Engelli Olmak Allah’a Kul Olmaya Engel Degildir
Her seyin bir yaratilis gayesi oldugu gibi elbette insanlarin da bir yaratilis gayesi vardir. Yaratilis gayemiz kapsaminda yeryüzünde yasayan insanligin tek bir yaratilis gayesi vardir, o da Allah’a iyi bir kul olmaktir.
Islam’a göre, insanin yaratilis gayesini Allah (c.c) belirlemektedir. Insanin yaratilis sebeplerinden biri, en genis anlamiyla yeryüzü yönetiminden sorumlu olmaktir. “Allah (c.c) sizin dis görünüsünüze ve mallariniza bakmaz. O sizin kalplerinize ve islerinize bakar.” (Müslim, Birr 33)
Süphesiz yeryüzündeki tüm insanligin çesitli sorunlari oldugu gibi, biz engelli bireylerin ve ailelerinin de bir takim çözümlenmesi beklenen sorunlari bulunmaktadir. Mevcut sorunlarin çözümlenmesinde sihirli bir dokunusla tüm sorunlarin giderilmesini beklememekle beraber halisane bir niyetle ortaya konacak bir irade sayesinde sorunlarin minimize edilmesini arzu etmekteyiz.
Unutulmamalidir ki, Engelli bireyler, yasadigimiz toplumun ayrilmaz bir parçasidir. Bizler Allaha inanan insanlar olarak hayatimiza rehber kabul ettigimiz Alemlere Rahmet olarak gönderilen Hz.Peygamber Efendimiz (s.a.v)’i örnek almaliyiz.
Hz. Peygamber efendimiz engelli bireyleri toplum içerisinde yasamalari konusunda tesvik ederek sosyal davranis biçimini ortaya koymustur. Konu hakkinda birkaç örnek vermek istiyorum.
Hz. Peygamber efendimiz o günün sartlarinda Ortopedik engelli sahablerden Muaz bin Cebel’i Yemen valisi olarak atamistir. Abdullah Ibn-i Mesut’u Kuran-i Kerim ögreticisi olarak görevlendirmistir. Görme Engelli Sahabelerden Abdullab bin ümmi Mektum’u Medine-i Münevvereye müezzin tayin etmistir. Yine engelli sahabelerden Zahir bin Haram, Münkiz bin Amr’i ticaret yapmalarinda yardimci olmustur.
Ayrica Abdullah b. Ümmi Mektûm, görme engelli olmasi nedeniyle evinin mescide uzakligini ve kendisini mescide götürecek kimsesinin bulunmayisini da mazeret göstererek, namazi evinde kilabilmek için Hz. Peygamber’den müsaade istemektedir. Hz. Peygamber, “Sen namaz için ezan okundugunu isitiyor musun?” diye sorar. Ayrica Ümmi Mektûm “Evet” cevabini verince, Hz. Peygamber, “O halde davete icabet et, cemaate gel”diye buyurdu.
Hz. Peygamber`in görme engelli bir sahabeyi toplumdan dislamayarak onu cemaat içinde bulunmaya tesviki dikkat çekicidir.Peygamber efendimizin Engelli sahabeleriyle olan muhabbet yönü bizlere gösteriyor ki; Engelli bireyleri toplumdan uzaklastirmamali, aksine toplum içinde yasayabilmeleri için olusabilecek engellerin de kaldirilmasi için azami hassasiyet göstermeliyiz.
Islâm dini, beserî münasebetlerde ve sosyal hayatta güçlük degil kolaylik saglanmasini öngörmektedir. Bu itibarla toplum tarafindan korunmasi gereken engelliler de toplumda olduklari gibi yani esit degerde vatandaslar gibi yasama ve kendilerine firsat esitligi çerçevesinde gelistirme hakkina sahiptirler. Islâm dini, engellilere pozitif ayrimcilik kapsaminda bazi sosyal haklar verirken sosyal sorumluluklarini da engellilerin müsaade ettigi boyutta yerine getirmelerini istemektedir.
Hasili, duyarken duymamazlik, görürken görmemezlikten gelemeyiz. Aslinda insanimizin özünde; yardimci olmak, destek olmak ve engelleri ortadan kaldirma hassasiyeti vardir. Bizler öyle bir ecdadin torunlariyiz ki; yoldaki tasin hiçbir canliya engel olmamasi için kaldiran ve bu hassasiyetimizi ibadet askiyla gerçeklestiren bir milletin torunlariyiz.
Öyle ki, günümüz toplumunda yozlasan ahlak ve maneviyat degerleri Engelli bireyleri daha bir bosluk içerisine hapsetmektedir. Son yillarda az da olsa yapilan iyilestirmeleri saymazsak engelli bireylere yönelik özellikle manevi açidan kayda deger bir egitimin verilmedigini gözlemliyoruz. Öncelikle Ahlak ve Maneviyattan yoksun kalan bireylerin Allah korusun isyan noktasina gelinmemesi için gerekli egitim çalismalarinin baslatilmasi isabetli olacaktir.
Hz. Peygamber efendimiz döneminde çok sayida engelli sahabenin oldugunu biliyoruz. Sahebelerin engelli olmasi hiçbir zaman Allah’a kul olmaya engel olmadigini metod ve uygulamalarla görebiliyoruz.
Engellilik nedeniyle; Allah’a kul olmanin gerekliliklerini ikinci plana atmadan, yasadigimiz toplumdan kendimizi soyutlamadan bilakis toplum içinde yer alan tüm katmanlarda yer alarak, hem maddi hem de manevi açidan kendimizi gelistirmeli ve yetistirmeliyiz.
Hayatta en büyük engel Allah’i tanimamaktir. Ya da yanlis tanimaktir. Unutmayiniz ki, Hiçbir engel, Allah’a kul olmaya engel degildir. Asil engel sahip oldugu organlari kullanmayanlardir. Bu hayati hak edenler onu her gün kazanabilenlerdir.
Sonuç olarak; Insanligin özüne dönmesi yaratilis gayesinin bir geregi olarak; sevgi, saygi, sevkat, merhamet, hosgörü, adalet, baris ve kardesligin hakim oldugu, zulümleri bertaraf eden düzenin hüküm sürdügü bir dünya için bütün mücadelemiz, Allah’in rizasini kazanma mücadelesi olmalidir.
Bu duygu ve düsüncelerle, hepimizi hayata baglayan yasama sevincinin, sonsuza kadar kalplerimizden eksilmemesini dilerken, 03 Aralik Dünya Engelliler Gününün hayirlara vesile olmasini dilerim.
Saygi Sevgi ve Hürmetlerimle
Ahmet Kurt