Bugün, 24 Kasım 2024 Pazar

Irmaginin akisina ölürüm` mü acaba?

Irmaginin akisina ölürüm` mü acaba?

Osmanli, Rus savasi sirasinda bir Rus anne askere gitmeye hazirlanan ogluna ögütte bulunur.

 

Irmaginin akisina ölürüm` mü acaba?

 



   Osmanli, Rus savasi sirasinda bir Rus anne askere gitmeye hazirlanan ogluna ögütte bulunur.
-Oglum kendini çok yorma. Bir Türk öldür sonra dinlen, sonra bir Türk daha öldür yine dinlen.
-Ya anne Türkler beni öldürürse?..
-Niçin öldürsünler oglum? Sen onlara ne yaptin ki?

   Hangi savas oldugunu bilmiyoruz ama olasilik odur ki Osmanli’nin Rusya’ya bir seferi sirasinda olmustur. Bunu nereden anliyoruz? Annenin ‘Sen onlara ne yaptin ki? Demesinden… Anne için suçlu olan ülkesini isgale gelenlerdir. Anneye göre Türkleri öldürmek olagan, kendi askeri, kendi çocugunun öldürülmesinin ise hakliligi olamaz, bu vatan savunmasi kapsaminda oldugu için ona göre olagan degil.

  7 Haziran seçimlerinde propaganda aracindan bir müzik yayildi, odamin içine…
‘Irmaginin akisina ölürüm!’
   Gerçekten bu ülkenin ‘Irmaginin akisina ‘ ölenler var miydi? Vardi… Bugün bu irmaklar HES’ler ile kurutulur, Nükleer ile zehirlenirken ölümüne mücadele edenler Gezi Parki eylemcilerinin ruhunu tasiyordu. Bu ülkenin dogasina, tasina, topragina sahip çikan gerçek yasam savunuculari…
   `Irmaginin akisina ölürüm` diyenler... Onlar da bu ülkenin kalkinmasini istemiyorsunuz, diye mücadele edenlere karsi mücadeleyi vatanseverlik ve milliyetçilik olarak kabul ediyorlardi.
   Kisaca ‘Irmaginin akisina ölürüm’ diyenler HES’lere, Nüklere, derelerin, irmaklarin kurutulmasina karsi çikmiyorlardi. Derelerin kardesligi olamazdi… Kardeslik!... Bu iyi bir fikir degildi. Milliyetçilik ‘Derelerin Kardesligini’ kabul etmiyordu.
   Sadece bu ülkenin irmaklari mi? Nerede bir hak, isgal, savas, enflasyon, issizlik, hirsizlik, taseronluk, özellestirme, yolsuzluk, hukuksuzluk varsa karsi çikanlar…  Ülkemizdeki yabanci üslere, Türkiye’nin aleyhine olan uluslar arasi anlasmalara karsi mücadele edenler de ayni insanlardi. Ya milliyetçiler? Bu sayilanlar onlarin mücadele alani içine girmiyordu. Mesela Soma’da patronlarin hukuksuzluklarina karsi milliyetçileri göremezdiniz!
   Ülkemizde milliyetçilik solu ‘vatan hain’ligi ve bölücülükle suçlamak, ‘vatan haini’ ilan etmek… Vatan sevgisi, vatanseverlik ise; solu dövmek!


 

   Her ülkenin bir ‘Zencisi’ var. Amerika’da Kizilderililer, Ingiltere’de Irlandalilar, Ispanya’da Basklilar, Katalanlar, Almanya’da geçmiste Yahudiler, günümüzde Türkler… Türkiye’de Kürtler…

    Bir arada yasama haklari olamaz, yani Kürt diye bir halk olmayinca Halklarin Kardesligi de olamaz. Bu da milliyetçilige göre bölücülük, demek!
Çünkü ‘Kürt’ deyince ‘bölücü’ oluyorsun ama milliyetçilik yapinca, yok sayinca bölücü olmuyorsun! Çünkü Kürtleri, Irlandalilari, Basklilari, Katalanlari, bir Alman, Bulgar ve Yunan milliyetçisine göre ise Türkleri yok saymalisin! Onlar olmamali. Yabancilar disari!
   Mesela Amerika’da ‘En iyi Kizilderili ölü Kizilderili…. Almanya’da ‘En iyi Türk ölü Türk!’ Türkiye’de ise ‘En iyi Kürt ölü Kürt!’ olmali… Kardeslik degil düsmanlik yarismali! Kim ‘Kürdüm’ derse onu bu ülkenin düsmani kabul etmelisin! Onlar ezen ulusa tabi olmalilar, onlarin bir ismi ve haklari olmamali… Olursa bölücülük olur!  Her seylerini inkar ederek hakim ulusa tabi olmalilar!


Osmanli`yi ayaklar altinda gösteren heykel


   Önyargilar konusunda 3 örnek!
   Avusturya’da yasayan Nihat, isi geregi sürekli seyahat ediyordu. Siyasi iliskilerle isini bir arada yürüten Nihat, Türkiye’de gezmedigi yer kalmamisti. Ailesi ve çevresinin etkisiyle sahip olduklari milliyetçi duygularin siyasal görüslerinin olusmasinda etkili olmustu.
   Türkiye’nin neresine gittiyse gögsünü kabartan bir olay yasamisti. Türk düsmanlarini ayaklari altinda gösteren bir heykel!… Bunlardan izler görmüstü. Görmüs ve mutlu olmustu! Gögsü kabarmis, gururlanmisti. Bütün ülkeler Türkiye ve Türklere düsmandi ve Türk’ün Türk’ten baska dostu yoktu. Ona göre bütün dünya ülkeleri birlesip Türklerin, Türkiye’nin üzerine geliyorlardi. Türkiye büyük bir ülke idi. Stratejik konumu ile de bölgesinde çok güçlü idi. Dünyanin odaginda sadece Türkiye vardi. Bütün dünya Türkiye’yi konusuyordu. Dünyanin merkezi Türkiye idi. Türkiye’nin düsmanlari birlesmis, tek blok halindeydiler. Kim ne derse desin Türkiye her açidan çok güçlü bir ülke idi. Türk olmak bambaska bir ayricalik ve gurur kaynagi idi. Türkiye demek dünya demekti.
   Bu fikirler onun gururunu oksuyordu. Bu nedenle Türklerin disindaki herkese soguk, mesafeli hatta düsmanca bakiyordu.
   Avusturya’daki ilk yillariydi. Bir gün Viyana’ya gitti. Viyana! O ünlü Viyana! Osmanli’nin gelip kapisina dayandigi ama zapt edemedigi Viyana!
   Viyana caddelerinde dolasirken devasa tarihi binalar dikkatini çekti. Sadece dikkatini çeken bu tarihi binalar degildi; heykeller de vardi.
   Devasa bir heykelin önünde durdu.
  Bu Izmir’de gördügü bir heykelin bir baska versiyonu idi.
  Burada düsmani ayaklar altina alan ide bir Avusturyali idi. Peki ayaklar altindaki kim? Osmanli! Ecdada bak sen! Ayaklar altinda! Gururu incinmisti. O koca ecdad! Osmanli! Avusturyalinin ülkesini isgal etmek isteyen! Osmanli! Avusturyali da tutmus yurdunu tehdit eden Osmanli’yi bir heykel ile ayaklar altina almis! Böylece intikamini almisti!
   Nihat bu heykeli görünce inanamadi, uzun süre seyretti, tam bir sok yasadi! Heykelin önünde durup düsündü. Osmanli! Avusturyalinin ayaklari altinda! Olacak sey degildi! Neden Türkiye bu heykele karsi çikmamisti? Gibi bir sürü sorular aklindan geçti. Soku üzerinden bir türlü atamamisti. Ne demek? Koskoca Osmanli bir Avusturyalinin ayaklari altinda? Demek burada da milliyetçilik vardi? Bugüne kadar bu hiç aklina gelmemisti. Bunu hiç düsünmemisti. Sadece kendi ülkesinde milliyetçilik olabilirdi.  Sadece dünyada Türkler milliyetçi olabilirdi. Kendini iste o zaman yabanci hissetti. Yabanci hissetmekle de kalmadi. Bir anda Avusturyali milliyetçilerin düsmani, ‘Pis Türk’lerden biri olmustu! Yani ‘En iyi Türk ölü Türk’ demekti. O zaman internette dolasan ‘En iyi Kürt ölü Kürt’ sözünü hatirladi. Heykelin karsisina oturup dakikalarca bunu düsündü. Demek her ülkenin bir düsmani vardi. Demek her ülkede bir milliyetçilik vardi.
   Eve döndügünde Facebook’daki altina yazdigi yorumu olan ‘En iyi Kürt ölü Kürt’ paylasimini kaldirdi.
   Bu onun kirilma noktasi olmustu. Nihat böyle düsünmüs, böyle yorumlamisti.
   Avusturya`nin baskenti Viyana kusatma altinda iken bir Türk pasasi Viyana baglantili köprülerden birini Polonyalilara satar. Polonyalilar ise  Avusturyalilra askeri ve lojistik destek vererek kusatmaya karsi direnmelerini kolaylastirirlar ve kusatma basarili olamaz. Bu tarihi destek sayesinde Polonyalilara karsi minnet duygusunun buradan geldigi söylenir.


