Sinan Meydan
Tarihçi/Yazar
Son günlerdeki Said-i Nursi tartismalarinda konunun neredeyse bütün detaylari tartisilmasina karsin, konunun “özünün” gözden kaçirildigini gördüm. “Said-i Nursi Atatürk’e mektup yazdi mi yazamadi mi? Said-i Nursi Atatürk’le görüstü mü görüsmedi mi? Said-i Nursi Atatürk’ün yaninda bacak bacak üstüne atti mi atmadi mi? Said-i Nursi parmagini Atatürk’e dogru uzatarak ‘Pasa Pasa namaz kilmayan haindir’ dedi mi demedi mi? ve daha birçok ayrinti dile getirilip üzerinde saatlerce konusuldu; ama isin özü, Said-i Nursi’nin, nami deger “Hür Adam”in Kurtulus Savasi’na, “Hürriyet Savasi”na nasil bir katkida bulundugu, bu savasa hangi maddi veya manevi destegi verdigi, bu savasa katilip katilmadigi ve dahasi bu savas sirasinda nerede ne yaptigi hiç gündeme getirilmedi, hiç tartisilmadi. Ben geçen yazimda bu konuya deginmis olmama ragmen, “isin özü” burasi oldugu için, bu yazimda da “Said-i Nursi Kurtulus Savasi sirasinda neredeydi ve neler yapiyordu?” sorusuna biraz daha genis biçimde yanit vermeye çalisacagim. Çünkü bir adamin “Hür Adam” olup olmadigini anlamak için o adamin yasadigi dönemdeki “Hürriyet Savasi”nda neler yaptigina bakmak gerekir.
HÜR ADAM BOGAZ’DA ÇAMLICA’DA OTURUYORDU
Said-i Nursi, I. Dünya Savasi sonlarinda Mondros Ateskes Antlasmasi’nin imzalandigi günlerde, 1918 yilinda Istanbul’a geldi.[2] Mütareke Istanbul’unda Bogaz’da Çamlica’da oturan Said-i Nursi, evini, sekreteri olarak görev yapan yegeni Abdurrahman ile paylasiyordu.[3]
Kasim 1918’den itibaren Anadolu Ingilizler, Fransizlar, Italyanlar, Ermeniler ve Yunanlilar tarafindan isgal edilmeye baslandi.
15 Mayis 1919’da Ingiliz-Fransiz destekli Yunan ordusu Izmir’i çok kanli bir sekilde isgal etti. Izmir ve civarinda “Türklerin katledilmeleri” üzerine Anadolu’nun degisik yerlerinde direnis cemiyetleri kurulmaya, yerel kongreler toplanmaya ve isgali kinayan mitingler yapilmaya baslandi.
HÜR ADAM ISGALI KINAYAN MITINGLERDE NEREDEYDI?
Kadinlarin ve Darülfünun hocalariyla ögrencilerinin de katildigi mitinglerde, kanli Yunan isgalleri kinandi. Fatih mitinginde Halide Edip Hanim, Istanbul Darülfünunun ögretim üyesi Selahattin Bey, Üsküdar mitinginde Sabahat Hanim, Kadiköy mitinginde Darülfünun ögrencisi Münevver Saime Hanim “isgali kinayan” çok coskulu konusmalar yapti. Münevver Saime Hanim konusmasinin bir yerinde ellerini semaya dogru açarak kendisini dinleyen kalabaliga aynen söyle seslendi:
“Yarabbi! Ben kardeslerime degil ilk önce sana sesleniyorum. Vatanin felaketi karsisinda bir genç kizin feryadini dinle. Bu aglayan anneler sehitlerin annesi. Bu boynu bükük genç kadinlar fedakarlarin genç zevcesi, su hiçkiran yavrular askerlerin yetimleri degil mi?Böyle necip bir kavme gözyasi döktürmekte hikmet ne?... Ben kendi bagimsizligi gasp edilmis bir milletin kizi olarak bagimsizligima nasil yürüyecegimi söyleyecegim.Bu beyanatim, kollarimizi baglamak isteyenler için dikkate sayan olmali..”[4]
Halide Edip’in, Selahattin Bey’in, Sabahat Hanim’in ve Saime Hanim’in isgali kinayan konusmalar yaptiklari o Istanbul mitinglerinde Said-i Nursi yoktu.
ANADOLU’DA GERÇEK DIN ADAMLARI DIRENIS HAZIRLIKLARI YAPARKEN HÜR ADAM NEREDEYDI?
