Mütesebbis bir millet oldugumuzu bir kez daha kanitladik yedi düvele. Teknolojik yatirimimiz yok belki ama sermaye gerektirmeyen kazançli yatirim alanlari yaratmakta da üstümüze yok. Gana’da ABD Büyükelçiligi açip 10 yil çalistirmis yurdum insani. Sahte elçilik kurmanin kazançli bir yatirim oldugunu görünce bir de Hollanda elçiligi açilmis ayni yerde. ABD, farkina varincaya kadar on yil darphane gibi çalismis elçilik. Geçen haftanin en çok konusulan ve hayret edilen bu haberini okuyunca 1950’li yillarin ortasinda Küçükpazar’da sahte karakol kurarak yillarca çalistiran ve bölgenin haracini toplayan üç kafadar polisin hikâyesi düstü aklimiza. Yillarca Sirkeci Emniyet Müdürlügü, Hal ve Köprüler Karakolu’nun burnunun dibinde karakol kurup isleten bir milletin çocuklariyiz sonuçta. Yaban ellerde sahte elçilik kurmanin lafi mi olur?
Dolarin 3500 sinirini asmasi, AB ile kriz, baskanlik sistemi tartismalari, Adana’da Süleymancilara ait yurtta yanan yavrularimizin haberleriyle davul gibi gerilmistik ki, Gana’dan gelen bir haberle hep birlikte makaralari koyuverip biraz olsun gevsedik. Neydi o haber? Bizim uyanik çocuklar rüsvetle bagladiklari Ganali yöneticilerin de yardimiyla Gana’da sahte ABD Büyükelçiligi açip on yil süre ile isletmisler. ABD’ye gitmek isteyenlere para karsiligi sahte vize veren uyaniklar, müsteri sikintisi çekmemek için Togo ve Fildisi Sahilleri gibi ülkelerde de elçiligin tanitim brosürlerini dagitmislar. Varsin ülkemizde patent basvuru sayisi az gelismis ülkelerin altina düssün, varsin PISA siralamasinda en sondan ikinci olalim, teknoloji ürünleri ihracatinda annemizin liginde yer alalim ne gam? Kimsenin aklina gelmeyen ve fazla sermaye de gerektirmeyen karli anlara yatirim yapan bizden baska kaç tane ülke var? Bir iki Balkan ülkesi, belki Italya disinda kimse elimize su dökemez bu alanda.
Küçükpazar’in hikâyesi
Gana’da sahte ABD elçiligi açan yurdum insaninin marifetlerini okuyunca aklima Küçükpazar Karakolu’nun hikayesi geliverdi. Yillar önce su anda müteveffa olan Cumhuriyet Pazar Dergi’de Lütfü Dagtas’in kaleminden bu öyküyü okudugumuzda gülme krizine tutulmustuk. Bu hikayeyi yeniden animsatmak istedik.
Anadolu’da “siçandan dogan kendir kemirir” lafi bir kez daha dogru çikti. Sahte karakol kurmus ve yillarca isletmis bir milletiz vesselam. Onlarin çocuklari da isi bir adim ileri götürüp disariya açilir ve Afrika’da ABD büyükelçiligi açar. Biz gelelim Küçükpazar Karakolu’nun kurulus öyküsüne... Izmirli meslektasimiz Lütfü Dagtas, sahte karakol kurma öyküsünü “Kanun Müstafa” lakapli bir komiserden dinlemis. Kanun Mustafa da 1980 yilinda komiserlik kursu için geldigi Istanbul’da artik sahtelikten çikip yasal karakol haline gelen Küçükpazar Karakolu’nda görev yapan komiser anlatmis. Daha dogrusu Kanun Mustafa’nin “Daracik bir üçgende neden üç karakolun kurulmasina izin verilmis. Mevzuata aykiri degil mi?” sorusuna yanit verirken ortaya çikmis. Yeni nesil bilmez belki, eskiden Unkapani’nda sebze hali vardi. Simdi yerinde park olan Unkapani Sebze Hali genisce bir alana yayiliyordu. Kabzimali, hamali, nakliyecisi derken binlerce insanin girip çiktigi bir yer de ne hirgür ne de hirsizlik, yankesicilik eksik olmaz malum. O nedenle bir Hal Karakolu kurulmus. Bir de köprüler karakolu diye bilenen Unkapani Karakolu var hemen ileride. Biraz ötede IMÇ’nin arkasinda Küçükpazar denilen mahallede de bir karakol var, etti üç. Oysa mevzuata göre 100 metre içinde iki karakol olmaz.
