Libya’da baslayan süreç sonrasinda (Arap Bahari), Suudi Arabistan orijinli Ser-i iktidarlar siranin kendilerine geldigi ayrimina varip maniple edici bir cephe içerisine girdiler. Mezhepsel ayriliklari körükleyip Suriye’yi hedefe aldilar. Kendi rejimlerine yönelik tehditleri Suriye üzerinden halletmeye yöneldiler.
Kapitalizm 2008’de patlayan ve devam eden krizini asabilmesi için savas ekonomisini hayata geçirmek zorunda. Savasin çikip çikmayacagi belli olmasa da bu belirsizligin bile silahlanmaya yöneltecegi gerçeginden hareketle ciddi bir silah sektörü olusacak. ABD, Afganistan’da, Irak’ta yenildi. Büyük Ortadogu Projesi (BOP) halen varligini koruyor. ABD, Ortadogu’da içeriden destek bulmadan projeyi hayata geçirmeyi basaramayacagini Irak ve Afganistan deneyiminde gördü. Sünni Islam’la çatisarak projesini hayata geçiremeyeceginin farkina vardi. Arap cografyasinin yüzde 70’inin Sünni Islam olmasi nedeniyle bu güçlerle çatismanin zararini gören ABD, Iran’in etnik yapisi nedeniyle bu güçlerle ittifak politikasini hayata geçirmeye basladi.
Tabii içindeki radikal unsurlari tasfiye ederek ittifak yaptigi eli silahli güçlere yeni bir hedef gösterdi. O hedef de, Siiler basta olmak üzere diger etnik ve mezhepsel yapilardir. Özellikle Suriye’den baslayarak, o arada tampon bir bölge kurarak süreci isletme egiliminde. ABD geçmiste çatistigi silahli güçlerle barisip onlarla ittifak yapmaya ve bu bölgelerde tampon bölgeler kurup müdahale alanlari açma, kendisi bir fiil çatismayip kendi toplumundaki tepkileri azaltmanin pesinde. 2008 krizi, finans karakterli oldugundan bunu asmanin bir yolu da finans merkezli yeni yatirim araçlari yaratmaktan geçiyor. Arap nüfusunun yaklasik 40 milyonu kredi karti kullanmiyor. Bu da yeni bir pazar demek. Bu pazari ele geçirmek için mezhepsel çatismalari kullanmayi uygun buluyor.
RUSYA VE ARABISTAN FAKTÖRÜ
Suriye, Sovyetler Birligi dagilmadan önce de, sonra da Rusya ile bagini koparmadi. Soguk savas bittikten sonra Çin, Rusya, Iran Bloku ortaya çikti. ABD bu bloku direk karsisina almak yerine baglantisi bulunan ülkeleri ele alip ittifaki buradan parçalamanin yolunu ariyor. ABD ekonomisini ayakta tutan en önemli unsurlardan biri de Suudi sermayesidir. Arap Bahariyla beraber Suudi iktidari tedirgin oldu. Isyanlarin Suudi Arabistan’a siçramasi ABD’yi dogrudan etkileyecek bir durum ortaya çikaracakti. Ortadogu’da Suudi merkezli Islamci ittifaki tehdit edecek gelismeler ABD’yi etkiler. Dolayisiyla hem bu rejimleri ayakta tutma hem de isyanlarin yönünü degistirme açisindan Suriye ve Iran önemli bir yerde duruyor. Suriye’deki rejimin bertaraf edilmesi ABD için hayati bir önem kazandi.
Çin’deki büyüme hizi böyle devam ederse 20 yil sonra ABD’yi geçen küresel bir güç olacak. Ancak Çin ekonomisinin handikabi da enerji kaynaklari açisindan yetersiz olmasi. Enerji ihtiyacini karsilamak için Ortadogu’ya muhtaç. ABD’nin, tekelini Çin’e kaptirmamak için Ortadogu’yu kontrol altinda tutmasi gerekiyor.
