Tarih: 06.04.2013 11:54

Erdogan`i seviyorsaniz ona gerçekleri söyleyin`

Facebook Twitter Linked-in

Taksim Gezi Parki`nin tarihi Topçu Kislasi ve alisveris merkezi insaati için kaldirilmasina karsi baslayan ve polisin sert müdahaleleri nedeniyle yayginlasan ve genisleyen gösteriler, Hükümetin ve Basbakan Erdogan`in bazi tutumlarinin genis kesimlerce sorgulanmasina da neden oluyor. 

Zaman gazetesi yazari Ihsan Dagi`nin bugünkü yazisi da bu duruma dikkat çekiyor ve Ankara kulislerinden önemli bir bilgiyi aktariyor: "Ankara`da hükümetle bir sekilde isi olan insanlarin neredeyse tamaminin bir ‘resmî` bir de ‘özel görüsü` var. Hasbihal ederken otoriterlesme egiliminden, tek adam siyasetinden, dis politikanin yönetiminden sikâyet edenler televizyona çiktiginda, gazeteye yazdiginda, konferanslarda konustugunda ‘resmî görüsleri`ni anlatiyorlar." 

Ihsan Dagi`nin yazisi söyle:


`Erdogan`i seviyorsaniz ona gerçekleri söyleyin`

Tabii ki mesele sadece Gezi Parki meselesi degil. Park meselesinin tetikledigi, fakat özünde gittikçe otoriterlesen ve toplumsal mühendislik projeleriyle herkesi kendine benzetmeye girisen bir iktidara yönelik tepki var.

Tepkiyi büyüten, demokratiklesme beklerken iktidarin ‘kimlik insasi`na yönelmesi.

Aslinda Türkiye, son dönemde önemli bir normallesme süreci yasiyordu. On yil öncesinin kisir tartismalari büyük ölçüde tükenmis, laiklik-dindarlik gibi yikici bir tartisma bile geride kalmisti. Basörtüsü sorunu pratik düzeyde bitmis, toplumsal gerginligin ve çatismanin sembol konusu olmaktan çikmisti. Sonuçta, dindar ile laik yasam biçimlerinin bir arada çatismadan yasayabildigi bir döneme ulasmistik. Basörtüsü de dindarlik da, hatta Alevilik ve laiklik de normallesmeye, öteki tarafça dogal görülmeye baslanmisti. Dahasi, ‘Kürt sorunu`ndan Kürt barisina dogru yol almaya baslamistik.

Böyle bir zeminde yeni anayasa yerine otoriter tinilar tasiyan baskanlik önerisi, çogulculuk yerine çogunlugun kimligini, yasam biçimini ve ahlak anlayisini devlet gücüyle azinliga dayatan bir yeni ‘toplum mühendisligi` çikti karsimiza.

Böyle bir ortamda Gezi Parki tepkisini marjinal gruplarin ideolojik dogmatizmi veya kökü disarida komplolar olarak nitelemek çok yetersiz kalir.

Basbakan, muhalif görüs belirten veya hükümeti protesto eden herkesi ‘marjinal` olmakla itham ederken, asil kendisinin artik ne kadar ‘merkez`i temsil ettigini sorgulamalidir. Söylem ve siyasetiyle Erdogan ‘merkez`den uzaklasmaya baslamistir.

Muhaliflere karsi ‘onun yüz bin topladigi yerde ben 1 milyon insan toplarim` veya ‘biz yüzde elliyi evlerinde zorla tutuyoruz` sözleri bir ‘merkez partisi` liderinin söyleyecegi sözler degildir.

Ne parti ne de lideri 2002 ve özellikle de 2007 sonrasi insa ettigi ‘merkez` kimligi muhafaza ediyor. 27 Nisan günlerinde Menderes, Özal ve Erdogan`i ayni paranteze alip ‘demokrasinin yildizlari` ilan eden görüntünün bugün maalesef bir karsiligi yok.

Ne Menderes`in ne de Özal`in ‘toplum mühendisligi` projeleri vardi. Onlarin dertleri biraz kalkinma, biraz demokrasiydi. Kafalarinda devlet eliyle ‘ideal toplum` kurma diye bir davalari yoktu. AK Parti bu yönüyle Menderes ve Özal çizgisinden hizla uzaklasip devlet kaynaklari ve otoritesiyle siyaseten üzerine yaslanacagi kendi ‘ideal toplum`unu insa etme gayretinde olan ideolojik bir parti kimligine büründü. Ancak AK Parti tabaninin en az üçte biri merkez sagin hizmet ve serbestiyet çizgisinden ‘kimlik ve toplum mühendisligi` pozisyonuna savrulan AK Parti`de durmakta zorlanacaktir.

Zorlanacaktir, çünkü Erdogan bugün ne Menderes`e ne de Özal`a benziyor.

Toplum partiye benzemez, partide olusan havayi siz tüm topluma yaymaya, partililerden gördügünüz itaati tüm toplumdan beklemeye baslarsaniz yanilirsiniz. Olmaz... Toplum öyle yukaridan asagiya ‘disiplinize` edilecek bir sey degildir. Dün de degildi; zaten AK Parti`nin varlik nedeni de toplumu disiplin altinda, tek bir görüsün egemenligi, birkaç kurumun vesayeti altinda tutma girisimine gösterilen tepkiydi. Simdi tüm toplumu, medyayi, is çevrelerini parti disiplini altina almaya çalismak dogru mu? Birakin dogru olmayi, bu mümkün mü?

Ancak kapali toplumlarda olacak durumlar söz konusu. Ankara`da hükümetle bir sekilde isi olan insanlarin neredeyse tamaminin bir ‘resmî` bir de ‘özel görüsü` var. Hasbihal ederken otoriterlesme egiliminden, tek adam siyasetinden, dis politikanin yönetiminden sikâyet edenler televizyona çiktiginda, gazeteye yazdiginda, konferanslarda konustugunda ‘resmî görüsleri`ni anlatiyorlar. Insanlari ikiyüzlü olmaya zorlayan bir hava, hegemonik bir iktidar var. Düsüncelerini inandiklari gibi ifade edemeyenlerden olusan bir ‘çevre`nin kimseye hayri olmaz, basta da iktidara...

Erdogan`i seviyorsaniz gerçekleri söyleyin ona.

radikal




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —