KOBANI DÜSERSE

KOBANI DÜSERSE

Son günlerde gündemden ISID ve Kürtlerin savastigi Kobani bir anda gündemin ilk konusu oldu. Peki, Kobani neresi? Nerede?

KOBANI DÜSERSE
Son günlerde gündemden ISID ve Kürtlerin savastigi Kobani bir anda gündemin ilk konusu oldu. Peki, Kobani neresi? Nerede? 
Suriye`nin kuzeyinde Kürtlerin yogun olarak yasadigi bölge, Kobani (Kobane) olarak adlandiriliyor. Kobani`nin diger adi ise Ayn al-Arab (Ayn el Arap)(Arap gözü). Kobani ayrica `Rojava`da PYD`nin inisiyatifiyle kurulmus üç kantondan(bölgeden)  ortada olani` seklinde de tarif ediliyor.
Kobani`de, 2 Temmuz`dan beri Irak Sam Islam Devleti (ISID) ile YPG arasinda çatismalar devam ediyor. ISID’in saldirdigi Kobani ve çevresindeki köylerden Türkiye`ye dogru baslayan göç, bölgenin gündeme gelmesine neden oldu.

19 Eylül 2014`de Sanliurfa’nin Suruç Ilçesi Dikmetas Köyü sinirina gelen Kürt asilli Suriyelilerin sinirda bekletilmesine tepki gösterenlere güvenlik güçleri müdahalede etmis, bir süre sonra ise sinir açilmis ve tel örgülerin ardindaki Suriyelilerin Türkiye`ye girisine izin verilmisti.

Kobani ates çemberi içinde yaniyor. ISID’in de neler yaptigini görüyoruz ve ISID’e dis güçlerin destegi devam ediyor. ISID her gün bir tepeyi alip, diger tepeye bayrak dikiyor. ABD stratejisini farkli farkli ortaya koyuyor. Bu konudaki stratejisi ise Esad’i da devirmeyi kapsayan hava ve kara birliklerini gönderme çabalaridir.

Türkiye için Suriye ve Irak açisindan komsuluklari göz önüne alindiginda hiçte kolay hesaplarin olmadigi görülmektedir. Basit pansuman olaylariyla Türkiye gerek Suriye gerekse Irak olumsuzlugunu halledecek gibi gözükmüyor. ABD ve koalisyon birliklerinin oturup iyi ve radikal kararlar alarak Suriye içindeki ISID terör güçlerinin hilelerini ve tuzaklarini bosa çikarma karari almalari gerekmektedir.

Tüm savas çemberi altindaki bölgelerin ve Kobani’nin birkaç boyutu vardir. Bir askeri boyutu iki sivil boyu, üç PKK boyutu bunun disinda bilmedigimiz boyutlarda vardir.

Bütün bunlara karsin Türk devletinin ve askerinin kendi vatanini, Milletini ve Bayragini korumasi için çok ince ve radikal kararlar aldiklarini hesaba katarsak Kobani ve etrafindaki olacak olaylari ileri ki günlerde somut sekilde görmüs olacagiz. O bölgeden su ana kadar ülkemize gelen mülteci sayisinin 200.000’î geçtigini herkes bilmektedir. Ayni zamanda bunlarin içinde arlisi, arsizi, hirlisi, hirsizinin da siniri geçerek Türkiye’ye geldiklerini süpheci yaklasilmada olsa gözden geçirmemizde fayda oldugunu bilmemiz gerekir.  Bu 200.000 kisinin içinde alevisi, sünnisi, yezidisi, çolugu-çocugu, genci, ihtiyari kim varsa magdur olan herkese kucak açilmasinin komsuluk görevi oldugu gibi, inancimiz açisindan da kesin bir vazife oldugunu hatirimizdan çikarmamamiz gerekir.

Bunlarin suanda yasamlarini sürdürdükleri yerlerin gerek hijyenik açidan gerekse yasanabilirlik açisindan ihtimam gösterilmesi onlarinda her birinin kösklerde, villalarda, debdebeli hayatlarda yasayan insanlar kadar onlarinda bu dünya hayatini yasama hakkinin oldugunu unutmayalim.

Seyh Edebali’nin Osman Bey’e dedigi gibi;

Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Sunu da unutma: insani yasat ki devlet yasasin. Yükün agir, isin çetin, gücün kila bagli, Allahütealâ yardimcin olsun…’

Abdulkadir Akyol