Anadolu’nun isgali üzerine “gerçek din adamlari” ya silaha sarilarak ya da cami cami dolasarak halki “kurtulus için” harekete geçirmeye çalismistir. Hatta birçok din adami Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurarak bölgesinde silahli direnis baslatmistir. Kurtulus Savasi baslarinda kurulan 47 Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nde 84 din adami yönetici durumundadir. Ayrica bu 47 Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin 16’sinin baskani din adamidir.[6] Ankara’da Müftü Rifat Börekçi, Afyon’da Müftü Sait Efendi, Amasya’da Müftü Haci Tevfik Efendi, Bilecik’te Müftü Mehmet Sükrü Efendi, Bolu’da Müderris Kürtzade Mehmet Sitki Efendi, Çankiri’da Müftü Bekirzade Ata Efendi, Denizli’de Ahmet Hulusi Efendi, Erzurum’da Hoca Raif Efendi, Hakkari’de Müftü Ziyaeddin Efendi, Isparta’da Seyh Ali Efendi canla basla Mustafa Kemal’e ve Türk Kurtulus Savasi’na destek olurken, Said-i Nursi yine ortalarda yoktur. Bu sirada Said-i Nursi, Istanbul’da, Kürdistan Teali Cemiyeti’ni ve Kürt Nesriyat Cemiyeti’ni kurmakla mesguldür.[7] Ingiliz Hava Kuvvetleri Komutanligi’nin Bagdat’tan yazilan gizli raporunda, Kürtleri Türklere karsi kiskirtarak ayaklandirmak amaciyla kurulmus olan Kürdistan Teali Cemiyeti’nin kuruculari arasinda Said-i Kürdi (Nursi)’nin de adi vardir.[8]
“Kuvvaci din adamlari” birçok yerel kongrenin de aktif katilimcilaridir. Örnegin, 26-30 Temmuz 1919 tarihleri arasindaki Balikesir Kongresi’ne katilan 48 delegenin 13’ü, mahalli müftü ve müderrislerden olusmaktadir.[9] 10-23 Mart 1920 tarihleri arasinda toplanan V. Balikesir Kongresi’ne katilan 60 delegenin yariya yakini, müftü, vaiz ve müderrislerden olusmaktadir.16-25 Agustos 1919 tarihleri arasinda toplanan Alasehir Kongresi’ne katilan 45 delegenin 9’u müftü ve müderristir.[10] 6-9 Agustos 1919, 19 Eylül 1919 ve 6 Ekim 1919 tarihleri arasinda toplanan Nazilli Kongresi’ne Esme Müftüsü Nazif Efendi, Isparta Müftüsü Haci Hüseyin Hüsnü Efendi, Karacasu Müftüsü Mustafa Hulusi Efendi, Bozdogan Müftüsü Mehmet Efendi, Sarayköy Müftüsü Ahmet Sükrü Efendi, Isparta’dan müderris Ali Efendi, Tavas’tan Bektasi Dedesi Mazlum Baba gibi birçok din adami katilmistir. 18 Agustos 1919’da toplanan Mugla Kongresi’ne ise basta Müftü Zeki Efendi ve Hafiz Emin Efendi olmak üzere çok sayida din adami katilmistir. 5 Agustos 1920 ve 8 Ekim 1920 tarihleri arasinda toplanan Pozanti Kongresi’nde de din adamlarinin çoklugu dikkat çekicidir. Ayrica Erzurum ve Sivas Kongreleri’ne de çok sayida din adami katilmistir.
Kuvvaci din adamlari, isgallere karsi halki örgütlemek için düzenlenen yerel kongrelere katilirken Said-i Nursi nerededir? O günlerde Said-i Nursi Istanbul’da Kurtulus Savasi’yla ilgisi olmayan Müderrisler Cemiyeti (Teali Islam Cemiyeti), Yesilay Cemiyeti ve Darül Hikmet’ül Islam gibi örgütlerde, kuruluslarda yer almistir.
ANADOLU’DA MUSTAFA KEMAL GERÇEK DIN ADAMLARINCA KARSILANIRKEN HÜR ADAM NEREDEYDI?
Mustafa Kemal, 19 Mayis 1919’da Samsun’a çiktiktan birkaç gün sonra Havza’ya geçmistir. Mustafa Kemal Havza’da 6 Haziran 1919’da Izmir sehitleri için bir mevlit okutulmasini ve Cuma namazindan sonrada isgali kinayan bir miting düzenlenmesini istemistir. Mustafa Kemal’in istegi dogrultusunda mevlit okutulmus ve mitingi düzenlemistir. Ancak bölgenin en saygin ve taninmis din adamlarindan Sitki Hoca’nin mitinge katilamamis olmasi nedeniyle Mustafa Kemal, mitingin Sitki Hoca’nin da katilimiyla tekrarlanmasini istemistir. Ikinci miting, yine bir Cuma günü Cuma namazi çikisi düzenlenmistir.[11] Mitingde Sitki Hoca sunlari söylemistir:
“Ey cemaat düsmana karsi koymak için elde sopa lazimdir. En gücü yetmeyen en hakir Müslüman Türk bile bugünden tezi yok birer sopa olsun edinmelidir. Buna da iktidarim yok diyebilen kimse var mi?Varsa o da evinde kazmayi, keseri, biçagi, o da yoksa yumrugunu hazirlasin. Artik zamani gelmistir. Hz. Allah’ta, Peygamber Efendimiz de böyle emrediyor.”[12]
Mustafa Kemal daha sonra Amasya’ya geçmistir. Amasya’da onu karsilayanlar arasinda Amasya Müftüsü Haci Hafiz Tevfik Efendi de vardir. Haci Tevfik Efendi, Mustafa Kemal’i: “Çanakkale’den sonra simdi de vatani ikinci defa kurtarmayi ahdettiniz. Her ani endiseler içindeki yurda kurtulusu nasip kilacak himmete eristiniz. Hos geldiniz, Safalar getirdiniz. Himmetiniz payidar olsun” diyerek karsilamistir.[13]
Mustafa Kemal Pasa Amasya’da, 12 Haziran 1919’da hükümet konaginda bir konusma yapmis ve ülkenin içinde bulundugu durumu ve yapilmasi gerekenleri anlatmistir. Konusma sirasinda orada bulunan vaaz Abdurrahman Kamil Efendi, Mustafa Kemal Pasa’nin konusmasinda “ayet ve hadisleri” çok ustaca ve yerli yerinde kullandigini görünce, “Bu pasa baska pasa…Bu pasa bildigimiz pasalardan degil” diyerek hayranligini ve saskinligini dile getirmistir. Kurtulus Savasi’nin önemini çok çabuk kavrayan bu din adamina Mustafa Kemal de çok özel bir ilgi göstermistir.[14] O gün Mustafa Kemal ve heyeti konaklamak için Saray Düzü kislasina hareket etmistir. Burada Mustafa Kemal, Sultan Beyazid Camii Vaizi Abdurrahman Kamil Efendi’den ertesi günkü Cuma hutbesinde Kurtulus Savasi’nin öneminden söz etmesini istemistir. Gecenin ilerleyen saatlerinde Abdurrahman Kamil Efendi, yarinki Cuma hutbesine hazirlanmasi gerektigini belirterek Mustafa Kemal’den müsaade istemistir. Bunun üzerine Mustafa Kemal ayaga kalkarak: “Yaniniza bir adam katayim, karanliktir” deyince Abdurrahman Kamil Efendi, Mustafa Kemal’in gözlerinin içine bakarak: “Gözlerinizin isigi beni götürür pasam…” demistir. Bu söz üzerine biraz duygulanan ve düsünen Mustafa Kemal, hocaya: “Baba! Bu iste muvaffak olmak da var, olmamak da… Insallah muvaffak olacagiz. Eger olamazsak bizi asarlar. Kelle gider! Ne dersin?” diye sorunca, Hoca Kamil Efendi, yine Mustafa Kemal’in o derin mavi gözlerinin içine bakarak: “Ogul! Sen ki genç yasta basini vatan millet ugruna feda etmissin, benim bu ihtiyar kelleyi de koy senin ugruna feda olsun” demistir.[15]
Ertesi gün Cuma namazi için Sultan Beyazid Camii’ne gelen Mustafa Kemal, avluda Kamil Efendi’yi görünce: “Baba hazirlandin mi?” diye sormus, Kamil Efendi de kendinden emin: “Tamamdir ogul, tamamdir…” yanitini vermistir.
Amasya’da 13 Haziran 1919’da, Abdurrahman Kamil Efendi, Sultan Beyazit Camii’ndeki vaazinda halka söyle seslenmistir:
“Muhterem evlatlarim! Türk milletinin, Türk hakimiyetinin artik kiymeti mevcudiyeti kalmamistir. Madem ki milletimizin, serefi, haysiyeti, istiklali tehlikeye düsmüstür. Artik bu hükümetten iyilik ummak bence abestir. Su andan itibaren padisah olsun, isim ve unvani ne olursa olsun, hiçbir sahsin ve makamin hikmeti mevcudiyeti kalmamistir. Yegane çare-i halas (kurtulus yolu) halkimizin dogrudan dogruya hakimiyetini ele almasi ve iradesini kullanmasidir..”[16]
Vaazdan çok memnun kalan Mustafa Kemal, namaz çikisi avluda Abdurrahman Kamil Efendi’ye tesekkür etmistir.[17]
Özetle Mustafa Kemal, Anadolu’ya ayak bastiktan sonra neredeyse her adiminda bagimsizligin kiymetini bilen, “gerçek” din adamlarinca karsilanmis ve desteklenmistir. Erzurum’da Hoca Raif Efendi ve Siran Müftüsü Hasan Fahri Efendi, Sivas’ta, Müfttü Abdurrauf Efendi, Haci Bektas’ta Çelebi Cemalletin Efendi, Ankara’da Rifat Börekçi Hoca ve daha baska birçok gerçek din adami hep Mustafa Kemal’in yaninda olmuslardir.[18]
Bu “Kuvvaci din adamlari” Kurtulus Savasi sirasinda Mustafa Kemal’le birlikte “Ya istiklal ya ölüm” parolasi dogrultusunda “vatan ve namus” mücadelesi verirken Said-i Nursi nerededir? O günlerde Said-i Nursi “Sunuhat” (1920), “Hakikat Çekirdekleri” (1920), “Nokta” (1921), “Rumuz” (1922) gibi risaleler (küçük kitaplar) kaleme almakla mesguldü.[19]
GERÇEK DIN ADAMLARI CEPHEDE SAVASIRKEN HÜR ADAM NEREDEYDI?
Bazi “Kuvvaci din adamlari” da Kurtulus Savasi yillarinda elde silah düsmanla savasmistir. Afyonlu din adami Müderris Ismail Sükrü Hoca, “Çelikalay” adli milis kuvvetiyle, Kütahya-Eskisehir Savasi’na katilmis ve 1934’te Soyadi Kanunu çiktiginda kendisine Çelikalay soyadi verilmistir. Ispartali din adami Ibrahim Efendi ise Isprata Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmus, meclis üyesi iken izin alip cepheye gitmis, “Demiralay”i kurarak savasa katilmistir. Soyadi Kanunu çikinca da kendisine Demiralay soyadi verilmistir.
Ismail Sükrü Hoca ve Ibrahim Efendi, Çelikalay ve Demiralay adli birliklerle düsmanla savasirken, Said-i Nursi nerededir? O günlerde Said-i Nursi, Istanbul’da “Darül-Hikmet’ül Islamiye” adli kurumda görev yapmaktadir. “Said-i Nursi bunun son derece mutlu bir dönemi oldugunu belirtmektedir”.[20] 1916 yilinda Dogu cephesinde yerel milislerle bölgede Ruslarla çarpismalara katildigi, (Bitlis savunmasi) iddia edilen[21] Said-i Nursi bu “milislik tecrübesinden” Türk milletinin ölüm kalim savasi olan Kurtulus Savasi’nda da yararlanamaz miydi?
