Seyhülislâm Ebussuud Efendi`nin fetvalari

Seyhülislâm Ebussuud Efendi`nin fetvalari

Kanuni adiyla anilan I. Sultan Süleyman`in 46 yillik saltanatinda (1520- 1566), Osmanli ülkesinin en ünlü din adamlari ona Seyhüslamlik etmistir: Zenbilli Ali Sennur Sezer

Kanuni adiyla anilan I. Sultan Süleyman’in 46 yillik saltanatinda (1520- 1566), Osmanli ülkesinin en ünlü din adamlari ona Seyhüslamlik etmistir: Zenbilli Ali Efendi (1520–1526), Ibn-i Kemal (1526–1534), Sadullah Sadi Efendi (1534–1539), Çivizade Muhittin Mehmet Efendi (1539–1542), Hamidi Abdülkadir Efendi (1542–1543), Fenerizade Muhittin Efendi (1543–1545), Ebussuud Efendi (1545–1566). Seyhülislam dini konularda en yüksek yetkiye sahip devlet görevlisiydi. Gerektigi zaman dini sorunlarla ilgili görüslerini fetva yayinlayarak açiklardi. Bu fetvalar kanun niteligi tasirlardi. Bu seyhülislamlardan en ünlüsü ve hem Kanuni döneminde, hem Osmanli tarihinde en uzun süre görev yapani Ebusuud Efendidir.

Kanunî’nin son seferi olan Zigetvar’dan yazdigi mektuptaki “hâlde haldasim, sînde (mezarda) sindasim, âhiret karindasim, tarîk-i hakda (Hak yolunda) yoldasim...” sözü, Ebusuud Efendinin itibarini göstermeye yeter. Ebusuud Efendi,  kapitülasyonlarda yer alan, yabancilarin mahkemelerde sahitliginin kabul edilmesi hükmüne itiraz etmis, “yasal olmayan bir seyde sultanin hükmü geçersizdir” biçiminde anlasilacak “namesru nesneye emr-i sultani olmaz” yorumunu yapmistir.

Ebusuud’un her zaman böyle adil oldugu söylenemez. Osmanli yasalarina yaptigi katkilara ragmen Ebussuud Efendi, Anadolu’da Kizilbas olarak nitelendirilen Türkmen Alevileri için verdigi acimasiz fetvalariyla (“Kizilbaslarin canlari, mallari helâldir, onlarla savasirken ölmek sehitligin en yücesidir”) hatirlanir. Seyhülislam Ebussuud Efendi, bu kesimle ilgili diger fetvalarinda da, Ibn-i Kemal ve benzeri Osmanli alimlerinin suçlamalarini yineler.

Ebusuud, kurallara uyulmasi konusunda selamlasmanin bile Müslümanlikta alisildigi gibi yapilmazsa dinden çikilacagini (kâfir olunacagini) söyleyecek kadar katidir:

MES’ELE : Zeyd, Amra selâm vericek “ask olsun” deyip Amr dahi mukabelesinde “yâ hû” dese, Zeyde ve Amra ne lâzim gelir?

ELCEVAP ; Hak hazretinin ta’yîn buyurdugu tahiyyet-i begenmeyip öyle ederse, kâfir olur. (Bu tür selamlasmanin Bektasilikte oldugu açiktir.)

Alevilerin Sii olduklarini söyleyerek kendilerini savunduklarini söyleyen birine de, Peygamberin yalnizca Sünnilerin cehennemden kurtulacaklarini söyledigi yanitini verir:

Soru- Adi geçen topluluk Sii oldugunu ileri sürer, lâilâheillâllah derken bu asamayi gerektiren davranislar nedir, açik-seçik, genis bilgi verile!

Cevap- Peygamber,’ehl-i sünnet toplulugunun da içinde bulundugu yetmis üç topluluktan yalniz ehl-i sünnet kurtulacak, ötekiler atese atilacaktir’ buyurmustur. Bu Kizilbas toplulugu o yetmis üç topluluktan bile degildir. Her birinden biraz kötülük, biraz suç, biraz ortaligi karistiricilik almis, kendi inançlarina göre benimsedikleri küfre, sapkinliga katip karistirmis, yeni bir küfür yolu yaratmislardir. Gün geçtikçe de çogalmaktadirlar. Simdiye kadar sürdürdükleri bilinen kötülükleri, suçlari konusunda seriat kurallari geregince genis anlamli yargi sudur: O acimasiz kisiler yüce Kur’an’i, yüce seriati, Islam dinini küçümsemekle, seriat kitaplarini yermekle, ocaga atip yakmakla, din bilginlerini kendi bilimleri ugruna acimasizca suçlamakla, liderleri (seyhleri) olan arabozucu kötü kisiyi Tanri yerine koyup önünde egilmekle,haram oldugu kesinlikle ortaya konan, dince yasaklanan içkileri üretip içmekle, Ebubekir ve Ömer’e sövmekle kâfir olduklarindan baska; Peygamber’e bile kötü sözler söyledikleri ortaya çiktigindan, çaglar boyunca gelen bilginlerin ortak konuda birlesen yargilari geregince katledilmeleri uygun görülmüstür. Suçluluklari konusunda kuskuya kapilanlar da suçludur.“ (M. Ertugrul Düzdag: Seyhülislam Ebussuud Efendi Fetvalari Isiginda 16. Asir Türk Hayati, Ist. 1972,s. 110- 111)

Aleviler konusundaki fetvasinda suçlamalari sürdürerek  “bu toplulugun öldürülmesi, diger kâfirlerin öldürülmesinden daha önemlidir”  der. Seyhülislam Ebussuud Efendi, Hallac-i Mansur, Seyh Bedreddin gibi Batini düsünce önderleriyle Yunus Emre gibi Sufi ozanlari da, aradan yüzyillar geçmesine ragmen yeniden yargilar, seriata göre mahkûm eder. “Mansur, seriata göre kâfir olduysa, ona hak veren ve onun yolunda gidenlere ser’an ne lâzim gelir?” sorusuna su fetvayi verir: “Mansur’a lâzim olan lâzimdir. ” Yani, onlari da çarmiha gererek katletmek gerekir.

Ebusuud fetvalarini soruldugu dilde ve biçimde verirdi.Kanuni Sultan Süleyman, bir beyitle Topkapi sarayinin bahçesindeki meyve agaçlarina zarar veren karincalarin yok edilmesinin dinen suç olup olmadigini sormus:

Dirahta ger ziyan etse karinca Günah var midir âni kirinca?

Ebusuud Efendi, soruya beyitle cevap vermis: Yarin Hakkin divanina varinca, Süleyman’dan hakkin alir karinca.

Din adami olan Ebusuud’un insanlara karinca kadar deger vermemesi sizin de yüreginizi burkmuyor mu?

 

Evrensel