Insan, içlerinde, orangutan ve goril gibi canlilarin da bulundugu primat ailesinde, en büyük beyne sahip olma ünvanini tasiyor. Buna karsin, vücut büyüklügü kiyaslandiginda, goriller insanin üç kati cüsseye sahip olabiliyor. Evrimsel olarak birbirine yakin durumda bulunan primat üyeleri arasinda ortaya çikan bu özel durum bilim insanlarinin arastirmalarinda önemli bir yer tutuyor. Insanin evrimi ve iliskili olarak beynin büyüklügündeki artis, insanin evrimlesmesi için önemli veriler barindiriyor.
Bu konuda yakin zamanda yapilan bir çalisma, primat beyinlerinin büyüklügü ile vücut büyüklügü arasindaki iliskiye dair önemli ipuçlari ortaya koydu. Brezilyali bilim insanlari tarafindan yürütülen ve sonuçlari Amerikan Bilim Akademisi dergisinin (PNAS) 6 Kasim tarihli sayisinda yayinlanan çalismada, beslenme sekilleri ve buna bagli metabolik fonksiyonlarin beynin kütlesel büyüklügünün sekillenmesinde belirgin bir etkisi oldugu ortaya kondu. Çalismada özetle, insan beyninin enerji ihtiyacinin, beyindeki sinir hücresi sayisiyla orantili oldugu bilgisinden hareketle, beynin kütlesindeki artisin, insanin yiyecekleri pisirerek tüketmeye baslamasiyla olusan beslenme biçiminden kaynaklandigi fikri savunuluyor.
Insan beyni, dinlenme halindeki vücut enerjisinin yüzde yirmisini (%20) tüketirken, kütle olarak sadece yüzde ikisini (%2) kapliyor. Buna karsin diger primatlarda tüketilen enerji %9’a düsüyor. Beynin büyüklügü ile bu isin enerji maliyeti arasindaki iliskiyi ele alan arastirmacilar, beyin büyüklügü ile canli metabolizmasi arasinda bir iliski oldugunu ortaya koyuyor.
Bu amaçla, 11 primat türünden veriler toplayan arastirmacilar, üç degiskenin karsilikli iliskisini incelediler: Vücut büyüklügü, beyindeki sinir hücresi sayisi ve beslenme için harcanan süre (vücudun enerji alimi). Vücut büyüklügü arttikça vücudun enerji aliminin arttigini gözlemleyen arastirmacilar, ikinci olarak, beyindeki sinir hücresi sayisiyla, enerji alimi arasindaki iliskiyi incelediler. Belirli vücut büyüklügündeki bir canlinin elde ettigi enerji ile ne kadar sinir hücresinin ihtiyacinin karsilanabilecegini farkli primat türlerinde inceleyen arastirmacilar, pisirilmemis yiyeceklere dayali bir beslenme biçiminde, vücut/beyin büyüklügü ile elde edilen enerji arasinda bir yenisme oldugunu ortaya koydular.
Asagidaki sekilde sonuçlari özetlenen karsilastirmada, grafigin sol dikey ekseninde sinir hücresi sayilari verilirken, yatay ekseninde vücut büyüklügü veriliyor. Bu karsilastirmaya göre, beyin hücresi sayisi ilk etapta artis gösterirken, belirli bir tepe degere ulastiktan sonra, vücut büyüklügünün artmasina bagli olarak azalmaya basliyor. Bu iliskide vücut büyüklügü, beslenme için kullanilan zamana bagli olarak da artis gösteriyor.

Insan türü disindaki primatlarin beyin sinir hücre sayisi ve vücut büyüklükleri arasindaki iliski
Ortaya çikan bu tür bir kisitlamanin, insan beyninin evriminde önemli bir itici güç oldugunu vurgulayan arastirmacilar, bu amaçla insan soyunda yer alan ama soyu tükenmis diger insansilarin verilerini de kullanarak bu karsilastirmayi tekrar yaptilar. Asagida sonuçlari gösterilen, çig besin tüketimine dayali yapilan bu karsilastirmada Homo neanderthalensis (neandertal) Homo sapiens (insan) gibi primat türleri için 9 saati asan beslenme süreleri gerekecegini, Homo erectus ile baslayan homo soyunun vücut büyüklügü ile sinir hücresi sayisini pismemis yiyecek tüketimine dayali bir beslenme ile gerçeklestirmesinin mümkün olamayacagini vurguladilar.

Insan türü ve diger soyu tükenmis insansilarin sinir hücre sayisi ve vücut büyüklükleri arasindaki iliski. Insan (H.sapiens) ve diger insansilarin (H.erectus, H.neanderthalensis ve H.heidelbergensis) çig et tükettikleri kosullarda, beslenme sürelerinin olagandisi düzeylere ulastigi görülüyor (10 saat).
Sonuç olarak, insanin evrimi sürecinde besinlerin pisirilerek yenmesi, vücudun enerji kullaniminda büyük bir avantaja dönüsüyor. Arastirmacilar, beslenme süresinin azalmasi ve besinlerden kalori temininin daha etkili hale gelmesinin yani sira, ortaya çikan bos zamanin, sosyal ve bilissel aktivitelerin gelismesi için kullanilmis olabilecegini, bunun da beynin gelisimi yönünde pozitif bir itki saglamis olabilecegini ifade ediyor.
(soL - Bilim)