MEHMET EMIN RAUF PASA VE KALLAVI SIYASETI

MEHMET EMIN RAUF PASA VE KALLAVI SIYASETI

Degerli okurlar son yazimizda, bazi dostlarimiz tarafindan yapilan nasihatlerin bize tarihten bir seyi hatirlattigini ve bunu da bir sonraki yazimizda ele alacagimizi söylemistik. Iste bu yazimizda sizlere onu anlatmaya çalisacagim. Önce yazimizin konusu

MEHMET EMIN RAUF PASA VE KALLAVI SIYASETI

Degerli okurlar son yazimizda, bazi dostlarimiz tarafindan yapilan nasihatlerin bize tarihten bir seyi hatirlattigini ve bunu da bir sonraki yazimizda ele alacagimizi söylemistik. Iste bu yazimizda sizlere onu anlatmaya çalisacagim. Önce yazimizin konusu olan Pasayi kisaca bir taniyalim.

Mehmet Emin Rauf Pasa 1780 yilinda Istanbul’da dogmustur. Babasi yüksek dereceli bir devlet memuru olup kendisi de genç yasta girdigi devlet memuriyetinde kisa sürede yükselerek 1814 yilinda Basdefterdar, bir yil sonra da (1815) Sadrazamliga tayin olur. Sultan II. Mahmut döneminde iki, Abdülmecit döneminde de üç olmak üzere toplamda bes kez Sadrazamlik görevinde bulunur. Her defasinda çesitli sebeplerle görevden alinan Pasa aralarda Anadolu’nun birçok vilayetinde valiliklerde de bulunmus ve 1860 yilinda Istanbul’da vefat etmistir.

Toplamda 15 yil Sadrazamlik yapan Pasa’yi ilginç kilan bir baska sey ise, 30 Mart 1838 de Sadrazamlik makami Basvekillige dönüstürülünce ilk Basvekil olmasidir. Gerçi kimin ilk basvekil oldugu veya adinin ne zaman degistirildigi konusu tarihçiler arasinda tartismali bir husus olarak hala devam etmektedir. Burasi simdilik bizim konumuzun disinda olup; biz gelelim Pasayi niye yazimiza konu ettigimize ve Kallavi Siyasetine.

TDK Sözlüklerinde  Vezir ve Sadrazamlarin giydigi bir tür kavuk” olarak tanimlanan Kallavi Pasamizin hayatini kurtarmis, caninin bagislanmasini saglamistir. Ilk Sadrazamliginin üçüncü yilinda (1818) Devlet Yönetiminde Yenilik Yapilmasini isteyenleri destekleyince, Yeniçerilerin tarafini tutan ve çok güçlü konumdaki Halet Efendi’nin düsmanligini kazanarak görevden alinir. Balikhane Kapisindan çikartilirken Bostancibasi tam kellesini vuracagi sirada Halet Efendinin tüm israrlarina ragmen Sultan II. Mahmut Kallavi basina pek yakisiyor, ben o güzel basa kiyamam diyerek canini bagislar ve Sakiz Adasina sürgüne gönderilmesine karar verir. Uzun boyu ve güzel yüzüne pek yakisan Kallavi hayatini kurtarmistir.

Sürgün cezasi bagislanip da Anadolu’da 15 yil önemli görevlerde bulundugu sirada “bir kez Istanbul’a gelirsek bir daha çikamayiz” dermis. Ancak 1833 yilinda Istanbul’a çagrilarak ikinci kez sadrazamliga getirilir. Bu kez de alti yil sonra II. Mahmut’un cenazesi günü yaninda tasidigi Padisahin Mührü tüm bakanlarin gözü önünde Koca Hüsrev Pasa tarafindan zorla elinden alinarak görevine son verilir. Bu iki olay pasanin üzerinde o kadar çok derin bir etki birakmistir ki, bundan sonraki tüm yasami ve devlet görevinde hep muhafazakâr davranmaya, basina bir is gelecegi endisesiyle konularin disinda kalmaya çalisirmis.

Sultan Abdülmecit’in kendisine son derece güvenmesine ve üç kez sadrazamliga getirmesine ragmen temkini asla elden birakmamistir. O kadar ki, zamanin geregi nedeniyle devlette yapilmasi gereken zorunlu yeniliklerde bile bu temkinli yaklasimini sürdürmüstür. Niye böyle davrandigini soranlara da, hakli olduklarini belirterek “Güzel ama Kallavi bizi artik kurtaramaz” dermis. Pasayi taniyanlarin bir kismi, onun zeki, temkinli, dürüst ve agir basli olduguna dikkat çekmislerdir. Kimileri ise onu miskinlik derecesinde tutucu, gevsek ve bostan korkulugu gibi olmakla suçlarlar. Gelelim pasanin kellesini alinma noktasina getiren Halet Efendiye. 

Halet Efendi.(1760-18239)

Asil adi Mehmet Sait Halet Efendi olan bu zat aslen Kirimli olup, devrin Seyhüslami’nin da torpiliyle kaleme girmis ve hizla yükselmistir. O kadar hizli yükselir ki kisa sürede II. Mahmut döneminin en güçlü kisisi oluverir. Devlet Kâhyasi unvanini alarak on yil kadar ülkeyi adeta avucunda tutmustur.

Bu süre içerisinde çikarci düsüncelerle her türlü yenilige, özellikle de askeri alandakilere sürekli karsi çikmis ve Yeniçerilerin hep arkasinda durmasini saglamistir. Yenilik taraftari olan devlet ileri gelenlerini adeta ezerek perisan etmistir. Son derece kindar; çikarina dokunanlari, görüslerine karsi gelenleri, makamina rakip olabilecekleri asla bagislamaz, onlari ezerek ortadan kaldirmadikça içi rahat etmezdi.

Devlet yönetiminde yer alanlara, bürokrasiye o kadar çok çektirir ve o kadar çok kisiye kötülügü dokunur ki öldügünde arkasindan su veciz tekerleme halk arasinda her yerde söylenir olmus.

“Ne kendi eyledi rahat, ne halka verdi huzur.

Yikildi gitti cihandan, dayansin ehli kubur”. (Kubur: Kabir/mezarda bulunanlar)

 

1823 yilinda Konya’ya sürgün edilerek orada kellesi vurdurulan Halet Efendinin hayati ve yaptiklari bu yaziya sigmayacak kadar genis bir konudur. Belki bir gün onu da yazabiliriz. Simdilik bu kadar bilgilendirme yeter diye düsünüyorum.

 

Yazimizi burada bitirirken geçen hafta yazdiklarimiz üzerine bizi arayarak büyük usta Mahzuni’nin  Ankara’da dayin yoktur/Mamudo kurban niye dogdun” dizelerini hatirlatan dostlarim ve tüm okurlari tarihle sikmadik umarim.

 

Dostlukla.

 

(Yazi için yararlandigimiz ana kaynak Abdurrahman Seref Bey’in 1978 yilinda Kavram yayinlari tarafindan yayinlanan “ Tarih Konusmalari” isimli eseridir.)

17.03.2012