Eksi Sözlük: `Yanlis ülkeye geldin dostum...`

Eksi Sözlük: `Yanlis ülkeye geldin dostum...`

Ali Emre Bukagili isimli bir `muhbir` yurttasin sikâyeti üzerine Eksi Sözlük hakkinda 2010 yilinda baslatilan sorusturmanin iddianamesi tamamlandi. 18 sayfalik iddianamede sitenin imtiyaz sahibi Sedat Kapanoglu ile birlikte 40 yazar hakkinda,

Ali Emre Bukagili isimli bir `muhbir` yurttasin sikâyeti üzerine Eksi Sözlük hakkinda 2010 yilinda baslatilan sorusturmanin iddianamesi tamamlandi. 18 sayfalik iddianamede sitenin imtiyaz sahibi Sedat Kapanoglu ile birlikte 40 yazar hakkinda, Ceza Kanunu`nun 216/3 maddesine göre ‘halkin bir kesiminin benimsedigi dinî alenen asagilama` suçundan 6 aydan 1 yila kadar hapis isteniyor. Istanbul Anadolu 32. Sulh Ceza Mahkemesi`ne gönderilen iddianamede, Insan Haklari Evrensel Bildirgesi, Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi`ndeki (AIHS) düsünce ve ifade özgürlügünü düzenleyen maddelerine atif yapiliyor.

Yeni Akit ve Habervaktim.com gibi yayin organlarinin açikça hedef gösterdigi Eksi Sözlük`ün imtiyaz sahibi Sedat Kapanoglu, iddianameyi, yargi mekanizmalarini ve bilisim hukuku hususunda Türkiye’nin durdugu yeri BirGün’e anlatti.

>>Daha önceleri mahkemeler, bir içerik yasaklanma talebiyle kendilerine sunuldugu zaman, o içerigin servis saglayicisinin baska sitelere de hizmet sagladigini görmezden gelip erisimi tümden engelliyorlardi. Pek çok siteyi ve farkli içerikleri barindiran Wordpress, Blogspot ve Youtube hizmetlerine yasak konmasinda hep ayni durum yasandi. Içerigi kullanici tarafindan üretilen Facebook ve Twitter gibi sitelerle son zamanlarda hükümet, Ulastirma Bakanligi yoluyla dogrudan muhatap oluyor. Yerel mahkemelerden çikan kararlar Facebook veya Twitter için yasaklara ve davalara dönüsmezken, isler Eksi Sözlük için ayni sekilde yürümüyor. Uluslararasi sitelerin sahipleri yargi süreçlerine dâhil edilmezken, Eksi Sözlük’le ilgili süreçlerde niçin siz de dava edilenlerden oluyorsunuz?

Türkiye`de faaliyet gösteren bir firma oldugumuzdan yasal kovusturmalara muhatap oluyoruz. Facebook ve Twitter`in böyle dertleri yok. Savcilik sakincali gördügü bir içerigin sahibinin bilgilerini talep ettiginde biz yasal olarak bunlari saglamak zorundayken, Facebook ve Twitter rahatça “Yok, vermiyoruz” diyebiliyor. Normalde hukuken öngörülen, buna uymayan sitelerin Türkiye`den erisime engellenmesi iken, söz konusu markalarin bu kadar büyük olmasi sebebiyle dünya kamuoyunda küçük düsmemek ve bir yasak getirilmesinin AB ilerleme raporlarinda sik durmayacagi gibi sebeplerden hiçbir sey yapilmiyor. Youtube`un erisime engellenmesi skandal olmustu, hile hurdayla geri açildi. Hâlbuki Youtube`un kapatilmasina sebep olan içerik halen Youtube`da durmaya devam ediyor. Ama biz talep edilen kullanici bilgilerini vermemeye kalksak ben hapse giriyorum. Yurtdisinda yerlesik bu sitelerle el bebek gül bebek geçinirken, Türkiye`de yesermeye çalisan benzer mecralarin kafasina böyle vurmaya devam ederseniz bu sektör komple aptal olur. Bu resmen “Yanlis ülkeye geldin dostum, biz burada girisimleri sevmeyiz” mesaji, baska bir sey degil.

