Tarih: 01.01.2018 00:00

24 Ocak bugündür

Facebook Twitter Linked-in

1980 yili Türkiye’nin son 30 yilini sekillendiren iki önemli olayi bagrinda tasiyan bir yil olarak tarihe geçmistir. 12 Eylül 1980 unutmadigimiz, nesilden nesille aktarilan geçte olsa hesabi sorulmaya baslayan askeri darbe tarihidir.

1980 yilinin hemen basinda yasanan, yasi otuzun altinda olup, isi iktisatçi, siyasetçi olmayanlarin neredeyse animsayamadigi ikinci tarih 24 Ocak 1980 tarihidir. Isin garip yani 12 Eylül askeri darbesi 24 Ocak 1980’de alinan kararlari yasama geçirmek için yapilmis bir darbedir. En azindan 24 Ocak kararlarini destekleyen TÜSIAD Üyesi Rahmi Koç, Odalar Birligi Baskani Ibrahim Bodur gibi ünlü is adamlari gazetelere 24 Ocak kararlarinin yildönümü vesilesiyle vermis olduklari demeçlerinde 12 Eylül darbesi olmasaydi 24 Ocak kararlarinin yasama geçirilemeyecegini açik açik dile getirmislerdir.

Türkiye 1980 yilina TÜSIAD’in basini çektigi ekonominin disa açilmasini savunan, disa açilmamayi kisir bir döngü olarak niteleyen, ihracata dayali ekonomi modeli olarak adlandirilan yeni bir model istemi ile girmistir.

TURGUT ÖZAL YÖNETIMDE

Bu istem karsiligini tarihe 24 Ocak 1980 kararlari olarak geçen kararlarda bulmustur. Çok özet olarak TÜSIAD’in istedigi bu yeni modelde ücretler bir maliyet unsuru olarak ön plana çikmistir. Sermaye açisindan ücretlerin düsülmesi maliyetin düsürülmesi, düsük maliyet ise ihracatta avantaj anlamina gelmistir. Ücretlerin düsürülmesi yoluyla yurtiçi talebin daraltilmasi, bu yöntemle yurtdisi pazarlara ihraç edilecek bir artigin yaratilmasi yeni ekonomik modelin temel özelligini olusturmustur. 24 Ocak 1980 kararlarina isçi sinifi almis oldugu grev kararlari ile yanit vermistir. Isçi sinifinin bu yanitina sermaye 12 Eylül Darbesi ile yanit vermekte gecikmemistir. 12 Eylül darbesini yapanlar, 24 Ocak Kararlarinin mimari olarak bilinen Turgut Özal’i ekonomi yönetiminin basina getirmislerdir.

14 Eylül 1980 tarihinde yayimladiklari 15 no’lu bildiriyle tüm grev ve lokavt uygulamalari durdurulmus, DISK, MISK, Hak-Is Konfederasyonlarina bagli sendikalara kapatma davalari açilmistir. Yasayla kidem tazminatina getirilen tavani Anayasa mahkemesinin 1980 Mayis’inda iptal etmesine karsilik darbeyi yapanlar yayinladiklari bir bildiri ile kidem tazminatina tavan getirmislerdir.

YÜKSEK HAKEM KURULU

Geçis dönemi için askiya alinan özgür toplu pazarlik sistemi yerine 2364 sayili yasayla zorunlu tahkim sistemini getirilerek Yüksek Hakem Kurulu yetkilendirilmistir. Yüksek Hakem Kurulu sadece yürürlügü sona eren toplu is sözlesmelerinin yenilenmesiyle görevli degildir. Yasaya göre, Yüksek Hakem Kurulu yürürlükte olan TIS’lerde, “devletin ülke ve milleti ile bütünlügü, millî güvenlik, kamu düzeni ve genel asayise aykiri hükümleri ile kanunlarda suç sayilan fiilleri tesvik ve himaye eden” hükümlerin bulundugu yolunda kendisine ihbar geldiginde, bu sözlesmeleri degistirebilme yetkisine de sahip kilinmistir.

Sonuçta YHK 1963 yilindan 1980 yilina kadar isçilerin özgür toplu pazarligin olanaklarindan yararlanarak gelistirmis olduklari 1475 sayili yasanin asgari kosullarinin üzerindeki hemen tüm haklarini sözlesmelerden ayiklamistir. Ücretler ise yüksek enflasyon kosullarinda erimeye terk edilmistir.

24 Ocak kararlari halen yürürlüktedir. Bu kararlara uygun sendikalar, toplu is sözlesmesi ve grev haklarina iliskin yasal düzenlemeler Milli Güvenlik Kurulunda, “Devlet isçilere hakkini verir greve ne gerek var”, “Kömür ve petrole grev hakki verirsen grevin etkisi tüm iskollarina yansir”, “Nasil olsa grev hakki versek de erteliyoruz”, “YHK gidiyor, grev yasagi getirelim” diyen bir yaklasimla ele alinmistir. Sendikalari siyasetten arindirmanin anayasanin hedefi oldugunu ilan eden bir anlayisin ürünü olan yasalar 30 yildir çalisma yasamini sekillendirmistir.


TOPLU SÖZLESMELERE DOGRUDAN MÜDAHALE

24 Ocak kararlari yasama geçirilmeye baslarken atilmak istenen ilk adimi toplu is sözlesmelerime müdahale etmek için Toplu Is Sözlesmesi Koordinasyon Kurulu olusturulmustur. Kurul, 13 Haziran l980 tarihinde bir genelge yayimlayarak, özel sektör ve kamu sektöründe toplu is sözlesmesi görüsmelerinde izlenmesini istedigi ana prensipleri bildirmistir. Bu prensiplere göre TIS yönetime müdahale niteligindeki hükümlere yer verilmeyecektir.

Daha önceki sözlesmelerde yer alan hükümler disinda ek mali yükümlülükler getirecek yeni maddeler kabul edilmeyecektir. Kidem tazminatina esas süreler arttirilmayacak, yeni ise alinan isçilerin kidem tazminati her yil için 30 gün olarak kararlastirilacaktir. TIS süreleri iki yildan az olmayacaktir. Yillik izin süreleri arttirilmayacak, haftalik çalisma saatleri daha asagiya indirilmeyecektir.

Bu gergin ortamda baslayan 1980 yili toplu is sözlesmesi görüsmelerinin önemli bir kismi uyusmazlikla sonuçlanmis, uyusmazlik sonucu sendikalarin almis olduklari grev kararlarinin çok büyük bir kismi Bakanlar Kurulu’nca ertelenmistir. 1980’in ilk 8.5 ayinda Bakanlar Kurulu’nca ertelenen grev sayisi geriye dönük son üç yilda ertelenen grev sayisiyla neredeyse esittir. 1980 yili basindan 12 Eylül l980’e kadar özgür toplu pazarlik tümüyle askiya alinana kadar Bakanlar Kurulu toplam 71 grev erteleme karari almistir. (Kocaeli/EVRENSEL)


NEOLIBERAL DÖNÜSÜMÜN SIMGESI

24 Ocak kararlarinin üzerinden tam 33 yil geçti. Türkiye’nin son çeyrek yüzyilini degerlendiren herkes 12 Eylül darbesiyle birlikte mutlaka 24 Ocak kararlarini da anarak söze baslar. Belki bir klise olarak da algilanabilir ama siyasi yanini 12 Eylül darbesinin olusturdugu bir dönüsüm sürecini tanimlanmasi açisindan oldukça da önemlidir. Çünkü derin kirilma noktalarindan birisidir. 1974’te Sili’de Pinochet darbesiyle baslayan, esas olarak 1979’da Ingiltere’de Margareth Thatcher ve 1980’de ABD’de Baskan Ronald Reagean’in iktidara gelmesiyle simgelenen neoliberal dönüsüm sürecinin Türkiye’deki en belirgin ‘simge’ ve kararlaridir. Bu kararlarla Türkiye’de zaten hep çarpik ve belli belirsiz olan sosyal devletçi, kamu yatirimlarini ve sübvansiyonlari öngören ekonomi politikasi tamamen bir kenara birakilmistir. 80’ler ve sonrasi ‘serbest piyasa’ kutsamasinin tavan yaptigi yillardir. Özellestirmelerin temelleri 24 Ocak’la birlikte atilmistir. Tarim ve hayvanciliga destek alimlari sinirlandirilmis, kamu yatirimlari azaltilmistir. 12 Eylül darbesinin de gücüyle serbest piyasa ve özel yatirim önünde engel kabul edilen her türlü isçi hakki ve düzenleyici yasa esnetilmis ya da ortadan kaldirilmistir. Daha da uzatilabilir ancak söylenenlerin hiçbiri yabanci degildir. 24 Ocak kararlari ve sonrasindaki süreç ve ona ruhunu veren ekonomi politikasi, özellestirmesinden isçi haklarinin gaspina kadar bugünü anlatmaktadir. Zaten AKP Hükümetinin de bunu gizlemeye niyeti yoktur. AKP siyasi geçmisinde Turgut Özal’a ve ekonomi politikalarina özel bir yer vermektedir. Serbest piyasa ve emekçinin kazanilmis hangi hak-hukuku varsa hepsi birden hedef tahtasina konulmaktadir. Dolayisiyla 24 Ocak kararlarini ve neoliberal dönüsümü konusmak, dogrudan bugünü tartismaktir.


24 OCAK KARARLARI NELERDIR?

Dönemin Basbakani Süleyman Demirel, 1979 yilinda Basbakanlik Müstesarligina getirdigi Turgut Özal’a yeni bir ekonomik istikrar programi hazirlama görevi vermis ve bu program kisa sürede hazirlanmisti. Program 24 Ocak 1980’de kamuoyuna açiklandi. 24 Ocak Kararlari’nin ana hatlari su sekildedir:

* Devletin ekonomideki payini küçülten önlemler alindi, KIT’lerdeki uygulamaya paralel olarak tarim ürünleri destekleme alimlari sinirlandirildi.

* Gübre, enerji ve ulastirma disinda sübvansiyonlar kaldirildi.

* Ithalat kademeli olarak serbestlestirilirken, ihracat; vergi iadesi, düsük faizli kredi, ihracatçilara ithal girdide gümrük muafiyeti, sektörlere göre farklilasan tesvik sistemi ile tesvik edildi.

* Dis ticaret serbestlestirilirken yabanci sermaye yatirimlari tesvik edildi, disariya kâr transferlerine kolaylik saglandi.

* Yüzde 32.7 oraninda devalüasyon yapilarak günlük kur ilani uygulamasina gidildi.


KENAN EVREN’DEN 24 OCAK YORUMU

Kenan Evren, 7 Ocak 1991 tarihinde yaptigi bir açiklamada, “Eger 24 Ocak kararlari denen kararlarin arkasindan 12 Eylül dönemi gelmemis olsaydi, o tedbirlerin fiyasko ile sonuçlanacagindan hiç süphem yoktu. Böyle siki bir askeri rejim sayesinde o tedbirler meyvesini vermistir” demisti. (HABER MERKEZI)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —