Bugün, 22 Kasım 2024 Cuma

?ITHAL ISÇIYE IS, BIZIM ISÇIYE DAYAK?

?ITHAL ISÇIYE IS, BIZIM ISÇIYE DAYAK?

Geçtigimiz günlerde bazi gazete ve haber sitelerinde yayinlanan bir habere ait bu basligi sanirim birçogumuz görmüsüzdür. Çorlu`da üretim yapan yabanci sermayeli bir isyeri ile ilgili haber aynen söyleydi.

 ITHAL ISÇIYE IS, BIZIM ISÇIYE DAYAK”

Geçtigimiz günlerde bazi gazete ve haber sitelerinde yayinlanan bir habere ait bu basligi sanirim birçogumuz görmüsüzdür. Çorlu’da üretim yapan yabanci sermayeli bir isyeri ile ilgili haber aynen söyleydi.                                                                                                                                               Çorlu Avrupa Serbest Bölgesi’nde 14 Kasim 2012 tarihinden beri grevde olan DAIYANG-SK Metal Isçileri bugün, esi benzeri görülmedik bir grev kiriciligi ile karsi karsiya geldi. Türkiyeli isçiler yerlerine çalistirilacak Kore`den getirilen isçileri görünce, islerini savundu. Islerini savunan grevci isçilere ise polis biber gazi ve cop ile müdahale etti.”

Degerli okurlar; bu ve buna benzeri haberleri sürekli gazete ve televizyonlarda, üstelik çogu da çarpitilarak emeginin hakkini ve yasal haklarini savunan emekçileri karalayan bir sekilde izlemekteyiz.

Bu niye böyle olmaktadir sorusunun cevabi elbette çok açiktir. Ama gelin tarihte biraz gezintiye çikalim. Yabanci sermayenin ülkemize girisinin yogunlasmaya basladigi dönemlerde kimler hangi görüsleri savunmuslar, yabanci isçiler nasil itibar görmüs, yerli isçilere kimler nasil asagilayici ve zavalli bir mahlûk gibi bakmislar, sendikalasmalarini kimler savunmus hangi isbirlikçiler karsi çikmislar kisaca bir bakalim.

Iste size çok fazla gerilerde degil ama 19.yy sonlari, 20 yy baslarindaki yabanci sermaye agirlikli bazi isletmelerin yerli isçiye bakisina çarpici birkaç örnek. Prof. Dr. Mesut Gülmez’in “Türkiye’de Çalisma Iliskileri adli kitabindan aktaralim.

Yabanci Sermaye ortaklari, yerli isçilere karsi ayirim gözetici ve asagilayici bir tutum içerisinde olmus ve bunu açikça dile getirmekten kaçinmamislardir. Örnegin Anadolu-Osmanli Demiryollari yönetiminin ilk genel müdürü olan ve bu görevden 1890 yilinda ayrilan Fon Gulman, su (asagilayici) cümleyi gezdigi yerlerde sik sik yineleyip durmustur. ‘Yerli amele bir lokma kuru ekmek, iki çürük zeytin ile geçinebilir.’

Ayni tutum ve anlayis daha sonraki yillarda da sürdürülmüs ve 1908 grevleri sirasinda dile getirilerek, yerli isçilerin ücretleri yabanci isçilerden daha düsük tutulmustur. Nitekim Demiryollari yönetimi kendilerine karsi esitlige aykiri islemler yapildigindan yakinan Türk memurlarina su yaniti vererek, yüksek aylikli görevler için Avrupa’dan memur getirtmistir. ‘Siz biftek yemege, sampanya içmege alismamissiniz; ihtiyaciniz azdir, ekmek peynir ile geçinebilirsiniz. Binaenaleyh tuvalet masrafiniz yoktur. Avrupa memurlari kadar maasa müstahak degilsiniz.’

Bu tür tutuma yine bir baska örnek ise, Rihtim isçilerinin 1909 Nisan’indaki grevinde görülmüstür. Kumpanya Müdürü, isçilerin gönderdigi komisyona (komiteye), Fransiz amelesini misal gösteriyorsaniz onlar adamdir’ yanitini vererek isteklerini kabul etmemistir.” (Mesut Gülmez. s.391)                                                                                                                                                    Çalisma kosullarinin bu yillardaki agirligi ve özellikle yabanci sermaye ortakliklarinda çalistirilan yerli isçilere karsi takinilan acimasiz ve ayrimci tavri ise yine bir yabancinin, Anadolu - Osmanli Demiryolu’nun sabik doktoru Arhangelos Gavrili’nin kitabindan aktaralim.* “Hat Subesinde az bir ücretle canlari çikarilircasina çalistirilan yerli isçilere (…) verilecek ücretin saat hesabina dayanacaginin ve günlük is süresinin 11 saat olacagini, ancak ögle yemegi ve öbür dinlenme zamanlarina ücret ödenmeyecegini” yazmistir. Öbür dinlenme zamanlarindan da kastin “namaz ve def-i hacet gibi mecburi durumlarin” oldugu açikça yazilmistir.

