KENTSEL DÖNÜSÜM ÖYKÜSÜ; ?AGIT BETON

KENTSEL DÖNÜSÜM ÖYKÜSÜ; ?AGIT BETON

Kum saati iki bini on iki çimento geçiyor. Beton her yan beton. On katli, yüz katli velhasil çok katli betonlar yigini kent. Ultra katli yikimlar yasaniyor. En kötüsü çocuk bahçelerinde, parklarda betonun var olusunun dayanilmaz agirligi. Ve topraktan b

 

 

 

KENTSEL DÖNÜSÜM ÖYKÜSÜ; ‘AGIT BETON’

Kum saati iki bini on iki çimento geçiyor.

Beton her yan beton. On katli, yüz katli velhasil çok katli betonlar yigini kent. Ultra katli yikimlar yasaniyor.  En kötüsü çocuk bahçelerinde, parklarda betonun var olusunun dayanilmaz agirligi. Ve topraktan beton fiskiriyor artik. Yesil griye yenildi.

‘Çünkü insaat tanrilari betonu yaratti…’

Yesile özlem, safliga güzellige, temizlige ve en yüce degerlere özlem yüreklerde sanci. Bu özlemi yillar sonra agitlara söz olacak dizelerle anlatmak lazim ya beceremeyiz biz. Geregince becerememekten ve anlasilmamasindan da korkariz ayrica.

‘Çünkü insanlar da betonlasti…’

Bu günden yarina sirtlamak acilari, aci kapsaminda her ne varsa, oldugu gibi tasimak gelecege. Insana özgü sekliyle hirslanarak, gelecegi de yok etmek böylece. Yikici, yok edici ve çirkef umursamazliklarla adimlamak beton parkuru.

‘Çünkü yürekler beton, beyinler betonumsu. Bedenler kum çimento yigini. Kuru, kapkara, kupkuru ve dilsiz bir dünya…’

Ne zaman tek bir agaç görsek artik nesli tükenmeye yüz tutmus, ‘betona karsi agaç’ haykirasimiz gelir, en sloganvari. Zindan duvarlarina karakalem çiziktirilmis, agaçlar, orman ve çiçek bahçeleri düser aklimiza sonra. Beton dört duvar arasinda bile anaya, yara ve dogaya özlem tüter bir an sönmeden.

‘Çünkü analar bile beton basar oldular yüreklerine…’

Hani caddelerde agaçlarin diplerine bir armagan gibi birakilan sicak topragin islakligi ve kokusu vardir ya, yaraticiligi vardir ya insani bastan çikarir. Bu verimlilik belki de ilerde animsanmayacak bile. Ama eminim yillar sonra belki yüzyillar sonra agaçlar devlesecek. Beton yuvarlaklari genislemeye zorlayacak. Kim bilir agaçlarin tümü o gün geldiginde betondan zincirlerini kiracaklar. Beton halkalar unutulacak. Keske o günleri bizde görsek; adi çalinmis bir ormanda uzun bir yürüyüs tuttursak, isligimizda sen bir türküyle.

Öyle bir türkü ki; Içinde agaçlisi, ormanlisi, içinde hürriyet gizlenmisi olan. Tek bir agacin ömrü ne kadar, ya ormanlarin diye soran. Ölümsüzlügü tasirlar mi sonsuza, o kadar uzun upuzun mudur yasam çizgileri diye dizeleri olan.

‘Daha iki gün öncesine, dört bir yan orkideydi…’

Çam kokuyordu, orman kokuyordu, akasyalar açiyordu, çiçek tozlari sevisiyordu. Burunlarda tatli bir sizi, her yandan filizlenen nefis bir esinti. Doga kokum kokumdu. Soluyordu evren terazideki dengeyi. Ama simdi her yan beton, her taraf beton. Beton arabalar, beton evler, kat kat betonlar sinsilesi. Gögü bile deldiler. O deliklerden her gün durmaksizin kum akiyor insanlarin basina. Yani betonlasmaya kaynak, insanlari da betonlastirmak için. Maviligini unutmus deniz, sahilleri kumsuz, asil rengine yabanci griye yabanci ortak.

‘Çünkü eskiye öykünen mimari ile insa edilmis, disi sade içi bade, içindeki her seyin betonlastigi az katli, çok katli beton yiginlari hortluyor bu kentte. Beton kentin, beton ucubeleri salkim saçak. Betondan cumbalar, betondan haremlik ve selamliklar…’

Yetmisler seksenler hizla geçti. Doksanlar agir agir. Iki binler sonrasi ise sindire sindire. Çarklari pasli, dislileri yalama, kayislari laçka dönüyor dünya. Yarim ada o kadar yara sarici ki unutuluveriyor hiç unutulmayacaklar bile. Sanki on ikiden çarpilmamis gibi kimse, o mis kokunun yerini ates, barut, kan ve beton-beton almamis gibi.

‘Oysa su zerresinde günes sakli, ask denizinde bereket. Toprakta yaratan güç, Mutluluk resminde agaç, Tomurcukta sevgi çiçegi, Onurlu dudaklarda gülümseme sakli. Ve bulutlara dayanmis özveri. Içten, temiz ve vefali paylasimlarla en yüksege tirmaniyor özlem. Gönüllerde estetik kaygisi sakli. Emek esin kaynagi, herkes evrensel ezgilerde kayip ve devrim berrak bir sarkida sakli…’

Ne zaman ki; her sey bir yana iki yasli, eski ve tahrip edilmis kitayi kocaman bir beton köprü olup birbirine baglayacak bu beton kent iste o gün karabasan basacak. Çünkü korku tüneline girilecek ve doganin hakim rengi intikamini alacak betondan, tünelin çikisinda.

Ve betondan bir narin çiçek fiskiracak gökkusagi renklerinde. Diger çiçekçikler onu izleyecek. Beton grisi çok geçmeden gökkusagi renklerine direnemeyecek. Ve birisi çikip yazacak. Göç saati iki bini on iki umut geçiyor.

‘Çünkü betonlar çiçegi yaratti…’