Taraftarlık bağlılıktır ama bağımlılık değildir. Genellikle futbol bağlamında açıklansa da kulüplerin diğer spor dallarında kendine özgü taraftar profilleri vardır. Taraftar, canlı izlenmesi durumunda takımına fayda sağlayacak sporlarda, tribünleri dolduran tırnak içinde ‘seyirci takımı’dır. Futbolda ‘onikinci adam’dır, takımın ‘on ikinci oyuncu’sudur. Özellikle futbol taraftarı, kulüplerin spor pazarlaması, iletişim ve halkla ilişkiler çalışmalarına merkezdir. Yani taraftarlık bugün salt 90 dakika ile sınırlanamayan, hayatın her alanında her anında kimlik anlayışı ve arayışıdır.
Taraftarın oyuna tutku kattığına, oyuncuları güçlü kıldığına inanılır. Ancak kutsal görülen bu aidiyet, radikal söylem, fanatizm ve holiganizm ile yıpranır. Böylece saf sevgiye dayanan bağlılık bir anda bireye ve topluma zarar veren bağımlılığa, öldürücü boyutta öfke patlamalarına ve yıkıcı eyleme dönüşebilir. Yani taraftar ve taraftar grupları, kutuplaştırıcı söylemler, abartılı medya haberleri ve dış faktörlerle dolunca azami düzeyde otokontrol problemi yaşar. Diğer yandan futbol takımı taraftarları, özel yaşam beklentilerini ve gelecek umutlarını bile kulübünün başarıları ile doyurur. Takım tutma ve taraftar olma, başarı için güvence ve iktidar duygusu kazanma aracına dönüşür. Bu yüzden eksiklikler, başarısızlıklar, spor organizasyonlarına iştiraki azaltır veya çoğaltır. Yani günlük yaşama dair alışkanlıklar bile taraftar olunan takımın sportif performansına bağlanır.
Dünyada her spor branşına özgü bir taraftar kitlesi bulunur. Söz konusu futbol olunca taraftarlık, bambaşka bir boyuta geçer. Çünkü futbol, oynanmaya başlandığı günden beri en geniş izleyici kitlesine sahip spor branşıdır. Futbol belli kurallarla oynanan, kulüpleşen, sahaları düzenlenen bir oyunken tribünlerin eklenmesiyle profesyonelleşme gerçekleşmiştir. Özellikle futbol sahalarına eklenen tribünlerden sonra izleyici, taraftarlığa geçiş yapmıştır. Taraftarlık, davranış biçimlerine ve favori takımın faaliyet alanlarına göre şekillenmiş ve sınıflandırılmıştır.
Sadık taraflar; kulüplerin ateşli savunucusudur. Tuttukları kulübe uzun vadeli duygusal yatırım yaparlar. Bu tarz taraftar, takım değiştirmez. Daimî destek için kendilerini zorunlu lider görürler. Bireysel bağlılıklarını her fırsatta hissettirirler.
İzleyici taraftarlar; pazar merkezli ve kulüp merkezli özdeşlik sağlarlar. Fan olarak önemli yatırımlarda tüketimi hareketlendirirler. Bu kitlenin gücü, bir ticari ürünün tutmasına destekten, kulübe yüksek maddi bağış yapmaya kadar uzar. Kulübe hazır kuvvet zenginliği katar.
Gezginci taraftarlar; genellikle soğukkanlı, açık tavır gösteremeyen, en tüketici taraftar biçimidir. Takımlarına ölesiye bağlıdırlar. Bağımlılık düzeyi değişen, esen havaya göre davranabilen seyirci kitlesidir. Özünde, üretim ile tüketim birlikte yaşar. Bu taraftar kesimi ful destek verir ancak evinde ve deplasman stadyumlarda iyi oyun izlemek ister. Sunduğu karşılıksız destek resmen maceracılıktır. Bu kitle geçim sıkıntılarına rağmen futbola, kulübe, renklere ve ambleme yönelik bonkör davranır. Haliyle beklentisi de yüksek olur, sürekli şampiyonluk ister…
Bugün ‘on ikinci oyuncu’ taraftar profili gelişen çağa koşut çok değişmiştir. Gerçek taraftarlık, salt takımını coşturmak, rakibin dikkatini dağıtmak, moralini bozmak, hakemi şaşırtmak için ambiansı aleyhte veya lehte etkilemek için tezahürat yapan, bağıran, ıslıklayan mekanizma olmaktan çıkmıştır. Yani taraftarlık bilinen ve benzer hallerin çok ötesine geçmiştir. Taraftarlık son yıllarda, takıma dair genel tutum ve özgün davranışlar belirleyen, özel organizasyonlar planlayan, yönetimle iletişim ve etkileşim sağlayan ve farklı platformlarda takımını doğru temsil eden konuma evrilmiştir.
İşte bu evrimle çeşitlenen taraftar profillerini, egemen güçlerin ele geçirme savaşı ise futbolu salt futbol olmaktan çıkarmıştır…