Habertürk yazari Umur Talu önceki gün kösesinde Malatya Zirve Yayinevi katliami ile ilgili yazdigi yazi nedeniyle aldigi mahkumiyet kararini Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’ne götürecegini kaleme aldi. Talu, yazisinda “Bu davayi kesinlikle Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’ne götürüyorum. Bakalim ‘elestiri siniri, matufiyet, özgürlük, katliam sorgulamak’ neymis!” dedi.
Talu kösesinde olayin gerçeklesmesinden, gazetelere haber olusunu, dava sürecini ve takibindeki yargi sürecini maddeler halinde yazdi.
Talu’nun ‘Katliamdan yine ben mahkum oldum’ yazisinin bir kismi söyle:
“1. KATLIAM: 18 Nisan 2007’de Malatya Zirve Yayinevi’nde üç insan girtlaklari kesilip öldürüldü. Dört zanli olay yerinde, biri kaçarken yakalandi.
2. MEDYA: Böyle bir olay tüm dünyada gazetecilik (ve yargi) için her bakimdan sorgulanmaya muhtaçti.
3. HABER: 4-5 Aralik’ta çok sayida gazetede “saniklardan biriyle mesajlasan bir telefonun Kartal Cumhuriyet Savcisi Basverdi’ye ait oldugu” haberi çikti.
4. SÜPHE: Basindan beri “bazi kamu görevlileri”ne dair kuskular yer aldi.
5. HABERE DAVA: Savci, gazeteciler M.Erkan Acar, Sedat Güneç (Zaman), Kemal Göktas (Vatan), Gökçer Tahincioglu (Milliyet), Oya Armutçu, Asli Sözbilir, Ali Daglar (Hürriyet), Ersin Bal (Aksam), Hilal Köse (Cumhuriyet) için suç duyurusu yapti; dava açildi.
6. YAZI: 12 Aralik’ta Sabah’ta yazdim: “Çok sayida kamu görevlisi fedakârca görev yapiyor. Bazilari da ‘katillerle yarenlik’ yapiyor. Insanlari ensesinden vuran kahpelikle, girtlak kesen vahsilikle ahbapligi ‘devlete, millete hizmet’ zanneden bir fasist kültür ‘hukuk devleti’nin en büyük iç düsmani.
Siradan insanlarin ‘siradan faso’ damarlarini costurarak, lanet bir toplumsal zehirlenme, kitlesel siddet ve nefret kültürü yayiyorlar. Trabzon’da, Malatya’da veya baska yerde kimi ‘resmi’nin böyle pervasiz veya taammüden, hatta hücre gibi yürüttügü iliskiler, herhalde ‘Kanli kol da yen içinde kalir’ gelenegine güvenildiginden...” diye gidip kimi kamu görevlisine isaret ediyordu...
Sadece son paragrafta, “ise” denip yukaridan ayirarak, 7 gazetede “haber”e, gazetecilere davaya atifla, hem de isim vermeden, söyle yazmistim:
“Telefonu ile Malatya vahseti saniklarindan birini aradigi ‘haber’ yapilan savcinin, o gazetecileri ‘suçlu’ sayabilmesi ise ‘demokratik hukuk devleti sakasi’ olmali!”
7. TELEFON: Savci, bakanliktan tahsis telefonu bir yakinina verdigini, kendisinin kullanmadigini raporla açikladi!
8. DAVA: Savci beni de dava etti. Baska kamu görevlileri için ifadeleri, nokta noktayla alttaki son bölüme baglayan sikâyetnameyle.
9. MAHKEME: “Beraat” ettim. Karar, yazinin elestiri olduguna; üstteki kisimla son paragraf arasinda, davaciya dönük “matufiyet” olmadigiydi.
10. CAMI AVLUSU: Sabah’tan ayrilmistim. Sabah avukatlari mahkemeye davamdan çekildiklerini bildirmis ama, avukatliga sigmayacak biçimde dosyami adeta cami avlusuna atip kaçarak bana bildirmemis, dava seyrini bilmemi önlemislerdi.
11. YARGITAY: Karar bozuldu.
12. YINE MAHKEME: Mahkeme Yargitay’a uyup bu kez beni agir bir tazminata mahkûm etti.
13. GAZETE: Karar gazeteyi de mahkûm ediyordu. Ama sirket mirket degistigi için, Sabah ne mahkûmiyeti ne beni tanidi. Oysa yazi Sabah arsivinde!
14. GAZETECILERE DAVA: Davaci savci; o paragrafin atif yaptigi haberi yazan gazetecilere davayi çekmek istedi. Gazeteciler itiraz etti. Dava sürdü; hepsi Eylül 2008’de beraat etti.”
LEHIME:: 4. Hukuk Dairesi 5 Ekim 2011 ‘de dedi ki:
“Davali yazar telefonla ilgili haberlere dayali olarak açilan ceza davalarini ‘saka olmali’ ifadesiyle elestirmistir. Güncel, görünür gerçege, öz ve biçimi birbirine uygun ve davacinin kisilik haklarina saldiri olusturabilecek ibare tasimamaktadir. Davanin tümden reddi gerekirken kismen kabulü dogru olmamistir.”
ÜYELER: Sadece bir üye, Selma Bellek muhalefet etti. Kamil Kancabas, Ahmet Kütük, Bilal Köseoglu, Hüseyin Kulaç yazi lehine karar verdi.
AYNI DAIRE, JET KARAR: Normalde epey zaman gerekirken, lehime karar hemen düzeltildi! 4. Hukuk Dairesi beni yine mahkûm etti. Simdi de “Elestiri sinirini asmis” diyerek! Aceleyle olsa gerek, 2012’deki karara “16.02.2010” tarihi atarak!
22. ILK GARIPLIK: Ekim kararinda, haberi yapan gazetecilerin beraati vurgulanirken bu kez sadece onlardan sikâyetçi olunduguna dair bir ifade yer aldi; beraat buharlasti.
23. IKINCI GARIPLIK: Ekimde lehime karar verilirken, aleyhteki tek üye Bellek’in kayda geçen itirazi kabul görmemisti; ama ayni daire, birkaç ay önce tartisip kabul etmedigi o gerekçeyi bu kez aleyhime kabul etti.
24. ESAS GARIPLIK: Hep yazinin aleyhindeki üye Bellek oyunda tutarliydi. Bes üyeden ikisi yeniydi. Ama ekimde “bu makul elestiridir” diye imza atan iki üye, Bilal Köseoglu ve Hüseyin Kulaç birden karar degistirivermisti!
25.0 süre içinde ne olduysa oldu böyle oldu! Katliam saniklari bile daha hüküm giymemis, “masum” iken, ben bir daha mahkûm oldum!
Yasin Hayal’in bomba mahkûmiyeti dosyasinin Dink öldürülene kadar bekletildigi Yüksek Mahkeme’de, jet hizinda “karar degisikligi” ile!
Madem iç hukuk bir de böyle tükendi; ben de AIHM’ye basvuruyorum!
TAM DA BIR ELESTIRIDIR
Konu ile ilgili olarak görüstügümüz Talu, Türkiye’de bu davaya iliskin iç hukuk yollari tükenmistir bu sebepten dolayi AIHM’e basvuracagim dedi. Talu haberlere atifta bulunarak yaptigi elestirinin sinirlari konusunda da sinirlarindan ziyade bu tam da bir elestiridir dedi. (MEDYA SERVISI)