“KENTSEL DÖNÜSÜM” NEDIR, NE DEGILDIR
Hayat lafa dönüstükçe büyük laflar ve büyük gaflar kendi magdurlarini yaratir. Zaten uygarlik tarihi her daim ezilenlerin tarihinden beslenir. Ayrica aci bir gerçektir ki deprem her seyi aninda yikar geçer.
Özellikle koskoca ülkenin tamamina yakini degisik boyutlarda deprem riski tasiyor ise ve ülke nüfusunun tamamina yakini bu riskli bölgelerde yasiyor ise orta büyüklükte bir deprem bile ciddi can ve mal kayiplarini beraberinde getirir.
Hal böyle olunca ‘depremi araç görüp kentsel dönüsüm amacina hizmet yarisi’ seferberligi baslar, baslatilir…
Ancak kimse “kentsel dönüsüm” ne mana ifade eder, nedir ne degildir pek kafa yormaz. Sadece deprem odakli siyasi ve ekonomik manevralara mesruiyet kazandirmaya mükellef bir anlayis hâkim kilinmaya çalisilir. Oysa kentsel dönüsümün bilimsel gerçeklikle örtüsen bir tanimi, biçimselligi ve katlanilmasi zorunlu sonuçlari vardir. Bu konuda bir irdeleme yapilacak ise ‘geçmis simdinin içinde yasar ve agir agir gelecege akar’ gerçegi göz ardi edilmemelidir…
Aslinda; “Kentsel dönüsüm, ilk uygulamalari 19. yüzyilda batida baslayan ve günümüze dek ulasmis, ülkelere özgü degiskenlikleri de bünyesinde barindiran kentsel yenileme, soylulastirma maksatli bir projedir. Zaman içinde sanayinin sehir merkezleri disina tasinmasiyla geride kalan, olusan harabe alanlarin, izbe görüntülerin iyilestirilmesi kentsel dönüsümün dogumuna baslica nedendir. Yani kentsel dönüsüm özünde sosyo-ekonomik ve fiziki yeni çevreler, yeni sehirler olusturma gayretidir. Bir baska deyisle sanayi artigi atil bölgeleri yeniden canlandirma ve hareketlendirme yöntemidir.”
Mesele ekonomik açidan ele alindiginda ise; “ Kentsel dönüsüm kapitalizmin bizzat kendisinin sorumlu oldugu bunalim ve krizlerden kurtulmak için yeni rantlar olusturarak insaat sektörünü kullanarak kendini düze çikarma hamlesidir. Yani kentsel dönüsüm ile dogacak sermaye birikimi ve arti degerin emilmesidir hedeflenen. Ekonomik krizden çikmaya alternatif bir model, kaynak aktarimi can çekisen sisteme son bir hayat öpücügüdür kentsel dönüsüm.
Kentsel dönüsüme sosyal gerçeklik açisindan bakildiginda ise çok daha karmasik degerleme ve degerlendirmeler vücut bulur; “ Kentsel dönüsüm uygulamalari yeterince denetlenmezse üst gelir gruplari için bulunmaz nimet, orta ve alt gelir gruplari için ise en basta barinma hakki olmak üzere bir dizi hak ihlalleriyle önlenemeyecek magduriyet olur. Özellikle kapitalizmi revize etmeye yönelik uygulandiginda, kent yoksullarini daha da yoksullastirma, mülksüzlestirme insani yerinden yurdundan etme durumuna dönüsür.
Kaynak aktarimi içgüdüsüyle yapildiginda ise; “ Kentsel dönüsüm alt gelir gruplarinin zor bela edindikleri yasam alanlarindan tasfiyesiyle yaratilan arsa ve arazilerin üzeri pahali projelerle desteklenerek üst gelir gruplarinin begenisine sunulmasina devsirilir. Bu sistemde insan odakli kent dönüsümü de yerini rant odakli kent girisimciligine birakir. Böylece mekânsal ve toplumsal ayristirma güncellenir ve adaletsiz bir neo kentsel düzen ortaya çikar.”
Daha açik bir genellemeyle; “kentsel dönüsüm, yoksullarin evlerinden barklarindan mahallelerinden, semtlerinden vilayetlerinden gönüllü, yari gönüllü veya metezori tahliyeleriyle olusturulan alanlar halk ve kamu yarari gözetilmeden degerlendirilirse isin içinden çikilamaz. Alanlarin akil ötesi rant projelerine, yüksek gelirlilere arzi muhtemel lüks konutlara, bes yildizli yaldizli kulelere tahsisi ile sonuçlanir kentsel dönüsüm. Alt gelirliler yine en basa döner ve yeni olusturulan kentin çevresinde, kenarinda kösesinde yasamaya yollanir, mahkûm edilir. Çagdas, yasanabilir, sürdürülebilir bir kent ve çevre yaratma anlayisindan böylesi bir uzaklasma tarihi bir firsati tepme anlamina gelir."
Bu degerlendirmelerin isiginda; “ Ülkedeki kentsel dönüsüm uygulamalarinin olayin ekonomik ve sosyal boyutunu iyi irdelemis, katilimci, paylasimci, mekân müdahaleleri barindirmayan, mülksüzlestirme gayesi gütmeyen, asla magdur etmeyen bir çizgide olduguna ve yoksullastirici, yoksunlastirici, büyük sermayeye kaynak aktarici bir islevselligi olmadigina inanmak ve inandirilmak her yurttasin en temel hakkidir.
Son söz yerine; “ Deprem odakli yenilenme, kentsel dönüsüm denilerek alanlar hesapsiz kitapsiz arsizca metalastirilarak, hazine arazileri bir çirpida özellestirilerek rayinda gitmeyen ekonomiye insaat sektörü vasitasiyla ayar çekmek ‘ekonomik çözüm’, bu kirik düzende mevcut kentleri ve yasam alanlarini artirimlarla yeniden ultra betonlastirmak ‘depreme önlem’ olur mu yasayip görecegiz…