GURUR VE SIYASAL KIBIR
Insanogluna özgü zaaflar zamanla kurumlara da yansir. Daginikligi, disiplinsizligi aliskanlik haline getirmis bir toplulugun olusturdugu yapilara bu durumun yansimasini hemen görürsünüz. Sonuçta esyaya dönük tezahürleri olan davranislarin kurumsal kimliklere yansimasindan daha anlasilir bir sey olamaz.
Insana özgü zaaflarin sinsice kurumlara, söylemlere, siyaset tarzina yansimalari pek dikkatimizi çekmeyen bir durumdur. Mesela kibir, insana özgü bir zaaf, hatta manevi bir hastaliktir. Bir insana hele hele Müslüman’a hiç yakismayan bir haldir.
Kibrini yenemeyen insanin, dev bir çinari içten yiyen kurt gibi, tüm maneviyatini sinsice yiyip tüketir. Kibrin insanogluna zarari sadece nefsiyle olan mücadelesine yenik düsmekle sinifli kalsaydi belki bizler disaridan bakanlar bunu fark etmeyebilirdik. Kibir ayni zamanda insan iliskilerinde ortaya çikan bir tutum oldugu için çabucak kendini ele verir, sahibini itici kilar.
Bir insanin manevi dünyasina ait bir arizanin söyleme, kurumlara, ideolojilere yansimasi nasil olabilir? Insan solugundan çikan her sey o soluktan bir seyler kapar; o soluk sahibinden olumlu olumsuz özelliklerinin sonucudur nihayetinde.
Öyle olmasaydi ihlâs, samimiyet, bereket, hirs, kibir gibi tümüyle içsel olanin yapip ettiklerimize, eylemlerimizin sonuçlarina bir etkisi olmadigini düsünmek zorunda kalirdik.
Ne sebepten dolayi ‘bu iste bir hayir vardir’ deriz, hayir murat ederiz yahut çok bereketli oldugunu sonradan fark ederiz.
Rasyonel aklin izahindan vareste konular.
Insanligimizi çökerten kibri olmustur. Insanligi ideolojik, dini, siyasal ve pek çok açidan elestirebilir ya da destekleyebilirsiniz. Tüm bu çözümlemelerin disinda kalan en büyük hastalikli yani da ‘ insanlik kibri’ diyecegimiz ve aslinda pratikte tüm yapip ettiklerine yansiyan haldir. Insanlara özgü bir manevi halin bir ideolojiye nasil yansiyabileceginin en iyi temsilidir insanlik kibri.
Kendi gücüne tapinan, söylemini mutlaklastiranlarin kaçinilmaz akibeti küçük düsmektir. Modernitenin kibrinden bulasan bir hastaliktir kibir.
Modernite kutsal olanla tüm bagini koparip ‘ Tanri yoksa insan da yoktur’ çünkü. Modernitenin kibri modern insanin isyanla doganla maddi basariyla yaldizlanan büyüklük tutkusundan kaynaklaniyordu. Modernitenin insanligi çikmaza sokmasi post modern zamanlarin elestirileriyle onarilacak türden degil. Ancak post modern durum modernitenin fiyakasini ayaklar altina almaya, karizmasini çizmeye yetti. Kibrin mahkûmu olmustu modern insan. Ama yine de post modernlik modernligin içinde bir ‘sey’ dir.
Insanlardan kibir sahiplerinin öngörüsüzlükleri güç zehirlenmesiyle çabucak ortaya çikti. Maglubiyeti kabul etmeyenler üstelik bir tür manevi ceza olarak en çok asagiladiklari, disladiklari kimselere maglup oldular. Bu gurur ve kibir sadece sinifsal bir üstünlük maradindan ibaret degildi. Kutsal olana dine kafa tutan bir tür yari ilahlik taslayan gecikmis aydinlanmaci kafanin akli bilimi putlastiran söylemi budur. Tam da bu söylemin asagiladigi, yok saydigi, savas açtigi ‘ örümcek kafalilarin, gericilerin, karanligin çocuklarinca durumlari sarsildi! Öyle ki seçkinleri teslim alan kibrin onlarin siyasal, sinifsal statülerini sarsmis olmasi söylemlerini insa ettikleri dünyanin sonu anlamina geliyor. Kibir sahiplerinin kendilerini asagilanmis hissetmeleri söyleminin baskalarinca sahiplenilmedigi anlamina da gelmez. Onlarin her birey payina düsen manevi cezanin, maddi ortaya çikisina tanik oldugumuz bir gerçektir. Öyle ki yeni siyasal kibirler insa edilirse benzer akibeti onlarda yasayacaktir. Ancak tevazu, adalet, samimiyet, hakkaniyet, azginlasmamak, maddi basarinin büyüsüne kapilmadan siyasetten icraya her seyi gerçegine uygun eylemek. Tüm güzellikleri yok eden insanlik, ideal adina kurulan burçlari yani kuleleri yerle bir edecek bir kibir söylemi kapanina karsi her zaman insanin dikkatli olmasi gerekir. Kibir tuzagina düsüp de kurtulan olmadigini unutmama dilegiyle…