SIZ BENI TERÖRISTMI SANDINIZ?
Istanbul’ da yasiyorum da Istanbulu yasayamiyorum, oysa ne ümitlerle gelmistim bu sehre güneydogunun baskenti Gaziantep’den dünya kültür sanat sehrimiz, masal Istanbul’umuza tayin istedigimde; sürgünmü edildin, neden Istanbul o sehirde yasamak için evin, araban olmali,gariban memur perisan olursun gitme demislerdi. Gerçi tasi topragi altin sayildigi zamanlar degildi fakat yine de Istanbul’du iste . Günesin dogusunu Beylerbeyi’nden, Gün batimini Üsküdar aksamlarindan seyretmeli, yildiz yokusunu tirmanip semaya merdivenle çikar gibi yüksege çikmali , yedi tepeli sehrin tepelerinden , Haliç’i Marmara’yi,tarihi yarimadayi seyrüsefa etmeli ve yorulduguma degdi demeliydi kisi.
Tarihi saraylarini,camilerini,müzelerini, gezmeli o çaglara uzanip ben iste bu imparatorlugun ,bu serefli ecdadin torunlarindanim diye hakli bir sevinç ve onurla mutlanmaliydi.
Heyhat! bugün beton sehir Istanbul’un bin bir gökdelen tepesi yaninda o eski tepeleri tümsek kalmislar, manzarasini da beton perdeler kapatmis, turizm sehri degil turistlerin sehri olup, iki yakasi bir araya getirilmek üzere firkete babinda köprüleriyse deniz üstü çatilari sayilabilir.
ÜZME BENI ISTANBUL
Ünlü mekânlarini gezemesemde
Pier lotide siir yazamasam da
Basina gelecekleri sezemesemde
Üzme beni Istanbul, bu gönül sende
Felegin düzenini bozamasamda
Çevreyi kirletene kizamasamda
Terk-i diyarin olup tozamasamda
Üzme beni Istanbul, bu gönül sende
Bu kaçinci kez böyle hayallere daliyor inecegim duragi geçiyorum, farkina vardigimda hep geri dönüyorum, sana senin güzelliklerine döner gibi.Üzme beni Istanbul,gönlümün sultani,saray Istanbul. Seni hep hayalmi edecegim ne olur birazda gerçegimde ol,kral Istanbul.
Derken otobüsün orta kapi penceresi önündeki bosluga baka kaliyorum,patlayincaya kadar içine tepistirilmis esyasiyla, kocaman beyaz torba, daha dogrusu çuval, yan yatirilmis halde bana günaydin diyor, O asil hayallerimden pat diye gerçegin ortasina düsmek bu olsa gerek.Basinda da takim elbiseli,eli yüzü düzgün cep telefonuyla kürtçe konusan bir adam,’’Selavke, ser sera ser çava(Selam,Basim gözüm üstüne) hem çuvala hem adama nasil bakmissam artik bana dogru yaklasip hanfendi ben kürtçe söylüyorum diye siz beni teröristmi sandiniz? demezmi.Korkudan dudagim uçukladi inanin.
Yahu çuvalda ki bomba olsa böyle asikar olmaz,terörist de siz gibi takimli beyefendi olmaz ben sadece belediye otobüsleriyle insanlarin tasindigini düsündügümden,görüntünün güzelligine takilmis olmaliyim diye, sessiz cevabimi yutkunup, hemen cevap verdim; rica ederim beyefendi,ben kürtçe anliyorum sadece çuval çok büyükte dedim ikimizde güldük ya,ikimizde yalan söylüyorduk.O kürt olarak potansiyel suçlu sanilmanin ezikligini çok derinden hissediyor bense acaba bombami,hem de kürtçe konusuyor süphelerimi bastirip adamla sohbet etmeye çalisiyordum.
- 16 yil güneydoguda Milli Egt .Müdürlügü’nde Memur olarak görev yaptim kürtçe anliyorum sadece bu kadar büyük çuvalin belediye otobüsünde tasinmasini abes buldum deyince ,beyefendinin çok hosuna gitti, hemen Diyarbakirli oldugunu söyledi . Yolcuyla tanismayi, söylesiye çevirmistim, ben yerel basinda yazmaya çalisiyorum, bu otobüs yolculugumu yazacagim dedim.Gazetecimisiniz aaaa bak bacim ben Diyarbakir’liyim hemma 1980 den beri çikmisim Izmirde kaliyordum, bizim çocuk Istanbul da hukuk okudu,simdi ben ona burda güzzell bir köfteci ‘IZMIR KÖFTE’ tükeni (Dükkan) açmisim buyuruniz beklerim, elbette hayirli olsun fakat neden dükkanin adi Diyarbakir degil de Izmir, gülüyor gelmezler müsteri gelmez.
Diyarbakir’in mert,misafirperver,paylasimci can dostlugunu
Nesimi (?-1404):
Süleyman Nazif (d. 29 Ocak 1870, Diyarbakir – ö. 4 Ocak 1927, Istanbul), Türk aydin, sair, yazar ve devlet adami.
Faik Ali Ozansoy (1875-1950): (d. 10 Mart 1876, Diyarbakir - ö. 1 Ekim 1950, Ankara), Türk bürokrat, egitimci ve sair.
Ziya Gökalp : (d.23 Mart 1876’da Diyarbakir-Ö. 25 Ekim 1924 Istanbul) düsünür, yazar, siyaset adami
Cahit Sitki TARANCI:(4 Ekim 1910, Diyarbakir - 13 Ekim 1956, Viyana), Türk sair, yazar.
Sezai Karakoç (22 Ocak 1933, Ergani, Diyarbakir), Türk sair, yazar, düsünür ve siyasetçi.)
Gibi bu topragin bagrinda yetismis müstesna kisileri sayarak ,Diyarbakir’in tarihi asil görkemini anlatmaya çalisiyordum.Adam iç geçirip o sizin anlattiklariniz arsivde kaldi ,bende memlekete haber gönderdim akrabalarimdan Diyarbakir’in eski siyah beyaz fotograflarindan istedim, burada evimin duvarina asacagim simdi ne o Diyarbakir var ne de sizin saydiginiz adamlar kaldi.
Bakarmisin su hirpani çuvalin hatirlattiklarina sanki açildi da içindeki hatiralar ortaliga saçildi bende bir bir topluyordum, çuval belki de genç birinin hayallerini umutlarini tasiyordu sahibini bir görebilsem! merakimi rahatlatacagim ancak hala görünürde kimse yok.Boynuma dokunan firtina seklindeki klimayla üsüdüm eve gidinceye kadar boynum tutulacak kaygimla sesimi kaptana duyurmak istedim, önümde ayakta duran gençlere seslendim lütfen klimanin ayarini düsürsünler söylermisiniz. Kulaklari telefon mikrofonlariyla tikali gençler beni duymamis sesim onlara çarpip bana geri dönmüstü,hatta çogunun gözleri kapaliydi ,oturanlar yer vermemek üzere uyur rollerindeyken,ayaktakiler yorgunluk sendromuyla göz kapaklarini düsürmüs ayakta uyuyorlardi. Çuval benden baska kimsenin umrunda degildi,ne yazik duymayan ,görmeyen,konusmayan günümüz teknoloji gençligi sosyal anlamda kisir döngüye girmistiler.Kendi dünyalarinda yasiyorlardi.
Bu güzergahta turistler yoktu bizler Türk,Kürt ,Arap hepimiz sanki toplanma kampina dogru gidiyorduk ,Istanbul ah Istanbul mülteci barinagi siginmaci duragi kendinde kaybolmus beton sehir, çilemsin.
Yolculugumuzun sonuna dogru genç esmerce delikanli kendi- kendine söylenerek çuvali omuzlarken yine basima kaldi diyordu,muhtemel mülteciydi e tabiki de Suriyeli.Kisaca hayallerini, umutlarini degil de birilerinin günahini tasiyordu çuval çuval . Insanlik dramimiza mi üzülsem yoksa bombayla karsilasmadigima mi sevinsem bilemedim.Bu günde Istanbulda ,Istanbulu yasayamadan ve disari çiktigima bin pisman eve döndüm.
Hülya ASLAN