…….
   Survivor’un sampiyonlarindan Derya motosiklet sevdalisiydi. Ilginç bir motosikleti, biraz Harley Davidson havasi vardi.  Geçmisinde Emlak isleri yapmisligi da vardi. Motosiklet sevdalisi Derya, Canakkale yakinlarinda motosiklet ile yaptigi kazada hayatini kaybetti. Topragi bol olsun!
    Kardesi Sisli’de esnaf  oldugu için ara sira Sisli’ye gelirdi. Geldiginde bazen kapimizdan geçer, bazen misafirimiz olur, çay içer sohbet ederdik.
   O anlatti.
‘Survivor’dan kazandigim paradan eser kalmadi.’ Parayi nasil olayli bir sekilde aldigini da ayrintili anlatmisti. Konumuz bu degil.
   Finalde kaybeden taraf ise Yunanlilardi.
   ‘Bizi Yunanistan’a davet ettiler. Ben tabi hazirlikli idim. Eee, milliyetçiyiz tabi. Öyle Yunan, Yunanli deyince bizde safak atar. Bir sey olursa, basima bir sey gelirse diye gardimi almistim. Atina’da uçaktan indik. Ben endise ile etrafima bakiyorum. Birileri bir yerden çikip bize saldiracaklar! Diye huzursuzum… Ama ben önlemimi almisim! Öyle kolay kolay yakayi kaptirmam. Baktim, biz davet edenler ellerinde çiçekler, güleryüzle, gayet hosgörülü gelip bizi karsiladilar. Bize müthis bir konukseverlik gösterdiler. Hiç beklemedigim bir seydi, sok olmustum. Çünkü biz onlari hep düsman olarak görmüstük, serde de milliyetçilik vardi. Adamlar bizi alip güzel bir otele götürdüler. Gezdirdiler, tavernalarinda birlikte oynadik eglendik, lokantalarinda agirladilar. Ellerinden gelen her seyi yaptilar. Kisaca bize karsi yaptiklarindan mahcup oldum, sahsim adina utandim. Bu nasil bir önyargidir ki tanimadigimiz insanlara düsman kesilmisiz! Diye düsündüm. Bunu hiç unutamiyorum. Bizi havaalanina kadar gelip yolcu ettiler. Duygulandik. Öyle bir dostluk gelisti ki… Düsündüklerimden utandim.’

……
   Necati bey iyi bir komsu, efendi bir insandi. Ara sira gelir çay içer sohbet ederdik.
-Milli Türk Talebe Birligini bilirsin… Dolmabahçe’de komünizmi telin mitingi düzenlenmisti, ben de elimde bayrakla, pankartla katildim. Avazim çiktigi kadar da slogan attim. Komünizme karsi… Komünizme, solculara karsiysan milliyetçisin! Milliyetçilik bu demekti, ben de böyle anladim. Onlar ‘vatan haini’ biz vatanseverdik!
   Gel zaman git zaman… Aradan yillar geçti. Benim çocuk Rusya’da ögretmen… Üstelik oradan biri ile de evlendi. Tabi su an ki Rusya o günkü Rusya degil. Çok seyler degisti. Degisti ama yine de bazi seyler eski sistem gidiyor.
   Bu arada ben de rahatsizim ama pek sikayetçi olmuyorum. Ciddiye alip dillendirmiyorum. Ögretmen oglum illa yanima gel, dedi israrla… Olurdu olmazdi derken hastaligimi bir kenara koyup Rusya’ya gittim… Giderken de hep Rusya’yi telin (protesto) mitinglerindeki halimi hatirladim… Telin ettigim Rusya’ya gidiyorum. Nereden nereye! Ise bak! Devran böyle bir devran!
   Gittim… Çocuk beni gezdirdi… Bir süre kaldiktan sonra hastaligim nüksetti, depresti. Kivraniyorum ama çocuga da söyleyemiyorum. Çocuk bu yabanci memlekette ezilecek bozulacak… Zaten aldigi maas belli… Türkiye’ye gider tedavi olurum, diye içimden geçiriyorum. Disimi sikiyorum, belli etmemeye çalisiyorum ama baktim olacak gibi degil, pes ettim. Çocuga söyledim. ‘Oglum artik dayanamiyorum. Hastayim. Durum böyle iken böyle’ Çocuk moral verdi, beni teselli etti. ‘Sen merak etme baba… Burasi Türkiye gibi degil’ derken çok mu pahali, eyvah, diye içimden geçiriyorum. Yandik!  Ben böyle düsünürken hastaneyi aradilar… Bir araç geldi… Bir yandan da oglumun sözü kulagimda çinliyor. ‘Burasi Türkiye degil!’ Ben hep kendimi bildim bileli ‘Burasi Türkiye!’ idi… ‘Eyvah! Burasi Türkiye degilse yandik’ diye içimden geçirdim. Hastaneye gittik. Inanir misin? Yeminle söylüyorum… Hastanenin bashekimi dahil ne kadar personel varsa beni kapida karsiladilar. Hastane de hasta yok! Saskinliktan rahatsizligimi unuttum, utandim, sikildim… Ben kendimi bu kadar önemsemezken elin Rusya’sinin bana yaptigi iltifata bak sen! Dedim. Doktorlar bana hemen orada ‘Merak etmeyin, emin ellerdesiniz, korkacak bir sey yok! Küçük bir operasyon yapacagiz! Bir haftaya kalmaz iyilesir, taburcu olursunuz! Iyi olacaksiniz!’ Dedi. Bu laflari duyunca ben çoktan iyilesmistim bile… Neyse sözü uzatmayayim… Ameliyat yaptilar, bir hafta kaldim, iyilestim… Taburcu olacagim ama içim içimi yiyor. Korkudan çocuga bir sey de diyemiyorum. Üzülüyorum da… Nereden de gelip yük oldum? Türkiye’de ameliyat olsaydim, daha ucuza mal olurdu… Falan filan… Sonunda dayanamadim, çocuga sordum. ‘Oglum bu insanlar o kadar iltifat ettiler ki her halde bizi soyup sogana çevirecekler. Sordun mu? Kaç paraya patladi bu is? Bunun altindan kalkabilecek miyiz?’ Baktim çocuk bir kahkaha atti. ‘Ne parasi?’ dedi. ‘Para mara yok! Burada saglik ücretsiz. Devlet karsiliyor. Eski sitemden kalma…’ dedi. Beni inandirana kadar ne çekti. Fakat… Fakat… Ben kendimden utandim. ‘Vay be! Oglum ben Rusya’yi bunun için mi telin, protesto ettim? Vallahi yaziklar olsun bana!’


  • Pazar 8.8 ° / 6.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 9.5 ° / 5.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Salı 10.1 ° / 7.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı