in uzun yillardir ABD ile görüsmelerde bulundugunu da biliyoruz.

Öte yandan Tunus’ta da Misir’da da ayaklanan kitlelerin belli bir program ve talepler etrafinda örgütlenememesi, iktidari ele geçirmelerini önledi ve meydan dini örgütlere kaldi. Misir’a baktigimizda örnegin seçimlerden sonra halkin talepleri karsilanmis degil ve huzursuzluk devam ediyor. Misir tarihi, güçlü devrimci gelenege sahip. Sessizligin uzun sürecegini sanmiyorum. Tunus ve Misir’daki seçimlerin ardindan hareketin yeniden güçlenecegini düsünüyorum. Çünkü iki ülkede de seçime katilim orani oldukça düsük ve süreç devam ediyor.   Medya tarafindan çok fazla dile getirilmese de Misir’da ayaklanmanin gelismesinde özellikle tekstil isçilerinin etkisini göz ardi etmemek gerekiyor.


RAZA NAEEM KIMDIR?

Ingiltere’de Leeds Üniversitesi ve ABD’de Arkansas Üniversitesi’nde Ortadogu Tarihi ve Antropoloji egitimi aldi. Misir ve Yemen’e yaptigi seyahatlerde çok sayida sol görüslü eylemci grupla görüstü. Simdilerde iki kitap üzerinde çalismaktadir: ilki; Arap Bahari sonrasi Yemen’in siyasi ve kültürel tarihi, digeri ise Pakistan’daki burjuva demokrasisinin çeliskileri üzerinedir. Diger arastirma konulari ise Hindistan ve Çin’in politik ekonomisi ve Karl Marx, Karl Polanyi, E.F. Schumacher ve Thorstein Veblen’in ekonomik ve politik düsünceleridir. Düzenli olarak kitap elestirileri ve Frontline India, The Guardian UK, Monthly Newsline Karachi ve Daily Times Lahore için yorumculuk yapmaktadir. Orta Dogu meseleleri ve özellikle de Arap Bahari üzerine Pakistan Televizyonu (PTV) ve radyosunda düzenli olarak yorumlar yapmasinin yaninda Birlesik Devletler, Ingiltere, Pakistan, Hindistan, Yemen ve Güney Afrika’da yayimlanmis bir yazardir.



  • Pazar 8.8 ° / 6.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 9.5 ° / 5.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Salı 10.1 ° / 7.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı