Tarih: 01.01.2018 00:00

Herkes düslerinin büyüklügü kadar özgürdür

Facebook Twitter Linked-in

Katolik Kiz Okulu`nun basarili ögrencileriden olan Ulrike Meinhof`un yeterince disiplinli olmamasi rahibelerin pek hosuna gitmediginden, karnelerinden birisine, `düs kurmayi sevdigi` not edilmisti. Çocuklugunu bogan Hitler fasizminin, henüz anlam veremedigi vahseti karsisinda yalnizca düs kurabilenlerin direnebildigi zamanlardi. U.Meinhof, üniversite yillarinda nükleer silahlanmaya karsi gelisen muhalefetin içerisinde yer alarak RAF`a uzanacak mücadelesinin ilk adimini atmis oluyordu. 1960`li yillarda Almanya`nin en çok okunan ve en etkili sol dergilerinden olan Konkret`deki yazilari genis yanki uyandiriyordu.

Hitlerlesmenin kapitalizme içkin ilerleyisini ve Almanya`da ruhuna isleyen Nazizmi keskin biçimde egemenlerin yüzüne vuruyor, Amerika`nin Vietnam saldirisindan göçmen isçilere kadar pek çok konuda düzeni teshir ederek, gelisen 68 hareketinin içinden yürüyordu. U.Meinhof`un hayatini sonsuza kadar degistirecek kirilma noktalarindan birisi Che’nin ‘iki…üç…daha fazla Vietnam’ yaratma çagrisiydi. A.Baader, savasi emperyalist merkezlere tasima çagrisina, alisveris merkezini kundaklayarak yanit veriyordu. U.Meinhof, Konkret’de bu eylemi elestirmekle birlikte bunun ‘mülkiyeti koruyan yasaya isyan’ oldugunu söylüyordu. Üniversitelerde, sokaklarda isyanin giderek büyüdügü ve iktidarin, U.Meinhof’un tanimiyla, 1933 Hitler Almanyasi’nin ruhuna geri döndügü kosullarda mücadelede giderek keskinlesiyordu.

U.Meinhof, bu hizla akan hayatin içerisinde önüne açilan‘o pencereden’ tereddüt etmeden atliyordu. Konkret’in bas yazari olarak burjuva dünyasinin ‘saygin muhalifi’ olarak kalmayi bir yana birakan U.Meinhof, inandiklarinin ve düslerinin yolundan ilerliyordu.

***

Çocuklugunda astimla birlikte yasamak zorunda kalan Che Guevara, evde geçirmek zorunda kaldigi uzun zamanlarda okudugu pek çok kitapdan Jose Hernandez’in Martin Fierro’sundan derinden etkilenir. Bir gazeteci olan ancak uzun yillar köyde yasayarak sosyalist hareketin gelisimi için mücadele eden j.Hernandez’in Martin Fierro’su(Demir Martin) elinde gitari, basinda sapkasi ile köy köy dolasarak dogaçlama siirler söyleyen bir halk kahramanidir. Che, Sierra Maestra’nin uzun yürüyüslerinde ve sessiz gecelerinde çocuklugunda ezberledigi bu siirleri okur. Gençlik yilarindan itibaren, tipki Martin Fierro gibi, Latin Amerika’yi gezerek halkin acilarina taniklik eder. Gördüklerini degistirme arzusu Che’yi giderek sarsarken, artik gerçek bir mücadeleye atilma zamani geldigini ailesine bildirdikten kisa sure sonra yolu Küba’nin asi devrimcileriyle kesisir. Fidel’le ilk kez bir araya geldigi aksamda, Küba ve Latin Amerika halklari için yola çikmaya karar verir. Che’nin bunun için tek bir sarti vardir, Küba’da devrimin zaferinden sonra özgür olmak!

Küba’da devrimin zaferinin ardindan, hayatin ve ülkenin yeniden kurulmasi için girisilen yeni savasta da yerini alir. Sartre’nin, Küba batarsa elektrik parasindan olacaktir, dedigi geceler boyunca dur durak bilmeden çalisir. 6 günlük çalismanin ardindan, Pazar günleri için ‘gönüllü çalisma’ baslatarak, Pazar sabahini çocuklarina ayirdiktan sonra ögleden sonra Küba halkinin tarlada, fabrikadaki çalismalarina katilarak yeni insan ve yeni toplum fikrini somutlastirir. Küba halki için verebilecegi her seyi verdigine inandigi gün, Fidel’e artik ayrilik vaktinin geldigini söyler. Çünkü, Che için Küba devrimi Latin Amerika halklarinin kurtulus yolu olan kitasal devrimin bir parçasiydi. ‘Baska ülkelerin onun mütevazi çabalarina olan ihtiyaci’, ayni zamanda O’nun düsüydü. Comandante ve Küba Ekonomi Bakani Che Guevara, bütün görevlerini geride birakarak Bolivya daglarinda Ramon olarak inandiklarinin ve düslerinin yolundan ilerliyordu.

***

Kendisini çocuklugunda yüz yüze geldigi baskinin isyankar yaptigini söyleyen Fidel Castro, yoksul bir ailenin çocugu olarak büyür. Hukuk fakültesini bitirdikten sonra yoksullarin avukatligina soyunurken, isyankarligi onu diktatör Batista’nin karsisina dikecek bir yola dogru sürükler. 26 Temmuz 1953’de küçük bir grupla Santiago de Cuba sehrindeki Moncada kislasini ele geçirmek için bir baskin gerçeklestiren Castro, basarili olamaz. Onlarca isyanci öldürülür, Fidel tutuklanir.

Basta Batista olmak üzere pek çok kimse, Fidel için her seyin basladigi yerde bittigini düsünse de aslinda serüven yeni baslamistir. Fidel, mahkemede, El Apastol’un sözleriyle isyanlarini, halkin özgürlügünü çalanlara karsi büyük bir baskaldiri, olarak tanimlayacakti. “Beni mahkum edin. Önemli degil. Tarih beni aklayacaktir” sözleri, 1956’da yeniden Küba’ya çikisinin baslangiciydi. 82 kisiyle Küba’ya atilan ilk adimda ugranan baskinin ardindan, Fidel ve Che 12 arkadasiyla birlikte Sierra Maestra daglarina dogru ilerlerken geri dönmeyi akillarindan bile geçirmiyorlardi.

Bugünlerde 87 yasina giren Fidel, ölümle yasam arasindaki ince bir çizgide süren hayatina geri dönüp baktiginda “bir daha yapmak zorunda kalsam, yine devrimci yolu seçerdim” derken, inandiklarinin ve düslerinin yolundan yürümenin güzelligini anlatir kuskusuz.     

***

Che, Fidel, U.Meinhof… Digerleri ve bizimkiler… Bir daha imkansiz denen bir çag ayaklanmasinin içinde yeniden dogup, hayatlarini kolektif devrimci eylemle ilk düslerine adayanlar…

Onlar hakkinda konusmak, yalnizca geride kalan bir yüzyil hakkinda konusmak degil simdi, yeni bir çag ayaklanmasinin içinde yenilgiler, zaferler, düsüp kalkmalarla biçimlenecek gelecekten söz etmektir… Ve bu yolda ancak inandiklarinin ve düslerinin pesinden kosan serüvenciler yürüyebilir… Çünkü herkes düslerinin büyüklügü kadar özgürdür!

BIRGÜN




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —