Türkiye’nin dis politikasinin son bir buçuk ayina iki “uçak vakasi” damgasini vurdu. Biri, zorla indirilen öteki ise indirilmeyeniki uçagin çevresinde gelisti olaylar.
Zorla indirilen Suriye uçaginda AKP Hükümetinin havasi, “Biz gerekirse gökte uçan kuslardan bile hesap sorariz.”, “Bize dokunan bu bölgede, bir ucunda Rusya bile olsa adim atamaz”biçimindeydi.
Ikincisi, Enerji Bakani Taner Yildiz’in 4 Aralik 2012 günü Erbil’e giden uçagina Irak Hükümetinin inis izni vermemesi ve uçagin Erbil yerine Kayseri’ye inmek zorunda kalmasi ise Türkiye için tam birasagilanma durumuydu.
Her ne kadar Enerji Bakani isi, “Irakli bakanla Bogazda çay kahve içer isleri yoluna koyariz” piskinligine kadar götürdüyse de ortaya çikan skandali gözlerden saklayamadilar. Çünkü, ne Osmanli ne cumhuriyet döneminde bir bakan, bir ülkeye giderken yari yoldan döndürülmüstü. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Enerji Bakani 37 ülkeden bakanlarin firmalarin temsilcilerin katildigi “Petrol ve Gaz Konferansi”na katilmak için Erbil’e gitmek için yola çikiyor ama yari yoldan geri dönmek zorunda kaliyordu.
Hem de bu asagilanma durumu, kürsüye çikan her yetkilinin; “Biz, bölgenin lider gücüyüz”, ”Biz bölgenin model ülkesiyiz”, “Biz elbette atalarimizin at sirtinda gittigi her ülkeye bugün de gidecegiz” içerikli nutuklar haykirdigi bir dönemde yasandi! *
YANLIS HESAPLAR BAGDAT’TAN MI DÖNÜYOR?
Enerji Bakani Yildiz’in uçaginin Erbil’e inisine izin verilmemesi elbette bir skandal, elbette büyük ve ilginç bir soru isareti ama bunlardan daha büyük bir ilginçlik ise aylardir Irak Hükümetine, “Irak yönetimi Sünni Arap halka zulmediyor” diye agzina ne gelirse söyleyen, “... hesabini sorariz”, “... göz yummayiz!” tehditleriyle tamamlanan açiklamalar yapan “Irak’ta, mezhepçilik ve petrol yüzünden iç savas çikacak” diye kehanetler öne sürerek Irak’in bölünmesine çanak tutma anlami çikarilacak iddialar ortaya atan Basbakan Erdogan ve Davutoglu’dan ya da diger zevattan “Bu nasil olur, bunu bize nasil yaparlar?” gibi bir serzenis bile duymadik.
Bu skandalvari olayin hemen arkasindan, Irak Basbakani Nuri el Maliki, psikolojik üstünlügü ele geçirmis olmanin özgüveniyle, Hürriyet’te yayimlanan uzun röportajinda, “Türkiye’ye dostluk eli uzattigini” ilan etti. Bunu yaparken de Tarik el Hasimi’nin korunup kollanmasindan, barindirilmasindan Davutoglu’nun Kerkük’e yaptigi “baskin ziyaret”e, Türkiye’nin Irak’taki Sünnileri desteklemesine kadar tüm anlasmazlik noktalarini da sirladi. Bu elestirilere de o ‘herkese agzinin payini veren’ üslubuyla konusan Basbakan ve bakarindan hiç bir yanit gelmedi. Ve o günden beri de (10 gün oldu) Irak’a karsi hükmet cenahindan bir “kem söz” isitilmedi.
Böyle olunca ister istemez; “Hükümet bugüne kadar izledigi yolun çikmaz oldugunu anladi da yeni bir politika mi olusturuyor; yanlis hesap Bagdat’tan mi dönüyor?” sorusu büyüyen bir “yanita” dönüstü.
AVA GIDEN AV MI OLUYOR?
Bu sessizligi nasil yorumlayacagiz?
Gerçekten AKP Hükümeti bir çikmaz yola girdigini fark etmis de bundan dönüs manevrasi mi yapmaktadir yoksa ayni yolda yeni ve daha güçlü girisimler yapma hesabi içinde midir; bunu yakin gelecekte daha açik görecegiz. Ancak su bir gerçek ki, Irak - Türkiye iliskilerinin böyle sertlesmesi; Suriye ve Iran’a yönelik Bati emperyalizmi kusatmasi ve bu emperyalist planda Türkiye’ye biçilen rol Türkiye’yi son derece kritik bir noktaya tasimis bulunmaktadir.
Türkiye’ye patriot bataryalari yerlestirilmesini, tipki Kürecik “Füze kalkani radari” üssü gibi Iran, sadece Suriye’ye yönelik degil kendisine yönelik de algilamaktadir. Bunu da Iranli yetkililer çesitli vesilelerle açikça ifade ettiler, ediyorlar.
Bu yüzden de Türkiye NATO’ya, Batiya daha çok yaklasip Bati emperyalizminin öncü gücü olarak davrandigi ölçüde Iran’la iliskiler gerilip bir krize dönüsme etkenleri daha da yükselmektedir.
Ve dahasi ABD’nin Iran’a yönelik ambargosunda diger ülkelere verdigi süre de dolmaktadir ve Türkiye Iran’dan petrol ve dogalgaz alimini durdurmakla yüz yüzedir.
Dolayisiyla Iran’a yönelik Amerikan ambargosu Iran’dan çok Türkiye’yi vuran bir silaha dönüsmüstür.
Ve Türkiye’nin Irak’la iliskileri gerilirken Kürt Federe Devletiyle petrol alisverisini dogrudan yapmasi da Türkiye’nin Irak’la iliskilerinde, “Sünni muhalefete destek” yaninda ikinci bir gerilim unsur olarak yükselmesine yol açmistir.
Türkiye ile Irak Hükümeti arasindaki gerilim, bir biçimde Irak’in içine de yansimis, Kürt Federe Devleti ile merkezi hükmet arasindaki krizi daha da büyütmüs, Kürt güçleriyle Irak Hükümeti özel kuvvetleri elleri tetikte karsilikli olarak mevziye girmis bekleyen bir pozisyona girmislerdir.
Bunun anlami ise Türkiye’nin Irak’la olan dogalgaz ve petrol aliminda da istikrarli olmaktan çikmasidir. Yani enerji tedariki bakimindan Türkiye, Iran’la oldugu gibi Irak’tan aldigi petrol ve dogalgaz için de istikrarsiz bir döneme girmistir.
IKINCI UÇAK VAKASI: RUSYA’NIN HAMLESI!
10 Ekim 2012’de Moskova-Sam seferi yapan bir Suriye uçagi Ankara Esenboga Havalimani’na zorunlu inis yaptirildi. Iddia, uçakta,"Sivil uçuslarda bildirim yapilmasi gerekip de olmasi mesru olan unsurlar disinda unsurlar oldugu" biçimindeydi. Ve Suriye ile zaten çok sert olan karsilikli masalarin yaninda, Rusya’yla da karsilikli sert açiklamalar yapildi. Ama bir süre sonra tartismalar yatisti ve “Sorunu Putin geldiginde enine boyuna konucagiz” diyen yetkililer Putin’in gelisinin iki aya yakin bir süre ertelenmesiyle isi tavsattilar ve uçak konusu görüsmelerin tikanmasiyla önlendi.
Ancak uçakla baslayan sert tartisma bazi gerçekleri göstermis ya da bazi gerçeklerin hükmet tarafindan dikkate alinmaya basladigi bir döneme denk gelmis olmali ki, Putin’in Türkiye ziyareti herhalde Rusya’nin son yillarda yaptigi en büyük miktarli ekonomik anlasmalar hamlesi olarak gerçeklesti.
Baska bir söyleyisle ikinci uçak vakasi ve Rusya ile Türkiye’nin dogrudan karsi karsiya gelmeleri, AKP Hükümetinin dis politikasinin meyvelerini vermeye basladigi bir döneme denk geldi. Bu yüzden de Rusya ile yapilan 11 anlasmayla Türkiye-Rusya arasindaki 30-35 milyar dolayindaki ticaret hacminin 100 milyar dolara varmasi amaçlanirken, Rusya’ya bir kaç ay önce kimsenin verilecegini beklemedigi, “imtiyaz” düzeyinde tavizler verildi.
Örnegin, Türkiye’nin içinde yer almadigi, Nabucco’nun alternatifi olan Güney Akim’in Türkiye’ye de baglanacagini Enerji Bakani Taner Yildiz açikladi. Ikincisi ise 30 miyar dolara varacak bir yatirim olan Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili Rusya’nin“vergi indirimleri” talebinin Türkiye tarafindan kabul edildigi açiklandi. Rusya’ya taninan bu önemli imtiyazlarin yani sira Rusya’dan “serbest dogalgaz alimi” anlasmasi da bu vesileyle yapildi.
Böylece Rusya, milyarlarca dolarlik bir ticaretle kendini eskisine göre çok daha avantajli hale getirirken Türkiye’ye ise, Putin’in, “Biz Esad rejiminin avukati degiliz” demesiyle, “Rusya Türkiye’nin Suriye politikasina yaklasti” avunmasi kaldi.
Çünkü, Erdogan-Davutoglu ikilisinin yeni Osmanlici ve Amerikanci politikasinin bir sonucu olarak, Irak ve Iran’la enerji ithalat güvenligi ortadan kalkinca enerji bakimindan Rusya’ya bagimliligin yüzde 60’lardan 80’lere dogru tirmanmasi, Türkiye’yi Rusya’nin ekonomik her dayatmasin kabul etme çizgisine itmistir.
GÜNEYDEN DOGUYA TAM BIR KUSATILMISLIK!
Irak ve Iran’la iliskilerdeki gerilimin sicak odagi olan Suriye-Türkiye iliskileri tartismasiz bir biçimde bütün bir güney siniri boyunca her tür ekonomik faaliyeti engelleyen bir düzeyde seyretmektedir.
Kibris’in Israil ve büyük Batili petrol firmalariyla Dogu Adeniz’de petrol aramasina girismesi ve Türkiye’nin bölgeye girmesini yasaklanmasi, Akdeniz’in “zengin oldugu söylenen” petrol ve dogalgaz rezervlerinden pay alma konusunda Türkiye’nin dislandigini göstermektedir. Ve Türkiye’nin bu konudaki tehditkar açiklamalari sadece kendisini daha zora sokmaktadir.
ABD ve Bati Iran’a müdahale için bölgeyi silahlandirip, Suriye ve Iran’a müttefik olacak güçlere karsi bölge ülkelerini yeniden saflarini belirmeye zorlarken, Türkiye, “komsularla sifir sorun” diye çiktigi yolda Suriye, Irak ve Iran gibi enerji bakimindan siki baglari olan, “sinir güvenligi” bakimindan da son derece önemli komsulariyla çatismali bir sürece girerek, dünyanin bir dünya savasini bile göze aldigi “enerji güvenligini” tamamen ve kendi eliyle tehlikeye atmistir. Ve simdi güney ve dogusu düsman ülkelerle çevrili, enerji ihtiyacini tamamen Bati emperyalizmin çikarlari ugruna her an karsi karsiya gelebilecegi Rusya’nin eline terk etmis bir ülke haline gelmistir.
Türkiye’nin Bati komsulari Yunanistan ve Bulgaristan’la iliskileri ise olsa da olur olamasa da çizgisindedir!
ENERJI VE SINIR GÜVENLIGINDE KRIZE DOGRU!
Bir adim sonra Bati emperyalizminin “Rusya’yi güneyden kusatma” planinin bölgesel gücü durumuna gelecek Türkiye, simdi gerçegin kelime anlamiyla “dört tarafindan kusatilmis bir ülke” haline gelmistir. Bu yüzden Irak Hükümetinin Enerji Bakaninin uçagini Erbil’e indirmemesi, var olan tablonun çizgilerini netlestiren bir vakaya dönüsürken, Esenboga’ya indirilen Suriye uçagi üstünden yapilan tartismalar ise Rusya’nin Türkiye’nin elini kolunu baglamada bir hamle daha yapmasiyla ”tatliya baglanmis” görünmektedir. Ancak bu “tatliya baglama”, Batinin Iran’i sonra da Rusya’yi kusatma stratejisinin bölgedeki bas aktörü rolünü üslenmis “Türkiye’nin basina çuval geçirilmesi” ile nitelenebilecek bir “tatliya baglama”dir!
Kisacasi Türkiye, Bati emperyalizminin bölgesel gücü olma ve yeni Osmanlici hayallerle süslenmis dis politikasiyla; Kürt sorununu çözmeme israriyla birlesen bölge ülkeleriyle çatismaya dayanan iç-dis politikasiyla Batinin Iran’i Rusya’yi kusatma planinin “bas aktörü” olurken kendisinin kusatildigini görmeyen bir ülke olarak tarihe geçecegi bir hatta girmistir. Bunun ilk sonucu olarak; enerji güvenligi bakimindan bölgedeki rakibi, yakin gelecekte ön önemli düsmani olacagi Rusya’ya teslim olmak olurken baslica kara sinirlarini da tamamen güvensiz hale getirmeyi, hatta belirsizlestirmeyi basarmis bulunmaktadir!
Bu, siyasi bakimdan kusatilmislik ve sinir güvenliginin kalkmasi, ekonomik bakimdan ise enerji güvenliginin bir krize dogru hizla yol almasi demektir.
* Dün, Financial Times’ta yayimlanan habere göre, Kuzey Irak’ta petrol ve dogal gaz sektörüne yatirim yapmayi amaçlayan Türkiye ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasindaki anlasma son asamasina geldi. Ancak Irak yönetimi ve ABD bu anlasmaya karsi ve Enerji Bakani Taner Yildiz’in uçaginin geri döndürülmesinin nedeni de bu.