Lazlar paketin neresinde?
Laz
Enstitüsü
Yönetim Kurulu
üyesi
yayinci yazar
IsmailBucaklisi, asimilasyonla kaybedilen zarari ‘hasta bir insan
hemen kosmaya baslayamaz’ diye tarif ediyor. Bucaklisi, Lazca yer
isimlerinin
iadesi ve
derslerinyayginlastirilmasinin sart oldugunu vurguluyor.
Demokratiklesme
paketini Lazlar açisindan nasil
degerlendiriyorsunuz?
Genel olarak olumlu ama elbette eksikleri olan bir
adim. Öncelikle yer
isimlerinin
iadesi meselesi var. Bunun nasil degistirilecegi belli degil. Yer
isimleri degistirilirken
halkasormadilar.
Iade edilirken
halka mi
sorulacak, nasil bir
düzenleme yapilacak? Bence yer
isimlerinin kayitsiz sartsiz
iadesi gerekiyor.
Insanlar köylerinin
isimlerinindegistigini nüfus
dairesine gittiklerinde ögrendi. Bu asimilasyonun bir
parçasiydi. Kimsenin ne oldugunu anlayacak
zamani olmadi. Sehirle iliski
kuruldukça,
egitim
seviyesi arttikça
yasadiklari sürecin de farkina vardilar. Karadeniz’de bütün köylerin
isimleri degistirildi, adi degistirilmemis köy yok.
Son 10-15
yildir mahallelerin
isimlerinin de degistirilmesi politikasi uygulaniyor. Mesela Tuna Mahallesi diye bir yer var. Karadeniz’de Tuna Mahallesinin ne
isi var denilmiyor. Bu degisim de mahallelere
yollarin girmesiyle
yasandi. Lazca
isimler
Türkçe oldu, Lazcalari unutuldu. Bir de Karadeniz sahil
yolu yapilinca tabelalar artti, o süreçte de
yeni
yeni
isimler
verildi.
Lazca bu kosullar altinda nasil
yasadi? Dili nasil korudunuz?
Lazca, UNESCO tarafindan tehlike altinda kabul edilen bir
dil. Yer
isimlerinin ve soyadlarinin degistirilmesi, evlerde dilin
kullaniminin azalmasi Lazcanin kaybolmasi tehlikesini de arttirdi. Soyadlari
Türkçelesti, yer adlari
Türkçelesti, Lazca
ister
istemez silindi.
Yeni kusaklar giderek unuttu. Bu sene demokratiklesme
paketi
açiklanmadan evvel Lazca
dersler basladi Arhavi ve Rize’de. Bu tip açilimlarin
psikolojik
etkisi oluyor. Su anda bes tane
sinif var ama bunun olumlu anlamda çok ciddi
etkisi
yasandi.
Dersler seçmeli ama ne olursa olsun bir
okulda Lazca
dersin baslamis olmasi
insanlar için çok önemli. Lazcanin terk edilmesi ya da unutulmasinin bir nedeni de
okulda basarisiz olma tehlikesiydi. Lazca
konusan
çocuklar
baskiyla karsilasiyordu. Asimilasyon çokboyutlu. Genel bir Karadeniz tanimi yapilirken Karadeniz’i olusturan ögeler silindi. Karadeniz müziginde de bu böyledir. Kazim Koyuncu’nun söyledigi Lazca sarkilar mi Karadeniz müzigi, Hemsince, Rumca, Gürcü
müzikleri mi? Bunun tanimi
özellikle yapilmadi.
Uzun bir süre Lazcanin varligi da kabul görmedi degil mi? Karadeniz’de çokdilli bir
hayatoldugu gerçegiyle
son 10
yildir
yüzlestik.
Bir örnek vermek
isterim, Lazca
dersler baslamadan evvel Lazca müfredat olusturup bir resmi
kuruma gittim. Karsimda oturan birisi bana “Neyin müfredatini
veriyorsunuz?” diye sordu, ben “Lazca” deyince “Lazca diye bir
dil yok ki, ben dilbilimciyim biliyorum” dedi.
Sonraona
yasadiklarimizi anlattim ve ögrendim ki,
konustugum insan bir
profesör.
Düsünebiliyormusunuz, birakin
halkin içinde,
üniversitelerde dahi Lazca diye bir dilin varligi bilinmiyordu. Gizlenmis bir
konuydu.
Insanlar bizim
konustugumuz dili “çideyrum geleyrum’dan ibaret saniyor. Bunca
zaman kendimizi anlatmamiza izin
verilmedi.
Sinemada,
tiyatroda,
yayincilikta
sesimizi duyurabilecegimiz
alanimiz yoktu. TRT ya da
özel
televizyonlar ne anlattiysa bunu bildiler.
Insanlarin kendilerini ifade edebilecegi
zamanda
baski basladi.
Renklilik ifade edilemedi.
Lazcanin
etkisini
en çok kaybettigi
dönem ne
zamana denk
gelir?
Televizyonun yayginlasmaya basladigi zamanla asimilasyon
hizlandi. Ondan önce yine de dil evde, mahallede
konusuluyordu. 70’lerden sonra ciddi sehirlesmeyle beraber iyice azaldi. Lazlar
Istanbul ’a geldikçe de dil azaldi. Sistemin ideolojik tarafiyla bir okulda, bir askerde karsilasiliyordu. 70’li, 80’li
yillara kadar hiç Türkçe bilmeyen bir
çocuk okula gidebiliyordu, simdi böyle bir durum yok. Anne babalar baski yapmaya basladi. Evde de artik ögretilmiyor. Bir de aksandan dolayi asagilanma sorunu var, Laz fikralari üzerinden de bir asagilanma söz konusu. Lazlik aptallikla esit görülüyordu. Insanlar birbirini “Laz misin?” diye asagiliyor. Bunlari biz yaratmiyoruz, bu asimilasyonu ortaya koyanlar yapti. Demokratiklesme paketini olumlu bulmamin bir nedeni de nefret suçlari meselesini
gündeme getirmesi. Istanbul Kadiköy’de bir dershane “Laz uçar da kaz uçmaz mi” diye sinav sorusu hazirliyor. Bu basli basina irkçi, soven, her türlü insanilikten uzak bir anlayis vardi. Nefret suçlarinin
gündemegelmesi bunu önlemesi açisindan kiymetli.
Lazca sadece bu topraklarda yasiyor
Su anda Lazcanin durumu nedir ve anadille egitimle yasanan sikintilar asilabilecek mi?
Türkiye ’de 100 bin civarinda çok iyi Lazca bilen ve konusan insan var. Sayi 200-300 binlere çikabilir. Lazcanin bir özelligi var, Türkiye disinda hiçbir yerde konusulmuyor. Sadece Gürcistan’da bir köy var konusan. Lazcanin üniversiteye girdigi Türkiye disinda bir yer yok. Bu topraklarda yasiyor, tutunabilecegi baska bir dal yok. Tek tutunabilecegi dal Türkiye’de. Devletin Lazcaya sahip çikmasi gerekiyor. Anadilin yok olmamasi için devletin destegi sart. Anadilde egitim meselesinde böyle bir finans kaynagini devletten baska kim saglayabilir? Hadi bunu sagladiniz, sürekli hasta tuttugunuz birini birden ayaga kaldiramazsiniz. Basinin, akademinin devletin Lazcaya sahip çikmasi gerekiyor. Dilin terapiye ihtiyaci var. Devletin okullarda yayginlastirmasi gerekiyor. Sapanca’da, Yalova’da Akçakoca’da da yayginlastirilmasi ve çocuklarin yönlendirilmesi gerekiyor. Bu tek basina Lazlarin asabilecegi bir süreç degil.