Çorum Katliami’nin 33. yildönümü. 29 Mayis- 4 Temmuz 1980 yilinda 57 kisinin öldürüldügü ve onlarca kisinin yaralandigi olaylar Türkiye tarihinde Alevilerin, devrimci ve demokratlarin katledildigi tarihler olarak kayda geçti. “Komünistler ve kizilbaslar cami bombaliyor” diyerek baslatilan ve Çorum’da Alevilerin yogun olarak yasadigi Milönü semtine uzanan olaylarla ilgili dönemin taniklari Ömer Samgar ile Muharrem Özünel ile görüstük.
Çorum’da olaylar baslamadan önce gergin bir hava var miydi, nasil gelisti bu süreç?
Muhammer Özünel: Evet, öyle bir hava vardi. Gençlik örgütlerine, kitapevlerine, demokratik kuruluslara yönelik sürekli bombalama eylemleri yapiliyordu. Ancak bunlari kimin yaptigi ortaya çikmiyordu. Devlet ve emniyet güçleri bu olaylarin açiga çikarilmasi için de herhangi bir çaba içerisinde olmuyordu. Saldirilar Subat, Mart, Nisan aylarinda araliksiz sürdü. Ben Endüstri Meslek Lisesinde ögretmenlik yapiyordum. 30 Mart günü iki ögrencimiz gözaltina alindi. Yine Ticaret Lisesinde de okul aile birligi baskani idim. Iki ögrencimize yönelik yapilan bu haksiz gözalti sonucu biz duyarli halk kesimleriyle birlikte egitimciler olarak ticaret lisesinin önüne gittik. Oradan karakolda gözaltina alinan gençler için eylem yaptik. Ancak ertesi gün beni okuldan emniyete götürdüler. Bu süreç içerisinde kaba dayak, ev aramalari, kötü muamele uygulandi. Beni 30 Mart 1980 günü gözaltina alan emniyet güçleri söyle bir sey söylemislerdi; “Çorum’u Maras’a çevirecegiz...” Bu cümle aklimdan hiç çikmadi. 29 Mayis günü de Sazak’in ölümü bahane edildi ve olaylar baslatildi.
Aylar öncesinden hazirliklarin oldugu anlasiliyor ancak, Gün Sazak ile ne iliskisi vardi bu sürecin?
Gün Sazak o dönem Gümrük ve Tekel Bakaniydi, MHP Genel Baskan Yardimcisiydi. Esiyle bir yerden dönerken öldürülmüs. Öldürüldügü tarih 27 Mayis 1980. Aslina bakarsaniz saldirilari Gün Sazak’la bagdastirmak pek mümkün degil. Çünkü Gün Sazak Çorumlu degil, burayla herhangi bir bagi yoktu. Yani olaylarin tirmanmasi bu kadar hizli gelismesi için bir etken degildi. Çorum’da Alevi ve Sünnilerin ayri yerlerde yasamasi ve o dönem Türkiye toplumsal muhalefeti açisindan Çorum’un rolünün büyük olmasi ve bir sekilde bu rolü alt etme istegi yaratiyordu egemenlerde. Gün Sazak bahane edilerek, Alevi ve Sünni çatismasi öne sürülerek planlanmis bir olay olarak gün yüzüne çikti. Sazak bahane edilerek Alevi ve Sünnilerin çatismasi amaçlandi.
O halde Alevi ve Sünni çatismasi denilebilinir mi bu sürecin baslangici için?
Hayir kesinlikle denilemez. Bu planli saldirilari, Alevilerin ve Sünnilerin inanç ve ideolojik çatismalari sonucu ortaya çiktigi düsüncesi dogru degildir. Yani Alevi ve Sünniler bu olaylari çikartan kesim degil, olaylarin içerisinde kendilerini bulmus kurban kesimlerdir. Bu olaylarin yöneticileri, failleri vardir. Bugüne kadar açiga çikartilmamis olmasi, kimlerin parmaginin oldugunu gösteriyor zaten. Örnegin beni 30 Mart günü gözaltina alan polislerden biri olan ve Kemal Marasli denilen kisi bu olaylar sonrasi yargilanmistir. Buna benzer birçok kisi var. Ki bu kisiler gözaltina alindigimda özellikle bana “Çorum’u Maras’a çevirecegiz” seklindeki söylemlerini hep tekrarlamisti. Savciliga sevk edildigim o dönemlerde ifademde de bunlari söylemistim. Etkisi olmadi. Dikkate alinmadi, geçistirildi. Bu da devletin bilgisi ve kontrolünde oldugunu gösteriyor.
