Iliç dedikleri bir küçük sehir

      Iliç dedikleri bir küçük sehir

Basi karli Munzur`un ürperten serinligini yavas yavas isitan bir mart sabahi. Günesin ilk isiklari ilçeye yayilirken gezdigimiz Iliç, günün bu saatinde bile kalabalik sayilir. 3 bin kadar nüfusu olan ilçenin ortasindan geçen caddede son model arazi araçla

Basi karli Munzur’un ürperten serinligini yavas yavas isitan bir mart sabahi. Günesin ilk isiklari ilçeye yayilirken gezdigimiz Iliç, günün bu saatinde bile kalabalik sayilir. 3 bin kadar nüfusu olan ilçenin ortasindan geçen caddede son model arazi araçlari ve midibüsler, sirtlarinda fosfor yesili yelekler, kafalarinda baretler bulunan maden ve baraj isçilerini tasiyor.

Gececi isçiler yorgun, tiraslari uzamis evlerine dönerken, en az onlar kadar yorgun görünen gündüz vardiyasi isçileri ise uykulu gözlerle bosalan servislere biniyor. Midibüsler caddeyi toz toprak içinde birakarak Mecburiyet Caddesi’nden ilçenin hemen yani basindaki maden ve baraj insaatlarina dogru gidiyorlar. Iliç’te, belki de dünyanin hiçbir yerinde görülemeyecek bir sekilde, egimli bir tepenin ortasindaki siyanürlü altin madeni ve hemen ovanin baslangicindaki baraj insaati yan yana siralanmis! Tepeden bakildiginda iki isletmenin tesisleri iç içe geçmis gibi…

ILIÇ’TE BIR ÇESME VAR

‘Tehcir’ politikasi öncesi, Ermenilerin yogun olarak yasadigi bir yermis Iliç. Tipki komsu Kemaliye (Egin, Ermenice Agn, ‘göz, pinar’ anlaminda) gibi. Bu iki komsu ilçenin türküleri bile birbirine karismis. “Egin dedikleri bir ufak sehir”, “Munzur Dagi silelenmis karinan” türküleri buralarda yakilmis. Ermenilerin yasadigi dönemden kalan evlerin bir çogu tarihi özelliklerini yitirmis. Hatta bir kilisenin bile disaridan belli olmayacak sekilde boyanarak ev yapildigini söylüyor bize Iliçliler. Ilçenin tek tük kalmis tarihi dokusundan belki de en önemlisi sayilan Saatli Çesme’nin suyu hâlâ gürül gürül akiyor. Ilçeyi gezdiren Avukat Serdar Dogan olugunda bakir bir tas sarkan çesmenin lezzetli suyundan içmemizi bekledikten sonra, bu sudan içenin nereye giderse gitsin bir gün Iliç’e dönecegi inancinin oldugunu söylüyor gülerek. Adini ögrenemedigi bir ozanin dizelerinden bahsediyor Saatli Çesme ile ilgili; “Iliç’te bir çesme var/altindan su üstünden zaman akar”…

LENIN’IN ILIÇ’TE NE ISI VAR?

Çesmenin hemen yani basinda belediye tarafindan düzenlemesi yapilan sirin bir parktan karsidaki karli dumanli Munzur Daglarina bakarken gülümseten bir öykü daha anlatti Serdar bey. Belediye eski baskanlarindan Ismail Eraslan ilçenin adini degistirmek istemis. Nedeni oldukça ilginç; Refah Partili Baskan, Iliç’in adinin Sovyetlerin Komünist Lideri Vladimir Ilyiç Lenin’inkine benzemesinden rahatsiz olmus! Erzincan’in Refahiye, Kemaliye gibi ilçe isimlerini göstererek Iliç’in adini da Hilaliye olarak degistirmek istemis. Belediye baskani bu arzusunu yerine getiremeden, bir zabita tarafindan vurularak öldürülmüs.


SIYANÜR VE BARAJ YAN YANA

Iliç’te, belki de dünyanin hiçbir yerinde görülemeyecek bir sekilde, egimli bir tepenin ortasindaki siyanürlü altin madeni ve hemen ovanin baslangicindaki baraj insaati yan yana siralanmis!


YIGIDIN HASINA DELI DERLER

Anadolu’nun birçok yerinde toplumun genel yargilarindan farkli düsünene, yasayanlara farkli adlar takilir. Bazi yerlerde ‘aykiri, asiri’ denir bu tiplere. Geçtigimiz yil gösterilen Entelköy Efeköy’e karsi filminde de böyle bir ‘asiri’ karakter vardir. Üniversitede okurken ‘siyasi suç’tan cezaevine girmis, çikinca da gelip köyünde çobanlik yapan birisidir ‘asiri’. Köyüne gelen okul arkadasi bakani görmeye gitmez, “Ben ondan büyügüm, o buraya gelsin” diye kendi ayagina çagirir. Sonuçta bakan gider onun evine. Yer sofrasinda “Senin okulda kollaman sayesinde buralara kadar geldim” derken bile ‘asiri’ sözünü esirgemez; “O zaman da keçi boku gibi hiçbir seye bulasmazdin”.
Iliç’in de ayni bu filmdeki gibi ‘asiri’lari var. Yüzlerine karsi demeseler de biyik altindan bir gülümseme ile ama saygilica ‘asiri’ degil ‘deli’ diyorlar sadece. Anadolu’da söylenen “Bizde yigidin hasina deli derler” sözündeki ‘deli’ tanimi gibi. Bunlardan birisi Nusret Temürlenk. Harp okulundan ve daha sonra da ITÜ jeoloji mühendisligi ögretim üyeliginden siyasi nedenlerle atilmis. O da cezaevinden sonra köyüne dönmüs, hayvancilik yapmaya baslamis. Altin madeni ve baraj insaatlari yasadigi bölgeye geldiginde, zaten yillardir egitimini aldigi bir olayla karsi karsiya gelmis. Hem madenin hem barajin tehlikelerini son derece bilimsel verilerle anlatirken, bu iki isletmenin ilk magdurlarindan birisinin de kendisi oldugunu söylüyor; “Dostal köyünde 20 yildir hayvancilik yapiyorum. Bu baraj ve maden yüzünden 200 hayvanim öldü. Altin madeni küçük tenörlü ama rezervi yüksek göstererek borsadaki kagitlarinin degerini arttiriyorlar. Ayrica bu baraj nedeniyle birinci sinif tarim topragi Keban’i dolduracak”…

‘ONUN ADI SESSIZ ÖLÜM’

Iliç’in bir diger ‘deli’si de Ali Bozkus. Bölgede yillarca maden ocaklari islettigi için madenciligi iyi biliyor. Bu yüzden siyanürlü altin madenine ilk karsi çikanlardan birisi. Simdi madene karsi hem çesitli davalar açiyor hem de ilçedeki tepkinin yükselmesi için çalisiyor. Arada siirler de yaziyor. Iste o siirlerden birisi;

KARAR SENIN

Siyanürle öleceksin
Benim degil karar senin
Sessiz sessiz gideceksin
Benim degil karar senin

Siyanürü bilemezsin
Baksan bile göremezsin
Genç kardesim ölemezsin
Benim degil karar senin

Gel kardesim etme zulüm
Bak simdiden soldu gülüm
Onun adi sessiz ölüm
Benim degil karar senin