LIBYALI SEYH AHMET SUNUSI GÜNEYDOGU’DA CAMI CAMI GEZERKEN HÜR ADAM NEREDEYDI?
Kurtulus Savasi’na destek veren sadece Türk din adamlari degildir, bazi yabanci Müslüman din adamlari da Kurtulus Savasi’na destek vermistir. Örnegin, Irakli Uceymi Pasa, Hindistanli Muhammed Ali ve Libyali Seyh Ahmet Sunisi bu din adamlarindan ve Müslüman önderlerden birkaçidir.
Özellikle Libyali Seyh Ahmet Sunisi’nin Kurtulus Savasi’na verdigi destek çok önemlidir. Mustafa Kemal, Ingilizlerin ve Fransizlarin, Kürtleri Türklere ve Milli Harekete karsi kiskirtmalarini önlemek, Ingiliz ajanlarinin Kürt bölgelerindeki ayrilikçi faaliyetlerine engel olmak ve Kürtleri Milli Hareket’e kazandirmak için gerek Güneydogu Anadolu’da gerekse Kuzey Irak’ta çok iyi taninan Seyh Ahmet Sünusi’yi görevlendirmistir.[22]
Kurtulus Savasi basladigi sirada Bursa’da bulunan Seyh Ahmet Sünusi’ye bir mektup yazan Mustafa Kemal, onu Ankara’ya davet etmistir:
“Seyh Sunusi Hazretlerinin Milli mücadeleye yardim hususunda gösterdikleri hassasiyete sükran arz eylerim. Hilafet makaminin fiilen isgali faciasi karsisinda Seyh Hazretlerinin duyduklari infial hissinin Islam alemine tebligi pek ziyade lazim ve faydali olacaktir. Bu konuda icab eden görüsünüzü ayrica arz ederiz.. Seyh Hazretlerinin Ankara’da bulunmalarini arz ederiz.”[23]
Mustafa Kemal’in bu mektubunu alan Seyh Ahmet Sunüsi, 15 Kasim 1920’de Ankara’ya gelmistir. Mustafa Kemal, 23 Kasim 1920’de Anakara’da TBMM’de Seyh Ahmet Sunisi’nin onuruna bir yemek vermistir. (Said-i Nursi 1922’de Ankara’ya gelince kendisinin özel olarak karsilandigini söyleyerek, bu karsilamadan Said-i Nursi’ye paye çikarmak isteyenler, Seyh Ahmet Sunusi’nin çok daha özel karsilandigini bilsinler..)
Seyh Ahmet Sunusi burada yaptigi Arapça konusmada. “Islamiyetin yok olmasinin muhakkak görülecegi bir halin meydana çikmasi üzerine Müslümanlarin ümitleri kesildigi bir sirada Mustafa Kemal Pasa hazretleri arkadaslariyla beraber din ugruna savasmaya basladilar. Ve siz de beraber savastiniz. Cihat ettiniz. Bu hizmet bütün Islam aleminin devamina Islam aleminin kurtulusuna ait mukaddes bir vazifedir.” demistir.[24]
Mustafa Kemal cevabi konusmasinda Sunusilerden ve Seyh Ahmet Sunusi’den övgüyle söz etmistir: “Sunusi teskilati, diger teskilatlar gibi sadece bir tarikat degildir. Islamiyetin saadet yolunda yürümeye yönelik esasli bir teskilattir. Bu gece huzurlariyla müserref oldugunuz zat, Islam aleminde büyük bir esasa dayanan mukaddes bir teskilatin basinda bulunan yüce bir zattir… Dolayisiyla bundan sonra kendilerinin Islam alemine yapacaklari hizmetler, simdiye kadar olan hizmetlerini taçlandiracaktir. Ve bu sayede Türkiye devletinin bütün Islam cihaninin dayanak merkezi olan Türkiye devletinin de saglamlastirilmasina hizmet etmis olacaklardir. Seyyid Ahmet Serif Sunusi Hazretlerinin gelecekteki hizmetlerine simdiden gerek sahsim ve gerek TBMM namina tesekkür eylerim.”[25]
Mustafa Kemal, Seyh Ahmet Sünusi’ye “ayni amaca yönelik” üç ayri görev vermistir.
Islam dünyasindaki antiemperyalist hareketleri Ankara’nin etkisi altina almak ve bu hareketlerden Türk Kurtulus Savasi’na destek saglamak. Arap dünyasinda, özellikle Irak ve Suriye’de Hilafet propagandasi yaparak bölgedeki Araplari Ingiltere ve Fransa’ya karsi harekete geçirmek, böylece hem Musul-Kerkük bölgesindeki hem de Güney Anadolu’daki Ingiliz-Fransiz etkisini kirmak. Türkiye içinde özellikle Güney Dogu Anadolu’daki Kürt bölgelerinde Milli harekete katilimi arttirmak.
Mustafa Kemal, Seyh Ahmet Sunusi’yi “genel vaaz” olarak görevlendirmistir. Sunusi, Mustafa Kemal’den aldigi bu görevle, özellikle Güneydogu Anadolu’da çesitli illerde camilerde vaazlar vererek, Kürtleri, Milli Hareketi desteklemeye çagirmistir. Her gittigi yerde beyazlara sarilmis olarak verdigi vaazlar ve hutbeler çok etkili olmus, önde gelen Kürt asiret reisleri Milli Harekete katilmaya baslamistir. Ahmet Sunusi, Urfa, Diyarbakir, Mardin’de cami cami, köy köy gezerek halki Mustafa Kemal’in arkasinda Milli Hareketi desteklemeye çagirmistir. Sunusi her adimini telgrafla Mustafa Kemal’e bildirmis, Mustafa Kemal’den aldigi talimatlari birebir uygulamistir.[26]
Mustafa Kemal, Milli Mücadele sirasinda Islam dinine çok büyük bir önem vermistir. Isgalci Hiristiyan isgal edilen Müslüman olunca “Islam”, ister istemez en önemli “savunma araci” haline gelmistir. Türk toplumunun ve Islam dünyasinin bütün gerçeklerini çok iyi kavramis olan Mustafa Kemal, içte ve dista Milli Harekete destek saglamak için, Islama vurgu yapmistir: Islam dünyasina yönelik bildiriler, Islami söylemler, TBMM’nin tekbir ve dualarla açilmasi, cami ve cem evi ziyaretleri hep Kurtulus Savasi sirasindaki “Islami Mesruiyet Politikasi” ile ilgilidir. Kurtulus Savasi’nin basarisi açisindan bu politika çok büyük bir önem tasimaktadir. Nitekim Islam dinin en temel özelliklerinden biri de “düsmana karsi direnis” göstermek, yani cihat anlayisidir. Islama göre isgal altinda bir ülkede (Dar-ül Harp) Islami yasamak dinen caiz degildir. Islami yasamak için öncelikle bagimsiz olmak gereklidir. Iste Islamin bu temel ilkesinden hareket eden Mustafa Kemal, Kurtulus Savasi yillarinda “gerçek” din adamlarina çok ihtiyaç duymustur. Ve “gerçek” din adamlari da hep Mustafa Kemal’in yaninda yer almistir. Seyh Ahmet Sunusi bu bakimdan çok önemli isler görmüstür.
Bir taraftan Güneydogu’yu gezerek Kürtleri Milli Harekete katilmaya çagirmis, diger taraftan Irak’ta ve Suriye’deki Arap Müslümanlari Türk Kurtulus Savasi’na destek olmaya davet etmistir. Dahasi Mustafa Kemal’in istegiyle Sivas’ta bir Islam Kongresi düzenlemistir.
18 Subat 1921’de Sivas’ta Camii-i Kebir’de toplanan “Ittihadi Islam Kongresi”ne Seyh Ahmet Sunusi baskanlik etmistir.[27]
Bu kongreye dünyadaki bir çok Müslüman lider katilmistir. Kongre baskani Seyh Ahmet Sunusi, ayni gün Ulu Camii’de bir de hutbe okumustur. Seyh’in hutbe metni Ankara’da çikarilan Sebilürresad dergisinin 31 Mart 1921 tarihli sayisinda yayinlanmistir. Sunusi hutbesinde, Kurtulus Savasi’ni “cihat” olarak adlandirarak: “Müslüman, ecnebi tahakkümünde yasayamaz, esaret altina giremez. Ecnebi hilelerine kapilmayiniz, yaldizli sözlerine inanmayiniz.” demistir.[28]
Sunusi’nin, Mustafa Kemal’in istegi dogrultusundaki bu çalismalari, Ingiliz istihbaratinin dikkatini çekmistir. Ingiliz istihbarati, Sunusi’nin adim adim Anadolu’yu gezdigini Londra’ya rapor etmistir. Ingilizler, Sunusi’nin etkisinin Irak, Suriye ve hatta Hicaz’a kadar yayilmasindan endiselenmislerdir.[29]
Iste Libyali Seyh Ahmet Sünüsi’nin Kurtulus Savasi’na katkilari… Sunusi, Mustafa Kemal’in “Islam politikasini” hem içte hem de dista basariyla uygulamasinda çok önemli bir role sahiptir. Bu topraklarin havasini soluyan Dürrizade Abdullah, Mustafa Sabri gibi hain ve satilmis din adamlarina karsi Libyali Ahmet Sunusi, Allah adina, Islam adina, Müslüman Türk ulusunun Mustafa Kemal önderligindeki hakli davasinda canini disine takarak ve hiçbir karsilik beklemeden Türk Kurtulus Savasi’nin basarisi için çalismistir.
O günlerde, Seyh Ahmet Sunusi, Selahhaddin Eyyübi ve Mustafa Kemal’i, Kuran’i Kerim kusanmis bir sekilde gösteren bir resim Anadolu’da elden ele dolasmistir.[30]
Seyh Ahmet Sunusi’nin Anadolu’da il il cami cami dolasarak halki Kurtulus Savasi’na katilmaya çagirdigi o günlerde Said-i Nursi nerededir? O günlerde Said-i Nursi Istanbul’da ruhsal degisimler, dönüsümler geçirmektedir. Kendi ifadesiyle, “yakin arkadaslarindan birinin hiç beklenmedik bir ihaneti sonucunda” artik gençlik dönemini geride biraktigi gerçegini kavramis ve ruhsal yönden degismeye baslamistir! Said-i Nursi, yasadigi bu ruhsal degisimleri, 1921 yilinda Arapça yayimlanan Lemalar adli bir dizi brosürde anlatmistir. (Lema’lar, 104)[31]
HÜR ADAM RAHATINI BOZMAK ISTEMEDI
Said-i Nursi’nin Istanbul Çamlica’daki evinde kendi kendisiyle hesaplastigi o isgal günlerinde Mustafa Kemal, Dogu Anadolu’da, Kuzey Irak’ta ve Suriye’de Islami anlatacak, insanlari Kurtulus Savasi’na katilmaya çagiracak din adamlarina ihtiyaç duymaktaydi ve bu nedenle Said-i Nursi’yi (Kürt bölgelerinde taninmis oldugu için) Güney Dogu Anadolu’ya “vaaz” olarak göndermek istemisti. (Nitekim Said-i Nursi de, Emirdag Lahikasi’nin bir pasajinda Mustafa Kemal’in kendisinden, Sunusi liderlerin Libya’da yaptiklarina benzer bir görevi yerine getirmesini, yani dini bir ittifak odagi olusturulmasiyla halkin bu odak etrafinda birlestirilmesini istedigini belirtmektedir)[32]. Ama Said-i Nursi, bir türlü Istanbul’daki “rahatini” ve “ruh hesaplasmalarini” birakip Anadolu’ya geçmeye yanasmamisti; ta ki savas bitip, galip belli oluncaya kadar! Bu durumda Mustafa Kemal de Libyali Seyh Ahmet Sunusi’den yardim almak zorunda kalmisti. Evet, Sunusi Türk degildi; ama “bagimsizligin önemini” bilen cesur bir Müslümandi. Iste, Kurtulus Savasi’na katilan birçok din adami gibi o da gerçek bir Hür Adam’di.
ISTE HÜR ADAM’IN KURTULUS SAVASI’NA KATKISI
Said-i Nursi Kurtulus Savasi sirasindaki Kürt Isyanlarini bastirmak için de dise dokunur bir adim atmamistir. Tam terinse Kürdistan Teali Cemiyeti’nde yer almistir.
Said-i Nursi, Mustafa Kemal ve silah arkadaslarini giyaben yargilayip idama mahkum eden Kürt Nemrut Mustafa Mahkemesi’ne de ses çikarmamistir.
Said-i Nursi, isgal altinda bir sehirde, Istanbul’da dini islerle ugrasmanin, ibadet etmenin dinen caiz olmadigini bilmiyor muydu yoksa?
Said-i Nursi’nin Kurtulus Savasi’na tek katkisi, o da katki sayilirsa- isgalci Ingiliz politikasina karsi bir risale yazmasi ve Hain Damat Ferit’in istegiyle ve Ingilizlerin destegiyle Istanbul Müftüsü Dürrizde’nin hazirladigi, Mustafa Kemal ve silah arkadaslarini “dinsiz” ve “zindik” ilan eden hiyanet fetvasina karsi, “bu fetvanin ilmen geçersiz oldugunu” beyan eden “Hutuvat-i Sitte” adli bir bildiri hazirlamasidir.[33] Iyi de Mustafa Kemal Pasa ve Ankara Hükümeti, Istanbul Hükümeti’nin bu “hiyanet fetvasina” karsi Ankara Müftüsü Rifat Börekçi’nin baskanliginda 5 müftü, 9 müderris ve 6 ilmiye mensubundan olusan toplam 20 kisilik bir grupla karsi fetva hazirlamistir. Hazirlanan bu fetvada Anadolu’daki Milli Hareket’in dinen mesru oldugu, padisah ve halifenin düsman elinde esir bulundugu, esir halifeye zor ve baskiyla fetva yayinlattirildigi belirtilerek fetvanin geçersiz oldugu vurgulanmistir. 83 müftünün imzaladigi ve 64 müftünün onayladigi bu karsi fetva ile “düsmana karsi mücadele etmenin din geregi oldugu” duyurulmustur.[34] Yani, Said-i Nursi’den önce onlarca din adaminin onayladigi bir “karsi fetva” yayinlanmistir zaten.
HÜR ADAM’IN ÇAMLICA SEFASI VE ANKARA YOLCULUGU
Tekrar soruyorum: “Türk’ün atesle imtihan edildigi 1918-1922 arasinda Said-i Nursi nerededir?”
Bu soruya en güzel yaniti “Gerçek Bediüzzaman Said-i Nursi ve Doktrinleri” adli bir kitap yazan Seyfi Güzeldere vermistir.
Iste o yanit:
“Molla (Said-i Nursi) Istanbul’a geldigi vakit Mütareke olmustu. Müslüman-Türk toptan tutsak gitmemek için yer yer birlesip tedbir ariyordu. O hemen, kardesinin oglu Abdurrahman’in Çamlica’daki kösküne yerlesti. Kitap dedigi uyduruk serisini bütünlemege basladi. Molla, bu islerle ugrasirken, Anadolu bagimsizlik savasinin kan ve atesi içinde idi. Bir dergi, Molla’nin bagimsizlik savasina katildigini yaziyor. Dogru degil. O savasin gazilerinden binlercesi bugün yasamdadir. Yalniz benim tanidigim 200 var. Biri diyebilir mi ki bu insan, degil silahla fikir yoluyla olsun bu savasa katilmistir.