29 Mayis gününe gelirsek nasil gelisti saldirilar süreci anlatir misiniz?
29 Mayis günü Çorum’da cam çerçeve birakmayacak sekilde ortaliga saldiran gruplar kendi deyimleriyle ‘küçük Moskova’ esas adi ise Milönü olan semte giris yaptilar. Bu semt yogunluklu olarak Alevi nüfusunun yani sira devrimci demokrat kesimlerin yasadigi bir yerdir. Barikatlar ve örgütlenme konusunda çalismalar yaptik, etkili de olmustu. Birlikteligimi ve kurulan barikatlar saldirilarin çok fazla büyümeden önüne geçilmis olmasini sagladi. Ancak bir sonraki gün, 30 Mayis günü iki polis tarafindan halka ates edildi. Bunun sonucunda da çatismalar yeniden hizlandi. Can kaybi yasanmadi ilk etapta, ama saldirilar siddetlendiriliyordu.
Bu çatismalar can kaybi yasanmadan ne zamana kadar devam etti?
Bu bahsettigim bir aylik bir süreçti. 2 Temmuz 1980 yilinda Asiklar Tepesi denilen Ekin Caddesi’nde, ilk olarak tirlarin yakildigi ve askerin barikat kurdugu haberleri geldi. Sabah henüz 04.00- 05.00 sulariydi. Bir tarafta jandarma, diger tarafta polis Milönü’ne giren fasistler yakip yikmaya baslamisti. Bizi polis ve jandarma semte almadi. Evleri tutusturmaya çalisan güruhlari da engellemiyorlardi. Polis panzerlerini ve barikatlarini hiç bozmadilar. Bine yakin kisi oraya girmeye çalisiyorduk, ama basarili olamadik. Eger girebilseydik saldirilari büyümeden engelleyebilirdik. Fasistler bu gücü polisin, askerin orada müdahale etmeden saldirilari destekleyen tavirlarindan almislardir. Bu sekilde polis ve asker kontrolünde olaylar 3-4 Temuz’da da devam etti. Bu iki gün içerisinde camilerden akin akin insanlar semte yönlendirilmeye baslanmis, “Komünistler Aladdin Camii’yi yakiyor, bombaliyor ne duruyorsunuz” seklinde anonslar yapilmisti.
‘MAHALLELER ALEVI-SÜNNI DIYE BÖLÜNDÜ’
2 Temmuz gününden itibaren nasil gelisti olaylar?
Ömer Samgar: 2 Temmuz günü barikat basinda beklerken yasadigimiz bir olayla baslayayim. Binbasi gelip “Filanca hanede bomba var. Siz basaramazsiniz. Biz girip bombayi bertaraf edecegiz” dedi. Biz de “Adresi aldik. Siz burada bekleyin. Biz oraya ulasip bomba olup olmadigi bilgisini size veririz. Varsa da biz bertaraf ederiz. Sizin geçmenize izin vermiyoruz” dedik. Gidip arastirdigimizda bomba olmadigini, barikatin çözülmesi için yalan atildigini ögrendik. Kahramanmaras’taki gibi olmamasi da daha örgütlü davranilmasindan dolayidir.
O dönem yasanan olaylar kamuoyuna nasil aktarildi?
O günlerde il disindaydim. Izmir’de hem ögretmen, hem de ögrencilik yapiyordum. Kulagimiz hep Çorum’daydi. Saat 17.00 sularinda TRT radyosundan duydum. Anons “Alaaddin Camii’ne atilan bomba ile baslayan olay” sözüyle basladi. Saat 19.00’daki haberde biraz degisiklik oldu. “Alladdin Camii’nin yaninda patlayan bomba üzerine” seklinde baslayan haber saat 20.00’de “Alladdin Camii’nin yaninda patladigi sanilan bomba üzerine” sözleriyle basladi. Saat 22.00’ye geldigimizde ise Alladdin Camii de yoktu, bomba da yoktu. Çorum’da Alevisi ve Sünnisiyle birçok farkli inançtan bir arada yasayan insanlar bölündü. Kiz alip vermeler, tarlalarin ortakligi çok yaygindi Çorum’da. Her mahallede her tür insan yasiyordu, ama bu olayli ikilem yaratmak isteyenler yarattilar. Mahalleler bölündü, ayrismalar yasandi. (Ankara/EVRENSEL)