Rosatom ile yani Rus hükümeti ile yapilan anlasma geregi, Mersin Akkuyu’da yapilmasi hedeflenen nükleer santralin insaatina 2013’te baslanacak ve 2020 yilinda ilk reaktör devreye girecek. Ancak Rosatom’un simdiye kadarki pratiklerine bakarsak 7 yil içinde bu santrali isletmeye almasi zor görünüyor. Yapilan anlasma ise her haliyle mantik ve hukuk kurallarini zorlar niteliktedir.
Buna göre: Türkiye 15 yil alim garantisi verecek ve bu alim 15.33 centi geçmeyecek, 12.35 cent ortalama agirlik üzerinden olacak ve yillara göre revize edilecektir.
ABD’nin elektrik maliyetlerine bakarsak; hidroelektrik için 3.5 cent, kömür için 1.8, dogalgaz için 3.42 harcayan bu ülke nükleer için 2.13 cent ödüyor. Çarpici rakamlar da buradan itibaren basliyor.
1999 yilina ait verilere göre, hidroelektrik enerji üreten bir sistemin yapilmasi için kilovat basina 1500-2000 dolar harcanmasi gerekiyor ve bu fiyat tüm ülkelerin enerji maliyetinin ortalamasina denk geliyor. Kömürle çalisan bir enerji tesisini yapmak için ise kilovat saat basina harcanmasi gereken maliyet 700-1000 dolar arasi. Tüm bunlar arasinda en düsük maliyetli olan ise dogalgaz; kilovat saat basina 350-500 dolar harcanarak tesis kurulabiliyor. Ayni güçte bir nükleer reaktörü kurmak için ise kilovat saat basina 3500-5000 dolar gibi bir maliyeti gözden çikarmak lazim.
En ilginç olani da su; diyelim ki bu tesisleri ayni güçlerde yaptiniz ve bir sene sonra bunu piyasada satmak istediniz. Ikinci el konumuna düsen tesislerin piyasa satis degerleri söyle olacak; hidroelektrik üreten tesis kilovat saat basina 1775 dolar, kömür tesisi isletmesi 665 dolar, dogalgaz tesisi 240 dolar ve nükleer reaktör tesisinin yani bitirilmis ve çalistirilmis bir nükleer tesisin satis fiyati kilovat saat basina 113 dolar olacaktir.
Yani nükleer, ikinci elde maliyetinin 1/50 sine ancak satilabiliyor. Bu arada dikkat edilmesi gereken maliyet nükleer enerjini 2.13 cente mal oldugudur bunun üzerine vergi ve diger giderleri koydugumuzda ve sirket karini da ekledigimizde ortaya çikan rakam ülkelere göre degisse de 4-7 cent arasinda olacaktir. Özetle dünyanin en pahali benzinini kullanan ülkemiz, dünyanin en pahali enerjisini de kullanmak zorunda kalacaktir.
BU NASIL ANLASMA?
15 yillik insa süresinin ülkemize maliyeti yaklasik 71 milyar dolardir. Tahkim sarti gerekçesiyle Türkiye eger santralin yapimindan vazgeçerse bir anlamda bu rakamin içerisindeki mahrum kalinan kâri ödemek zorundadir.
Yine bu bölge yani Akkuyu, denetim disina çikmakta ve santral ömrü boyunca Rus topragi olarak addedilmektedir. Anlasma kosullari dogrultusunda en ilginç madde ise Rosatom’un Türkiye’de kurdugu sirket hisselerinin yüzde 49’unu yerli veya yabanci sirketlere satma hakkinin olmasidir. Yani sirket ileriki yillarda kendisine ortak alabilecektir.
SIZCE BU ORTAK KIM OLACAKTIR?
Yine Ruslar Akkuyu Nükleer santralini toplam 20 milyar dolara mal edeceklerini söylediler (son eskalasyon ve enflasyon degerlemeleri ile 28 milyar dolara revize edildi). Ancak Prof. Dr. Hayrettin Kiliç bu rakamin abartildigini ve maliyetin 10 milyar dolarlarda olmasi gerektigini söylüyor. Bu durumda kalan miktarin anlami nedir? Ve nereye ne için kullanilacaktir? Acaba bu kalan rakamda sevda tepesi karsiliginda geldigi veya gelecegi söylenen para gibi mi olacaktir?
