Bugün, 6 Mayıs 2024 Pazartesi

Rüzgar eken ABD firtina mi biçiyor: `Arap Bahari` yoluna devam ediyor

Rüzgar eken ABD firtina mi biçiyor: `Arap Bahari` yoluna devam ediyor

Misir ve Libya`da baslayip Yemen ve diger Arap ülkelerine yayilan ABD elçiliklerine dönük saldirilar, birçok soruyu da beraberinde getiriyor. Simdi akillarda saldirilarin ardindaki gerçek nedenler kadar, ABD`nin Ortadogu stratejisinin çöküp çökmedigi de v

Islam karsiti bir filmin internette yayinlanmasiyla baslayan ABD elçiliklerine yönelik saldirilarda, simdiye kadar en çarpici olani ABD elçisinin linç edilerek öldürüldügü Libya’daki saldiriydi. El Kaide’ye bagli örgütler tarafindan düzenlendigi iddia edilen saldirida, agir silahlar da kullanilmis ve ABD elçiligi yanarak agir hasar almisti.

Misir’la baslayan ve Libya’nin ardindan Yemen ve Umman’a da yayilan saldirilarin ardindan, hem saldirilarin ardindaki planlayicilar hem de ABD yönetiminin Ortadogu stratejisinin sonuçlari hakkinda soru isaretleri ortaya çikti. Zira bilindigi gibi, Libya’da ABD elçisini öldürdügü iddia edilen El Kaide, Kaddafi rejiminin devrilmesi sirasinda, bizzat linç edilen elçi vasitasiyla ABD’den yogun bir destek görmüstü.

Tartismalar ve yorumlar arasinda iki kulvarin öne çiktigi görülüyor. Bir yerde ABD’nin Ortadogu stratejisinin hüsranla sonuçlandigi ve "Arap Bahari" diye adlandirilan sürecinin bölgeyi büyük bir kaosa sürükledigi söylenirken, diger yerde Arap Bahari sürecinde Islamcilar ile ABD arasindaki isbirligine isaret edenlerin yanildiklari iddia ediliyor. Dolayisiyla, ya ABD’nin çuvalladiginin kabul edilmesi ya da Islamcilarin ABD ile müttefik iliskisi içerisinde olmadiginin düsünülmesi isteniyor.

Oysa bu tartismalarin arasindan bir baska ihtimal daha belirginlesiyor: ABD`nin bölgeye dönük müdahalelerini artirmasi ve elinde tuttugu ipleri daha da sikilastirmasi. Aslinda bu ihtimal, yukaridaki iki kutbu da birbirine bagliyor.

ABD hüsrana mi ugradi?
ABD’nin Ortadogu müdahalesinin en önemli ayaklarindan birine dönüsen ve Arap Bahari olarak adlandirilan süreç, birçok ülkeden sonra yoluna Suriye’de devam etmekteydi. Fakat “Bahar”in Suriye’ye yönelmis olmasi, rejim degisikliginin gerçeklestigi ülkelerde isini bitirmis oldugu anlamina gelmiyor. Hatta belki de "Arap Bahari", gerçek içerigine ve anlamina bu kosullarda gösteriyor.

Parali askerlerin ve cihad çetelerinin hem mali hem de lojistik anlamda desteklenmesi, yetmedigi noktada da NATO operasyonlariyla tamamlanmasi biçiminde ilerleyen süreç, geride kanli iç savaslar ve tamamen parçalanmis toplumsal dokular birakti. Siyaset alaninda ise, tüm bu süreç boyunca ABD’nin en yakin müttefiki olan Islamci hareketlerin iktidara uzanmasina yol açti.

Özellikle Müslüman Kardesler örgütünün iktidari ele geçirdigini gördügümüz süreç, kuskusuz basit bir iktidar degisikligiyle sinirli degil. Yani ABD’nin bölgedeki etkinligi, Mübarek ya da Kaddafi’nin iktidardan indirilip yerine islamci hükümetlerin geçirilmesinden ibaret degil. Hedef, öncelikle ve kesinlikle bölgedeki ABD çikarlarinin koruma altina alinmasi ve yeniden dizayn edilmesiydi.

Fakat sürecin yikici asamasi, ister istemez kaotik bir çatisma durumunu ortaya çikarmisti. Afganistan ve Pakistan’da ABD ile savasan El Kaide gibi örgütlerin, Libya’da ve simdilerde Suriye’de ABD tarafindan beslenmesi, bu kaotik ortamin görünümlerinden biriydi. Yani ABD, yikici asama boyunca çok çesitli aktörlerin inisiyatif kazanmasina alan açmis, ortaya çikan enerjiden mümkün mertebe yararlanmaya çalismisti.

Ancak bölgedeki rejimler bir kere yikilip, düzenin yeniden tesis edilmesi asamasina gelindiginde, her mahallede kendi asiretinin silahli birliklerini konuslandiran bölük pörçük ve hiçbir hukuk ya da norm kabul etmeyen çetelerin de hizaya çekilmesi gerekir. Dolayisiyla Libya’da “devrim kahramani” olan El Kaide’cilerin, artik bir kenara çekilip yeni görev yerlerine dogru hareket etmeleri ve Kaddafi’nin elinden aldiklari ipleri ABD’ye teslim etmeleri beklenir.

O halde, bugün Libya’da ABD ile El Kaide arasindaymis gibi görünen gerilimin, esasinda "Arap Bahari" olarak adlandirilan sürecin asamalarindan birini olusturdugu denebilir.

Obama basina dert mi aldi?
Konunun zamanlama boyutu açisindan en çok dikkati çeken tarafi ise, söz konusu saldirilarin ABD baskanlik seçimlerinin hemen öncesine denk gelmesi. Obama’nin geleneksel ABD tarzini yeteri kadar uygulamadigi ve diplomatik yollari zorlayarak zaman kaybettigi elestirilerinin yayginlastigi kosullarda, bir de ABD’nin “dokunulamaz” diplomatlarinin linç ediliyor olmasi, kuskusuz seçime giden bir baskanin arzu etmeyecegi bir durum yaratti.

Nitekim ABD seçimlerinin Cumhuriyetçi adayi Romney de bu firsati kaçirmadi ve seçim kampanyasina Obama’nin “pisirikligi”ni da ekleyiverdi. Romney’in “ABD bir daha asla özür dilemeyecek” sözleriyle ifade ettigi elestirileri, her ne kadar seçim döneminin hamaset yatkinligini yansitsa da, bir yaniyla da Obama’nin bölge politikalarini dayandirdigi ittifak yapisini hedefe koyuyordu.

Bir diger ilginç husus ise, güçlü bir Yahudi lobisinin bulundugu ABD’de, Romney’in çikisinin Israil’le olasi bir yakinligi gözetmesi olabilir. Zira Israil bir süredir Iran’a saldiri hazirliklari içerisinde oldugunu belirtiyor, bu yolla da ABD’yi bölgede daha etkin ve vurucu bir tutum almasi için sikistiriyor. Romney’in elestirileriyle birlikte, yasanan saldirilarin, Obama’yi yeniden zorlamaya baslayan Yahudi lobisinin eline güçlü bir koz verdigini söylemek mümkün.

Ancak “pisirik” olmakla itham edilen Obama ABD’sinin, esasinda Ortadogu’da halihazirda üç rejim devirdigini de hatirlatmak gerek. Bu anlamda, seçim öncesi hesaplarin dayattigi temkinliligi ve Romney cephesinden gelen ithamlari bir yana birakirsak, Obama’li ABD’nin hayli etkili bir müdahale stratejisine sahip oldugu söylenebilir.

Dolayisiyla, ABD’nin baskanlik tercihi nasil sekillenirse sekillensin, bölge üzerindeki hakimiyetinin artirilmasi yolunda radikal bir degisiklik beklemek mümkün degil. Obama’yla ya da Obama’siz, ABD sadece rejim devirerek degil, ayni zamanda yeni rejimler de insa ederek süreci yönlendirmeyi sürdürecek. Yani “Bahar” Araplar için geçmis olsa da ABD için devam edecek ve Clinton’un “henüz isimiz bitmedi” deyisindeki gibi, ABD basladigi isi bitirmek için daha ileri mevzilere yürüyecek.

Simdi hamle sirasi ABD’de
Ortadogu’da baslayan ABD’ye yönelik saldirilarin gerçekte kimler tarafindan ve ne amaçla planlandigini söylemek için yeterli veriler mevcut degil. Zaten bölgesel çapta stratejik hamleler söz konusu oldugunda, bir eylemin faillerini ve hedeflerini kristal netliginde saptamak da mümkün degil. Fakat olusan denklemin kime üstünlük sagladigi ve kimler için hamle olanaklari yarattigi görülebilir.

Bu açidan bakilinca, ilk anda ABD’nin hüsrani ve yenilgisi olarak görülen sürecin, bir baska açidan ABD’ye hamle üstünlügü sagladigini söylemek gerekiyor. Yani söz konusu saldirilar kim tarafindan planlanirsa planlansin, sonuçta ABD Müslüman Kardesler iktidarini saglamlastirmak ve El Kaide gibi kontrol disina çikabilecek unsurlari sahadan uzaklastirmak için bir gerekçeye sahip olmus görünüyor. Kuskusuz ABD elçiliklerine yönelik saldirilar, bir "yol kazasi" ya da Obama politikasinin bölgedeki ittifak yapisinin zaaflarini kullanmayi düsünen bazi güçlerin etkili bir vurusu olarak degerlendirilebilir. Ancak geçmiste de örneklerine rastlanan bunun gibi dalgalar geçtikten sonra ABD`nin kaybettigi pek görülmedi. Aksine bu tür nümayisler sonrasinda islamci hareketlerin kontrol disi unsurlarinin kriminalize edildigi, siyasal unsurlarinin ise daha fazla Amerikancilastigi görüldü.

Askeri müdahaleyle yikilan rejimin yerine, siyasal müdahaleyle bir yeni rejim insa etmek için, bundan daha “ikna edici” bir yöntem bulunmasi zor olurdu. Kuskusuz Libya’ya gönderilen savas gemileri ve özel kuvvetlerin de etkisiyle, Müslüman Kardesler’in kisa sürede ikna olacagini söylemek ise çok sasirtici olmaz. Sonuçta iktidarinin arkasinda ABD’yi gören ve iplerin ABD’de oldugunu bilen Müslüman Kardesler ve benzerleri, bu sekilde bile olsa iktidar tekeli saglamaktan hosnut olacak. Fakat bu, eninde sonunda daha Amerikanci rejimlerin kurulusu anlamina gelecek.

(soL - Haber Merkezi)



  • Pazartesi 17.8 ° / 9.5 ° Güneşli
  • Salı 19.2 ° / 10.4 ° Güneşli
  • Çarşamba 22.5 ° / 14.5 ° Güneşli