Kanal D Haber Grup Baskani Mehmet Ali Birand`in, safra kesesinde stent degisimi için yattigi hastanede beyin ölümünün gerçeklestigi iddia edildi.
Birand`in resmi twitter hesabindan ise oglu Umur Birand tarafindan bir açiklama yapildi. Umur Birand açiklamasinda, "Ben Umur Birand, babam halen yogun bakimda. Iyilesmesi icin dua ediyoruz. Gosterdiginiz sicak ilgi icin cok tesekkurler." dedi.
Kanal D Haber Grup Baskani Mehmet Ali Birand, safra kesesindeki stent degisimi için ameliyat oldu. Iste Birand`in ameliyat önceki son yazisi:
Bugün hem polis hem PKK sinavdan geçecek
Bugün Diyarbakir`da büyük tören var.
Yüzbinlerce kisi toplanacak En ufak bir olay kan dökülmesine kadar gider. Iki muhatabimiz var. Biri Pkk digeri de polis. Bakalim sürecin devamini mi istiyorlar, yoksa dinamitlemek mi?
Bugün yüzbinler Diyarbakir` da toplanacak.
Içlerinde çok kizginlari oldugu gibi, üzüntü duyanlar da olacak. Ancak ne olursa olsun, bu bir Kürt Gösterisi seklinde geçecek.
Halk, gücünü gösterecek.
BDP yaklasimini belirledi. Tahrik etmeyecek. Etrafin yakilin yikilmasi için tahrik etmeyecek.
PKK`nin tutumunu henüz bilmiyoruz.
Acaba "Bakin istedigimiz zaman sokaklari ates topuna çevirebiliyoruz...Bu defa ise, halkimizin barisçi gücünü gösterecegiz..." mi diyecek, yoksa bir isaretle gençlerini etrafa mi saldiracak?
Örgüt bugün, Imrali Süreci konusunda ne düsündügünün ilk isaretini verecek.
Böylesine büyük topluluklari kiskirtmak kolaydir da, kontrol altinda tutmak çok zordur. Bir silah sesi, bir fisilti herseyi mahveder .
POLISIN DE BÜYÜK SORUMLULUGU VAR. BAZI SEYLERI GÖRMEMELI. HER ATILAN ADIMA SERT MÜDAHELE ETMEMELI. DÜZEN KURACAGIM DERKEN MITINGI KARISTIRMAMALI.
Diger bir sorumluluk Polis` e ait.
Bundan önceki gösterilerde hep gördük. Güvenlik Güçleri bazen çok sertlesiveriyorlar. Öylesine bir tepki gösteriyorlar ki, gösteri savas alanina dönüyor.
Neden yaptiklarini soruyorsunuz , "efendim izin almadilar... Polise tükürdüler..." Gibi gerekçeler sayiyorlar.
Oysa öyle gösterilerle karsilastik ki, polis kenarda durdugu zaman olay çikmiyor. Aman dikkat, burada biz polisin insanlar öldürülürken veya binalar yakilirken de sessizce seyretmesinden söz etmiyoruz.
Güvenlik güçlerinin sagduyulu davranmasini bekliyoruz.
Bugün ilk isareti alacagiz.
Acaba bu is yürüyecek mi, yoksa dinamitlenecek mi ?
Ben Ümitli olmak istiyorum.
Artik ölümlerin durmasini diliyorum.
TÜRKIYE, ZORU BASARIYOR, KOLAYINI YAPAMIYOR ...
Geçen haftaki bir haber eminim dikkatlerinizi çekmistir.
Heybeliada Ruhban Okulu`nun etrafindaki 190 dönümlük koru, sahibi olan Aya Triada Manastiri Vakfina iade edildi.Ruhban Okulu 1971 yilinda kapatilmisti. Nedeni de, ülkenin genelindeki Din Okullarina duyulan alerjiydi. Islamcilarin Vakif kurup Din okulu açmasi engelleniyor, onlar da " Ama bakin Ruhban Okulu var..."diye örnek gösteriyorlardi. Bunun üzerine, 1884`ten bu yana Katolik Kilisesine din adami yetistiren okulun faaliyeti , sudan bir gerekçe bulunup durduruldu.
Sadece Ruhban Okulu degil, Rumlara ait tüm Vakif mallarina da el kondu. Binalar,arsalar Türklere verildi veya satildi.
Ak Parti hükümetine kadar bu haksizligi gidermek mümkün olmadi. Ancak bu hükümet, azinliklar konusunda inanilmaz adimlar atti. 40 yili asmis davalar sonuçlandirildi. Mallar eski ve gerçek sahiplerine geri verildi.
Bunun ne kadar güç birsey oldugunu tahmin edebilirsiniz.
Hele son karar, Ankara` nin artik azinliklar konusuna bambaska bir gözle baktigini tesçil etti.
Ancak gelin görün ki, bu kadar güçlüklerle mücadelenin üstesinden gelen Ak Parti iktidari, Ruhban Okulunu bir türlü açmiyor veya açamiyor.
Simdiye kadar, Basbakan basta olmak üzere, gelip geçmis tüm bakanlar " Açilacaktir... Açilmalidir ..." diye defalarca demeçler verdiler. Yine de olmadi...Olmadi. Oysa Ruhban Okulu, Katolik dünyasina din adami yetistirmesi açisindan son derece önemli.
Ancak nedense, "karsiliklilik" ilkesinden kendimizi bir türlü kurtaramiyoruz. Yani, biz birsey yapinca, Yunanistanin da ayni sekilde karsilik vermesini bekliyoruz. Oysa, Patrikhane bu ülkenin bir parçasi. Orada yetisen din adamlari da bizim vatandasligimizi tasiyorlar.
Karsilik istemek son derece yanlis bir yaklasim.
Dedigim gibi, isin en zor tarafini gerçeklestiriyoruz, deveyi hendekten atlatiyoruz, ancak siglik suda kendimizi batiriyoruz.
Hayret dogrusu...
KADIN CINAYETLERI HEP VARDI, SIMDI UYANDIK
Zavalli kadinlarimiz...
Gün geçmiyor ki, biri öldürülmesin.
Sanki toplum birden bire degisti ve erkekler kadinlarina saldirir oldu.
Merak etti ve 30-40 yillik gazeteleri inceledim.
Sasirirsiniz, kadin ölümünden ya söz edilmiyor veya en iç sayfalarda küçük puntolarla verilmis. Vaka- i - adiyeden gibi muamele görmüs.
Istatistiklere baktim ki, oooooo ölüm üzerine ölüm. Amma kimse ilgilenmiyor, medya haber degerinde bulmuyormus.
Ne aci degil mi ?
Analar edebiyati yapmakta üstümüze yoktur. Kadini basimizin üstünde tasidigimizi söyler dururuz . Bunca riyakarliktan sonra da, kadinimizi dograriz.
Vahsi bir toplum muyuz?
Hergün TV`lerde öyle cinayetler izliyoruz ki, vahsetten kuskulanmiyor degilim.
Neyse ki son dönemlerde, kadinlarimiz sahip çikma modasi basladi.
Hiç degilse lafini ediyoruz.
Hiç degilse- lafla bile olsa- sahip çikiyoruz.