Bu kafalar faize karşıdırlar ama paradan para kazanmaktan, makamın hakkı ver deyip makamdan para kazanmaktan, kredi ile gemicik almaktan utanmazlar.
Ülkeyi kendi kendine yeter halden ithalat cennetine çeviren, üç beş zadeganı köşe yapıp kişisel zenginleşmede dünya sıralamasına girip adaletsiz gelir dağılımında rekorlar kıranlar bir şey yetiştirmeye vakit harcar mı sizce? O yüzden utanıp sıkılmadan paramız var ki ithal ediyoruz demekten kaçınmadılar.
Şimdi bu beylere sorsak TUİK kafası ve ağzı ile tarım ve hayvancılıkta bu kadar üretim arttırdık derler peki dediğinizi doğru sayalım da bu ithalat neyin nesi desek sus pus olurlar, bilmediğiniz şeyler var, devlet yönetmek bakkal yönetmeye benzemez gibi bilindik geyiklere sarılırlar. Gerçek ise devleti yönetemedikleridir.
Bunlar üretmekten çok tüketmeye alıştıkları ve de tasarruf edemedikleri için bizler bunlara inat üretmeliyiz.
Balkonda domates, biber patlıcan, badem üret. Şehirde bostanlıklar olsun. Yeşilliği koyunlar gibi çim zanneden kafalara inat halkın ihtiyacı için, fiyatları dengelemek için, nakliye yükünü azaltmak için bostanlıklar kurulmalı.
Bazılarının etrafı hıyar dolu olduğu için onlar gibi iş olsun, süs olsun diye hıyar yetiştirmemeli!
Bu kafalar obeziteyi de çok iyi beslenme zannediyorlar! Yok yok diyorsunuz da bu kadar göbekli adam nasıl oluyor diye soruyorlar.
İlerleyip şahlandığını zanneden bu arkadaşlara yanlış yoldan geri dönmenin de ilerlemek olduğunu hatırlatmak gerekir.
Bu ülke jeopolitik, jeoteknik ve de jeomorfolojik olarak tarım ülkesidir.
Betonlaşma ve çevreyi şehircilik bakanlığına bağlama hastalıkları yüzünden,kuraklık sorununu ve ürün planlaması yapamama gibi yan tesirler görünse de bu ülke kötü eller üzerinden çekildiğinde, bırak bu ülkeyi Avrupa ve Rusya’yı bile besler!
Bu ülke eko sistem olarak biyotik ve abiyotik bileşenleri açısından da üretime çok uygundur. Ekosistem dediğimiz için bile üretmeye karşı olacak kafalar varlığı trajikomik olarak karşımızda durmaktadır!
Çevre açısından, sürdürülebilir kalkınma hedefleri açısından, iklimi ve su rejimini koruma açısından doğal üretime geçilmeli üretim seferberliği yapılmalıdır.
Üretmek için dijital kent ayakları çekip uluslararası sermayeye çeşni olanlara inat, ekolojik zeka örneği sergileyip doğayı havayı ve toprağı daha iyi tanımalıyız.
Dijital takıntısı olan sivri akıllıların akıllı kent ayakları kokuyor ve hastalık yayıyor. Tarım kentin tezek kokan kokusuonlara inat şifa dağıtmaya devam ediyor.
Para basmak yerine, borç ekonomisi yerine, üretim ekonomisine geçilmeli. Üretime de tarımdan ve hayvancılıktan başlanmalıdır.
Topraktan geldik toprağa gideceğiz bütün mesele çamurlaşmamak!