Tarih: 01.01.2018 00:00

Henüz tanimayanlar için imam hatip lisesi kilavuzu

Facebook Twitter Linked-in

4+4+4 tartismasindaki pedagojik itirazlarin yaninda bazi kaygilar da söyle dile getiriliyor: “Din ve Kuran egitimine karsi degiliz” ama “Imam hatiplerin tekrar açilmasini istemiyoruz”. Bu tarz düsünceleri dile getirenlerin bazilarinin konuyla iliskisi ‘anneannesinin basörtülü olmasindan’ ve tanidigi tek imam hatiplinin ‘çok yakin bir arkadasinin oglunun bir arkadasi’ olmasindan ibaret olsa da tartismanin bu kisminda imam hatip liselerine bazi kesimler tarafindan din egitimi veren kurumlar olmaktan baska anlamlar yüklendigi çok açik. Pek tabii zaman zaman bu anlamlar toptanci, saldirgan, nefret dolu bir yaklasima dönüsüveriyor. Ve fen lisesi, Anadolu lisesi, turizm lisesi gibi bir çesit devlet lisesi olan imam hatip lisesi üzerinden gittikçe derinlesen bir kodlama hatasi yapilmis oluyor. 

Nedir imam hatip?
Imam hatipler, siralari, duvarlari ve ögrencileri olan, tahtanin üzerinde Atatürk resmi, Istiklal Marsi ve Gençlige Hitabesi asili bulunan okullardir. Okula kapidan girilir ve pencereden bakilir, kopya çekmek, okuldan kaçmak serbest degildir ama havalidir. Bunlarin disinda imam hatip okullarinda namaz kilmak için mescit bulunur. Namaz kilmanin irticai faaliyet oldugunu düsünenler için yazinin bu kadarini okumak yeterli olabilir. Ben gerçekten meraklilar için devam edeyim.
Imam hatip liseleri kendi içlerinde ‘düz imam hatip lisesi’ veya ‘Anadolu imam hatip lisesi’ olarak ikiye ayrilir. Anadolu imam hatip liselerinde çogunlukla Ingilizce agirlikli egitim verilir. Benim okudugum dönemlerde henüz sekiz yillik kesintisiz egitim yoktu. Imam hatip lisesine ilkokul besinci siniftan sonra girerdiniz. Eger okuyacaginiz okul Anadolu imam hatip lisesi ise imtihanla yerlestirilmeniz gerekirdi. Lise o dönemde diger okullarda üç yil iken imam hatip liselerinin yüklü müfredati yüzünden dört yila yayilirdi. Ortaokulda normal müfredata ek olarak yalnizca Kuran-i Kerim ve Arapça bulunurdu. Lisede bunlara fikih, kelam, tefsir gibi dersler eklenirdi. Genellikle fikih dersleri güncel meselelerin ve helal ile haramlarin tartisilmasi ile geçerdi. Lise birinci siniftayken bir arkadasimizin fikih hocasinin “Yaptigimiz ibadetleri Allah için yapiyoruz ama aslinda Allah’in yaptigimiz ibadetlere ihtiyaci yok, bizim var” demesine “E o zaman madem bize ihtiyaci yok, bizi neden yaratti” demesi çok güzel bir soru olarak takdir görmüstü. Imam hatip liselerinde bu tarz tartisma ortami diger devlet okullarinda ne kadar bulunursa ancak o kadar bulunurdu. Ne eksik ne fazla... 

Dinini diyanetini bilsin
28 Subat’a kadar imam hatiplerin belli bir ögrenci kitlesi vardi. Zaten çogunlukla imam ve hatip kadrolarinin imam hatip lisesi degil, ilahiyat fakültesi mezunlari tarafindan dolduruldugu bir ortamda, çocuklarini imam hatip liselerine imam ve hatip olsun diye gönderen hemen hemen hiç kimse yoktu. Imam hatip liselerini meslek lisesi statüsüne alip “Madem imam ve hatip olacaklar o zaman üniversitede baska bölümlere gitmesinler” gibi bir algi üreten (bir nevi uyduran) ve sonra da buna inanip savunuculugunu yapan kimseler, 28 Subat’in ürünüdür. Çünkü benim devam ettigim yillarda imam hatip liseleri böyle bir amaca hizmet etmiyordu.
Kurulduklari dönemde ise devletin dini ve din egitimini kontrol altinda tutmak istemesi amaciyla açildiklari bir gerçek. Din egitiminden kasit ise elbette Islam’in bu cografyadaki yorumu, Türk-Islam sentezi. Yani imam hatipler, bir bakima hem laik olmamizi hem de ‘Ne olacak canim, iki rekât namaz da kiliver’memizi bekleyen devletimizin okullariydi. Ve bu liseler zamanla velilerin çocuklarini matematik, fen, Ingilizce gibi derslerin yaninda Kuran, Arapça gibi dersleri de ögrenmesi ve belki de daha önemlisi, bu liselerin korunakli sosyal ortaminda dinini diyanetini bilerek yetismesi amaciyla gönderdikleri liseler olmuslardi. 

4+4+4 bahane imam hatip sahane
Imam hatip liseleri 28 Subat’in katsayi, basörtüsü yasagi veya sekiz yillik kesintisiz egitim gibi uygulamalarindan çok etkilendiler. Basörtülü ögrenciler okula alinmadi, okuldan atilanlar, servisle geldikleri okulun önünden bindirildikleri polis otobüsünden sehrin diger ucunda indirilenler, karakola alinanlar oldu. Okulda halihazirda okuyan ögrenciler ansizin gelen katsayi uygulamasi ile kazanilmis haklarindan mahrum olurken fi tarihinde imam hatipten mezun olanlar bile bu uygulamaya tabi oldu.
Bir de bu darbe ortaminda hemencecik imam hatip aleyhine bir ortam olustu. Birileri çikip sik sik meslek egitiminin öneminden ve “Imam olmayacaksan ne isin var imam hatipte, oh olsun hepinize” gibisinden demeçler verdi. Bir radyo spikeri alakasiz bir konuda mesela bir doktorun hatasi yüzünden ölen bir hastanin haberini okurken “Iste imam hatipliden doktor yaparsan böyle olur” diye, mantik hatasinin neresinden tutacagini bilemedigimiz analizler yapmaya basladi. 28 Subat döneminin köse yazilarina ve gazetelerine ise hiç girmeyelim, çikamayiz. Ama o yazilarin faydasi olmussa o da sudur: Zannederim zamanla kendi topragindaki insanlara uzayli gibi bakan köse yazari figürüne o dönemde alismis olduk.
Nitekim mesele bugün de hâlâ karanlik-aydinlik sarkacinda kör bir imam hatip düsmanligi üzerinden tartisiliyor, baska bir sey degil. Ve eminim, siz bu yaziyi okurken hâlâ birileri söze “O imam hatipliler var ya...” diye basliyor ve ayni anda hâlâ birileri belki su anda büyük plazalarin birinde yaptigi is görüsmesinde imam hatipli oldugunu gizlemek durumunda kaliyor... Bu yazida imam hatip liselerinin egitim tarzindan, teknik meselelerden ve darbelerle olan iliskisinden bahsettim, imam hatiplerin asil aktörleri olan ögrencileri, onlarin bu egitim tarzi ve teknik meselelerle olan iliskisini ve 28 Subat’a giden yolda ne hissettiklerini ise bir sonraki yazimda anlatacagim.


 



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —