Pir Sultan Abdal Kültür etkinliklerine katilmak üzere, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta bulunan onlarca sanatçi, tiyatrocu, yazar, sair ve katilimci; konakladiklari Madimak Oteli`nde sekiz saat süre ile abluka altina aliniyor. Devlet, toplu ignenin basinda vardir” diyen anlayis ve kolluk güçleri olaylar süresince Madimak’in önüne gel(e)miyor. Laik cumhuriyeti hedef alan bu örgütlü kalkismada on besbin kisi , asker ve emniyet güçlerinin gözleri önünde ve tüm Türkiye halkinin tanikliginda oteli atese veriyor. Otuz üç insan yanarak can veriyor. Devlet, ancak yangindan yirmi dört saat sonra ve sokaga çikma yasagi baslamasiyla orada var olabiliyor. Yanginin karasi, on dokuz yildir tüm ülkeyi içine alarak büyüyor. Hukukun temel aldigi tek ölçü olan adalet bu olayda , toplumsal yasamin çerçevesini olusturmaya yönelik ahlaki bir ölçü olarak da, hala gerçeklestirilmeyi bekliyor. Öldürümden 18 gün gibi çok kisa bir süre sonra, henüz davaya hazirlik asamasi tamamlanmadan, deliller toplanmadan; “olayda örgüt yok tahrik var “ saptamasi yapiliyor ve bu savla dava açiliyor. Iddianamede sanik sayisi, 106 ile sinirli kaliyor. Tanik ifadeleri, görsel ve yazili deliler, olay yeri tespit tutanaklari, emniyet güçlerinin beyanlari, Meclis Arastirma Komisyonu raporlari olayin; “Laik Cumhuriyete Karsi Örgütlü Bir Kalkisma” oldugunu açikça ortaya koyarken, mahkeme ilk kararinda bu öldürümü “adiyen adam öldürme” olarak niteliyor. Durusmalarin çogu, mahkemelerce verilen gizlilik kararlari nedeniyle, (aleni, katilima açik degil) kapali gerçeklestiriliyor. Bu yargilamalarda; dönemin siyasi ve idari yetkililerinin görev kusur ve ihmalleri sorusturma ve kovusturma konusu yapilmiyor. Sivas’ta “Müslümanlar” imzasiyla dagitilmis olan kiskirtici bildirinin kimler tarafindan, neden ve nasil yazilmis oldugunun pesine düsülmüyor. Yerel basinin günler öncesinden yaptigi olumsuz ve kiskirtici yayinlar arastirilmiyor. Olaylari örgütleyen güç , ortaya çikarilmiyor. Saniklarin avukatligini üstlenen Sevket Kazan, olayin ardindan bu ülkede Adalet Bakani olabiliyor. Olayin magduru kisiler, sirf Sivas’a gittikleri için, süpheli konumuna sokuluyor.
On sekiz yillik bir yargilama süreci sonunda; “eylemin cumhuriyeti ortadan kaldirma girisimi” oldugu karara baglaniyor. “Anayasayi cebren degistirmeye tesebbüs suçunu” düzenleyen (TCK 146) madde geregince; otuz üç sanik idam (yeni yasa geregi agirlastirilmis müebbet hapis), dört sanik yirmiser yil, bir sanik da, on bes yila mahkum oluyor. Diger saniklar, bes ila iki yil arasinda degisen cezalar aliyor. Hükümlülerden kimileri, cezaevindeyken kendilerine taninan olaganüstü olanaklar ve ayricaliklar çerçevesinde eslerinden çocuk sahibi olabiliyor. Yeni Türk Ceza Kanununun 1 Haziran 2005 ‘te yürülüge girmesiyle, bu hükümlülerden on üçü; yeni kanunda ceza aldiklari maddeyi dogrudan karsilayan bir düzenleme olmadigi gerekçesiyle, haklarinda infazin tehiri karari verilerek, saliveriliyor. Mahkeme, vermis oldugu bu karari sonradan geri aliyor. Ancak saliverilen saniklardan firari olan yedisi yakalanamiyor. Saniklardan Cafer Erçakmak; kirmizi bültenle araniyor olmasina ragmen, ölümüne kadar Sivas’ta kendi evinde olagan yasantisini sürdürüyor ve yakalanamiyor. Ihsan Çakmak, hakkindaki arama kararina ragmen evleniyor, askere gidiyor, ehliyet aliyor, ama o da yakalanamiyor. Saniklarindan Vahit Kaynar, Polonya sinirinda yakalaniyor , iade islemlerinde talep nedeni farkli yazilmis oldugundan, talebin reddine karar veriliyor ve serbest birakiliyor. Alti firari sanigin yargilandigi (halen devam eden) davada da Savcilik Makami, -suçun niteligini göz önünde bulundurmaksizin-zamanasimi süresinin dolmasi gerekçesiyle davanin düsmesine! karar verilmesini talep ediyor. Bu taleple ilgili kararin, 13 Mart 2012 tarihli durusmada verilmesi bekleniyor.
Sivas Madimak Öldürümü Bir Insanlik Suçudur
‘Insanliga karsi suç’ kavraminin temel dayanagini 1907 tarihli La Haye IV. Sözlesmesi olusturuyor. Ikinci dünya savasi sonrasinda kabul edilen Nürnberg Mahkemesi Statüsü, ilk kez uluslararasi hukuk çerçevesinde insanliga karsi suçu temel bir kavram olarak ele aliyor ve tanimliyor. Eski Yoguslavya Uluslararasi Ceza Mahkemesi; Ruanda Uluslararasi Ceza Mahkemesi ve Roma Uluslararasi Ceza Mahkemelerinin Statülerinde de, insanlik suçunu ayri bir suç türü olarak düzenlenmis bulunuyor. Bunlarin yaninda, insanliga karsi suçlari önlemeye yönelik ayrintili düzenlemeler içeren birçok uluslararasi sözlesme de imzalaniyor.(BM Sarti , Soykirim Suçunun Önlenmesi ve Cezalandirilmasina iliskin Sözlesme, Irk Ayiriminin Önlenmesi ve Cezalandirilmasina Iliskin Sözlesme; Savas Suçlari ve Insanliga Karsi Suçlarin Sinirlanmasina Iliskin Sözlesme;Insanliga Karsi Suçlar ve Savas Suçlarinin Sinirlanmasina Iliskin Avrupa Sözlesmesi vb.). “Bu sözlesmelerdeki ortak nokta uluslararasi hukukta insanliga karsi suçlara iliskin birey sorumlulugunu belirtmeleridir. Günümüzde bu suçlar ayni zamanda ulusal hukuk düzenlemeleri haline de gelmistir. (Yeni Tür Ceza Kanununun “insanliga karsi suçlar” baslikli 77. Maddesi gibi)
Suçun; maddi konusu Insanliga karsi suçlarin maddi konusunu (magdurunu) sivil halk olusturmaktadir. Organize olmus ve sistematik siddet kullanan gücün bir parçasi olmayan herkes, sivil halki olusturur. Maddi unsuru: Sivil topluluga karsi bir plan dogrultusunda sistemli olarak gerçeklestirilen, bir saldirinin parçasini teskil eden, maddede tanimlanmis olan fiiller,bu suçlarin maddi unsurunu olusturur. Yani insanlik suçu; “sivillere yönelik bilinçli saldirilardir ve bu saldirilar bir örgüt veya grubun dogrudan yaptigi veya tesvik ettigi bir eylemden” kaynaklanir. Saldiri eylemi; ortak politikalar temelinde benzer yöntemler takip edilerek (sistemli) ve/veya bir plan izlenerek uygulanir . Siyasi bir amaci veya bir ideolojiyi yaymak maksadiyla yapilir. Bu suçlar; ayrimcilik temelinde islenir; ortak siyasal, felsefi, irki veya dini özelligi olan belli bir sivil halk grubuna karsi, dogrudan ve agir bir sekilde kolektif olarak yapilan, genis çapli ve genis kapsamli saldirilarla gerçeklestirilir; saldirinin yayginligini belirlemede en önemli kriter magdurlarin sayisidir. Bu suçun faili herkes olabilir. Insan öldürme suçunun insanliga karsi suç teskil edebilmesi için, öldürme fiilinin sivil bir topluluga karsi saldiri bilinciyle yapilmasi , genis çapli ve sistemli bir saldirinin parçasini olusturmasi gerekir. Manevi unsuru: Insanliga karsi suçlarda failin, bir grubu tamamen veya kismen yok etme özel kastiyla hareket etmis olmasi aranmaz. Bu suçun manevi unsurunu failin; fiilinin sivil topluluga karsi girisilen sistemli ve planli bir saldirinin parçasi oldugunu bilerek hareket etmis olmasi olusturur. Bu suçta failler, bir çok kimsenin öldürülmesi eylemine veya öldürülmesine neden olacak sartlarin olusumuna bilinçli olarak katilmis olmalidir. Bu suçlarin ayirici özellikleri; islendikleri her zaman ve kosulda insanlik disi muamele içermeleri; insan haklarinin genis ve büyük ölçüde ihlal etmeleri; baris ve güvenligi tehdit edici ve uluslararasi suçlari tesvik edici bir nitelige sahip olmalaridir. Hukuk kurallarina, ama ayni zamanda evrensel ahlak ilkelerine aykiridir. Sivil halkin temel insan haklarina yönelik sistematik ve kitlesel bir saldiri sözkonusu oldugu için, bütün insanligi ilgilendirir . Islendikleri her kosulda insanlarin kisiliklerini, yasamsal degerlerini, esitlik ve özgürlüklerini çigner ve parçalarlar .
Gerçeklestikleri zamani da asan, gelecege de etkili sonuçlar dogururlar. Insan türünün tüm insansal olanaklarina, onurunu /degerini olusturan tüm özelliklerine yönelik bir tehdit ve tehlike olustururlar. Bu tehlike ve tehdit, yalniz islendikleri cografyada degil, insanligin var oldugu tüm cografyalarda kendini gösterir. Sivas Madimak Öldürümü, yukarida sayilan tüm bu unsurlari içeren, kanunda ve uluslararasi belgelerde tanimlanmis bulunan “insanlik suçlarinin” en çarpici ve en yalin örnegini olusturmaktadir.!
SONUÇ; Hukuk, en genis anlamda toplumsal ve siyasal ilsklilerin düzenlenmesini, kurulmasini ve yürütülmesini, baska belirleyicilere göre degil, adalet fikrine göre düzenlemeyi istemenin ifadesidir. Hukuk bir kurallar sistemi olarak; bir gereklilik ya da olanak dile getiren, toplumsal roller ve bu rollerle ilgili davranislari belirleyen normlara/ilkelere dayanir. Bir ülkede adaleti gerçeklestirebilen bir pozitif hukukun dolayasiyla yasalarin varligindan söz edebilmek için; bu yasalarin ve genel olarak hukukun, “ insanin degerini-onurunu koruma istemleri olan, temel insan haklari ilkelerinden ( bu ilkeler ayni zamanda etik ilkelerdir) türetiliyor olmasi gerekir. Böyle bir türetimin ürünü olmayan bir pozitif hukuk, dolayisiyla yasalar, uygulandiklarinda ancak; “yasalar eliyle adaletin çignenmesine” yol açarlar. Iste HUKUK ile ETIK arasinda bu temel ilgiyi kurmak,baska deyisle POZITIF HUKUK/YASALAR ile ADALET degeri arasindaki baglantiyi gerçeklestirmek, yasama organinin oldugu kadar, yarginin da temel isidir. Zira bir üst ilke olarak adalet; yasalarin ve genel olarak hukukun temel insan haklarindan türetilmesi ve isletilmesi istemidir. Yargi islevi;yasalarin ve genel olarak hukukun bu temelde isletilmesi yaninda; bireysel- toplumsal olan ile siyasal olan arasindaki alanlarin tanimlayicisi, bir yönü ile belirleyicisi ve bu iki alan ilskisinin düzenleyicisidir.Bu yönüyle de; “bireysel” denilen alanda kendi islevselligi çerçevesinde belli bir yerde durabilir, ancak ayni nedenlerle toplumsal denilen alanda belli bir yerde duramaz. Durmamalidir.
Açiklanan nedenlerle bir insanlik suçu olan Sivas Madimak Öldürümüne iliskin davada, zamanasimi konusunda yargidan ( mahkemeden) beklenen; POZITIF HUKUK ile ADALET degeri arasindaki baglantiyi gerçeklestirmesi; “kanun temelli dar bir yorum” yapma yerine; “belli bir zamanda yaygin olarak kabul gören evrensel normlara atifta bulunmasi, HUKUKUN ÜSTÜNLÜGÜ pensibinin geregini yapmasidir. Milletlerarasi Hukukçular Komisyonuna göre hukukun üstünlügü prensibi: “… fert(ler)in insanlik haysiyetinden faydalanmasini saglamak için gerekli olduklari tartisilmayan prensipler, müesseseler ve usuller demektir”. Bu prensibin, hukuk devletinde egemligin her türlü kullanilis biçiminin mesrulugun saptanmasinda temel bir ölçü oldugu kuskusuzdur. Ayni Komisyon bagimsiz yarginin temel görevlerinin; fert(ler)in insanlik haysiyetinden faydalanmasini saglamak için gerekli olduklari tartisilmayan prensipler, müesseseler ve usulleri bulmak ve uygulamak oldugunu belirtmistir . Dolayisiyla mahkeme bu davada, hukukun üstünlügü ilkesi temelinde; Madimak Öldürümünün; TCK nin 77.Maddesinde tanimlanan “insanliga karsi suçlar” kapsaminda oldugunu; daha genis anlamda da yukarida sayilan Uluslararasi Ceza Mahkemeleri statüleri ve Uluslararasi Insan Haklari Sözlesmeleri ve Mahkemelerin gelistirici yorumlari çerçevesinde ele alinan tüm unsurlari da tasidigini, bu nedenle de yalnizca bir iç hukuk sorunu degil, ayni zamanda da uluslararasi hukuk kapsaminda olan bir konu ve yorum sorunu oldugunu temel almali; bu öldürümün siyasal, felsefi, irki veya dinsel saiklerle; sivillere - toplumun belli bir grubuna- karsi; bir plan dogrultusunda yaygin (çok sayida magdura karsi dogrudan) ve agir sekilde, kollektif olarak çok kalabalik bir ( örgüt) grubun dogrudan ve ayni zamanda tesviki ile gerçeklestirilen, genis çapli, bilinçli, istemli( kasti), sistemli bir eylem, bir saldiri oldugunu ; insan türünün onuruna karsi topyekün bir kiyim ve aykirilik olusturdugunu, bu anlamda evrensel etik degerleri genis ve büyük ölçüde ihlal ettigini, insanlik vicdanini onulmaz derecede rencide ettigini karara baglamali; kanunilik ilkesi ve geçmise yürüme yasagi düzenlemelerinin ötesine geçerek;yukarida deginilen Uluslararasi Örfi Hukuka ve Insancil Hukuka genel bir yollama –dinamik yollama- yapmali, Madimak Öldürümünün insanliga karsi suç teskil ettigini, bu nedenle ve TCK77/4’ e atfen zamanasimi kurallarinin uygulanmayacagi yönünde bir kararla, bu konuda genel bir hüküm yaratma yoluna gitmelidir. Bu Mahkemenin yetkisindedir. Zira ulusal ve uluslararasi hukukta baglayici Hukukun Genel Ilkelerinden olan; “INTERPRETATIO CONTRA LEGEM”/AMACA UYGUN YORUM ilkesine göre ;mahkemenin gereginde,- muhtemelen lafza aykiri olsa dahi-, amaca uygun yoruma gitme yetkisi her zaman vardir. Bu yöntem; Avrupa Insan Haklari Mahkemesinin en çok basvurdugu ve genel bir ilke haline getirdigi, bu nedenle de ulusal mahkemelerin de olagan yetkisi haline gelen bir yorum teknigidir. Hükümleri yararsiz ve bos kalip olmaktan kurtarip, gerçek amaci saglar hale getiren “effet utile”/yararli sonuç doktrini, bu konuda mahkemeye sinirsiz bir takdir yetkisi tanimaktadir.(örn:Golder(36) Irlanda/Ingiltere(239); Belçika Dil Davasi vb.) Bu hukuki yorum metotlariyla mahkeme, kanunun lafzini, evrimsel, gelistirici, ileri götürücü bir yorumla ele almali ve zamanasimi mütaalasini reddetmelidir.
Bizi temsil ettikleri iddiasinda olanlarin sessizligini bozacak ve adalet isteyecek olanlar, bizleriz.
Primo Levi’nin sordugu gibi: Simdi degilse, ne zaman?”
Neval Ogan Balkiz
Dr. Hukukçu/Akademisyen
NEDEN ÖNEMLI?
Zamanasimina hayir demek için yarin Ankara Adliyesi`ne
Sivas Katliami davasi 13 Mart`ta Ankara Adliyesi`nde görülecek. Bilindigi üzere davanin savcisi saniklar hakkinda zaman asimi talep ediyor. Sivas Katliami`nin insanlik suçu oldugunu ve insanlik suçunun zaman asimina ugratilamayacagini söyleyen Alevi dernekleri, Katliamda yakinlarini kaybedenlerin aileleri ve emek demokrasi güçleri kamuoyuna duyarlilik çagrisi yapiyor.