Yine anlasma geregi santralde sorun olmasi durumunda isletici zararlari karsilayacaktir deniliyor. Ama bu zararin miktari ve Rus devletinin garantisi bulunmamaktadir. Sigorta sirketleri nükleer santraller ile ilgili sorumluluk sinirlarini açikladilar. Buna göre 700 milyon avro ile sinirlidir ödeyecekleri miktar. Bu miktar Fukusima’nin verdigi zarar ile karsilastirildiginda devede kulaktir. Yine atiklarin nasil muhafaza edilecegi ve ne sekilde imha edilecegi de açikça belirlenmemis bu da Rosatom’un inisiyatifine birakilmistir. Bu kadar teslimiyetin sebebi nedir? Ve halka ragmen neden yapilmak istenmektedir? Bunu hükümet disinda kimse bilmemektedir. Devletin âli menfaatleri kelimesi ile açiklanamayacak kadar muglâk durumlar mevcuttur.
Akkuyu nükleer santrali Antalya’ya kus uçumu 150 km yakinlikta olup bu kadar yakinda nükleer santral isletip ayni zamanda turizmi idame ettirmek mümkün müdür? Yapilan arastirmalar Antalya yakinlarinda bir nükleer santral olmasi durumunda gelen turist sayisinin ciddi anlamda düsecegine isaret etmektedir. Türkiye’nin Antalya havzasinda turizmden yilda 17 milyar dolar kazanildigi düsünülürse yapilmak istenenin ne kadar saçma bir uygulama oldugu anlasilacaktir.
Hükümet iddia etmektedir ki ülkeye nükleer teknoloji gelecek; böyle bir durumun olamayacagi anlasmanin içerisinde net bir sekilde bulunmaktadir. Know-how sistemi dogrultusunda sadece 10 kadar mühendis nükleer santralin isletilmesini ögrenecektir, teknolojiyi degil.
Yine nükleer anlasma içerisinde bulunan denenmislik sarti yerine getirilmemistir TBMM’ye sunulan soru önergesine verilen cevaptan da anlasilacagi üzere bu reaktör hiçbir yerde ticari anlamda denenmemistir. Ötesi Ruslarin yaptigi benzeri üçüncü nesil reaktör Iran’da isletmeye alindiktan 15 gün sonra kapatilmis ve ne zaman açilacagi konusunda tarih bildirilmemis yeniye yakin tekrar isletmeye alinmistir. Bu anlamda da güvensiz bir reaktördür.
KIMIN IÇIN NÜKLEER ENERJI?
Yine anlasmanin 3. Maddesinin 3. fikrasina göre; Türkiye Cumhuriyeti’nde nükleer yakit üretim (zenginlestirme) tesislerinin kurulmasi ve isletme de dâhil olmak üzere nükleer yakit döngüsü hakkindaki isbirligi ve teknoloji transferini yasallastirmak üzere, 2.2.2010 tarihinde Yakit Zenginlestirme Yönetmeligi de Resmi Gazete’de yayimlanmistir. Söz konusu yönetmelik incelendiginde görülecektir ki, Akkuyu’da kurulacak nükleer santralin asil amaci, Türk halkinin kullanimi için elektrik üretmek degil, bu bölgede kurulacak uranyum zenginlestirme ve yakit fabrikasyon tesislerine elektrik üretmektir.
Imzalanan anlasmada, Rus sirketi Rosatom’un üretilen elektrik enerjisini Türk halkina satma mecburiyetinin olmamasi, yine asil yatirim amaçlarinin, Akkuyu üzerinden, Rusya’nin Dünya piyasasina daha kârli zenginlestirilmis uranyum yakiti satmak oldugunu ortaya koymaktadir.
