Suriye krizi duruldu. Bir oyun oynanmisti; bozuldu.
“Oyun”u hatirlatmanin tam zamani:
1,5 ay önce, Hürriyet’in ABD temsilcisi Tolga Tanis, Washington’da oynanan bir “savas oyunu”nu haber vermisti; ben de bu sütunda bahsetmistim. (http://gundem.milliyet.com.tr /bizimle-oynuyorlar/gundem/gundemyazardetay/25.08.2012 /1585903/default.htm)
Amerika’nin üç önemli düsünce kurulusunun, Suriye’ye iliskin bir “simülasyon”uydu bu... Yani “neler olabilir” konulu bir senaryo çalismasiydi.
Pentagon’dan, Disisleri’nden, CIA’den diplomatlar, istihbaratçilar, Ortadogu uzmanlari 2012 Agustos’u ile 2013 Nisan’i arasinda yasanabilecekleri öngörmeye çalismisti.
Krizin üç temel aktörü olarak ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye belirlenmis, her birinin rolünü bir uzman üstlenmisti:
Amerikalilar ve Suudiler, krize Türkiye’nin liderlik etmesini istiyor, onu müdahale için kiskirtmaya çalisiyordu. Ancak Türkiye, “NATO’suz hareket etmem” diye ayak diriyordu.
Bunun üzerine Amerikali senaristler, Türkiye’yi ikna edecek baska bir yol düsündü:
Suriye’deki çatismayi tirmandirmak, ölü sayisini artirmak ve Türkiye sinir kapisina mülteciyigmak...
Bunu da denediler; Türkiye, yine girmedi.
Geriye bir tek yol kalmisti:
Türkiye’de bomba patlatmak...
Ankara’yi savasa razi edecek formül buydu.
* * *
“Oyuncu”lardan birinin simülasyon sonunda yaptigi açiklamayi da hatirlatalim, ki “oyun” daha iyi anlasilsin:
“(Oyunda) bombalamalar artinca Türkiye ekibi, Suriye’ye askeri müdahaleye mecbur kaldi.”
Nasil?
Uzak bir masa basinda oynatilan taslar, simdi yerli yerine oturuyor mu?
Nisan 2013’e kadar Riyad-Washington hattinda tezgahlanabilecekler konusunda uyanik olmamiz gerekmiyor mu?
* * *
Ayni komsu topragini ülesen, birbirine alisverise giden, kiz alip veren, ayni dinden, ayni sülaleden insanlarla savasmaya çok tesne olanlara, “Lütfen siz önden buyurun cepheye” diyelim, Sinan Çetin’in savas karsiti son filmi “Çanakkale Çocuklari”ni izlemelerini tavsiye edelim ve yazimiza o filmden bir replikle son verelim:
“Kardesler birbirini vurmadan, birileri durdursun bu savasi!”
Uludere-Akçakale
Bayildim su habere:
Türkiye-Suriye sinirinda faaliyet gösteren radarlar, Akçakale’de 5 kisinin ölümüne neden olan Suriye topunun nereden ve kim tarafindan ateslendigini tespit etmis. O batarya tam isabetle vurularak imha edilmis.
Bravo!
Simdi sormaz misiniz:
Akçakale’de 5 kisiyi “yanlislikla” bombalayan Suriye topçusunu iki saatte bulanlarin, Uludere’de 35 kisiyi “yanlislikla” bombalayan Türk jetinin sorumlusunu 10 ayda bulamamasi anlasilir sey mi?
“Yanlislikla öldürmek gerekiyorsa, onu ancak ben yaparim” mi deniliyor?
Ölenler için kimin bombasi oldugu fark ediyor mu?
Bu nasil çifte standarttir?
Acaba Uludereliler de bir daha hata olmasini önlemek ve bir özür isitebilmek için angajman kurallarini degistirip tezkere mi çikarmaliydi?