>>Habervaktim.com ve benzeri yayin organlarinda son aylarda ciddi bir Eksi Sözlük odakli yayincilik söz konusu. Bu kampanyalari yürüten kisilerle hiç iletisime geçtiniz mi? Bu yayincilik yönelimlerini neye bagliyorsunuz?
Genel olarak bu konuda sürekli sikinti oluyordu. Ama büyümesi, CHP`nin Eksi Sözlük yazarlarini kahvaltiya davet etmesi, bizim bu daveti kabul edip katilmamiz ve bu davette Kemal Kiliçdaroglu`nun bana tesekkür belgesi hediye etmesiyle basladi. Bu otomatikman ana akimin siyasi reflekslerini tetikledi ve olayin çapi büyümeye basladi. Çikis böyle ama hala devam etmesinin en büyük sebebi, yaptiklari haberlerin Eksi Sözlük`ün aylik 15 milyon ziyaretçisi üzerinden çok trafik çekmesi. Bunu görünce simdi isin sadece popülerlik boyutundan beslenme derdindeler. Kendileriyle bir röportajlarina yanit vermek disinda ben görüsmedim ama yaptiklari yalan ve hakaret içerikli haberlerle ilgili gerekli yasal girisimlerde bulunduk.

>>Eksi Sözlük, siz ve 40 kadar yazar hakkinda açilan son davanin konusu TCK 216/3, yani “halkin bir kesiminin benimsedigi dini degerleri alenen asagilama.” Isbu degerler bakimindan, mahkemelerin meseleye tarafsiz yaklasabilecegini düsünüyor musunuz?

Mahkemelerin tarafsiz yaklasmalari mümkün degil çünkü en basta yasalar tarafsiz degil. TCK 216 alenen, “Kamuda ciddi rahatsizlik yaratma, yani kamu barisini bozma riski yoksa suç degildir” diyor. Dolayisiyla otomatikman TCK 216 bir çogunluk degerleri koruyucu yasaya dönüsüyor. Siz kamuda nüfuzu olacak kadar büyük bir grup degilseniz sizin degerlerinizi yasalar korumuyor. Yasa böyleyken, mahkemeler tamamen tarafsizca yasayi uygulasa bile dogrudan tarafli davranmis oluyorlar.

>>Iddianamede, Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nin 1994`te karara bagladigi Otto Preminger Enstitüsü v. Avustruya kararina atifta bulunuluyor ve ifade özgürlügünün ancak bazi sorumluluklarin yüklenilmesi halinde geçerli olabilecegini belirtiyor. Türkiye`deki mahkemeler AIHM`in kararlarini çogu zaman içtihat olarak degerlendirmez, Avrupa’daki bilisim hukuku Türkiye’de gündeme gelmezken, bu defa bir AIHM kararina atifta bulunulmasini nasil degerlendiriyorsunuz?

Türkiye imzaladigi milletlerarasi sözlesmeler geregi AIHM kararlarina uymak ve uygulamak zorunda. Anladigim kadariyla çogu zaman AIHM kararlari savcilar tarafindan dikkate alinmiyor. Ama bu dava çerçevesinde aksi yönde, yani ifade özgürlügünün korunmasi yönünde referans alinabilecek pek çok AIHM karari varken özellikle bu tartismali kararin kullanilmis olmasi yoruma açik bir durum.

`Devletin görevi taslayani cezalandirmaktir`
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde görev yapan insan haklari hukukçusu Kerem Altiparmak, Eksi Sözlük iddianamesinde AIHM’in Otto Preminger Enstitüsü v. Avusturya kararina yapilan göndermeyi ve demokratik toplumun tepesinde Demokles’in kilici gibi salinan TCK 216’nci maddeyi BirGün’e degerlendirdi:
Mahkemelerin sikça kullandigi yöntemlerden biri, AIHM`in özgürlügü kisitlayan, çok elestirilen, istisna kararlarini esas almaktir. Ifade özgürlügüne iliskin, Otto Preminger Institute kararlarinin israrla kullanilmasi bu yöntemin tipik bir örnegidir. Otto Preminger Institute karari hem Avrupa Konseyi içinden hem de disindan en çok elestiri alan AIHM kararlari arasinda. Avrupa Insan Haklari Komisyonu basvurucularin ifade özgürlügünün ihlal edildigine karar vermis ancak AIHM farkli sonuca varmisti. Kararlarda yer alan karsi oylar Mahkeme içinde konuya iliskin hosnutsuzlugu göstermesi açisindan önemlidir. Ögretide de, kararlarin yanlis kurulduguna iliskin yaygin bir görüs vardir. AIHM son yillarda aldigi kararlarla ifade özgürlügü noktasinda Otto Preminger çizgisinin terk edilmesi gerektigini vurguluyor ve içtihadini degistirdigi yönünde algilanabilecek adimlar atiyor. AIHM, Klein/Slovakya davasinda basvurucunun Slovak Katolik Kilisesi’nin basinda bulunan kisiye hakaret etmesi nedeniyle verilen cezanin, Sözlesme`nin 10. maddesine aykiri olduguna karar verdi. Aydin Tatlav/Türkiye kararinda ise Islamiyet Gerçegi isimli eserde “Dine ve Allah’a hakaret ettigi” iddiasi ile yargilanan basvurucu, Eski Türk Ceza Kanunu`nun 175. maddesi uyarinca 12 ay hapis cezasina çarptirilmisti. AIHM, Dinin genel etkisinin sosyal adaletsizlikleri Tanri`nin iradesine havale ederek mesrulastirmak oldugunu belirttigi kitabi nedeniyle cezalandirilan basvurucunun ifade özgürlügünün ihlal edildigine oybirligi ile karar verdi. Ayni dönemde verilen benzer kararlar da, AIHM’in ifade özgürlügü konusundaki içtihatlarini yeniden olusturdugunu gösteriyor. Eksi Sözlük hakkinda açilan davayi göz önünde bulundurdugumuzda ise AIHM içtihadindaki bu gelismeler neden ulusal mahkemelerin ve siyasilerin dikkatinden kaçtigini sorgulamamiz gerekir. Türkiye`de yarginin AIHM kararlarina, siklikla haklari kisitlayici örnekleri seçerek basvurdugunu biliyoruz.
TCK 216/3 ancak dini degil, din özgürlügünü korudugu yorumuyla Anayasa’ya ve uluslararasi hukuka uygun olabilir. Yani Peygamberi veya Kitabi degil, inananlarin ibadetini, inancini korudugu zaman. “Birisi dine laf etti, digerleri gidip onlari taslar” diye kamu barisi bozulmaz. Devletin görevi, sözü söyleyeni degil taslayani cezalandirmaktir bu durumda. Ama dine yönelik ifade nedeniyle insanlar ibadethanelerine gidemiyorsa, günlük yasamlarinda degisiklikler yapmak durumunda kaliyorsa veya potansiyel olarak böyle bir tehlike varsa o zaman kamu barisi bozulmus olur. Örnegin, Cemevleri ve azinliklar hakkinda yapilan açiklamalar bu kapsamda degerlendirilebilir ama bu sekilde açilmis bir tek sorusturma bile bilmiyorum.

Otto Preminger Enstitüsü v. Avusturya karari nedir?
Otto Preminger Enstitüsü, 1985’te yönetmenligini Werner Schroeter’in yaptigi, Hristiyanliga iliskin yaygin dini inançlara elestirel bir yaklasim getiren “Cennette Toplanti” filmini sinemalarda göstermek istedi. Roma Katolik Kilisesi’nin Innsbruck Piskoposlugu’nun talebi üzerine Enstitü hakkinda, “dinsel doktrinleri küçük düsürmek” iddiasiyla sorusturma baslatildi. Yargiç ve savcilarin izledigi filmle ilgili el konma karari çikti ve gösterimler iptal edildi. Temyiz davasinda mahkeme, Roma Katolik dinsel doktrininde ve müminlerin gözünde Tanri, Meryem Ana ve Isa’nin temel bir öneme sahip oldugunu iddiasini kabul ederek, filmde Tanri’nin aciz ve bunak, Isa’nin düsük zekâli ve Meryem Ana’nin da sehvet düskünü bir kadin olarak gösterildigi iddiasini kabul etti. Mahkeme, sanat özgürlügünün sinirsiz olmadigini, sanat özgürlügünün baskalarinin din ve vicdan özgürlügüyle sinirli oldugunu belirtti ve el koyma isleminin hukuku uygun olduguna karar verdi. Iç hukuk sürecinin ardindan mesele AIHM’e geldi. AIHM, filme el konulmasi bakimindan Avusturya makamlarinin takdir alanlarini asmadiklarini, kullanilan araçlar izlenen mesru amaçla orantisiz olmadigindan, olayda ifade özgürlügünün ihlal edilmedigi sonucuna vardi. 4’e 3 oy çokluguyla verilen karar hem AIHM’de, hem diger Avrupa kurumlarinda uzun yillar tartismalara yol açti.

BIRGÜN