‘DÜSMANLA’ UZLASMA
Son 30 yildaki Islamci hareketler kendilerini bir güç olarak gördükten sonra kapitalist küresellesmeye tepkileri de içerisinde barindirarak gelisti. ABD açisindan bu hareketlerle ya çarpisilacak ya da uzlasilacakti. Ilk tercih edilen çarpismaydi. Afganistan ve Irak bunun örnekleridir. Böylesi bir hareketi kapitalist küresellesme karsitligindan koparmak için bir uzlasma ve baska bir hedef göstermek gerekiyordu. Bu da Suriye ve Iran’dir. Mezhepsel çatismalarin ve bogazlasmalarin önünü açici uygulamalari yasama geçirmektir. Bu sürecin bu yönlü islemesi suna da yariyor; karsitinla uzlasarak sisteme entegre etme imkanina kavusuyorsun. ABD’nin Arap cografyasinda uzlasacagi güçlerin adi da Müslüman Kardeslerdir. Misir örneginde oldugu gibi radikal unsurlardan arinmis ve BOP için uygun bir konuma gelmis durumdadir. Türkiye’nin rolünü de Müslüman Kardeslerle es baskanlik olarak okumak olarak gerekmektedir. Ancak su çok önemli bir noktadir: Ister ilimli olsun ister radikal olsun Müslüman Kardesler çatisi altinda olusacak ittifak Israil’in isine gelmiyor. Israil, Camp David anlasmasiyla Misir sinirinda feshettigi ordusunu bu gelismelerden sonra tekrar sinira yigdi. Hem de 30 bin kisilik bir yiginak yapti. Dikkat edilirse Israil, Suriye’de meydana gelen gelismelerle ilgili dise dokunur bir sey söylememistir. Çünkü Suriye ile kanli biçakli olan Israil, Suriye rejiminin alternatifi olarak düsünülen Müslüman Kardesler Örgütüne karsi da mesafeli bir durus sergiliyor. Israil halki, Suriye rejiminden daha çok Sünni Islam’dan korkuyor.
SERMAYE DE SAVAS ISTEMIYOR
Rusya’nin Akdeniz’deki tek üssü Suriye Tartus Limani’dir. Rusya açisindan Suriye gözden çikarilabilecek bir ülke degildir. En azindan bugün açisindan durum böyledir.
Suriye büyük bir Lübnan’dir. Suriye’de olasi bir Islami iktidar, mezhepsel çatismalarin buralardan baslayarak tüm bölgeye yayilmasi kaçinilmaz olacaktir. Tabii ki Türkiye de bundan fazlasiyla etkilenecektir. Bana göre Türkiye ile Suriye arasinda tampon bölge olusturulmak istenmesi de çok güçlü bir olasiliktir. Zaten mevcut kosullarda askeri bir operasyonun ABD açisindan tercih edilen bir seçenek olmadigini düsünüyorum. Esas olarak odaklanilan mesele Suriye’deki muhalif güçleri güçlendirme ve onlar marifetiyle rejim degisikligi hedefleniyor. 2008’den bu yana kriz sürecinde kapitalist sisteme eklemlenmis olup çok da savrulmadan ayakta kalmis iki ülke var; Almanya ve Türkiye.
Türkiye’nin ayakta kalmasinin sebebi kaynagi belirsiz dolar akisinin olmasidir. Bu kaynagi belirsiz sermaye Suudi sermayesidir. Kriz sürecinde sermaye kaynaklarinin rahatça girdigi bir ülke olan Türkiye’nin Suriye ile savasmasi sermaye açisindan istenen bir durum degildir. Bu da çeliski olusturmaktadir.
Türkiye’nin Suriye ile savasmaya bu kadar hevesli olmasinin bir diger nedeni de Kürt sorunudur. Suriye’de çalkantili sürecin sonunda Kürtlerin statü kazanarak çikmasi AKP hükümetinin ve egemenlerin hiç istemedigi bir durum. Hükümetin Suriye ile PKK’nin eylemleri arasinda iliski kurmaya çalismasini bununla açiklamakta fayda var.
evrensel
* Mustafa Kemal Üniversitesi