Önce kendi diyor ki, ‘Tutsakliktan döndüm, Istanbul’da üç ay kaldim. 1918’in ortasindan 1921’in ortasina gelelim. Sonbaharda ayrildigini söylüyor. Demek 1922 olmaktadir. O zaman Molla’nin Istanbul’da beklemesinin açik gerekçesi oydu ki; Halife kazanirsa, zaten Halifeli, Türk ulusu kazanirsa Türk ola! Halifenin artik çöktügünü görünce Ankara’dan geçip Van’a gitmistir. (1922). (Zöhretunnur, sayfa 57)”[35]
Peki Said-i Nursi, 1922 sonlarinda neden Ankara’ya gitti? Bu sorunun yanitini da uzun yillar Said-i Nursi üzerinde çalisan ve “Bediüzzaman Said-i Nursi Olayi” adli bir kitap yazan Prof. Dr. Serif Mardin’den alalim:
“(Istanbul’da) kendini herkes tarafindan terkedilmis hissetti; yegeni ve katibi Abdurrahman yanindan ayrilmisti. Gerçi sonunda ondan bir haber alabilmisti; ama Abdurrahman bundan kisa bir süre sonra öldü. Bu kayip Said-i Nursi’yi derinden sarsti. Belirttigine göre özel dünyasinin yarisi annesinin ölümüyle kaybolup gitmisti. Abdurrahman’in ölümü ise özel evreninin diger yarisinin da yok olmasi anlamina geliyordu. Buna ragmen Abdurrahman’in ölümüyle ortaya çikan kayip kisa bir süre sonra, kendisini Said-i Nursi’nin hizmetine ve yazilarinin propagandasina adayan bir baska genç tarafindan telafi edilecekti. (Lem’alar, 232)”[36]
Anlasildigi kadariyla Said-i Nursi, isgal Istanbul’unda ülkenin dertleriyle degil, kendi dertleriyle dertlenmektedir. Bazi kayiplar nedeniyle ruhsal bunalimlar yasamaktadir. Özetle kafasi ve ruhu karmakarisiktir. Ayrica, Kurtulus Savasi kazanilmis, Ankara’da Mustafa Kemal’in önderliginde yeni bir devlet kurulmustur. Yani, Istanbul ve Sultan-Halife kaybetmis, Ankara ve TBMM kazanmistir. Bu durumda Said-i Nursi, kazananin yaninda yer almak, dini plan ve programlarini kazanan sayesinde hayata geçirmek için, 1922’de Ankara’ya gitmistir. Ancak Ankara’da umdugunu bulamamistir. Mustafa Kemal’in kuracagi yeni devletin, “akli ve bilimi” esas alan “çagdas bir devlet” olacagini anlamistir. Ancak Ankara’da bulundugu kisa sürede yine de sansini denemis, Mecliste “dinsiz bir atmosfer” gördügünü belirterek(!) “Namaza Çagri” bildirileri dagitmistir. Aslinda Mustafa Kemal’in hem yapacagi “dinsel eksenli devrimler” (halifeligin kaldirilmasi gibi) için hem de “dinde öze dönüs hareketi” (din dilinin Türkçelestirilmesi çalismalari) için gerçek din adamlarina ihtiyaci vardir. Bu anlamda Said-i Nursi’den de yararlanmak istemis olmasi olasidir. Ancak Said-i Nursi’nin Ankara’daki “bazi davranislari” üzerine Mustafa Kemal, kuracagi yeni devletin “çagdas din adami” kadrosunda Said-i Nursi’ye yer olmadigina karar vermistir. Mustafa Kemal’in yaninda, cumhuriyet döneminde Rifat Börekçi, Semsettin Günaltay, Ismail Hakki Izmirli, Mehmet Akif, Elmalili Hamdi Yazir, Hafiz Yasar Okur gibi daha birçok gerçek din adami vardir. Bilindigi gibi Mustafa Kemal, Elmalili Hamdi Yazir’a “Kuran’in Türkçe Tefsir ve Tercümesi”ni yaptirmis, Kamil Miras Hoca’ya da Buhari’nin Hadis Kaynagini tercüme ettirmistir. Atatürk’ün istegiyle tefsir ve tercüme edilen bu eserler, binlerce takim bastirilarak Türkiye’nin “dört bir yanina” ücretsiz dagitilmistir.
HÜR ADAM’IN SANSÜRCÜLÜGÜ
Geçtigimiz günlerde, Said-i Nursi’nin, 23 Kasim 1922`de Mustafa Kemal’e yazdigi bir mektup ortaya çikti. Bu mektupta Mustafa Kemal’e: "Islam âlemi kahramani Pasa Hazretleri" diye hitap eden Said-i Nursi, Atatürk öldükten sonra kaleme aldigi anilarinda da bu mektuptan söz etmistir; ama mektubun girisindeki Mustafa Kemal’e yönelik “saygi ve övgü dolu” ifadelerini sansürlemistir. 1922’de Mustafa Kemal’e “Islam aleminin kahramani Pasa hazretleri” diye methiyeler dizen Said-i Nursi, Atatürk’ün ölümünden sonra kaleme aldigi anilarinda ve yazilarinda Atatürk’e “deccal ve süfyan” demekten çekinmemistir: Said-i Nursi Redoks’ta, Ankara’ya ikinci kez çagrildiginda neden gitmedigini açiklarken “…Ben Besinci Sua aslinin verdigi haberin bir kismini orada bir adamda (Atatürk) gördüm. Mecburiyetle o çok ehemmiyetli vazifeleri biraktim” diyerek 5. Sua’daki “Süfyan”in Atatürk oldugunu ima etmis ve “SÜFYAN ve bir Islam DECCALININ Mustafa Kemal oldugu Besinci Sua’da anlasiliyor”[37] diyerek de açikça Atatürk’e süfyan ve deccal demistir.
Görüldügü gibi Said-i Nursi’nin Kurtulus Savasi’na “büyük bir katkisi” hatta “bir katkisi” yoktur. Hürriyet mücadelesi sirasinda isgal altindaki bir sehirde, Istanbul-Çamlica’da bir evde bazi kitaplar yazan, bazi cemiyetlere üye olan ve bazi ruhsal degisimler, dönüsümler yasayan Said-i Nursi’ye “Hür Adam” demek, Kurtulus Savasi’nin gerçek “Hür Adam”larina saygisizliktan baska bir sey degildir.
Kurtulus Savasi’na sadece din adamlari katki saglamis degildir, ayrica Kurtulus Savasi’na karsi, Ingiliz yanlisi “hain din adamlari” da vardir. Kurtulus Savasi’na destek olan sol gruplar, farkli etnik unsurlar da vardir. Bütün bunlari bu yazi kapsaminda anlatmak mümkün degildir tabi…
Sinan Meydan
Odatv.com
[1] http://www.odatv.com/
[2] Serif Mardin, Bediüzzaman Said-i Nursi Olayi, “Modern Türkiye’de Din ve Toplumsal Degisim”, Iletisim Yay, 4.bs, Istanbul, 1994, s.145.
[3] Mardin, age, s.148.
[4] Sinan Meydan, Cumhuriyet Tarihi Yalanlari, Inkilap Yay, Istanbul, 2010, s.191.
[6] Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine üye olan o 16 din adami sunlardir: Ankara’da Müftü Rifat Börekçi, Afyon’da Müftü Sait Efendi, Amasya’da Müftü Haci Tevfik Efendi, Bilecik’te Müftü Mehmet Sükrü Efendi, Bolu’da Müderris Kürtzade Mehmet Sitki Efendi, Çankiri’da Müftü Bekirzade Ata Efendi, Denizli’de Ahmet Hulusi Efendi, Erzurum’da Hoca Raif Efendi, Hakkari’de Müftü Ziyaeddin Efendi, Isparta’da Seyh Ali Efendi, Kirsehir’de Müftü Halil Hilmi Efendi, Konya’da Ali Kemal’i Efendi, Sivas’ta Müftü Abdurrauf Efendi,Van’da Müftü Seyh Masun Efendi, Yozgat’ta Müftü Mehmet Hulusi Efendi, Zonguldak’ta Müftü Ibrahim Efendi. Sinan Meydan, Atatürk Ile Allah Arasinda, Inkilap Yay, 3.bs, Istanbul, 2010, s.326, dipnot: 590.
[7] Mustafa Yildirim, Meczup Yaratmak, Ankara, 2006, s.73,74; Mardin, age, s. 147.
[8] Yildirim, age, s.32,33.
[9] Mustafa Çaliskan, Kurtulus Savasi Sirasinda Din Faktörü, Yayimlanmamis Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1991, s.122; Meydan, age, s. 335.
[10] Çaliskan, age, s.123; Meydan, age, s.335.
[11] Yakin Tarihimiz, C.I, S.12,17, Mayis, 1967, s.359; Meydan, age, s. 327.
[12] Recep Çelik, “Milli Mücadele Döneminde Atatürk ve Din Adamlari”, Atatürk’ün Islama Bakisi, Belgeler, ve Görüsler, Ankara, 2005, s.78.
[13] Hüseyin Menç, Her Yönüyle Amasya, Amasya, 1997, s.202.
[14] Hüseyin Menç, Milli Mücadele Yillarinda Amasya, Ankara, 1972, s.36,37; Meydan, age, s. 329.
[15] Çelik, age, s.83; Meydan, age, s. 330.
[16] Menç, age, s.202; Meydan, age, s.330.
[17] Ahmet Emin Yetkin, “Abdurrahman Kamil Efendi’nin Oglu Ile Yapilan Roportaj”, Ugrasi dergisi, Yil 1, S.7, 15 Haziran 1969: Menç, Milli Mücadele Yillarinda Amasya, s. 38; Çelik, age, s.26 (dipnot 25) Meydan, age, s. 330.
[18] Meydan, Atatürk Ile Allah Arasinda, s.331 vd.
[19] Mardin, age, s.145,146.
[20] Mardin, age, s.148.
[21] Mardin, age, s. 144, 145.
[22] Meydan, age, s.452.
[23] Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.7, s.171.
[24] Celal Bayar, Ben de Yazdim, , C.2, Istanbul, 1997, s. 490,491.
[25] Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.10, s. 117-119.
[26] Meydan, age, s.455,456.
[27] Mustafa Oral, “Seyh Sunusi’nin Kemalist Misyonu”, Toplumsal Tarih, Agustos, 2005, S.140, s.70.
[28] A. Necip Günaydin, “Milli Mücadele’de Seyh Sunusi’nin Sivas’taki Ittihad-i Islam Kongresi ve Ulucamii’deki Hutbesi”, Tarih ve Düsünce, Aralik, 2003, Ocak, 2004, s.45; Meydan, age, s.397.
[29] Bilal Simsir, Ingiliz Belgelerinde Atatürk, C.3, s. 279.
[30] Meydan, age, s.457.
[31] Mardin, age, s.149.
[32] Emirdag Lahikasi, 1959, 10; Mardin, age, s.153.
[33] Mardin, age, s.153.
[34] ATASE, KI, 525, D, 129, F.2; Alemdar, 5 Mayis 1336, Hakimiyet-i Milliye, 5 Mayis 1336, Irade-i Milliye, 22 Nisan 1920, Meydan, age, s.361.
[35] Seyfi Güzeldere, Gerçek Bediüzzaman Said-i Nursi ve Doktirnleri, Istanbul, 1966, s.132,133.
[36] Mardin, age, s.153.
[37] Sualar, Redoks, s.417.
Tarihçi/Yazar Sinan Meydan 07.01.2011