Kizildere Katliami’nin üzerinden 44 yil geçti: ON’lar ölmediler mücadele sürüyor
Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden Mahir Çayan ve dokuz arkadasinin
Kizildere’de katledilmesinin üzerinden 44 yil geçti. Gelinen noktada ON’larin
mücadeleleri güncelligini koruyor
Tokat’a bagli Kizildere Köyü’nde top atislari ile baslarina yikilan samanliktan cansiz bedenlerinin
çiktigi 30 Mart 1972’den bu yana 44 yil geçti. 12 Mart 1971 darbesi sonrasi devrimcilere yönelik
baslatilan saldirilarin ardindan bu katliam yasandi. Ama ON’lar, yasiti olan mücadele arkadaslari,
70’lerin sonlarinda sokaklari dolduran ardillari ve bugün mücadele içinde olan binlerce genç için
yasamaya devam ediyor. Mahir Çayan, THKP-C ve Kizildere ardindan gelen birçok devrimciye
ilham verdi, vermeye devam ediyor. Mahirlerin izinden yürümeye devem eden iki farkli kusagin
temsilcileri Melih Pekdemir ve Önder Isleyen’in degerlendirmeleri Kizildere’nin devrimciler
üzerindeki etkisini bize aktarmaya yetiyor. Pekdemir ve Isleyen’in degerlendirmeleri söyle:
Iyi ki yasamislar
Melih Pekdemir: 30 Mart 1972’de, Karadeniz’de bir dag köyünde, on genç insan bir evde kusatildi
ve tank ile havan topu ile öldürüldü. Sunca yil boyunca ölüme, öldürmelere öylesine alisti ki bu
toplum “Ne yapalim, iste orada da on kisi ölmüs” diye bakilabilir bu yildönümüne. Ama o yillar
ve ölen o insanlar hiç ama hiç böyle bir anlatima denk düsmüyordu. Mustafa Suphi ve yoldaslarinin
1921’deki kiyimindan sonra ilk kez, devrimci hareketin önder kadrosu toptan yok edilmisti.
Bu olayin benzerlerinin, yani toplu öldürmelerin sonraki yillarda tekrarlanip kaniksanmasiyla
toplumsal süreç bakimdan siradanlastirilmasi mümkün olsa da sol hareketin bellegine kazinmis
olmasi gerçegi de var. Bu yasa dek “vaktimiz yok onlarin matemini tutmaya” diye diye geldik...
Simdi elbette bu yildönümünde de agit yakmayalim; ama onlari hamasetin ötesinde, yasamis
ve ölmüs ve “iyi ki yasamislar” dedigimiz genç insanlar olarak anmak çok daha anlamli…
‘’Kizildere asla bir son olmadi’’
ÖDP Baskanlar Kurulu üyesi Önder Isleyen: Kizildere, devrimci hareketin 1965-71 dönemindeki
gelisiminden 70’lerin ikinci yarisina ve bugüne uzanan bütünlügü içinde degerlendirilmeli.
Kizildere asla bir son olmadi. Devrimci hareketin üzerinde yükseldigi siyaset ve mücadele anlayisi,
önce Devrimci Yol’da ardindan bugüne uzanan mücadele içinde bir tarihsel devrimci çizgi olarak sürdü.
71’den 77’lere uzanan geçmis devrimci hareketimiz bizim kusaklarimiza,
Mahir Çayan’la Ulas Bardakçi’nin kucaklasmasindaki devrimciligin güzellikleriyle, hayatin ve
mücadelenin devrimci tarzda kavranmasina olanak taniyan bir siyaset anlayisi ve yöntemi sundu.
THKP-C hareketi her seyden önce kendi öz gücüne güvenen bir siyaset ve mücadele
anlayisinin ifadesidir. Devrimci hareket o dönem içinde de kendi disindaki güçlere bel baglayarak
mücadele etmeyi reddettigi oranda, devrimci hareket kendi bagimsiz siyasetini ortaya koyabildi.
Geçmis devrimci hareketimizin ayirt edici özelliklerinden birisi budur. Özellikle 90’larin ardindan
gelisen liberal rüzgarlarin, postmodern siyasetlerin etkisiyle solda kendi disindaki güçlere yaslanarak
siyaset yapma egiliminin güçlendigini görüyoruz.
Bu solun ülke siyasetinde etkili olma imkanlarini zayiflatan bir sonuç ortaya çikardi.
Sol bugün ülkenin geleceginde söz sahibi olabilecekse bu ancak kendi ayaklari üzerinde durarak,
kendi kaderini kendisinin belirleyebilecegi bir mücadele ve siyaset anlayisi ile mümkün olabilecek.
Geçmis devrimci harekete sahip çikmak, Kizildere’nin yolundan yürümenin anlami da budur.
Sinif temelinde mücadele
Kizildere’nin yil dönümlerinde dogal olarak geçmis hareket üzerine farkli degerlendirmeler de gündeme
geliyor.THKP-C’yi kendi gerçekliginden kopartarak, onun tezlerini bugün kendi politikasina uyarlamaya
çalismanin dogru olmadigi ortada. Mahir Çayan’in görüsleri, ‘bugün olsa sunu desteklerdi’ denilebilecek
biçimde speküle edilemeyecek denli sarih ve nettir. Bu bakimdan, Mahir Çayan’in, en önemli fikri mirasi
emperyalizmle bütünlesmis sömürü düzenine karsi mücadele çizgisidir. Ve bu çizginin en belirgin özelligi
siniflar mücadelesi temelinde olmasidir. Bunun ötesindeki bir tartisma fazla zorlama ve gereksiz
görünüyor.
Kizildere’nin dün oldugu gibi bugünkü çagrisi da, ülkenin gelecegine, kaderine sahip çikacak bir
sorumlulugu üstlenmektir.
Erdogan’in ve AKP’nin ülkemizin tüm gelecegini teslim almaya çalistigi, her yanda patlayan bombalar
etrafinda izlenen siyasetin halklar arasindaki bir ayrismaya yol açtigi bir zamandayiz. Hiç kimsenin
memnun olmadigi ve içinde bir çözümü barindirmayan bu politikalar karsisinda, yapilmasi gereken
ülkenin kaderine sahip çikacak, birlesik bir gücü ve iradeyi gelistirmek olmali. Etnik ve mezhepsel
yaklasimlara dayanmayan, halklar arasindaki birligi gelistirmeyi temel alan devrimci siyaset anlayisi
güçlendirilerek, AKP eliyle insa edilen bu gerici, çürümüs düzeni kökten degistirmek mümkün
olabilecek. Kaynak: Birgün