En önemlisi de bu anlasmanin 16. maddesine göre, bu nükleer tesiste meydana gelecek ciddi bir kaza sonucunda “üçüncü taraf sorumlulugu”, (siniri asan zarar) yani komsu ülkelerde meydana gelecek maddi zararlarin sorumlulugu, uluslararasi anlasmalara göre, Türkiye Cumhuriyeti’nin olacaktir. (Istanbul/EVRENSEL)
GARIP IHALENIN ÖYKÜSÜ!
Akkuyu Nükleer santral ihalesine tek teklifin verilmesi ve teklifin yüksek görülerek ihalenin iptali edilmesi sonrasinda devreye yeni bir aktör girdi: Çalik Holding.
Taraf Gazetesi’nde “Erdogan Çalik’in temsilcisi” basligiyla yayimlanan (19 Mart 2012) Wikileaks belgelerinde aslinda Akkuyu’da nükleer israrin perde arkasi da tüm çiplakligi ile anlatilmaktadir.
Wikileaks’in yayimladigi Stratfor maillerinde; Türkiye’nin Rusya ile yürüttügü Samsun-Ceyhan boru hatti ve nükleer enerji isbirligi konularini, Çalik Grubu adina Basbakan Erdogan’in yürüttügü iddiasi yer aldi.
Yazismalarda Rus tarafi ile Çalik grubunun görüsmedigi, is görüsmelerini bizzat Erdogan’in yaptigi iddia edilmektedir. Yine bu konuda Çalik Grubu’nu dev sirket haline getirenin de AKP iktidari oldugu belirtilmektedir. Çalik Grubu’nun CEO’sunun, Basbakan’in damadi oldugunu hatirlatirsak zannedersem gelismenin ne boyutta ilerleyecegi malum hale gelecektir. Ancak bunlar stratfor’un iddialaridir.
Ancak nükleer anlasma yapilmasinin hemen ertesinde yani 16.12.2010 tarihinde Rus Devletinin petrol sirketi Rosneft, uluslararasi petrol ticareti ve Türkiye pazari konularinda bir sirket ile isbirligine giderek ortaklik karari aldi. Ortaklik yaptigi sirket Çalik Holding’ten baskasi degildi.
Su soru ise sorulmadan geçilemeyecek bir soru: Acaba bunlar birer tesadüf mü? Akkuyu nükleer anlasmasinda, Rusya hükümeti, hissenin yüzde 49’unu istedigine satabilir denilirken özellikle bir sirkete mi isaret ediliyor?
Pek çok çevreci örgüt ve parti bu anlasmanin hukuki olmadigini ve rant projesi oldugunu iddia etmekte ve dogaya zararinin degil getirecegi karin ön planda oldugunu söylemektedir, ki kar getirmeyecegini de uzun uzun anlattik.
Bir garip ihale öyküsünü ve AKP iktidarinin yarattigi yeni aktörü Sanirim ileriki zamanlarda bir hayli duyacagiz.
RUSYA’NIN NÜKLEER EYALETI AKKUYU…
Bu anlasmanin 6. maddesine göre, yürürlüge giris tarihinden itibaren Rus tarafinin insaata baslamasi için gerekli belge ve izinler için bir yil içerisinde basvuruda bulunmasi gerekiyor aksi halde Türk hükümetinin anlasmayi feshetme yetkisi bulunuyor. Bugüne kadar Akkuyu’da kurulacak nükleer santralin insaat lisansi asamasina kadar olan belge, izinler; yer lisansinda oldugu gibi 30 yil önce verilmis olup, hâlâ içerigi ve 2012 yilindaki geçerlilikleri tartisma konusudur.
Akkuyu’da Avrupa standartlarina ve son 30 yilda dünyada çalisan nükleer reaktörlerin ABD Kaliforniya deniz kiyilarinda meydana getirdigi ekolojik felaketler de göz önüne alinarak gerçek anlamda bilimsel bir Çevre Etki Degerlendirme (ÇED) raporu hazirlanmasi gerekmektedir. Bu durumda ise, bu çalismalarin birkaç yili asacak arastirma süreci gerektirecegi kaçinilmaz bir gerçektir.
Böylece, dünyada örnegi olmayan ve ilk kez Türkiye Cumhuriyeti’nin bir toprak parçasi, baska bir yabanci devlete, yani Rusya’ya Akkuyu’da bir “nükleer eyalet” kurulmasina bölge halkina referandum sansi verilmeden bedelsiz bagislaniyor. Bu proje süresince binlerce yabanci isçinin çalismaya baslamasi ile, bu durumun bölgenin sosyokültürel ve ekolojik yapisina nasil etki edecegi hesaplanmiyor.
Anlasmanin 9. maddesine göre, Rus tarafina, yani ASE insaat sirketine Rus menseli mallari (is ve hizmet) kullanma yetkisi vererek, bu projede çalisacak Türk is gücünün ve insaat sanayinin de önü kapatilmistir.
Elektrik alim-satimini içeren 10. maddeye göre; Türk tarafi 1. ve 2. ünitelerin üretecegi elektrigin yüzde 70’ini, 3. ile 4. ünitelerin üreteceginin yüzde 30’una karsilik gelen sabit miktarin, her bir ünitenin ticari isletmeye alinma tarihinden itibaren 15 yil boyunca fiyat üst tavan limiti olan 15.33 ABD sent/kWs geçmemek sarti ile 12.35 ABD sent/kWsaat agirlikli ortalama fiyattan satin almayi garanti ederek, diger iki ünitede üretilecek elektrigin Ruslar tarafindan serbest piyasada ve satis fiyatina bir limit koymadan spekülatif bir pazarda satilmasina izin vermektedir.
Akkuyu’nun cografi konumu, sogutma suyu olarak kullanilacak deniz suyunun yüzde 39 tuzluluk derecesi ve yapimda kullanilacak Rus malzemesinin kalitesi göz önünde tutulursa, bu santralin kârli ticari ömrü zaten 15 yili geçmeyecektir. 15 yillik bir çalismadan sonra bu santralin onarim, bakim ve modernizasyon masraflari hesaba katilirsa bu santralin kar getiren bir enerji kaynagi olmayacagi açikça görülecektir. Ayrica isletme süresince Türkiye’de veya bu bölgede meydana gelebilecek bir elektrik enerji krizi sirasinda, Rus tarafinin ürettigi enerjiyi kriz süresince Türk tarafina satma zorunlulugu yoktur.
Enerji Bakani Taner Yildiz, bu anlasma ile enerji anlaminda Rusya’ya bagimliligimizin artacagi tezini reddetmis ve nükleeri yerli üretim gibi görmüstür. Hâlbuki var olan verilere göre dogalgazda yüzde 64 ve petrolde yüzde 35 gibi Rusya’ya bagimli durumdayiz. Bunu enerji anlaminda göstermek gerekirse yüzde 62 civarinda enerji üretiminde Ruslara bagimliyiz. Enerji Bakani’ni su an kabinede olan Ahmet Davutoglu 19 eylül 2008 yilinda yaptigi bir konusmada yalanlamistir. Rusya Gürcistan arasinda bir çatisma olmasi durumunda Türkiye’nin alacagi konumu anlatan Davutoglu söyle demistir:
“Türkiye’nin cografi kosullarini anlamanizi rica ediyorum. … Rusya’yi ekonomik olarak izole ederseniz, Türkiye bunu kaldirabilir mi? Ne yazik ki, bu gerçegi kabul etmek zorundayiz. Türkiye Rusya’ya enerjide yüzde 75-80 oraninda bagimlidir. Bir Rus–Amerikan veya bir Rus–NATO çatismasi istemiyoruz.”
Iktidarin hal-i pür melali budur. Bu sebeple gerçegi tersinden söylemenin anlami yoktur. Yapilacak santral ile bagimliligimiz çok daha fazla artacaktir.
Rusya kendi topraklarinda bile Akkuyu’da kurmak istedigi reaktörün bir alt modeline izin alamamis olup yine Bulgaristan Belene’de de hüsrana ugramistir.
Yapilmak istenen oldubittinin ne oldugu tam olarak bilinmemekte durum ile ilgili hükümetin kraldan çok kralci tavri devam etmektedir.