Tarih: 08.03.2022 21:38

NEDEN KADIN HAKLARI

Facebook Twitter Linked-in

Insan topluluklarinin yasam biçimlerini belirleyen, o toplulugun kültürü, gelenekleri ve inançlaridir. Ilk çaglarda en belirleyici özellik inançlar olmustur. Tarihsel gelismeler incelendiginde görüyoruzki, din toplumsal gelismislik konusunda önemli bir yer tutmustur. Özellikle yönetenler, dini otoriteleri kontrollerine alarak seri hükümleri kendi çikarlarina göre yorumlatip, toplumu istedikleri gibi yönetip yönlendirmislerdir. Seri hükümleri kendisine rehber alan toplumlarda gelismenin çok yavas ilerledigini gelismemis ülkeleri inceledigimizde çok net görmekteyiz. Din’i referanslardan erken kurtulan toplumlar daha erken bilimsel gelismelerin önünü açmayi saglamislardir.

Peki, seriat nedir, nereye dayaniyor, kadina bakisi nasildir? Gerçek bir aydin, yazar ve bilim adami, Prof. Dr. Ilhan Arsel’in  “Seriat ve Kadin” isimli kitabinda yer verdigi belgeleri inceleyelim: Otuz yil kadar üniversite de ögretim üyeligi, 1960 anayasasi hazirliginda komisyon üyeligi, 1966 yilinda kontenjan senatörlügü de yapan Ilhan Arsel bu kitabinda Diyanet Isleri Baskanligi arsivlerini kaynak alarak bakin neler tespit etmis:

“Erkekler kadinlara üstündür.” (2Bakara 228)

“Hosunuza giden baska kadin varsa, iki, üç, dörde kadar evlenebilirsiniz.”(4 nisa 3)

“Iki kadinin tanikligi bir erkegin tanikligina bedeldir.” (Kur’an 2 bakara 282)

“Kadinlar aklen ve dinen dun (eksik) yaratiklardir.” (Muhammed)

“Namazi kat’eden (bozan) seyler, köpek, esek, domuz ve KADIN dir..”(Muhammed)

“Kadin nankör ve seytandir.”(Muhammed)

“Kadinlar tarlalarinizdir, tarlalariniza istediginiz gibi girebilirsiniz.” (2 Bakara 223)

“Üç kimse vardir ki onlara yumusak davranirsan onlar sana ihanet eder, sert davranirsan iyilik eder. “Bunlarda, kadin, hizmetkar ve isçidir” (Gazali 1975 II 117)

 “Yalnizca kocasi için yasayan, ona kul köle olan kadin cennete girer”(Sahih-i Buhari Muhtasari). Yalnizca bir kismini aktardigim bu incilerin daha onlarcasini tespit etmis I.Arsel.

Seriat’in, kadini, daha dogrusu insani tanimlayisi yukarida ki ayet ve hadislerden çok açik bir sekilde anlasilmaktadir. Seriat, seri hükümlere dayali, okumayan, düsünmeyen, bas kaldirmayan, haklari için mücadele etmeyen, devamli biat eden bir toplum yaratma oldugu her akliselim tarafindan anlasila biliniyor. Seriat ile yönetilen ülkelerde Türban zorunludur. Türbanla, kadini kapatarak dis dünya ile izole edilmek amaçlanmistir. Türban, kadinin kapanmasidir. Türban, kadin hak ve özgürlügünün kisitlanmasidir. Türban, kadinin metalasmasidir. Türban, ideolojik bir simgedir. Türban, gericiliktir. Türban, bir sömürü aracidir. Türban, seriata giden yolun ilk adimidir.

 Bilindigi gibi Islam hukukunda malin mülkün gerçek sahibi Tanridir. Ancak, yeryüzünde, Tanrinin temsilcisi halifedir. Halife, Tanri adina bu mülkü istedigi gibi kullanabiliyordu. Onun için insanlarin kaderi tamamen halifenin iki dudagi arasinda idi. Zamanla toplumlar degistikçe, dini uygulamalarda buna göre degismistir. O günlerin sinif çatismalari dini gerekçelerle yapiliyordu. Isteklerini dini bir gerekçeyle kabul ettirmeye çalisiyorlardi. Kabul etmeyenlere de yine dini bir gerekçe ile cezalandiriliyorlardi. En fazla magdur olanlar kadinlardi. Çün kü, yukarda da belirtildigi gibi dini hükümler genel olarak kadinlarin aleyhindedir. Bu gün, hala, kadini, eksik kabul eden, kadini erkegetabi kilan, kadini 2. sinif gören anlayis seriatçi ülkelerde geçerlidir. Bu toplumlar hala kadini çarsafa sokma çabasi içindedirler. Seriatin en kati uygulayicisi; Suudi Arabistan, Yemen, Pakistan, Afganistan Banglades gibi ülkelere bakildiginda, her bakimdan geri kaldiklari ortadadir. Ahlaki korumak adina üretimden uzak tutulan kadin emegi, sosyal ve ekonomik gelismelere yansimamaktadir. Ekonomik anlamda çok büyük bir kayip olusturmaktadir. Diger yandan bu anlayis, erkegin, kadin hakkinda kötü niyetli düsünme anlayisidir ki bu aslin da erkek açisindan da onur kiricidir. Kadinin kapatilmasi sadece kadinin hak ve özgürlügünün kisitlanmasi degil, asil erkeklerin aklen ve fikren ilkelliginin bir ifadesidir. Kadinin özgürlestigi toplumlar uygar, kadini kapatan toplumlar ise gelismemis, insanlari diri diri topraga gömecek kadar barbar toplumlardir. Iste bati toplumunun daha uygar ve daha gelismis olmasinin nedeni; din’i refarans almayip akli öne çikararak ileri düzeyde gelismislerdir. Kadin –Erkek esitligine iliskin verilen egitim bati toplumlarinda daha erken baslamistir.

 1400 yillik tecrübe bize sunu ögretmistir ki, kadini 2. sinif görmek, kadini kapatmak o topluma, ne ahlaki ne de sosyal yönden hiçbir sey kazandirmamis aksine çok sey kaybettirmistir. Ahlak adina kadinin kapatilmasi, kadina, yasamini zindan ettigi gibi, kapali toplumlarda ahlaki yapinin daha da bozuk oldugu da ayri bir gerçekliktir. Kadinin kapanmaktan kurtulmasi, özgürlesmesi, kisiligine kavusmasi insan onuruna yakisir bir davranistir. Kadini, sosyal yasama katmak, ayni zamanda bir uygarlik ölçüsüdür. Atatürk devrimleri, bu alanda çagdas uygarliktan yoksun kalmis Islam dünyasina önemli ölçüde öncülük etmistir. Yine ayni eserde I. Arsal diyor ki: “Islam ülkeleri arasinda, Türkiye- Misir gibi ülkelerde, kadinlar is alanlarinda diger Islam ülkelerine göre daha fazladir. Seriatin etkisinin azaldigi yerde bu fark çok ciddi sekilde ortaya çikiyor. Seriatin kaderciliginden  “bir lokma bir hirka” anlayisindan kurtuldukça gelisme olacaktir. Bu sefalete isyan edilmemesinin sebebi de yine ayni kaynak tarafindan bu sefil yasamin Tanridan geldigine inandirilmalaridir. Bu duruma isyan etmek Allaha isyan etmek olacagi korkusuna kapilmalaridir”. Ve yine ayni kaynaktan bir alinti daha yapalim: “Türkler Islam dinini seçmeden önce 7.8. yüzyilda kadinlar her alanda erkeklerle yarisir durumda idiler. Daha sonra Muhammed ile birlikte kadin kocasinin kölesi durumuna getirildi. Islam öncesi, Arap kadinlari dahi ekonomik faaliyetlerin içerisinde idiler. Muhammed’in ilk karisi Haticenin kervanlar islettigi biliniyor. Haticenin ölümünden sonra Muhammed kadinlari bu alandan uzaklastirdi. Kadin yapacagi her is için kocasindan izin alacak duruma getirildi”.

Egitimsiz ve cahil bir ailede hizli artan nüfusa karsilik yetersiz üretim, artan yoksullugu dogurmaktadir. Toplumun yarisinin üretimden uzak kalmasi, sadece tüketen bir sinif haline getirmektedir. Bu gün ülkemiz için belki bu kadar karamsar olmayabiliriz, ancak, mevcut tartismalar, AKP açisindan iki amaca önemli ölçüde hizmet etmektedir.

 Birincisi, kamuoyu bu tartismalarla bogulurken, zamlar, yoksulluk, isçi ve emekçilerin talepleri gündem disinda kalmaktadir. Ikincisi, toplumun ileri ve aydin yüzlerinden ciddi bir tepki gelmemesi gericilige hizmet etmektedir. Bu ayni zamanda basta ABD olmak üzere diger emperyal ülkelerinde arzu ettigi tablodur. Ortadogu da kendisi için en zor gördügü ülkeyi, örgütlü bir toplum degil, biat eden topluma sahip bir Türkiye üzerinden, Büyük Ortadogu Projelerini (BOP)hayata geçirmesi kolay olacagini düsünmektedir. Kisacasi üzerimizde ciddi bir oyun oynaniyor, bizi de bu oyunun figüranlari yapmak istiyorlar.

Seriatin kadin anlayisi kadini erkek ile esit bir insan olarak görmeyip, erkegin mali ya da kölesi olarak tanimlamistir. Böylece kadin yüzyillar boyu üretimden uzak tutuldugu gibi, erkeklerle esit yasama olanagi bulamamistir.

Hristiyan din inancina sahip bati toplumu, din ’in bilimsel gelismeye engel olan yönlerine yönelik degerlendirmeye 14. YY da tartismaya baslamislardir. Bir Hristiyan din adami olan, John WYCLIFF (1324-1384) papaligin tutum ve davranislarina ve din adamlarinin olumsuzluklarina karsin isyan eden bir reformisttir. 15. YY. batinin karanlik çagdan çikmaya basladigi bir dönemdir. Hümanizma (insan sevgisi) dönemi baslangicidir. 15. YY.’dan itibaren kutsal kitaplarin akla, vicdana ters düsen hükümlerine karsi direnenlerin sayisinin çogaldigi bir dönem olmustur. Bilimsel gerçeklerin bu kitaplarla kesfedilemeyecegi görüsü güçlenmistir. Bu konudaki itirazlari nedeniyle odun atesiyle yakilarak katledilen bir baska Hristiyan aydini ise Giardona BRUNO (1548-1600).

Batili aydin, kendi toplumunu demokratik düzene yükseltmek isterken, Seriatçi, totaliter yönetimleri destekleyerek egemenlere boyun egdirtir.

Seriatçi, her türlü gelismenin karsisinda bir direnis gösterir.

Batili aydin, kendi toplumunun dogustan gelen temel insan haklarinin farkinda olmalarini saglamaya çalisir. Haklarini çigneyen iktidarlara karsi, isyan edebilme refleksini gösterebilmistir. Batili aydin, kadin erkek esitligini savunur ve herkesin birer yurttas olma bilincinin gelismesine çaba harcar.

Seriat toplumlarinda ise, biat kültürü hakim anlayistir.

Batili aydinlar halki, hak ve özgürlükleri konusunda sömürü düzenine karsi bilinçlendirirken, Seriat toplumlarinda ise kaderine kulluk etmeleri önerilir.

Seriatçi aydinlar, topluma tepeden bakar, halkin çikarlari degil hakim sistemin korunmasina hizmet ederler.

Batili aydin kendi toplumunun kültürel olarak gelismesine çalisirken; seriatçi, halkin cehaletinde kendi mutlulugunu bulur.

Batili aydin bilimsel gerçekleri halka gösterirken, seriatçi, aksini yapmaya çalisir.

Batili aydin, akli ve bilimi rehber alirken, seriatçi, bilimin gelismesine hiçbir çaba göstermeyip halkin akli ile muhakeme yapmasinin kendi egemen düzenini bozacagini düsünür.

Her seye Tanri emridir diyen ve her olumsuzlugun tanridan geldigini yayan, insan onuruyla bagdasmayan, akla ve vicdana aykiri her dinsel hükme, yasam kuralinin Tanridan geldigine boyun egmeyi marifet olarak gören Seriat ve onlarin sözde aydinlari, yoksullugun ve köleligin Tanridan geldigini söylerler.

Kaba gücü ve imanciligi tek basari yolu görüp bilime kapilarini kapatan bu mantik, kötüledigi, küçümsedigi batili anlayisin kapilarina gidip is bulmaya ve oralarda el açar duruma düsmüstür. Her türlü bilimsel arastirmaya Kuran’in kapali oldugunu söyleyen Seriat’in yobazlari Müslüman toplumunun gelismesine engel olmus ve onlarin sömürülmesine sebep olmuslardir.

Ülkemizde ki durum için biraz daha ayrintiya girecek olursak;

Erkek egemen toplumda inanç, günah, namus kavramlari üzerine oturtulmus korkularla, ikinci sinif insan figürü yaratilmistir. Kadin ev isi görür, çocuk yapar, tarlada, bagda, bahçede, hayvanlarin bakiminda, evin temizliginde, çamasirlarin yikanmasi, kurutulmasi, ütülenmesi, yemek yapilmasi, bulasik yikanmasi, çocuklarin ve yaslilarin bakimi, kocanin nefsini köreltmesi kadinin yapmak zorunda oldugu görevlerdir. Vatan için asker doguracak, gönderdigi askerin yolunu bekleyecek, sehit olursa da ömür boyu gözyasi dökecek. Uydurma hadislere dayandirilarak, “Allah kadinlari bu isler için yaratmis” diye korkutularak kadinin sessiz kalmasi saglanmaktadir. Ne yazik ki, geleneklerimiz, örf ve adetlerimiz, kadini ikinci sinif gösteren örneklerle doludur. Yargi da dahi erkekten yana taraf olan mahkemelerimizin oldugu bir ülkeyiz. 26 kisinin bir yil süreyle tecavüz ettigi 6 ameliyat geçiren 13 yasindaki kiz için “rizasi varmis” karari verilen bir yargi sisteminin oldugu bir ülkenin kadinlari olmanin zorlugunu anlamaliyiz. Küçük yasta evlendirilen, satilan küçük kiz çocuklari haberlerini her gün duyuyoruz. Sesini çikartan olursa dayak hazirdir, evde koca disarida devlet. Ülkemizde kadina bakisi “kadinin sirtindan sopayi karnindan sipayi eksik etmeyeceksin” tanimlamalari ile ifade edilir. Çalisma yasaminda ise, düsük ücretle ya da sigortasiz çalistirilanlarin büyük çogunlugu yine kadinlardan olusmaktadir. Baski sömürü ve zulümden büyük pay yine kadinlarindir. Ezilen, itilen, kakilan, cinsel saldirilara ugrayan emekçi kadinlardir, ayni zaman da siirlerde, türkülerde, sarkilarda sevgilidir, yârdir, yarendir. Varligimizi borçlu oldugumuz annelerimize gösterilen sevgi ve saygiyi ayni sekilde tüm kadinlara gösterilmesi gerekir iken genel olarak kadinlar acimasizca saldirilara maruz kalmaktadir. Evinde ana dedigi, baci dedigi kadina disarida kem gözle bakan bir toplumsal kültüre sahip bir ülkeyiz ne yazik ki. Bu durum ayni zamanda bir egitim sorunudur. Yapilan son egitim surasinda alinan kararlar adeta ürperticidir.

Egitimdeki sorunlarimiza çözüm aranan milli egitim suramizda, milli egitimin evrensel degerlere göre eksikleri ve sorunlarina çözümler tartisilmasi gerekir iken, bunun yerine, din derslerinin ilkögretimin 1. Sinifindan baslatilmasi, karma egitimin ayrilmasi, Osmanlicanin zorla dayatilmasi gibi konular tartisilmistir. Bilinir ki laik bir ülkede ne Diyanet gibi bir kurum olur, nede zorunlu din dersi olur. Demokrasinin kurumsallastirilmasi yerine laiklikten uzaklasma da israr edilmektedir. Dogru dürüst Türkçe ögretilemeyen bir egitim sisteminde ise yaramayacak bir dil zorla verilmek isteniyor. Isteyen Osmanlicayi ögrensin ona engel olan mi var? 21. Asirda bilimin hizla ilerledigi bir zamanda çocuklarin gereksiz bilgilerle mesgul edilmesi bilinçli bir tercihtir. Amaç, aklini kullanamayan biat toplumunu insa etmektir. Çün ki biat toplumunda hirsizliklar, yolsuzluklar ve suiistimaller sorgulanmaz. Sömürü ve zulüm düzeni ancak bu yolla tesis edilir. Üstelik bu degisiklikler istege baglanmayip zorla dayatilarak konacagi ifade ediliyor. Bu anlayis yalnizca otoriter bir sistemle izah edile bilinir. Çagdas dünyanin kabul ettigi normlara göre olusturulmus ve bunun ilkelerine göre kurulmus olan Avrupa Insan Haklari Mahkemesi, “zorunlu din dersi bir hak ihlalidir” karari vermis olmasina karsin hala din dersini zorla vermeye kalkismak nasil izah edilir? Bu, otokratik bir sistem özlemidir.

Egitim de 65 ülke içerisinde, en önemli derslerden, Matematik, okuma ve fen dallari düzey siralamasinda 43-44-45. siralarda yer alirken simdi bu tabloyu daha gerilere götürecek esaslar belirlenmeye çalisiliyor. Eger suura ’da önerilenler bakanlikça da hayata geçirilirse, Insan haklari, Yurttaslik ve demokrasi dersleri de kaldirilacak demektir. Bu derslerin ögretilmesinde ki korkuyu elbette anliyoruz. Kendi hak ve hukuklarinin farkinda olan ve yurttaslik bilinci ile donanmis özgür bireyler birde demokrasinin nimetlerini ögrenirlerse onlari kapikulu yapmak zor olacaktir. Düsününüz ki, ögrencilerin saglik ve trafik derslerini dahi kaldirmayi tartisiyorlar. Onlara göre bu derslere gerek yok çünkü birkaç dua ögrenirlerse bu sorunlari dua ederek çözeceklerdir. Saglik sorunlarini da derin nefesli hocalar üfleyerek çözeceklerdir. Hayal dünyalari genis masallah, birçok sorunu okuyup üfleyerek çözeceklerdir. Yeter ki bu derin sömürüyü anlayacak durumda olmasinlar. Sosyal devlet anlayisinin tümüyle silinip yerine sadaka devletini insa etmenin yolu tamda 2014 milli egitim surasi adi altinda tavsiye kararlari alinip, topluma giydirilmeye çalisilan ümmet gömlegidir. Bilsinler ki toplumun henüz %50’sinden daha fazlasi henüz aklini kullanabilecek durumdadir. Bu gömlek onlara dar geldigi gibi bu gömlegi giydirmek isteyenlerin kurduklari hayaller bir düs’ten öteye geçemeyecektir.  Çagdas dünyanin hedefi olan bilimsel ve laik egitim, baris ve huzur içinde kalkinmanin en önemli anahtaridir. Bunun aksi, yoksulluk ve kaostur.

YASASIN KADIN MÜCADELESI

YASASIN INSAN HAKLARI

Ismail ÇINAR

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —