SOSYAL MEDYADA HANGI YÜZÜMÜZ GERÇEK?
Sosyal medya kavrami hayatimiza gireli çok üzün süre olmadi. facebook, twitter, instagram ve yarisa sonradan dahil olan bizim gençlerin yaptigi scorp ve digerleri kisa zamanda o kadar belirgin bir yer edindiler ki; artik istemesek de rüzgarina kapilip gidiyoruz.
Sosyal medyayi biraktiginiz anda sanki birkaç ay altin gününü atlamista bir çok dedikodudan ve olaylardan geri kalmissiniz gibi bir hisse kapilabilirsiniz. Aslinda her sey çok masum bir düsünce ile basladi sanirim. Özellikle gençlerde arkadaslik iliskileri biraz renklensin, ortam yaratilsin gibi masumane düsüncelerle gelisti ama olay gençlerle beraber, gençleri gizliden takip etmeye çalisan özellikle merakli anneler babalar, biraz internet bilgisi olan annaneler, babanneler ve hatta dedelerde isin içine girince artik önlenemez bir çiga dönüstü. Paylasimlar artti, özel günler için iyi dilek mesajlari atildi. Kimi zaman hafif kimi zamanda çok çok agir kimisinin adresi belli kimisinde alicisini bulur diye ortaliga saçilan sözler kim istiyorsa o üzerine alinsin diye duvarlara birakildi.
Fotograflar iyice çesitlilik kazandi. Bu sayede iki kumasi alip birbirine diktirdigi için kendini tasarim dünyasinin stil ikonu zanneden küçük modacilarimiz oldu, pastacilik sektörü ivme kazandi. Organizasyon isleri tavan yapti. Önceki gibi degildi, ihtiyaci olan kisilere yardim kolileri hazirlanmali ama o kolileri de arka fona alip selfie yapilmali. Bunu sosyal medyadan paylasilmaliydi. Evliler eslerine binbir zorlukla aldirdigi tektasini fotograf hilesi ile büyütüp atarken bekarlar kedi fotografi ile yetinmek zorunda kaldi. Artik gidilen her yerden bir konum bildirilmeli ve pek tabii birde güzel foto veya videolar atilmaliydi. Ne kadar mutluyum bakin nasil egleniyorum en kötü günüm böyle diye haykiran fotograflar. Bunlarin yaninda gerçeklerden geri kalmamaliydik savasta minicik bebeklerin parçalanmis bedenlerini gördük, öz ya da üvey anneler tarafindan çocuklara yapilan zulümleri gördük, ama o kadar çok gördük ki artik aliskanlik kazandik. Birbiri ardina fotograflari paylastik.
Önce sik mobilyalarimiz üzerinde sultan edasiyla oturup, yeni alinmis kahve takimlarinin içinde, dumani üzerinde Türk kahvemizi, hemen altinda Ege denizinde hayatlari son bulmus onlarca çocugun resmini paylastik. Böylesine bir ruh durumu içindeyken hangi dünyanin gerçek oldugu sasirdik. Önce Türk kahvesine begenileri siraladik ama ölen ya da zulüm gören çocuklari begenemedik sessiz kaldik. Ama gerçek suydu ki kendi yarattigimiz sanal dünyaya biz iyice inandik.
CANAN SELAMET