Iste Kanun Mustafa ziyaret ettigi Küçükpazar Karakolu’nda komisere bunu soruyor. O da keyfini çikara çikara basliyor anlatmaya. “Bizim su anda içinde bulundugumuz bu Küçükpazar Karakolu’nun öyküsü 1950’lere dayaniyor. Bilebildigim kadariyla 1954 ya da 55 yillarina. Az ilerimizdeki Hal Karakolu o zaman varmis. Unkapani Karakolu, köprünün güvenligini saglamak için Unkapani Köprüsü yapilirken kurulmus. Hani sabotaj falan olursa diye... Küçükpazar Karakolu’nun kurulusu ikisinin tam arasinda bir zamana denk geliyor. 1950’li yillarda Sirkeci Emniyet Amirligi’nde görevli üç polis memuru emekli olurlar. Emekli olurlar ama geçim kaygisina da düserler. Yaslari da henüz genç oldugundan bir is yapma konusunda kafa yorarlar. Su isi yapayim, yok bu isi yapalim derler ama bir baltaya sap olamazlar. Derken içlerinden biri bir düsünce artar ortaya. Der ki “Karakol kuralim!”
Amire çikolatayla ziyaret
Ölçerler biçerler, su içinde bulundugumuz karakol binasini kiralarlar. Daha önceden Sirkeci Emniyet Amirligi’nde görev yaptiklarindan ve çevrede tanindiklarindan bu bölgeyi seçerler. Tabelaciya gidip “Küçükpazar Karakolu” yazan tabelayi yaptirir, binaya asarlar. Üç kafadar emekli; masaydi, sandalyeydi, daktiloydu, dosyaydi, kagitti, stampaydi, mühürdü bir karakolda bulunmasi gereken bütün iaseyi alip karakolu tefris eder, Türkiye’nin, ne Türkiye’si herhalde dünyanin ilk özel karakolunu hizmete açarlar. Karakol hizmete açilinca da bölge esnafindan haraçlarini toplamayi eksisi gibi sürdürürler. O sirada da Sirkeci Emniyet Amiri degistiginden bölgede Küçükpazar Karakolu diye bir karakol var mi yok mu bilmemektedir. Bu arada normal bir karakol hangi görevleri yapiyorsa sahte karakolda da ayni isler normal seyrinde yapilmaktadir. Vukuat islerini de tabii... Uygun bir firsat kollayip yeni göreve gelen Sirkeci Emniyet Amiri’ne de bir kutu çikolatayla “Hosgeldin”e bile giden üç kafadar, memur azligindan yakinip takviye memur talep ederler. Sirkeci Emniyet Amiri de, “Bende memur çok, birkaçini sizde görevlendirelim” diyerek Küçükpazar Karakolu’nun emrine üç polis memurunu verir. Böylece bir karakolda olmasi gereken tüm düzenek kurulmus olur. Suçlular adliyeye götürülmekte, evraklar gelmekte, evraklar gitmekte, yazismalar dosyalanmakta, suçüstüler yapilmaktadir. Bildiginiz karakol gibi yani.
Kömür dagitimi
Isler o kadar aksamadan ve mevzuata uygun yürümektedir ki, izin programlari bile olusturulmakta ama karakolun kurucu üç memurdan ikisi izin ayrilirsa biri isler karismasin diye muhakkak karakolda kalmaktadir. Iki memurun yine yillik izin kullandiklari bir gün, nöbetçi kalanin bir yakini vefat edince o da iki üç günlügüne memleketine gitmek zorunda kalir.
Ayni günlerde de Sirkeci Emniyet Amirligi’nden bir memur geçici görevle Küçükpazar Karakolu’na gönderilir. Bu memur daha önce Il Emniyet Müdürlügü’nde karakollarin kömür dagitim isini yaptigindan hemen tüm karakollari ezbere bildigi için Küçükpazar Karakolu diye bir karakolda görevlendirilince sasirir. Karakoldaki diger memurlarin da pek bir sey bildikleri yoktur. Bu arada kis da yaklastigindan kömür dagitim isinin bittigini de bilmektedir. Oysa Küçükpazar Karakolu’na henüz kömür mömür gelmemistir. Birgün kendine is edinir, “herkesin karakoluna kömür geldi de bizimkine niye gelmiyor” diye meraklanip Emniyet Müdürlügü’nün kömür dagitim bölümünde eski arkadaslarinin yanina gider.
-Yahu arkadas, herkesin karakoluna kömür verdiniz de bizim karakola niye vermiyorsunuz? -Sizin karakol neresi?
-Küçükpazar Karakolu...
-Ne yanda bu karakol?
-Unkapani’nda...
- Cik, biz öyle bir karakol bilmiyoruz.
-Hemsehrim nasil olur, binasi var, memurlari var, ben orada görev yapiyorum. Karakol listeleri çikarilir ama böyle bir karakolun izine rastlanmaz. Yine de eski arkadaslarinin elini bos göndermez kömür verirler. Kömürün geldigi gün karakolun kurucusu üç memur da izinden dönmüs, ekmek tekneleri karakolda göreve baslamislardir.
- Ne var ne yok arkadaslar? -Iyi ne olsun.
-Biz yokken ne yaptiniz?
-Kömür aldik.
-Ne kömürü?Üç kafadar, karakolun elektrik, su ve kömür giderlerini kendi cebinden karsiladigi için kafalarinda bir simsek çakar. Üçü de saskin, sararmis bir yüzle, birbirlerine bakakalirlar. Ama yapacaklari bir sey de yoktur. Kömürü geri de gönderemezler. Olani biteni gözleyen ve kömür temin eden isgüzar memur, ertesi gün yanina bir arkadasini da alip Sirkeci Emniyet Amiri’ne gider. Olup biteni amire anlatirlar. Emniyet Amiri, yanina iki polis memurunu da alip Istanbul Emniyet Müdürü’nün huzuruna çikar. Olayi anlatir. Zamanin Emniyet Müdürü gün görmüs uyanik bir adamdir. Su basti, sol oldu gibisinden bir yazi yazdirip Ankara Emniyet Genel Müdürlügü’nden Küçükpazar Karakolu’nun demirbas dökümünü ister. Kisa bir süre sonra Genel Müdürlükten “böyle bir karakolumuz yoktur” yaniti gelir. Emniyet Müdürü ildeki bütün sube müdürlerini çagirtir, olayi özetler ve hep birlikte Küçükpazar Karakolu’nun yolunu tutarlar.
Karakoldaki tüm memurlar da haberdar edilmistir. Emniyet Müdürü memurlari sube müdürlerinin önünde sorguya çeker. -Sen kaç yildir bu karakoldasin? -Sen kaç yildir görev yapiyorsun? Ayrila ayrila geriye karakolu kuran üç eski memur kalir. -Siz geldiginizde bu karakol var miydi? Biraz kem kümden sonra karakol kurucusu üç memur da konusmaya baslar. -Valla müdürüm emekli olduktan sonra bir is kuramadik aklimiza karakol kurmak geldi, biz de kurduk. Müdür, öyküyü dinledikten sonra tamam, der ve ekler: -Bu olayi hiç bir zaman hiç bir yerde anlatmayacaksiniz. Derhal Istanbul’u terk edip, ailenizle birlikte izinizi kaybettireceksiniz. Sube müdürlerine de dönerek su talimati verir: -Bu karakol bugünden itibaren yasal hale gelecek. Ankara’ya bir yazi yazin, su baskini, sel falan diye bir seyler uydurun. Sahte olarak kurulan Küçükpazar Karakolu yasal hale büründükten sonra yillarca hizmet verdi. Kaynak Cumhuriyet