16 MART`IN ANIMSATTIKLARI
1977–1978 yillari liseye basladigimiz yillardi. O yillarda liselerin ve üniversitelerin açildigi gün olaylar baslar ve sene sonuna kadar da artarak sürerdi. Okullarin boykot ve isgaliyle geçen günlerde, sagli sollu saldirilar arasinda ögrencilik ve siyasetçilik birlikte harmanlanirdi. Gençler olasi bir saldiri tehlikesine karsi okullarina topluca girer ve topluca çikarlardi. Özellikle üniversitelerde fakülteler arasinda karsilikli kamplasmalar nedeniyle azinlikta kalan ögrenciler için polis refakatinde okul çikislari yasanirdi. Solcu ögrencilere polbirliler, sagci ögrenciler ise polderliler refakat ederdi her nedense.
Karsilikli kavga düzeni alindiginda araya yine polisten barikatlar kurulurdu, adi `toplum` olanlarindan. Ülkücüler "Allahsiz gomonistler Moskova`ya" diye saldirir, ilerici-devrimci ögrenciler ise " Yolumuz devrim yolu-Yurda fasist dolmus" diye gardini alirdi. Karsilikli atilan sloganlar heyecani artirirdi, bu bulanik ortamda. Kurtarilmis bölgeler, kurtarilmis okullar vardi ülkenin dört bir yaninda. Ortada kalan veya kurtarilmak istenen okullarda ve bölgelerde ise agir çatismalar hiç eksik olmazdi. Çogunlukta olan hangi siyasi görüs ise digerlerini baski altina alir, kendilerinden olmasi için sert tavir ve yaptirimlar sergilerlerdi.
liseler ve üniversitelerde ve ülkede yasananlar, o yillarda kisaca buydu iste. Taraf olmamak mümkün degildi ögrenciligi devam ettirmek adina. Dogaldir ki bizde taraf olduk aklimizdan zorumuz varmis gibi o yillarda. O dünya görüsümüzü aynen devam ettiriyoruz, asla birakmadik her sikintiya karsin. Ancak 16 marta iliskin bir olayi gündeme tasirken tamamen tarafsiz davranacagiz. Laf bir yerlere kaçarsa kaçar, ona da yapacagimiz bir sey yok. Yüzümüze yüzümüze kipkizil kafir de dendi ama firavunu da kizil denizin yuttugunu iyi bilenlerdeniz.
Bellegimizde haksiz kovalamacalar bulunsa da; 12 Eylül fasist darbesi ile sonuçlanan o süreçte karanlikta kalan "16 Mart Beyazit katliami" için derin devletin en girift planlamalarindandi diyor kirlenmis afisler.
Bu kirli senaryoya göre tam 34 yil önce; 16 Mart 1978 persembe günü, saat 13.45’ civarinda Istanbul Üniversitesi merkez binasindan topluca çikan solcu ögrencilere, Istanbul Üniversitesi Eczacilik Fakültesi önünde, açilan ates ve bombali saldiri sonucu 7 ilerici-devrimci ögrenci ölmüs, 60’a yakin ögrenci de yaralanmisti. 1978 yili 16 Mart günü, `Bomba` diye haykirislarinin pesine müthis bir patlama sesi duyulmus ve silah sesleri ve taranmayla birlikte tarifsiz aci çigliklar göge yükselmisti. O gün, düdüklü seytan patladiginda; “Beyazit komünistlere mezar olacak” slogani gerçek olmustu.
Gariptir refakatçi polisler nedense o gün üniversite disina ögrencilerle çikmazlar. Disarida görev yapan yedi polis ise ögrencilerin arasinda ya barikat olamaz ya da çogunlugun sesine uyar o gün. Beyazit Meydani`ninda resmen bir katliam yasanir, kiliç sirtinda. Birileri için ise gerisingeri yaslanip zevkle izledikleri trajik bir film kalir o günden geriye. Yalimli yalanlar uçusur ortaliga yillarca. Dikiz aynasinda affedilmeyecek günahlar belirir o günden sonra. Bu aleni katliami hakkiyla dikizlemek, irdelemek, arastirmak ve hesap sormak kimsenin aklina düsmez.
12 Eylül darbesinden sonra Beyazit Katliami`na ilskin Istanbul Sikiyönetim Mahkemesi’nde açilan dava 1982 yilinda beraat ile sonuçlandirilir. Bu katliam davasi da aradan geçen 34 yila ve açilan tüm davalara karsin benzer faili meçhul dosyalari gibi rafa kaldirilir. Ve failleri her kimse cezasiz kalirlar. Ayrica, 16 mart davasina Yargitay 1. Ceza Dairesi; Istanbul 6. Agir Ceza Mahkemesi’nin 20 Ekim 2008’de verdigi "zamanasimi" kararini yerli yerinde bulup onar. Böylece Türk hukuk tarihinin en uzun süren davalarindan biri olan "16 Mart Davasi" ikinci kez kapanir.
Oysa “Bomba atilacagi biliniyordu” cümlesi 34 yildir dillerde dolasir, kulaktan kulaga fisildanir. Emir cümleleri esnemis olsa bile gerçek budur. Sessiz sinemada üç maymun filmi oynatilir. Kursun bir levhaya rastgele harflerle, güzellikleri dograyan fasist darbeye hazirliklardan biri iste böyle yazilir. Kim ne der ise desin meselenin özü de budur.
1977 lerden 80 oniki eylülüne ve oradan bu günlere çemberin pek disina düsmeden bu aci olaylari canli canli yasadik, ama tek bir anini bile asla unutmadik. Ve hep bir seyler eksik kaldi içimizde. Anlatmaya kelimeler kifayetsiz çekilen eziyeti. Kabina sigmayan bir gençlik vardi o yillar deyip geçebiliriz.
Ancak hayatimizdan kaç yil çalindi hesaplamayi çoktan biraktik...