Fen lisesi ögrencilerinin üçte ikisi ve Anadolu lisesi ögrencilerinin yarisi nüfusun en zengin yüzde 20’lik diliminden geliyor. Buna karsin, her 30 fen lisesi ögrencisinden biri ve her 17 Anadolu lisesi ögrencisinden 1’i halkin en yoksul yüzde 20’lik dilimden geliyor. Bu temel gerçege karsin özellikle yoksul ailelerin çocuklarinin ikinci dört yildan sonra mesleki egitime yönlendirilmesi saglanarak, sinif farkliliklarinin egitim sistemi üzerinden daha da belirginlesmesinin önü açiliyor.
DERSHANEYE GITME YASI 8 YASA DÜSECEK
4+4+4 öncesinde ögrenciler 10 yasindan itibaren özel dersler almaya baslarken, bu durum ailelerin geliriyle yakindan ilgili oldugundan farkli ekonomik seviyedeki ailelerin çocuklari arasinda egitim esitsizligini artiriyor. 4+4+4 düzenlemesi ile mesleki yönlendirmenin ikinci dört yili basina çekilmesi nedeniyle özel ders alma ve dershaneye gitme yasi 8’e kadar düsebilecek.
Türkiye’deki aileler çocuklarinin egitimi için ortalama bir OECD ailesine göre gelirleriyle kiyaslandiginda iki kat daha fazla para harciyor. Macaristan ve Türkiye ortaögretime 4 bin dolar veriyor ama Macaristan’daki ögrencinin iki okul yili gerisinde. En zengin yüzde 20 ile en fakir yüzde 20’nin arasinda egitim harcamalari bakimindan 14 kat fark var. Aileler gelirlerinin yüzde 1 ile yüzde 1.5’ini egitim harcamalarina ayirmak zorunda kaliyor.
OKUL SAYISI AZALIYOR, KUR’AN KURSU SAYISI ARTIYOR
Türkiye Istatistik Kurumu verilerine göre, 2003-2011 yillari arasinda Türkiye’de kamuya ait ilkögretim okullarinin sayisi 35 bin 501’den 31 bin 899’a düstü. Ancak bu oran özel okullara yansimadi. Yine ayni dönemde açilan özel ilkögretim okulu sayisi yüzde 46 artarak 613’ten 931’e çikti. Artis sadece özel okullara degil, sürekli Kur’an kurslarina da yansidi. AKP döneminde açilan Kur’an kursu sayisi 3 katina çikti. Diyanet Isleri Baskanliginin verilerine göre, 2003 yilinda 3 bin 852 olan resmi Kur’an kursu sayisi 9 binlere ulasti. AKP iktidari döneminde yaz aylarinda açilan Kur’an kursu sayisinin 60 binin üzerinde oldugu tahmin ediliyor.
Diyanet Isleri Baskanliginin verilerine göre, 2012 yili itibariyle Türkiye’de 81 binin üzerinde cami bulunuyor. Yani her ile bin cami düsüyor. Türkiye’deki toplam okul sayisi ise toplamda 70 bin 405’te kaliyor.
EGITIMDE KAYNAK SORUNU VAR MI?
Egitimde ve yüksekögretimde AKP döneminde gerçeklesen degisim egilimleri, dünya çapinda gerçeklesen dönüsüm sürecinden bagimsiz degildir. Dünya düzeyinde es zamanli olarak gerçeklesen bu egilimlerin yapisal bir sürecin yani kapitalizme özgü dinamiklerin günümüzde ulastigi düzeyin sonuçlari oldugunu belirtmek gerekir. Böyle bir yaklasim, pratik süreçte karsilastigimiz farkliliklarin sadece Türkiye’ye özgü dinamikler olmadiginin görülmesi açisindan önemlidir.
Egitim hizmeti, bir uçta egemen sistemle uyumlu standart birey yetistirme alani olarak ortaya çikarken, diger uçta bireyi özgürlestirici, yeteneklerini ortaya çikaran ve yaraticiligini gelistiren kisiligini dönüsüme ugratici bir üretim alani olarak görülebilir. Açiktir ki, birinci model egitimin kapitalizm tipini, ikinci model ise sosyalizm tipini yansitir. Egitimin dayanacagi ilkeler finansmanindan hizmetin sagladigi sonuçlara kadar genis bir alanda etkili olur. Bu açidan, egitim hizmetinin hangi ilkeler çerçevesinde yapilacagina yönelik olarak yapilacak tercih, en az egitim politikalarinin belirlenmesi ve uygulanmasi kadar önemlidir.
EGITIM IÇINDE YASANAN TOPLUMSAL GERÇEGI YANSITIR
Egitimi toplumsal bir olgu olarak ele alip, bu olguyu tanimlayan degiskenlerin bütünsel bir çerçeve içinde analiz edilmesi önemlidir. Egitim, bir bütün olarak içinde yasanan toplumsal gerçekligi yansitir. Burada sadece ekonomik düzey degil, toplumsallasma süreçleri, ideolojik konumlanmalar, siniflar arasi güç iliskileri vb. gibi oldukça karisik bir dizi iliskinin dikkate alinmasi gerekir. Soruna bu açidan bakinca, son yillarda egitim sisteminde gözlemlenen degisim egilimlerinin sadece AKP’nin çesitli düzeylerde yaptigi müdahalelerin ürünü olmadigi bilinmelidir. Kapitalizm, günümüzde ulastigi asamaya bagli olarak, kendi varolus kosullarini bütünsel olarak yeniden üretirken, dogal olarak bu bütünsel degisimin bir parçasi olan egitimde de yeni bir dizi uygulama yasama geçirmektedir.
Egitimde kaynak sorunu, kaynaklarin sinirli olmasindan ya da olmamasindan çok, dogrudan kaynaklar üzerinde söz sahibi olan egemen siniflarin tercihlerinden kaynaklanmaktadir. Kaynaklarin kimin için, nasil kullanilacagi sorunu kuskusuz farkli ekonomik sistemlerde, egemen siniflarin tercihleri dogrultusunda gerçeklesir. Dolayisiyla bir ekonomide egemen güçlerin (kapitalizmde sermayenin) tercihleri, kaynaklarin kimler için sinirli, kimler için sinirsiz olacagini belirleyen en temel faktördür. Bu açidan bakildiginda egitim sisteminde “kaynak sorunu var mi?” sorusu yerine, kaynaklarin kimin için kullanildigi, dolayisiyla kimler için kaynak sorunu oldugu sorusunun öncelikle yanitlanmasi gerekir.
Evrensel