Tarihte bazi olaylar vardir. Egemenler için keske hiç yasanmasaydi dedirten olaylar. Nedir ki halbuki yasanan. Paris Komünü nedir mesela, 72 gündür oysaki. Kocaman insanlik tarihinde ne kadar yer kaplar. 15-16 Haziran direnisi, Kizildere, bir ay bile sürmeyen kurtarilmis bölgeler. Nasil korkutur anisi bile onlari. Gerçektir korkulari çünkü, olasi devrimlerin öncü sarsintisi olarak algilanmislardir. O yüzden topla tüfekle yürüdüler üstüne üstümüze. Ama ne fayda iste yasandi, tarihin en güzel örneklerini verdiler bizlere. Yasadik, yasamadiysak da dinledik, okuduk Paris Komünü’nü, Direnis Komitelerini, Fatsa’yi. O yüzden Fikrimiz hep yasadi, yasiyor, bir gün her yer Fatsa oluncaya kadar.
Fatsa’nin bir köyünde dogdu Fikri Sönmez. Geçimini terzilikle sagladi. 60′li yillarin ortasina sosyalist fikirlerle tanisti. TIP içerisinde çesitli kademelerde görev aldi. Ardindan yükselen anti emperyalist mücadelede ön saflarda yer aldi, 6. Filo’ya karsi düzenlenen eylemlerde Dev-Genç saflarindaydi. 68′den sonra Karadeniz’de emekçilerin örgütlenmesi çalismasi içerisinde yer aldi. 1972′de THKP-C Davasindan yargilandi. Yirmi ay kadar tutuklu kaldiktan sonra tahliye edildi. 12 Mart darbesinin ardindan Karadeniz’deki devrimci mücadelenin örgütlenmesinde genç devrimcilere örnek oldu. Fikri Sönmez 1978-79 yillarinda Giresun ve Ordu yörelerinde yapilan “Findikta Sömürüye Son” mitinglerinin de aktif örgütleyicisi oldu.
1979 yerel seçimlerinde bagimsiz girdigi yerel seçimlerde diger tüm partilerin toplamindan fazla oy olarak belediye baskani oldu.
Seçimlerden sonra Fatsa’da ilk is olarak Halk Komiteleri’nin olusturulmasina girisildi. Komite seçimlerine tefeciler ve fasistler disinda herkes; CHP’li, AP’li, MSP’li, demokrat, devrimci insanlar hem aday oldular, hem katildilar.
Fatsa’da yürütülen ilk büyük belediye çalismasindan biri “Çamura Son Kampanyasi”ydi. Yillar sürer denilen isler elbirligiyle 2-3 ayda yapildi, Fatsa piril piril oldu. Ardindan Fatsa Halk Kültür Senligi düzenlendi. Senlikteki kültürel sanatsal etkinlikler dogrudan halkin katilimiyla gerçeklesiyordu. Fatsa Halkevi’nin müzik, tiyatro, koro, halkoyunu çalismalari ülkenin birçok yerinden katilimci tarafindan begeniyle izlendi.
Halkin elbirligiyle yarattigi Fatsa’nin ardindan çevre ilçelerde fasistlere karsi önemli mevziler kazanildi. Fatsa’da içkiye, kumara, kadinlara siddete karsi mücadele edildi. Tefeci-tüccarlarin elinde bulunan köylülere ait borç faizi senetleri önemli ölçüde ortadan kaldirildi. Yol, su, kanalizasyonlari gibi sorunlarin halkin katilimi saglanarak çözülmesi dogrultusunda adimlar atildi. Genis köylü kitlesinin katildigi findik mitingleri düzenlendi. Arazi anlasmazliklarindan kan davalarina, köy kavgalarindan aile içi sorunlara kadar her türden sorun halk tarafindan devrimcilerin önüne getirilmeye baslandi ve devrimciler, bu sorunlari halkla birlikte çözmeye çalisti.
Fatsa’daki fikri yok etmek için devlet harekete geçti. Önce MHP’li vali Resat Akkaya 11 Temmuz 1980′de “Nokta Operasyonu” baslatti. Operasyon öncesinde Fatsa AP, CHP ve MSP Ilçe Baskanlarinin basina yaptiklari “Her yerde kan var, biz burada huzur içindeyiz. Fatsa’da halkin yönetimi vardir” seklindeki açiklamaya aldiris edilmedi ve Fatsa halki 11 Temmuz sabahi tank sesleriyle uyandi. Ilçenin sokaklari asker ve polisle dolmus, denizde silahlarini Fatsa’ya çevirmis iki hücumbot beklemekteydi. Askerler ve polislerin arasinda maskeli fasist muhbirler vardi.
Fikri Sönmez, ilerlemis yasina ragmen cezaevi direnislerinin en önünde yer aldi. Amasya Cezaevi’ndeki direnisi kirmak için bir iskence merkezi olan Suluova Et Balik Kurumu’na götürülen 25 kisiden biri de Fikri Sönmez’di. Orada 3 ay boyunca iskence gördüler ama direnis kirilamadi.
Iskenceler, cezaevleri, mahkemeler zaten yillardir önemsemedigi sagligini iyiden iyiye bozdu. Kalbi, bütün bu yükü daha fazla kaldiramadi ve 4 Mayis 1985 günü hayata veda etti. Anisi mücadelemize isik tutmaya, yolumuzu aydinlatmaya devam ediyor.
(…)
derler ki;
kozasindan çikan bir kelebek gibi
yeni dogmus bir bebek gibi
kendini yönetmenin tadini
usul usul
ellerine içirdi ilçeden insanlar derler ki;
yazgilari avuçlarinda
ocaktaki alev
yapraktaki rüzgar gibiydi sesleri ve bagladi orkestra
yeni bir senfoninin ilk notalarini çalmaya yarini koparip almaya
hazirlaniyordu insanlar
derler ki;
yayilirken içerde ihanet kör dehliziyle orkestranin sefini yitirdik
çatik bir kas gibi gelen
bir kalp kriziyle
derler ki;
o bir çinardi
denizin ve dagin havzasinda
yetmiste de seksende de vardi
derler ki; bir tarih göçmüstür onun göçüsüyle
Ersin Ergün Keles’in Bir Avuç Siir adli kitabindan
Sendika.Org