Obrador, Meksika’da kitlelerin degisim isteginin güçlü rüzgarini arkasina almis görünüyor ve özellikle toplumsal hareketleri ve güçlenen muhalif damari da sürece katarak gerçeklestirecegi müdahaleler, yerlesik oligarsiyi geriletmek açisindan kayda deger sonuçlar dogurabilir
Meksika’da 1 Temmuz günü gerçeklestirilen genel seçimlerde, sosyal demokrat Andrés Manuel López Obrador %53 oy alarak devlet baskani seçildi. Obrador’a karsi yarisan adaylar, Milli Eylem Partisi’nden (PAN) Ricardo Anaya %22 alirken, Meksika’yi yüz yila yakin yöneten parti-devlet Kurumsal Devrimci Parti adayi José Antonio Meade ise %16’da kaldi.
Obrador’un devlet baskani olmasi, 1929’dan 2000 yilina kadar araliksiz sagci Kurumsal Devrimci Parti tarafindan yönetilen ve çok partili demokrasiye geçilen 2000 yilindan bugüne yine sirasiyla Milli Eylem Partisi ve Kurumsal Devrimci Parti’nin iktidarda oldugu Meksika açisindan neredeyse devrim niteliginde bir olay. Obrador 2006 ve 2012 yillarindaki önceki baskanlik seçimlerinde de aday olmus, son seçimde kil payi bir farkla baskanligi kaçirmisti.
Obrador’un devlet baskani olmasinin hem Latin Amerika kitasi hem de özelde Meksika açisindan önemi büyük. Ikincisinden baslayalim: Neoliberalizmin at kosturdugu, kamusal kaynaklarin devletlesmis sag tarafindan asiri yolsuzluklarla yagmalandigi, yarginin neredeyse islemedigi, uyusturucu kartelleriyle mücadele adi altinda özellikle kirsal bölgelerde yerlilerin muhalefetinin bastirildigi, sokaklarda günde onlarca kisinin öldürüldügü ve yoksullugun kitlesel biçimde yasandigi bir ülke olarak Meksika’da halk, yüzünü -reformist de olsa- sola döndü ve merkezinden radikaline sagci alternatiflerin tamamini sandiga gömdü.
Obrador’un kampanyasi üç baslik üzerine kurulmustu: Yolsuzluga son vermek, siddeti en az düzeye indirmek ve yoksulluk ile mücadele. Obrador, kampanyasi süresince, yoksullara dönük sosyal yardimlarin ve programlarin hayata geçirilecegi ve bu programlarin yolsuzluk ile el konulan paralar ile finanse edilecegi temasini isledi. Obrador’un en önemli vaadi ise sagci statükoya son vermek oldu. Ulusalci reformist solcu olarak tarif edebilecegimiz Obrador seçime üç partinin ortak adayi olarak girdi: Ulusalci solcu MORENA, sosyalistlerle sosyal demokratlarin ortak partisi Isçi Partisi ve ekolojist-sosyalist ES. Toplumsal hareketler, yerli hareketleri ve radikal sol için ise Obrador bir tür ehveni serdi.
Programina ve söylemlerine bakildiginda ise, Obrador’un bir tür sinif uzlasmasi modeli dahilinde sosyal reformcu bir ekonomi programini hayata geçirmeye çalisacagi tahmin edilebilir. Meksika ekonomisinin yerlesik oligarsik yapisi ve ABD ile olan asiri organik iliskisi düsünüldügünde ise, yerli oligarklar ve ABD ile kavga etmeden Obrador’un kafasindaki ilimli ekonomi politikasini hayata geçirebilmesi zor görünüyor.
Yine siddeti azaltmak da en az bunun kadar zorlu bir baslik. ABD ile birlikte sürdürülen ortak askeri ve polisiye programlara son vermeksizin, güvenlik aygitlari içinde siddetli bir tasfiyeye girismeksizin ve yoksul mahallelerdeki gençlere alternatif geçim imkanlari sunmaksizin Meksika’da siddeti düsürmek olasi degil.
Yolsuzlugu sona erdirmek ise yine yüz yillik bir parti-devletin genetigini degistirecek kadar güçlü yasal ve polisiye müdahalelerde bulunmayi gerektiriyor. Bu anlamda, kitlelerin destegi ne kadar güçlü olursa olsun, Obrador devlet içindeki bürokratik fraksiyonlarin en azindan bir kismini yanina almaksizin bu tür müdahaleleri gerçeklestiremeyebilir.
Fakat enseyi epey kararttiktan sonra sunlari da söylemek gerekiyor: Obrador, Meksika’da kitlelerin degisim isteginin güçlü rüzgarini arkasina almis görünüyor ve özellikle toplumsal hareketleri ve güçlenen muhalif damari da sürece katarak gerçeklestirecegi müdahaleler, yerlesik oligarsiyi geriletmek açisindan kayda deger sonuçlar dogurabilir.
Obrador’un seçilmesi, son yillarda sagin hem meclis düzeyinde hem de ideolojik olarak güç kazandigi Latin Amerika açisindan da hayli anlamli ve önemli. Kitanin son bes yili, ABD’nin kendisini solda tarif eden hükümetlere karsi -Venezüella’da siddetli uzlasmazlik sergileyen muhalefet ile, Brezilya’da Lula’yi bir kumpas davasiyla hapse atarak, Arjantin’de ulus-ötesi sermayedarlari bir blok halinde örgütleyerek vb.- verdigi yipratma savasiyla geçti. Meksika’da bir sol alternatifin iktidara gelmesi, bu anlamda, ABD’nin hesaplarini altüst edebilecek bir gelisme.
Meksika’daki sola dönüsün, çok ciddi bir ekonomik krizin ortasinda gerçeklesiyor olmasi da önemli. Halklarin gelecege dair güvence arayisinda bir oy verme davranisi olarak yüzünü muhafazakar sagdan reformist sola dönmesi, Latin Amerika’da 1998’de Chavez ile baslayan yeni -bu sefer daha ilimli- bir sola dönüs dalgasinin baslangici da olabilir.
Nihayet, Obrador’un ve Meksika halkinin önünde, ABD’nin ve oligarsinin komplolariyla, uyusturucu kartellerinin siddetiyle ve siddetini artiran ekonomik krizle geçecek yillar var. Fakat Obrador’un radikal bir programla ve toplumsal muhalefetin kitleselliginden mesruluk devsirerek adim adim bir restorasyon örgütlemesi de olasi. Meksika’yi izlemeye devam etmek gerekiyor.kaynak; Sendika62.org.