Doktor Gavrili bu kitabinda, “Cer (çekme) Subesindeki isçilere de hariçteki emsallerine göre pek az ücret verildigini belirterek ‘bu adem-i sahavete (cömertlik yokluguna)  maruz kalanlarin sadece yerliler’ oldugunu vurgulamistir. Ayni isi yapan yabanci isçiye 0/0 50 daha fazla ücret verildigini” de yazmaktadir. “Insafsizca 30-35 yil çalistirdigi yerli isçileri bütün kuva-yi hayatiyesini sülük gibi emdikten sonra vücutlarina ariz olan zaaf sebebiyle vaki olan en ufak bir hata için gayet agir cezalar verdikten sonra, suyu alinmis limon posasi gibi bir köseye ativermektedir.” (Mesut Gülmez. s.390)

Aradan 30 yildan fazla bir zaman geçmis ve rejim de degismistir. Peki, bakis açisi ne kadar degismistir dersiniz? 1932 tarihli is yasasinin görüsmeleri sirasinda Ziya Hasim yabanci sermaye ve yabanci isgücü kullanilmasinda israr edilmesine su tepkiyi vermektedir. “Bizim aptalca misafirperverligimize siginan yabancilar, bütün kofluklarina ragmen kasanelerde (yuvalarinda), bol ziya, bol para, bol gida içinde bütün arzularini, bütün medeni ihtiyaçlarini tatmin edecek kudrete haizdirler.(…) En kiymetli islerde hiç de mütehassis olmayan ecnebilerin kullanilmasinda israr edilmesi süpheli bir harekettir.”(Mesut Gülmez. s.399)                                                                      Yerli isçi ile yabanci isçi arasindaki ücret farkina bir örnek vermek gerekirse, Taskömürü endüstrisinde yabanci ustalar günde 370-410 kurus arasinda ücret alirken, yerli isçi ve ustalar 160-300 kurus arasi ücret alabilmektedirler. Ocaklarda yeraltinda çalisanlarda ise fark çok daha büyüktür. Yabancilar 670 kurus alirken yerli isçiye sadece 60 kurus (altmis) ödenmektedir. Bu durum bize imparatorluk döneminde yabanci isçilere taninan ayricalik ve yüksek ücret ödeme yolundaki uygulamanin Cumhuriyet’ten sonrada devam ettigini göstermektedir.(Mesut Gülmez. s.400)

Peki, polis ya da zabita niye hep haklarini savunan isçilere, emekçilere Çorlu’da ki vb. birçok örnekte oldugu gibi saldirir derseniz, bu soruya da herkesin kendine göre verecek bir cevabi mutlaka vardir ama sanirim su bilgi de birçogunuza ilginç gelecektir. Bunun için yine biraz geriye Osmanli Imparatorlugu’nda polis teskilatinin kurulus tarihine gidelim.                                                                “10 Nisan 1845 tarihli Polis Nizami ile ülke genelini ve tasrayi kapsamaksizin salt Istanbul’a özgü olmak üzere adina <> denilen bir <> kurulmustur. Kaynagini 1 Temmuz 1800 tarihli Paris Emniyet Müdürünün Görevlerini Düzenleyen Kararnameden alan bu Nizami’nin 12. maddesi ile polise verilen üç ana görevden birincisi söyledir. ‘Isini ve gücünü birakarak salt kullarin islerini durdurma amaci tasiyan isçi derneklerini/topluluklarini ve kalabaliklarini ortadan kaldirmak ve yok etmek.”  (Mesut Gülmez. s.373)

Mesele simdi daha iyi anlasildi diyenlere hemen su bilgiyi de verelim. 10 Nisan 1945 tarihinde kurulan bu polis örgütlenmesi, 16 Subat 1846 tarihinde Zaptiye Müsirligi’nin kurulmasiyla ortadan kaldirilmis ve yeni bir düzenlemeye gidilmistir.

Peki, ilk defa sendika hakkinin verilip verilmeyecegi hususundaki tartismalarda ne olmustur dersiniz?                                                                                                                                                      Yil 1909, Meclis-i Mebusan’in 18 Haziran tarihli 104.oturumunda kürsüde konusan Dâhiliye Naziri Ferit Pasa’dir. “Biz henüz ecnebi sermayesini memlekette gezdirmege çalisiyoruz. (…) Simdiki halde sendikanin teskiline lüzum yoktur” demektedir.                                                                          Nafia Nazir Vekili Ali Bey ise “Sendika teskil etmek muzirdir. Memlekette en ziyade ecnebi sermayesine muhtaç oldugumuz su zamanda ameleye sendika için hak verecek olursak, sermayedarlar amelenin taht-i tehdidinde kalacaktir. Sermayedaran buraya gelmeye cesaret edemeyecektir.”( Mesut Gülmez. s.340)

Peki, bütün bu tartismalar sirasinda amelenin/isçinin sendika hakkini savunanlar da yok mudur? Elbette vardir. Bunlarin basinda Erzurum Mebusu Varteks Efendi gelmektedir. Konuyla ilgili çesitli oturumlarda defalarca söz alarak ülkenin yabanci sermayeden yarar degil zarar gördügünü ve biraz da halkimizin haklarinin düsünülmesini isteyerek su görüslerini dile getirmistir. “Ecnebi sermayedarlar Avrupa’da is göremez. Çünkü Avrupa’da sermayeleri yüzde on kazanir. Bizde ise yüzde elli kazanir. Ve bunu nereden kazanir, (ey) Heyet-i kiram? Benim ve sizin cebinizden degil ya. O bizim ayak altinda ezilen binlerce ahalinin gögsünden, yüreginden çekip kazanir. Bizim ahalimizin kanini, bizim ahalimizin terini düsünmüyoruz da bu (yabanci) sermayedarlari düsünüyoruz. (…) Bakiniz ecnebiler kendi menfaatlerini düsünüyorlar. Fakat biz onlar zarar-dide(görmüs) olmasinlar diye bizim bir milyon kadar amelemizin hukukunu pay-mal edip onlarin hukukunu izale etmek istiyoruz. O halde rica ederim,(…) biz ahalimizin hukukunu zayi etmiyelim.”( Mesut Gülmez. s.391/Takvim-i Vakayi gazetesi. 5 Temmuz 1325/18 Temmuz 1909)

 Sik sik satasmalar ve hakaretlerle sözü kesilen Varteks Efendi, konusmasina karsi gösterilen tepkilerin bir nedenini de suna baglamaktadir. “Hükümet memurlugu, ya da hükümete seçilen kisiler, pasa veya herhangi bir pasanin oglu, yahut da zengin olmalari nedeniyle yoksullarin durumunu anlayamaz ve dolayisiyla da onlarin haklarini savunamaz.”  Bu nedenle isçi haklarini ancak isçilerin kendilerinin savunabilecegini düsünmektedir.(Mesut Gülmez. s.353)                      

 Ayni kararlilikla isçilerin haklarini savunan bir baska mebus daha vardir. O da Istanbul Mebusu Zöhrap Efendi’dir. Yaziyi daha fazla uzatmamak için onun ve içerisinde yer aldiklari sosyalist gruba mensup diger mebuslarin söylediklerini buraya aktarmayacagiz, ancak onlarinda son derece onurlu ve kararli bir durusu vardir.

Yazimizi burada noktalarken, isine sahip çikan, emeginin ve onurun mücadelesini yürüten Çorlu’daki DAIYANG-SK Metal Isçilerini, bu onurlu direnisi sürdüren Birlesik Metal –Is Sendikasini ve tüm emekçileri buradan dostlukla selamliyor, mücadelelerinde basarilar diliyorum.

*Arhangelos Gavrili. Anadolu ve Bagdat Demiryollari Idaresinin Iç Yüzü. Mahmutbey Matbaasi, Dersaadet(Istanbul),1327(1911),s.164.(M.G. S.390)                                                                                                                                                     **Prof. Dr. Mesut Gülmez. Türkiye’de Çalisma Iliskileri. (1936 Öncesi). 2. Basi. Ankara.1991. TODAIE Yayinlari, No.236.

 



  • Cuma 18.3 ° / 8.7 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 17.9 ° / 5.1 ° Şiddetli yağmurlu
  • Pazar 8.8 ° / 6.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı