Tarih: 01.01.2018 00:00

ISLAMI CIHAD TERÖR DEGILDIR

Facebook Twitter Linked-in

 ISLAMI CIHAD TERÖR DEGILDIR 

Islam’in teröre müsaade etmemesi, Müslümanlarin kesinlikle silahlanmayacaklari ve gerektiginde asla silah kullanmayacaklari anlamina gelmemektedir. Baska bir ifade ile teröre bulasmamak, cihadi terk etmek anlamina gelmemektedir. Ne terör cihatla özdestirilebilir, ne de cihada terör gözüyle bakilabilir. Zira cihad, Allah’in bir emri olarak farz bir ibadettir.

‘Fitnenin ( küfrün) ortadan kalkmasina ve dinin yalniz Allah’in dini haline gelmesine kadar savasmayi ‘ (el-Bakara: 2 /193) ve ‘ehl-i kitab ile Islam hâkimiyetini kabul edip cizye vergisini ödeyinceye kadar savasilmasi’ ( et-Tevbe: 9/29) gibi cihadi emreden birçok ayet-i celile ve hadis-i seriflerin degerlendirilmesinin kisaca özeti söyledir:

Tüm delillerin anlam ve kapsami ile ilgili olarak’ … Ortaya iki görüs çikmistir:

Birincisi, Islam’a göre sulh esas, savas geçici sebeplere baglidir. Islam devleti, karsi tarafin tecavüzü, hak ihlali gibi sebepler bulunmadikça gayr-i Müslim devletlerle devamli sulh içinde yasar ve iliskiler kurar. Islam’da savas baris içindir ve savunmaya yöneliktir; ilk taarruz daima karsidandir.

Buna karsi ikinci görüs sudur: Islam yeryüzünde yalniz ilahi hükümranliga boyun egmis ve bunu temsil eden devletin mesruiyet, varlik ve istiklalini tanir; bu devlet ise Islam devletidir. Diger devletler gayr-i Müslim olduklari müddetçe Müslüman devlet onlarla savas durumundadir. Baris, ya Islam devletinin güçsüzlügünden, ya gayr-i Müslimlerin Islam’i kabul etmelerinden yahut da Islam devletinin egemenligi altina girmelerinden dolayi tercih edilir.

Daha ziyade muasir Islam hukukçularina ait bulunan birinci görüs sahipleri mesned olarak Kur’an-i Kerim’in ‘sulh isteyen düsmanla sulh yapilmasini’(el-Enfal: 8/61), ‘taarruz ve tecavüzde bulunulmamasini’ (el-Bakara:2/190) emreden ve ‘’ tecavüze ugradiklari için Müslümanlara savasma izni verildigi’’ni bildiren (el-Hacc:22/39) naslari delil olarak kullanmislardir.

Cumhuru teskil eden ikinci görüsün sahipleri ise ‘fitnenin(küfrün) ortadan kalkmasina ve dinin yalniz Allah’in dini haline gelmesine kadar savasmayi’ (el-Bakara 2/193), ‘ehl-i kitab ile Islam hâkimiyetini kabul edip cizye vergisini ödeyinceye kadar savasilmasini ‘ buyuran(et-Tevbe:9/29) ayetlere ve bunlari teyit eden hadislere dayanmakta, karsi tarafin delillerini ise    ‘onlar Müslümanlarin’  zayif olduklari zamanlara ait ve geçicidir’ seklinde yorumlamaktadir.

Cumhurun görüsünü destekleyen bir husus da Islam devleti vatan, irk vb. maddi degerler üzerine degil manevi degerler ve özellikle din temeli üzerine kurulmus bir devlettir. Din ise belli bir toprak parçasina veya topluma hapsedilmez; nuru bütün insanligi aydinlatacak, kula kulluk son bulacak, insanlar yalnizca Allah’a kulluk ederek esref-i mahlûkat (yaratiklarin en sereflisi) olduklarini ispat edecek, iki cihan mutlulugunun kapilarini açacaklardir.

Savasin gayesi bütün insanlari zorla Müslüman etmek degildir; savas, isteyenlerin Islam’a girmelerini, istemeyenlerin ise Islam’in hâkimiyeti altinda dünya nimetlerinden istifade ederek adalet ve hürriyet içinde yasamalarini saglayacaktir. Iste bu manada ve bütün insanliga baris, refah ve mutluluk Müslümanlarin kiliçlarinin gölgesi altinda gerçeklesecektir.

‘‘ Ey insanlar! Düsmanla karsilasip savasmayi arzu etmeyin, Allah’tan afiyet (ruh ve beden sagligi, huzur …) isteyin. Düsmanla karsilasinca da sabir ve sebat gösterin ve bilin ki cennet kiliçlarin gölgesi altindadir.’’(Müslim, el-Cihad, 5.) diyen hadis bu manalara isik tutmaktadir. Yine bu hadise göre Islam’da savas arzu edilen, sadiste zevk alinan bir vasita degil, baska çare bulunmadigi zaman basvurulan, yüce gayelere yönelik bir vasitadir.’’

‘‘ Bize göre bu iki görüsü söyle bir noktada birlestirmek mümkündür: Islam’da savasin sebebi baskalarinin zararina maddi menfaat, nüfuz ve hâkimiyet saglamak degildir. Sebep haksizliktir, hukukun çignenmesidir (din ve vicdan özgürlügünün ortadan kaldirilmasi, insanlarin yurt ve yuvalarinin ellerinden alinmasi, zayiflarin sömürülmesidir) Bu husus birçok ayette vurgulanmistir. Eger bu sebep sulh yoluyla ortadan kaldirilabilseydi, amaca baris yolundan ulasmak mümkün olsaydi savas ‘‘israf, zulüm ve manasiz’’ olur, dolayisiyla gayr-i mesru hale gelirdi. Gerek Hz. Peygamber(s.a.v.) döneminde ve gerekse sonraki Islam devletlerinde fetihler, baris yoluyla dünyada hakkin ve adaletin korunmasinin mümkün olamamasi vakiasina dayanmaktadir.

Not: Kiliçtan kasit haksiz yere kelle kesmek degildir. Insanlara gücün ve kuvvetin varligindan dolayi zulmetmek, baski yapmak, kuvveti üstün görmek, üstünlügü kuvvette aramak Islam’la katiyetle bagdasmaz.

Abdulkadir AKYOL




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —